Müfide Ferit Tek’in bir asır önce yazdığı ‘Pervaneler’ romanı İş Bankası Kültür Yayınları tarafından günümüz Türkçesi ile yeniden okura sunuldu. Mistik ilhamı duyan dervişler için kullanılan ‘pervane’ benzetmesi romanda Amerikan okulunun aldatıcı ışıltılarına kanıp bu uğurda heder olan genç kızlar için kullanılmıştır. Geleneksel değerlere ise kültürel kimlik inşa etmede bir araç gibi bakılan ‘Pervaneler’i, her dem tazeliğini koruyan bazı konuları tartışmaya açıyor.
MERVE KOÇAK KURT
"Akılsız pervaneleri ölüme çeken meş’ale gibi Amerikan terbiyesi ve Amerikan aşkı da onları çekiyor, sevinçle ateşin alevine doğru götürüyordu. Hemen hayaller kurmaya başladılar. Newyork’un kırk katlı evlerinin sema katında ikisi bir oda tutacaklar. Leman dans edecek, gezecek; Nesime tiyatrolara, kütüphanelere gidecekti.”
Bundan tam bir asır önce yazılmış ancak anlattığı konular açısından güncelliğini yitirmemiş bir kitap var önümde. Pervaneler’i -okurken- insan karışık duygular içinde okuyor. Gelgitli bir okuma serüveni bu Sevgili Okur! İş Bankası Kültür Yayınları tarafından (yeniden) okura sunulan eserin öncelikle nasıl bir dönemde ortaya çıktığına bakalım.
Müfide Ferit Tek, işgal kuvvetlerinin İstanbul’u terk etme sahnesiyle başlayan Pervaneler’i, 1924 yılında yazmıştır. Yeni ilan edilen Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı yıllardır bu yıllar. Eğitim politikaları biçimlenmekte, milli kimlik oluşumu gibi meseleler öne çıkmaktadır. Pervaneler, işte böyle bir ortamda, ülkedeki yabancı okulları ve yabancılarla olan evlilikleri irdelemek amacıyla kaleme alınmış bir romandır. Yazarın, yakın çevresinden esinlenerek kurguladığı romanda kişiler; aile hikâyeleri, toplumsal/ sınıfsal aidiyetleri ve haletiruhiyeleriyle ele alınır.
Müfide Ferit Tek’in eserini okurken edebi açıdan aldığınız lezzette, onu eski yazıdan çeviren Sena Alparslan’ın ve günümüz Türkçesine uyarlayan Ali Bilgin’in etkisi de var gibi. “İstanbul’un emsalsiz akşamlarından biriydi. Boğaziçi’nin rengârenk akisli, sarı, pembe, eflatun, mavi hareli, saf, berrak suları üstünde sayısız kayık, akar gibi geçiyorlardı. Donanma fenerleri, kararmaya başlayan sahilleri bir ışıltı neşesi içine almıştı. Her taraf parlaktı. Her taraf şenlik içindeydi, bayramdı. Milletin ruhundan doğan, en sevinçli, en neşeli bayram… Silah sesleri şarkılara karışıyor ve bundan evvel burada gürleyen galip düşman seslerini silmek, temizlemek ister gibi, bütün kuvvetiyle yükseliyordu.”
‘YABANCI’ OKULLAR, ‘YABANCI’ MİLLETLER
Müfide Ferit, Pervaneler’de milletlerarası evliliklere mercek tutarken kişilerin tutumlarını anla(t)maya çalışır: Hangi toplumsal koşullarda, ne gibi psikolojik motivasyonlarla doğduğunu, ne yönde geliştiğini ve nereye evrildiğini irdeler. Kişilere, temelde duygudaşlıkla yaklaşılır.
Romanın başlıca kahramanlarından Burhan Ahmet Bey Fransa’da tıp eğitimi almış, bir Fransız kızla evlenmiş ve İstanbul’da doktor olarak çalışmaktadır. Kız kardeşi Leman, Bizans Kolejinde okumaktadır. “…Bütün İstanbul’un incelikten, ahenkten, asaletten, renk ve ayrıntı zenginliğinden oluşan şairane manzarası ortasında, Marmara’nın mavi ipek sularından saçlı bir baş gibi yükselen adanın tepesinde Byzance College, büyüklüğe ve servete ibadet eden yeni görmüş bir memleketin zevkiyle yapılmış kibirli ve muazzam binalarını, çevresini küçümseyen edasıyla yükseltiyordu…” Leman’ın aynı okulda bir şeyh kızı olan Nesime ve Bahire adında iki arkadaşı vardır. Olaylar, onların etrafında dönüp durur. Pervaneler gibi/dirler.
MEVLEVİ BABANIN ‘ÖKSÜZ’ KIZI
Nesime bir Mevlevi şeyhinin kızıdır. Öksüzdür. Onun abisi Sami de Andrée ile evlidir. Ancak Andrée, Burhan’ın eşi Claire’in aksine, bir entelektüeldir/ sanatçıdır. Vatansız kalmış, köklerinden kopmuş biridir. Bundan dolayı hep hastadır. “Kendi kendine bu soruyu soruyordu: ‘Bir gün gelip ben de ilahi unutuşu, ilahi huzuru bulacak mıyım? Kalbim didiklenmekten kurtulacak mı?’ diyordu.” Nesime ise tekkede büyümüştür ama tekkedeki diğer kadınlar gibi ev kadını olmak istemez. Anlatıcımızın tabiriyle, hayatını kazanmak belki de şöhret bulmak ister.
‘Pervane’ remzi çevresinde inşa edilen bu eserdeki pervaneler tasavvuf şiir geleneğine ait bir iz değildir aslında. Mistik ilhamı duyan dervişler için kullanılan ‘pervane’ benzetmesi romanda Amerikan okulunun aldatıcı ışıltılarına kanıp bu uğurda heder olan genç kızlar için
kullanılmıştır.
Eserde geleneksel değerlere kültürel kimlik inşa etmede bir araç gibi bakılmış. Pervaneler’i doğrudan doğruya tezli bir roman olarak okumak yerine, ele aldığı meseleyi çeşitli yönleriyle betimleyen bir metin olarak görmek daha isabetli sanki. Yazıldığı dönemin koşullarını da bilerek değerlendirmeli derim. Pervaneler, her dem tazeliğini koruyan bazı konuları tartışmaya açıyor. İlgilisine...
TÜRKÇÜLÜK AKIMININ ROMAN TÜRÜNDEKİ İLK TEMSİLCİLERİNDEN
Müfide Ferit Tek (1892-1971): Kastamonu’da dünyaya gelen Müfide Ferit Tek’in çocukluğu Bağdat ve Trablusgarp’ta geçti. Trablusgarp’taki Saint Joseph okuluna giderken bir yandan da babası Şevket Bey’den tarih, felsefe ve dil dersleri aldı. Paris’te Versailles Lisesini bitirdikten sonra Mısır’da Ahmet Ferit Tek’le evlenerek İstanbul’a geldi. 1920-22 yılları arasında Ankara’da Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yazılar yazdı, eşinin görevi sebebiyle Paris’te bulunduğu sırada Milli Mücadele, Türk Tezi, Türk kadını ve feminizm konularında konferanslar verdi, makaleler kaleme aldı. Müfide Hanım, Paris Siyasal Bilgiler Bölümü’nde sürdürdüğü yükseköğrenimini 1928 yılında tamamladı. 1948 yılında arkadaşlarıyla birlikte Türkiye Soroptimist Kulübü’nü kurdu ve 1971 yılında vefatına dek bu kulübün gelişmesi için çalıştı. İlk yazıları Şehbal ve Türk Yurdu dergilerinde çıkan Müfide Ferit Tek’in ilk romanı ‘Aydemir’ 1918’de basıldı. Ardından ‘Pervaneler’, ‘Leyla’ ve ‘Affolunmayan Günah’ (Almanca çevirisi) romanları yayımlandı.