Milli Mecmua dergisi, 2018 yılından bugüne Ahmet Bican Ercilasun, Ömer Tuğrul İnançer, Erkan Göksu, Süleyman Çobanoğlu, Ayhan Bıçak, M. Cüneyt Kaya, Hasan Erimez, Osman G. Özgüdenli, Gülay Bezer, Murat Yılmaz, Ali Bademci, Arzu Enver Eroğan, Hasip Saygılı, Ozan Bodur, Ekmeleddin İhsanoğlu, Özkul Çobanoğlu ve Mehmet Akıncı ile yapılan söyleşileri okurla buluşturdu.
TANER AY
Millî Mecmûa’nın 35’inci sayısında, eski söyleşilerden bir derleme yapılmış. Bilhassa ‘Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun ile ‘Hüseyin Nihal Atsız Üzerine Bir Röportaj’ı ve Doğukan Oruç’un ‘Ömer Tuğrul İnançer ile Söyleşi’sini çok sevdim, Yasin Usta’nın ‘Süleyman Çobanoğlu ile Söyleşi’sini de çok şey öğrenerek okudum. Derginin 36’ıncı sayısındaysa Yusuf Akçura dosya konusu yapılmış, Ahmet Alperen Can’ın ‘Yusuf Akçura’nın Entelektüel Serüveni Üzerine Prof. Dr. Ahmet Kanlıdere ile Söyleşi’si harika.
Geçtiğimiz hafta ne bir kitap okuyabildim, ne de tek satır dahi olsun yazabildim. Oysa, masamda ilginç kitaplar vardı: Henry Mance’ın ‘İnsanların Şekillendirdiği Bir Dünyada Hayvanları Nasıl Sevmeli?’si (Koç Üniversitesi Yayınları), İsmail E. Erünsal’ın ‘Edebiyat Tarihi Yazıları’ (Timaş Yayınları), Cihat Burak’ın ‘Zenci Kalınız!’ı (Everest Yayınları) ve Nihan Özebeoğlu’nun ‘Bir Misket Limon Bir de Kâmile’si (Ötüken Neşriyât). Ama, Millî Mecmûa’nın peş peşe çıkan 35’inci ve 36’ıncı sayılarıyla Bizim Külliye’nin ‘Edebiyatımızda Fütüvvet ve Ahilik’ sayısına bakabildim.
Dergilerden bahis açılmışken, şunu da belirteyim: Ot dergisini Selçuk Altun ve Haydar Ergülen için takip ediyorum, asıl okur kitlesininse gençler olduğunu tahmin ediyorum. Ancak, kırk sayfalık derginin fiyatının 59 lira yapılmasına şaşırmadım dersem, yalan olur. Sayfası 1.47’ye geliyor. İnanın bu meblağa gençlerin cüzdanı yetmez; derginin patronları kimse, onlara derginin yeni fiyatını en azından eskisine çekmelerini öneriyorum. Millî Mecmûa’nın 35’inci sayısında, eski söyleşilerden bir derleme yapılmış. Bilhassa ‘Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun ile Hüseyin Nihal Atsız Üzerine Bir Röportaj’ı ve Doğukan Oruç’un ‘Ömer Tuğrul İnançer ile Söyleşi’sini çok sevdim, Yasin Usta’nın ‘Süleyman Çobanoğlu ile Söyleşi’sini de çok şey öğrenerek okudum. Millî Mecmûa’nın 36’ıncı sayısındaysa Yusuf Akçura dosya konusu yapılmış, Ahmet Alperen Can’ın ‘Yusuf Akçura’nın Entelektüel Serüveni Üzerine Prof. Dr. Ahmet Kanlıdere ile Söyleşi’si harika. Ahmet Kanlıdere hocamızın bu yıl içinde Ötüken Neşriyât’ta çıkan ‘Yusuf Akçura ve Rusya Türklüğü’ isimli eserini okumak için bir ‘geniş zaman’ kolladığımı belirteyim, çünkü Ahmet Kanlıdere’ye başlarken Yusuf Akçura’nın da bütün yazılarına yeniden bir dönüş yapmam gerekiyor. Yusuf Akçura dosyasından önce Metin Savaş’ın ‘Simbir’den İstanbul’a Yusuf Akçura’nın Coğrafyası’nı ve Mehmet Fatih Sancaktar’ın ‘Yusuf Akçura ve Din’ini okudum. Umarım Millî Mecmûa’nın 35’inci ve 36’ıncı sayıları sağdan ve soldan her aydının kitaplığına girer.
‘EDEBİYATIMIZDA FÜVÜVVET VE AHİLİK’ DOSYASI
Bizim Külliye’nin 99’uncu sayısında ilk dikkatimi çeken yazı Ahmed Güner Sayar’ın ‘Böyle Ferman Eyledi Cahit’i oldu. Biliyorsunuz, Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘Haydi, Abbas! Vakit tamam / Akşam diyordun, işte oldu akşam’ dizelerindeki Abbas’ın kim olabileceğine ilişkin farklı görüşler var. Ben Cahit Sıtkı’nın Abbas’ının Beşiktaş’taki Mâşûklar Yokuşu’ndan Abbasağa Parkı’na çıkıştaki meyhânenin sâhibi olabileceği düşüncesindeyim ama diğer iddialar da dikkate alınmalıdır. Bu yüzden Ahmed Güner Sayar’ın yazısını çok önemli ve değerli buldum. Dergi elime birkaç gün önce geçtiğinden, dosyadan sadece Mustafa Özçelik’in ‘Yunus Emre ve Ahilik’i ile Hilmi Özden’in ‘Devlet Ana ve Ahilik Geleneği’ni okuyabildim. Merak edenler dergi’nin PDF’ini ‘bizimkulliye.com’ internet adresinden ücretsiz okuyabilir.
BİR AĞABEY NASİHATİ
Ben ‘sosyal medya’ takipçisi değilim, bu yüzde Fatma İçyer’in hakkımda yazdıklarını Melih Yıldız gösterince öğrendim. Fatma İçyer kimdir, kaç yaşındadır ve ne yapar bilmem, sadece Dergâh Yayınları’ndan çıkan ‘Teyzeler ve Maymunlar’ isimli hikâye kitabını okumuş ve 11 Haziran 2023 günlü Karar gazetesinde kitabını önermiştim. Ayrıca Fatma İçyer’in kitabını yakında çıkacak bir yıllıkta da 2023 yılının dikkate değer hikâye kitapları arasında gösterdim. Buna rağmen Fatma İçyer ‘Taner Ay benim kitabımı okumadan iki defa üstün körü değindi’ meâlinde bir şeyler yazıp bana sallamış, doğrusu bunu kendisine hiç yakıştıramadım. Sevgili kardeşim, benim okumadan bir kitabı zikretmediğimi herkes biliyor, ayrıca hangi kitaba ne kadar yer vereceğimi de benim takdirime bırak. Böyle ‘isim hırsı’ ile gidersen, eninde sonunda sıkıntıya düşersin, bu da benden sana bir ağabey nasihatı olsun. Üslûbunaysa biraz dikkat et, babandan bile büyük olabilirim. Bir de bu üslûbunu kapitalist edebiyat pazarındaki isimler için sakın ha kullanma, orada karşına pazarın dışladıklarına değer veren bir Taner Ay çıkmaz; inan bana, onlar senin beyninden lop alırlar da, sen farkına bile varmazsın...
GEÇEN HAFTANIN EN ÖNEMLİ HABERİ
Geçtiğimiz haftanın en önemli haberiyse Saliha Sultan’dan ve Prof. Dr. Alâattin Karaca’dan geldi. Müjdeyi önce Saliha Sultan’dan, ardındansa Alâattin Karaca’dan aldım, Saliha ayrıca 29 Şubat günlü Karar’da geniş bir haber de yaptı: Sermet Muhtar Alus’un yazılarının tamamı ilk defa yirmi cilt olarak Kopernik Yayınları’ndan geliyormuş. Sermet Muhtar’ın yazılarını Alâattin Karaca dostumuzun yayına hazırlamış olmasınınsa, külliyata ayrı bir önem ve ayrı bir değer katacağına eminim. Biliyorsunuz, bir müddettir Mustafa Kirenci Büyüyenay’dan Sermet Muhtar kitapları çıkarıyor, çok da iyi yapıyor, şimdi Kopernik de Sermet Muhtar külliyatını tamamladığında, hakkı yenmiş üstadımız belki vefâtından yetmiş iki yıl sonra ‘şöhret’ olabilecek. Yeri gelmişken söyleyeyim: Ben de Alâattin Karaca ile aynı görüşteyim, Sermet Muhtar yazılarıyla Reşad Ekrem Koçu’yu epeyce aşmış bir İstanbul âşığıydı. Anladığım kadarıyla Kopernik yirmi ciltlik diziden ilk on birini çıkarmış, Saliha’nın haberinde onların kapaklarının fotoğraflarını gördüm. Benim Ahmed Rasim’e, Hüseyin Rahmi’ye, Sermet Muhtar’a, Osman Cemal Kaygılı’ya, Mahmut Yesari’ye ve Hikmet Feridun Es’e düşkünlüğüm biliniyor, umarım eksiksiz bir Ahmed Rasim’e de kavuşuruz. Alâattin Karaca’yı ve Kopernik’i edebiyatımıza ve şehrimize değerli katkılarından dolayı kutlarım.