İsviçre’de 4 gündür süren 5’li konferansın Ada’da çözüm için bugüne kadar yapılan en önemli girişimlerden biri olduğunu söyleyen KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı “Bugün başlayacak hafta, Kıbrıs’ın ve bölgemizin geleceği açısından hayati önemi haiz bir karar haftası olacaktır” dedi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs’ın gelecek kuşakları için en iyisini yapmaktan başka bir amaçlarının olmadığını belirterek “Yarından itibaren başlayacak hafta, Kıbrıs’ın ve bölgemizin geleceği açısından hayati önemi haiz bir karar haftası olacaktır” dedi.
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, İsviçre’nin Crans-Montana kentinde düzenlenen Kıbrıs Konferansı’nda verilen arada yaptığı açıklamada, sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “Sıklıkla ifade ettiğimiz gibi, biz bu konferansın artık bir ‘karar konferansı’ olduğu anlayışı içinde hareket etmekteyiz” diyen Akıncı, bu sebepten dolayı bazı konuların teknik komitelere havale edilmesi yönündeki Rum önerisine onay vermediklerinin altını çizdi. Akıncı, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de katılımıyla önemli konuların bir paket çerçevesinde ele alınarak çözümlenmesi fikrinin cuma akşamı taraflarca kabul edildiğini hatırlattı.
Akıncı, verilen aranın ardından yarın başlayacak haftanın Kıbrıs’ın ve bölgenin geleceği açısından hayati önemi haiz bir karar haftası olacağını vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Kıbrıs’ın gelecek kuşakları için en iyisini yapmaktan başka bir amacımız yoktur. Bu nedenle buradaki sorumluluklarımıza odaklanmış bulunmaktayız. Kıbrıs Türk halkını ve bir bütün olarak adamızı, hak ettiği daha güzel, barış içinde bir geleceğe taşımak için kararlılıkla buradayız. Umarım bu kararlılığımız karşılıksız kalmaz.”
BM, dün yaptığı açıklamada, Kıbrıs Konferansı’nda, adada kapsamlı çözüme öncülük edebilecek gerekli unsurların yer alacağı paket anlayışının net bir şekilde ortaya çıktığını duyurmuştu. Liderler ve müzakere heyetlerinin önceki gün yaptıkları toplantıların ardından konferansa pazartesiye kadar ara verilmişti. Konferansta Türk heyetine başkanlık eden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, önceki gün yaptığı açıklamada, “Bu son konferanstır ve bir anlaşmaya ulaşmamız gerekiyor. Hala çözüme ulaşılamamış konularda anlaşmaya varmamız gerekiyor.” ifadesini kullanmıştı.
MÜZAKERELER 49 YILDIR ARALIKLARLA SÜRÜYOR
Ada’da BM’nin girişimi 9 Ocak 2016’da başlayan ile başlayan müzakere süreçleri 16 Şubat 2017’de Rum Meclisi’nin ‘Enosis’i okullarda okutma kararı’ alması nedeniyle çıkan tartışmadan dolayı kesilmişti. Rum tarafının bu karardan geri adım atması ile 11 Nisan’da müzakere süreci yeniden başlamış, ilk etabın tamamlanmasının ardından garantör ülkeler Türkiye, İngiltere ve Yunanistan Dışişleri Bakanlarının katılımıyla 28 Haziran’da 5’li konferans başlamıştı. Ada’da krize yönelik BM denetimindeki çözüm girişimlerinin tarihi ise 1968’e dayanıyor. İlk olarak Lübnan’da yapılan zirveden bu yana 49 yıl geçti. İsviçre’de 4’üncü gününe giren ve yarın en kritik etabının başlayacağı müzakarelerde taraflar, KKTC ile Kıbrıs Rum yönetimini federal çatı altında birleştirecek, otomatik olarak AB üyesi olacak yeni ‘Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kurmaya çalışıyor. Masadaki en önemli konu, Türkiye’nin Ada’ya müdahale hakkı ve Ada’daki Türk askerinin ne olacağı… Montana’da kurulan masada kimler var, ne hedefleniyor ve neler olacak sorularının yanıtları 6 başlıkta toplanıyor:
1- MASADA KİMLER VAR?
Garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan, İngiltere dışişleri bakanları seviyesinde katılıyor. Kıbrıslı Türk ve Rum liderler de masada yer alıyor. Eğer konferansta çözüm bulunursa, Kıbrıslı Türkler de otomatik olarak AB üyesi olacak. Bu nedenle AB de masada gözlemci statüsüyle bulunuyor. Zirvenin ev sahibi de Birleşmiş Milletler. BM konferansı ve müzakere sürecini yönetiyor.
2- GARANTÖRLÜK NE DEMEK?
En önemli konu güvenlik ve garantörlük olacak. Kıbrıs 1960’a kadar İngiliz sömürgesiydi. Kıbrıslı Türk ve Rumlar, İngiltere’den bağımsızlığını ilan ederek Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında yeni bir devlet kurdu. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere kurulan devletin garantörü oldu. Anlaşma garantör ülkelere Ada’ya anayasal düzen bozulması halinde müdahale hakkı veriyor. Türkiye 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştirdi. Kıbrıs sorununda garantörlük pratikte, Türkiye’nin askeri müdahale hakkı, güvenlik ise, Ada’daki Türk askeri varlığı diye anılıyor.
3- TARAFLARIN TALEPLERİ NELER?
Türkiye ve KKTC, garantörlük ile Türk askeri varlığının çözümden sonra da güncellenerek (asker sayısı azaltılarak) devam etmesini istiyor. Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi ise, garantörlüğün kaldırılmasını ve Türk askerinin tamamen çekilmesini talep ediyor. Adad’daki iki İngiliz üssü İngiltere’nin toprağı kabul ediliyor ve müzakerelerin de konusu değil.
4- ANA BAŞLIKLAR NELER:
Konferansta 2 masa kurulmuş durumda. İlkinde garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, yeni Federal Kıbrıs’ta güvenlik ve garantilerin nasıl olacağına karar verecek.
İkinci masada Türk ve Rum liderler Mustafa Akıncı ile Nikos Anastasiadis, haritaların belirlenmesi, toprak paylaşımı ve dönüşümlü başkanlık gibi konuları ela alıyor.
5- EĞER ÇÖZÜM OLURSA...
İsviçre’de tarafların önündeki en önemli pazarlıklardan biri, Ada’daki Türk vatandaşlarının durumu. Türkiye’den 60 binin üzerinde öğrenci üniversitelerde eğitim görürken 100 kişi de çalışma izniyle KKTC’de yaşıyor. Türkiye, çözümden sonra Türk vatandaşlarının Yunan vatandaşlarıyla aynı haklara sahip olmasını istiyor. Bu talep, AB’nin 4 özgürlüğünün (serbest giriş (vizesiz giriş), serbest dolaşım, serbest yerleşim ve mülk edinme hakkı) Türk vatandaşlarına uygulanması anlamına geliyor. Rumlar ise, buna karşı çıkıyor. Yunanistan’ın AB’nin tam üye olduğunu ve Yunan vatandaşlarıyla Türk vatandaşlarına eşit muamele yapılamayacağını savunuyor. Türkiye vatandaşlarının vize alarak Ada’ya gelmesini istiyor.
6- EĞER SONUÇ ÇIKMAZSA
Kıbrıs, Pakistan ve Hindistan arasındaki Keşmir sorunundan sonra BM gündemindeki en uzun süre devam eden 2’nci müzakere süreci. BM Kıbrıs müzakereleri 1968’de Beyrut’ta başladı ve 49 yıldır aralar verilecek devam ediyor. Bu konferanstan da çözm çokmaması halinde, Ada’da bulunan doğal gaz kaynakları ve AB süreci nedeni ile durumun daha da karmaşıklaşması bekleniyor.