Mustafa Aplay’ın ‘Enis Batur ile Türk Denemesi Üzerine’ söyleşisi Epona Yayıncılık’tan çıktı. Denemede çok başarılı isimlerimiz var, Ahmed Rasim’in ve Sermet Muhtar’ın dil lezzetinden doğanları okumaya bayılıyorum. O kaynaktan kopup gelen Salâh Birsel’e ayrı bir parantez ayırmalıyız, Batur’un dediği gibi Salâh amcamız edebiyatımıza göktaşı gibi yukarıdan düşmüştür. Beni söyleşide en fazla sevindiren şeyse, ilk defa Ahmed Haşîm’in deneme türündeki değerinin ve öneminin teslim edilmiş olmasıdır.
TANER AY
Mustafa Aplay’ın ‘Enis Batur ile Türk Denemesi Üzerine’ söyleşisinin kitaplaştığını (Epona Yayıncılık) öğrenir öğrenmez hemen Kadıköyü’ne indim. Ancak bayram nedeniyle semt-i dildarımın kitapçıları ve sahhafları okuma ihtiyacımızı da tatile çıkardığından oradan Üsküdar’a geçtim. Üsküdar gerçekten farklı bir semt, başta Selam-ı Ali Caddesi’ndeki 1727 Kitap Kafe olmak üzere, kitapçıların ve sahhafların çoğu açıktı. Tahmin ettiğim gibi ‘Enis Batur ile Türk Denemesi Üzerine’yi 1727 Kitap Kafe’de buldum ve bir iki sahhaf dolaşıp eve döndüm. Enis Batur ile söyleşi müthiş bir kitap olmuş, neredeyse altını çizmeden okuyacağınız tek satırı yok, çok şey öğreniyorsunuz ve ufuk çizginizi epeyce ileriye taşıyorsunuz.
Enis Batur’un Türk edebiyatında deneme türünü değerlendirdiği kitaptaki söyleşiyi ‘Neden Bıçkın Bir Delikanlı Olamadım’ kitabıyla, Ramazan Dikmen İlk Kitap Öykü Ödülü’ne layık görülen Mustafa Aplay gerçekleştirdi.
DENEMEDE ÇOK BAŞARILI İSİMLERİMİZ VAR...
Denemede çok başarılı isimlerimiz var, onlardan Ahmed Rasim’in ve Sermet Muhtar’ın dil lezzetinden doğanları okumaya bayılıyorum, o kaynaktan kopup gelen Salâh Birsel’e mutlaka ayrı bir parantez ayırmalıyız, Enis Batur’un dediği gibi Salâh amcamız edebiyatımıza göktaşı gibi yukarıdan düşmüştür, tıpkı Ahmed Rasim gibi, tıpkı Sermet Muhtar gibi. Beni söyleşide en fazla sevindiren şeyse, ilk defa Ahmed Haşîm’in deneme türündeki değerinin ve öneminin teslim edilmiş olmasıdır. Refik Halid okumayı da çok severim, gazeteciliğe edebiyatı sokmuştur, Safiye Erol, Sâmiha Ayverdi, Çetin Altan ve İslam Çupi peşinden gelirler. Selim İleri’yi ve Ahmet Turan Alkan’ı da onlardan sonraya yazın. Engin Ardıç büyük bir denemeci olabilirdi ama politik tuhaflıklarıyla kendisini yeteneğini harcayanlar sınıfına yazdırdı. Nurullah Ataç’ı şimdilik bir tarafa koyuyorum ve Enis Batur’dan Tahsin Yücel isminde ayrılıyorum, onun üslûbunu hep ‘ruhsuz’ bulmuşumdur, ama yine de Rauf Mutluay’ın ve Fethi Naci’nin yazdıklarından daha iyi şeyler karaladığını da yadsıyamam. Adnan Benk de ruhsuz yazılarıyla maalesef değerini etkisizleştirenlerdendi.
BİR ‘DERS KİTABI’ GİBİ OKUNMALI
Cemal Süreya’nın şiirine mesâfeliyim ama bir gazetenin dümen suyundakilerinin dışında yazdıkları ‘şiir gibi’ metinlerdir. Hüseyin Cöntürk ve Eser Gürson bana bir şey ifâde etmiyorlar, oysa Hilmi Yavuz, Nuri Pakdil, Beşir Ayvazoğlu, Oğuz Demiralp ve Mehmet Ergüven öyle değil, ne yazarlarsa okurum. Enis Batur ısrarla kendi ismini söylemekten kaçıyor, sıkıştığı ânda da topu taca atıyor. Bence değerini ve önemini ancak dünya edebiyatının büyükleriyle kıyaslayabileceğimiz bir denemecimizdir. Yeri gelmişken Haydar Ergülen’i de Fatin Hazinedar’ı da son yılların en iyi denemecileri arasına yazmamız gerektiğini belirteyim: Altmış sekiz sayfalık ‘Enis Batur ile Türk Denemesi Üzerine’ kitabı her sayfasını on kat çoğaltan etkisiyle bir ‘ders kitabı’ gibi okunmalı, notlar alarak, sayfa kenarlarına da şerhler düşerek.
USUL USUL BİR ‘HAYDAR ERGÜLEN ANSİKLOPEDİSİ’
Bugün deneme deyince, Enis Batur’un peşine Haydar Ergülen’i ve diğer birkaç ismi yazdığımı herkes biliyor. Geçenlerde küçük bir ameliyata girmiştim, çıkınca da ilk işim hastahâne yatağında Haydar Ergülen’in ‘100. Yıl Cumhuriyet Alfabesi’ni (Kırmızı Kedi Yayınevi) okumak oldu. Haydar benim çok eski arkadaşım, Orhan Tekelioğlu, Akif Kurtuluş ve o Ankara takımındandı, ancak saydığım üç isimle de arkadaşlığımızın İstanbul’da başlaması ilginçtir. Oysa, bir ara hemen her hafta sonunda Ankara’ya giderdim, Ahmet Erhan, Behçet Aysan, Azer Yaran ve Ercan Kesal oradan dostlarımdı, Adnan Azar da Ankara’dandı ama nedense onu bir türlü bizim masaya dahil edememiştik. Bunları ‘100. Yıl Cumhuriyet Alfabesi’nin ‘Ankara’ denemesiyle başladığı için anımsadım, nefis bir giriş.
Kitaptaki ‘Ecevit’ denemesini ise ilginç buldum, Bülent Ecevit’in şiirlerini pek beğendiğimi her fırsatta söylerim, hele onun ‘Mağara’ ve ‘Av’ şiirleri var ki, onları kafadan edebiyatımızın en iyi şiirleri arasına yazarım. Haydar’ın ‘Rakı’ ve ‘Zeki’ denemelerinde epey eğlendim, hasta yatağımda bile burnumun ucuna mis gibi ‘Gıravatlı’ kokusu yaydı, kalemine fikrine sağlık arkadaşım. Haydar’dan bir de ‘Cem Karaca’ denemesi bekliyorum, Cem Karaca dostumdu, Caddebostanı’ndan kavga arkadaşımdı, kendisine onun hakkında epeyce de bilgi verebilirim, Cem Karaca ile tanışmamsa ‘hikâye’ tadındadır. Kitapta otuz deneme var, sanki Haydar usul usul bir ‘Haydar Ergülen Ansiklopedisi’nin peşinde, sizin de hepsini çok seveceğinizden eminim. Tatile mi çıkacaksınız, çantanıza şimdiden mutlaka ‘100. Yıl Cumhuriyet Alfabesi’ni koyun.
1970’Lİ YILLARIN EDEBİYAT MAHFİLLERİNDEKİ ‘SEVİYE’
‘70’li yıllarda Naci Çelik Berksoy’u takip ederdim, onun ‘71 yılında Türkiye Defteri Yayınları’ndan çıkan ‘Defter 1, Romanda Hesaplaşma’ kitabınıysa bir türlü bulamamıştım... Ketebe Yayınları onun artık bulunması çok zor olan o kitabını, diğer yazılarıyla birlikte ‘Romanda Hesaplaşma ve Diğer Yazılar’ başlığıyla yayınlayınca çok sevindim. Naci Çelik’i okurken zamanda bir defa daha ‘70’li yıllarda kaybolduğum hissini yaşadım, bu tür ‘polemik yazıları’nı kaleme alındıkları dönemin ruhuna ayna tuttukları için önemsiyorum, eninde sonunda edebiyat tarihçilerimiz için de önemli bir kaynak esere dönüşüyorlar. Naci Çelik çok okunan Türkiye Defteri dergisinin yazarlarındandı, yazdıkları da çok ses getiriyordu, ama ‘71 yılında o yazılarını ‘Defter 1, Romanda Hesaplaşma’ başlığıyla kitaplaştırınca, o kitabı ‘münevver’ takımından çok kişinin görmezden geldiğini, Bâb-ı Âli’de iktidara oynayan üçüncü sınıf yeteneksiz ‘solcu’ yazar çizerlerinse yok saydığını anımsıyorum.
Naci Çelik’in kitabı beni ‘70’li yıllarda edebiyatımıza ‘yön veren’ bazı isimleri de yeniden okumaya yöneltti, hemen Rauf Mutluay’ın ve Fethi Naci’nin kitaplarını çıkarıp karıştırdım. Bence ‘70’li yıllar edebiyatımız açısından harcanmış yıllardır, polemikçilik has edebiyatı saha dışına çıkarmıştır. Naci Çelik’inkiler de polemik yazıları ama onun derdi diğerlerinden birazcık farklı. O yılları bilmeyen ve edebiyatımızın raydan çıkmalarıyla ilgilenen herkese Naci Çelik’in kitabını öneriyorum, ‘70’li yılların edebiyat mahfillerindeki ‘seviye’ye inanın çok şaşıracaksınız!