Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın ‘Şıpsevdi’ romanının geliriyle Heybeliada’da yaptırdığı köşkü kurtarılmayı bekliyor. Köşkün müzeye dönüşmesini isteyen ada halkı kurumları harekete geçirmek için eyleme hazırlanıyor. Konuya ilişkin imza kampanyası yürüten Türkçe öğretmeni Nihan Aydar ise yapının özelleştirileceği yönünde duyumlar olduğunu vurgulayarak “Kültür Bakanlığı bünyesinde kalmasını, özelleştirilmeden halka açık müze yapılmasını istiyoruz” diyor.
SALİHA SULTAN
Türk edebiyatına ‘Şıpsevdi’, ‘Gulyabani’ gibi romanlarıyla damga vuran yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Heybeliada’daki köşkü on yılı aşkın bir süredir ‘tadilat’ nedeniyle kapalı durumda. Yazarın ‘Şıpsevdi’ eserinden elde ettiği gelirle yaptırdığı bilinen ve 30 yıl boyunca yaşadığı, ölümünün ardından ise mirasçılarından müzeye dönüştürülmek üzere satın alınan üç katlı köşk, Gürpınar’ın ölümünün üzerinden 78 yıl geçmiş olmasına rağmen hala hatırasına uygun bir şekilde hayata geçmiş değil. Yıllar içinde birçok kurum arasında el değiştiren, bu sırada içindeki eşyalar yağmalanan, bir süredir de kaderine terkedilen köşkün en sadık bekçileri ise ada halkı. Ada sakinleri, 6 Mart’ta Heybeliada Halk Kütüphanesini Koruma Derneği’nin öncülüğünde gerçekleşecek bir etkinlikle Gürpınar’ın konağının kamuya açık bir müze olarak hayata geçmesi için çağrıda bulunmaya hazırlanıyor.
‘KAPISINA KİLİDİ BİZ ASTIK, İÇİNDE BEKÇİ BİLE YOK’
KARAR’a konuşan Heybeliada Kütüphane Derneği kurucularından Seranad Demirhan, öncelikle 2000’lerde Adalar Vakfı ve Adalar Belediyesi’nin yaptığı restorasyonun ardından bir dönem müze olarak hizmet veren konağın uzun yıllardır kapalı ve korunaksız durumda olduğu bilgisini verdi. Konağın mülkiyetinin şu anda Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde olduğunu kaydeden Demirhan, “Geçmişte içinde bekçiler yaşamış, ama uzun bir süredir bekçisi de olmadığı için tamamen kapalı durumda. Konağın kapısında kilit dahi yoktu, biz adalılar fark ettik ilgililere ulaşamayınca kendimiz bir kilit alıp asmak zorunda kaldık. Bina uzun zamandır yağmalanmaya açık halde. Dış cephesi de çok iyi durumda değil.” Yazar Gürpınar’ın özel eşyalarının yıllar içinde yağmalandığını belirten Demirpınar, şu bilgileri aktardı: “Bina kurumlar arasında elden ele geçerken başına birçok şey gelmiş. İki piyano varmış mesela içinde, şu an yoklar. Yazarın birçok eşyası, özel kütüphanesi yağmalanmış. Müze olduğu dönemde ziyaret etmiştim, sadece danteller gibi gibi sembolik bazı eşyalarını görmüştüm.”
‘YAĞMALANDI, YANGINDAN KIL PAYI KURTULDU’
Gürpınar’a ait eşyaların bir kısmının Aşiyan, bir kısmının da İslam Eserleri müzelerinde olduğunu belirten Demirhan, köşkün yazın geçirdiği bir tehlikeye de şu sözlerle dikkat çekiyor: “Geçen yaz adada çıkan yangında müzenin hem altında hem de üst bölgesinde yangın yaşandı. Biz müzenin kül olacağını düşünerek çok endişelendik ama büyük bir şans eseri yangın müzeyi es geçti.” Demirhan ada halkı olarak konağın içler acısı halinden rahatsızlık duyduklarını kaydederek “İnsanlar geliyor elini kolunu sallayıp giriyor binaya, ada sakinleri olarak buna şahit olmak vicdanen bizi rahatsız ediyor. Kütüphanemiz için de geçmişte benzer bir eylem yaptık, imzalarla, çağrılarla Kültür Bakanlığının dikkatini çekmeye çalıştık ve olumlu sonuç aldık. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın evi için de aynı şekilde kamuoyu oluşturup, müze olarak adaya kazandırılmasını istiyoruz.” Binanın ihaleye açılacağına dair de bir duyum aldıklarını dile getiren Demirhan “Biz bunun Hüseyin Rahmi’nin hatırasına saygısızlık olarak görüyoruz. Evi, kamuya açık bir şekilde müzeye dönüştürülmeli” diyor. 6 Mart’ta yapılacak yürüyüşte bisikletli grupların da yer alacağını aktaran Demirpınar, şunları vurguluyor: “Bisikletli grupların olmasının nedeni adayı bisikletle tanıştıran ilk kişinin Hüseyin Rahmi olması. Köşkü adanın tepesinde yer alıyor, kendisi buraya bisikletle inip çıkıyormuş. Adalılar o dönem daha önce görmedikleri için ‘şeytan arabası’ diyor hatta bisikletine… Ondan sonra yaygınlaşıyor adada bisiklet. Bir bisiklet turu ile de anmayı düşünüyoruz kendisini ileriki zamanlarda. Önceliğimiz buranın müze olarak açılması için kamuoyu oluşturmak ve binanın başkalarının eline geçmesine engel olmak.” Demirhan, 6 Mart’taki etkinliğe sadece ada sakinlerinin değil, bütün İstanbullu edebiyatseverleri de beklediklerini sözlerine ekledi.
'78 YILDIR ELDEN ELE GEZİYOR’
Binanın müzeye dönüşmesini isteyen ada sakinlerinden Ömer Süvari de, şu bilgileri veriyor: “Hüseyin Rahmi 1912-44 yılları arasında tam 32 yıl burada yaşamış. 1944’deki ölümünden sonra köşk mirasçılarına devroluyor ama 1960’larda İl Özel İdaresi müzeye dönüştürme fikriyle satın alıyor. Ancak görev alanında müzecilik olmadığı için 20 yıl hiçbir şey yapılamıyor. Sadece bir bekçi tahsis ediliyor. Müze projesi Adalar Belediyesi tarafından 1987’de başlatılıyor. Bunun üzerine belediyeye tahsis ediliyor 1988’de ama 1997’ye kadar yine bir şey yapılamıyor. Ev, bir takım kurumlar arasında gezinen ama bir şey yapılamayan bir alana dönüşüyor. 1997’de proje hızlanıyor, ada kaymakamlığı, vakfı ve belediyenin ortak projesi ile 2000 yılında, Gürpınar’ın elde kalan eşyaları ile müze olarak açılıyor. 2000’lerin ortalarında ise işletilemiyor ve yeniden İl Özel İdaresine devrediliyor. 2013’de İSMEK yapılacağına dair bir söylenti çıktı, adada ilk tepkiler o dönem oluştu. Peşinden İl Özel İdareleri kapatıldı, mülkleri yerel belediyelere devrolundu bütün Türkiye’de. Hüseyin Rahmi’nin köşkü Adalar Belediyesi’ne değil, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildi. O tarihten beri restorasyon görmedik. Müze yapılmayacağına, ihale edeceğine dair duyumlar var. Biz köşkün sadece müze olarak faaliyet göstermesini istiyoruz.”
'KAMU MALI OLSUN, HALKA AÇILSIN’
Heybeliada’da Türkçe öğretmenliği yapan Nihan Aydar köşkün müzeye dönüşmesi için altı aydır ‘change.org’da bir imza kampanyası yürütüyor. Kampanya hakkında konuşan Aydar, “6200 civarında elektronik imza topladık. Ayrıca ıslak imza da topluyoruz, 6 Mart’taki etkinlikte de devam edeceğiz” diyor. Köşkü özel kuruluşların almak istediğine dair duyumlardan haberdar olduğunu vurgulayan Aydar, mücadelesinin amacını şöyle aktarıyor: “Köşkün Kültür Bakanlığı bünyesinde kalmasını, özelleştirilmeden Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından halka açık bir müze veya edebiyat müze kütüphanesine dönüştürülmesini istiyoruz.” Kurumlarla ikili görüşmeler de yaptığını söyleyen Aydar, şu düşüncelerini aktarıyor: “Müzeye dönüştüğünde yazarı anacak birçok etkinlik de yapılacaktır. Hüseyin Rahmi’nin hatırasına yapılan bu yanlıştan bir an önce dönmeli. Kimsenin nemalanmayacağı bir mekana dönüşmeli. Gürpınar’ın adamızda adının verildiği bir okul, sokak ve mezarı var. 30 yıldan fazla burada yaşamış, bu vefa örneğini artık göstermeliyiz.” Aydar son olarak 6 Mart’taki etkinlikten sonra toplanan imzaları Bakanlığa ileteceğini kaydederek, “Bu kampanyanın güzel bir gelişmeye vesile olmasını umuyorum. Ben bu konuda ümitliyim, çok destekçi var ve kurumların da bu konuda hassas olduğuna inanıyorum” sözleriyle ümitli olduğunu dile getiriyor.