Buharlaşan ‘Yaralı Gönül’ yeniden rafta

Buharlaşan ‘Yaralı Gönül’ yeniden rafta

Taner Ay’ın 2023’te yayınlanan, bir tür Habil-Kabil öyküsü olarak değerlendirdiğim 'Yaralı Gönül' romanının okurla buluşması doğru düzgün gerçekleşemedi. Pandemi koşullarından, artan hayat pahalılığından yayınevlerinin de etkilenmemesini beklemek saflık olur. Ama dağıtımı konusunda bir beceriksizlik vardı kanımca. Ne internet satışında, ne de kitapçılarda görüldü. Adeta buharlaştı. İşte buharlaşan bu kitap Vapur Yayınları’nca yeni kapak tasarımıyla tekrar yağmur olup yağdı, yeniden basıldı.

BESİM DALGIÇ

Hakkında yazılmış makalelerden daha az okuru olan kaç kitap vardır? İlk akla gelen Joyce’un ‘Ulysses’i olacaktır muhtemelen. Şaka bir yana Taner Ay’ın ‘Yaralı Gönül’de bu tarife giren kitaplardan ne yazık ki. 2023’te yayınlanan bu romanının okurla buluşması doğru düzgün gerçekleşemedi. Pandemi koşullarından, artan hayat pahalılığından yayınevlerinin de etkilenmemesini beklemek saflık olur. Ama ‘Yaralı Gönül’ün dağıtımı konusunda bir beceriksizlik vardı kanımca. Kitap çıktığında ortadan kayboldu. Ne internet satışında, ne de kitapçılarda görüldü. Adeta buharlaştı.

Oysa kapitalist pazarın görmezden geldiği bu kitap 2023 yılında çıkan en iyi romanlardan biriydi. Diruhî adlı Ermeni kıza aşık iki kardeşten ağır ceza yargıcı İbrahim Safa ile Dr. Mazhar arasındaki bir tür Habil-Kabil öyküsü, bir tür tragedya olarak olarak değerlendirdiğim yazı Karar’da yayınlanmıştı. Geri planda 1915 tehcirine de değinse, daha çok parçalanmış hayatlar üzerine bu roman, eğitimiyle Osmanlı döneminin güngörmüş aydınlarından biri olan Dr. Mazhar’ın bir kıskançlık öyküsü... İttihatçılık’tan, Teşkîlât-ı Mahsûsa’cılıktan, kültürel Türkçülük’ten siyasal Türkçülüğe dönüşüp, techirde işlediği katliamlarla acımasız biri olan, sonrasındaysa öldürdüğü bir Fransız nedeniyle mahkûm olup Fransız Guyanası’na sürülen, bu zor koşullara dayanamayıp firar eden Dr. Mahzar’ın gizlenmek amacıyla büründüğü Ermeni kimliğiyle hayatını yitirmesiyse yeteri kadar trajik...

screenshot-2.jpg

İşte buharlaşan bu kitap Vapur Yayınları’nca yeni kapak tasarımıyla tekrar yağmur olup yağdı, yeniden basıldı. Artık kitaba ulaşmak kolay. Vapur Yayınları, Ebru Özden ile yayın yönetmeni Yiğit Kerim Arslan’ın idaresinde edebiyat ağırlıklı kitaplara ağırlık veriyor. Adnan Özer’den ‘Kalbim bir ada olmaz mıydı sana?’ ile Oktay Taftalı’dan ‘Demiri eriten yara’ şiir kitaplarıyla, Erdal Alova’dan ‘Alova Kitabı’ adlı anılarıyla , Üzeyir Karahasanoğlu’dan ‘Gece Hep Gece’, Taner Ay’dan ‘Yaralı Gönül’ romanlarıyla nitelikli yayınlarını zenginleştiriyor. Taner Ay’ın buharlaşmış başka bir kitabı ‘Rüzgara Yazanlar’ denemesi de yine aynı yayınevinden, basım aşamasında.

HEM YAYINCI HEM ŞAİR

Vapur Yayınları deyince kurucusu ve genel müdürü Ebru Özden’in ‘Şiir Atı Seyhan Erözçelik İlk Kitap Şiir Ödülü’ ile şairliği de akla geliyor. ‘Sonsuz Adla Çağrılış’ adlı kitabı Ötüken Neşriyat’tan çıkmıştı. Yayınevlerince artık pek şiir basılmıyor. Ünlü şairlerimiz bile muzdarip. Oysa şiir edebiyatın nüvesi. Nesirden önce manzum vardı. Şiir yazmak, şiir hakkında yazmak meşakkatli bir iş. İdeolojilerin edebiyata ilginin azalmasına neden olduğu saptamasını yapan Memet Fuat yazılarıyla bu meşakkatli işi başaranlardan. Şiirdeki imgelemeyi şairanelik diye atan ‘Garip’ akımı hakkında, “(...) küçük adamın yaşantılarını şiirin biricik konusu sanan ve şiirin özünü ‘eda’da bulan bu akım basit ve duygusal bir halkçılık eğilimi ile de karışık Türk şiirini 1920’lerde ve 1930’larda ulaştığı çizgiden geriye düşürmüştür” diye yazarak kanıksanmış şiir görüşleri hakkında tekrar düşünmemizi sağlayan yazarlardan biri de Selahattin Hilav. Bu saptamalar ‘Edebiyat Yazıları’ kitabından... 60’lı, 70’li yıllarda edebiyatın ölçütü toplumculuk üzerineydi. Bu anlayışı benimsemeyenler dışlanırdı. Toplumculuktan anlaşılansa “Köylü milletin efendisidir!” şiarından yola çıkan beylik kavramlarla dolu köy edebiyatıydı. Gerçi Bolşevikler için de durum benzerdi. Troçki’nin daha farklı düşünmesine rağmen her şey partinin denetiminde olması Lenin dahil bütün politbüronun ortak görüşüydü. Tabii Stalin bu ortak görüşü tekçi bir görüş haline kolayca getirdi. Tabiatıyla Naziler’de, Mao’nun Kültür Devrimcileri’de karşı oldukları edebiyat yapıtlarını yakıyorlar, tekçi görüşü hakim kılmaya çalışıyorlardı. İdeolojiler ya aydınlatıcı ya da körleştiricidirler. İktidara da gelirlerse genellikle zorbalaşırlar...

1.jpg

90’lara kadar bu anlayış büyük ölçüde etkisini sürdürdü. Artık şiirimizin poetikası değişti... Hâlâ direnenler olsa bile birçok şey aşıldı. Şiirde yeni yaklaşımlar, yeni bir tarzlar oluştu. Çeşitlilik arttı. Zaten köklü bir geçmişi olan şiirimiz gelişerek nesiller arası bağı yeniden kurduğunu düşünüyorum. Ebru Özden’de o şairlerden. ‘Zamanın Sahibi’ başlıklı şiirindeki “Çağın delisiyim, çağın en yabancısı / Evren genişledikçe nefesim daralıyor” ya da ‘Otobiyografi’ başlıklı şiirindeki “Bazen yazdıklarımı ben yazmadığımı düşünürüm / Derim ki, ben yüz yıllar önce ölmüş şairlerin / Zerrelerinin karıştığı topraktan yaratıldım” dizeleriyle ‘Sonsuz Adla Çağrılış’ kitabındaki şiirlerde hissettiğim, Orta Asya’nın göçer hayatının şehirleşmiş hâlini betimliyormuşçasına sembollere dayalı, kadını önceleyen sanki yeni bir Dede Korkut anlatımı, yeni bir Şamanist ayini gibiydi. Ebru Özden anlamlandırmaya çalıştığı zamanla, yıkılmış Truva’nın Kassandırası’yla, ‘Pieta’yı andıran dizelerdeki İsa’sıyla, hülasa kendi varoluşuyla derdi olan şiirlerin şairi... Ebru Özden’in ‘ölümlendim’, ‘göerdim’, ‘nennilendim’ gibi çoktan unutulmuş sözcükleri kullanmasıysa onun şiir dilini zenginleştiriyor...

SÖZCÜKLER EDEBİYAT DERGİSİ 19 YAŞINDA

Mayıs-Haziran aylarını kapsayan ilk sayısıyla 2006 yılında Memet Fuat’ın dergicilik anlayışının izlerinin yaşatıldığı ‘Sözcükler’ edebiyat dergisi Turgay Fişekçi tarafından yayınlanmıştı. 2025 Ocak-Şubat aylarını kapsayan 113’üncü sayısıyla da 19. yılına ulaştı. Hikâye, deneme, eleştiri, anı yazıları yanı sıra şiir ‘Sözcükler’ dergisinde her zaman kapsamlı olarak yer alır.

yl.jpg

7 formalık dergide yaklaşık 2 forma şiirlere ayrılmıştır. Bu bakımdan kitap piyasasında pek yüz verilmeyen şiire ‘Sözcükler’de pozitif ayrımcılık uygulanır. 113. sayıdaki şiirler Cevat Çapan’dan, Enis Batur’dan, Sidney’den hiç aksatmadan şiir gönderen Nihat Ziyalan’dan, ‘İsimsiz’den, Yaşar Miraç’tan, Mehmet Yaşın’dan... Turgay Fişekçi’nin 2023’te ölen Roni Margueles anısına yazdığı ‘Haiku’ tadındaki ‘Pişmanlık’ adlı şiiri favorim. Her zaman genç yazarların da çalışmalarının değerlendirildiği bu sayıda usta hikâyecimiz Fadime Uslu’nun ‘Kesişmeler’iyle, Cevat Çapan’ın ‘John Berger’i Tanımak’ başlıklı anıları dergideki atlanmaması gereken metinler.

Tabii ki hem şair hem de kendini aşan deneme yazarı Fatin Hazinedar’ın ‘On’lar’ başlıklı denemesi, Tahir Abacı’nın ‘Nâzım Hikmet’in 1937 Ankara Yolculuğu’, Oğuz Demiralp’in ‘Kadın Erkek Üzerinden Doğu Batı İtişmesi’ başlıklı makaleleri de dergideki önemli yazılar. Sevindirici bir bilgi de Tahir Abacı bu sayıdaki Nâzım Hikmet dahil daha önce Enver Gökçe, Can Yücel, Arkadaş, Z. Özger hakkında ‘Sözcükler’de yazdığı metinlerini ‘Şair Savunması’ adlı yakında çıkacak olan kitabında topladı. Adam Yayınları’nın kurucusu, sahibi Nazar Büyüm’ün vefatı sevenlerini çok üzdü. Dergide onunla ilgili yazılarda var. Özellikle Leyla Çapan’ın lirik anlatımı Nazar Büğüm için yazılmış en içten metinlerden biri...

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN