KARAR TV’de konuşan İBB 1.Hukuk Müşaviri Eren Sönmez, iktidarın Kanal İstanbul inadını eleştirdi ve proje planları hazırlanırken hiçbir yetkili kurum ve kuruluşa fikir sorulmadığına dikkat çekti. Sönmez 'İSKİ’nin görüşüne rağmen Kanal İstanbul projesine dair imar planı yaparsanız bunun geçerliliği yoktur' dedi.
MUSTAFA SİVİŞ I KARAR
KARAR TV’de Bİ’KARAR VER programında Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un konuğu olan İBB 1.Hukuk Müşaviri Eren Sönmez, iktidarın tüm uyarılara rağmen inşa etmeye çalıştığı Kanal İstanbul projesini eleştirdi. Sönmez, proje hazırlama sürecinde hiçbir yetkili kurum ve kuruluşa danışılmadığını ve hükümetin aceleyle hareket ettiğini vurguladı.
Sönmez 'İSKİ’nin görüşüne rağmen Kanal İstanbul projesine dair imar planı yaparsanız bunun geçerliliği yoktur. Projenin iptalindeki temel iptal gerekçesi ise, ilgili kurum ve kuruluşların yeteri kadar görüşünün alınmaması, böyle bir büyük projenin bu kadar altyapısı hazırlanmadan, hukuksal ve teknik anlamda gerekli hazırlığı yapılmadan bu şekilde yürürlüğe konulmasını bilirkişiler hukuka aykırı bulmuştur. Mahkeme de bu kadarlara göre iptal kararlarını verdi. İstanbul’da hala iyi hukukçular var' ifadelerini kullandı.
İşte, İBB 1.Hukuk Müşaviri Eren Sönmez'in diğer önemli değerlendirmeleri...
'İSKİ'YE RAĞMEN YAPAMAZSINIZ'
'Kanal İstanbul gibi bir proje yapılabilmesi için öncelikle Çevresel Etki Değerlendirme raporunun gerekli olduğu bu son yaşadığımız 6 Şubat felaketinden sonra daha çok gündeme geldi. Bu rapora karşı açtığımız dava hala Danıştay’da devam ediyor. ÇED raporundan sonra tabi ki İstanbul’un üst ölçekli raporu dediğimiz 100 bin ölçekli çevre düzeni imar planı vardır, buna karşı açtığımız dava da devam ediyor. Fakat 100 binlik plandan sonra düzenlenen 5 binlik ve binlik imar planları var. Özellikle Karadeniz’den Marmara’ya doğru seyreden alanla alakalı 1/5000 ve 1/1000’lik bakanlık tarafından yapıldı. Bu planlara karşı biz dava açtık. Bu planlar kanalın etrafında yeni bir yapılaşma, kentleşme, sosyal alanlardan kamusal alanlara, ticaret alanlarından konut alanlarına kadar birçok düzenlemeyi içeriyordu. Ama yıllar sürecek bir çalışma yapılmadan aceleyle imar planlarının yapılması üzerine bunların yargıdan dönmemesi hayatın olağan akışına aykırı olurdu. İSKİ’nin görüşüne rağmen Kanal İstanbul projesine dair imar planı yaparsanız bunun geçerliliği yoktur. Projenin iptalindeki temel iptal gerekçesi ise, ilgili kurum ve kuruluşların yeteri kadar görüşünün alınmaması, böyle büyük bir projenin bu kadar altyapısı hazırlanmadan, hukuksal ve teknik anlamda gerekli hazırlığı yapılmadan bu şekilde yürürlüğe konulmasını bilirkişiler hukuka aykırı bulmuştur. Mahkeme de bu tespitlere göre iptal kararlarını verdi. İstanbul’da hala iyi hukukçular var.'
'AYM’NİN BU KARARI UMUT VERİCİ'
'Türkiye’de ne yazık ki plan yapma süreçlerine dair ciddi bir sıkıntı var. Ülkede plan yapma yetkisine sahip çok fazla kurum var. Yani Ankara’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile TOKİ doğrudan sizin arazinize dair bir plan yapabilir. Siz bunu aslında görebilir, itiraz edebilir ve dava açabilirsiniz ama onlar bunu yapabilir. İlgili kurum ve kuruluşların ne kadar görüşlerini alarak yapıyorlar? Zaten bizim de açıp da iptal ettirdiğimiz, davalarda gerekçelerde bunlar bahsediliyor. Şimdi bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi tam da bunu söylüyor. CB Kararnamesindeki bu ‘hukuki metinde’ Çevre ve Şehircilik Bakanlığına normalde belediyelerin yetkisinde olan birtakım yetkiler verilmiştir: Plan yapma, bir arsaya veya araziye dair etüt, proje ve ruhsat vermeye kadar gidecek yani bir belediyecilik hizmeti olarak devam eden işleri yapma yetkisi verilmişti. Anayasa Mahkemesi çok açık ifade ile bu durumu mülkiyet hakkının ihlal eden bir işlem olduğu yönünde hüküm verdi. AYM’nin bu kararı umut verici. Bu karar, bizim gibi kamu hukukçuları için benzer meselelerde her anlamda kullanacağımız temel bir metin haline geldi.'
'2004'DEN 2019'A KADAR AYNI OLAN YÖNETMELİK BİZ KAZANINCA DEĞİŞTİ'
'Bir önceki yerel seçimler, 31 Mart 2019’da yapıldı, İstanbul’da süreç uzadı. İşte, mazbata alınması 17-18 günü buldu. Tam bir sırada, işte Ankara, Mersin, Antalya, Adana gibi büyükşehirlerde devir teslim törenleri yapıldı, belediye başkanları değişti. İstanbul’da devir teslim yapılmaya yakın veya yapıldıktan hemen sonra biz idari hukuk anlamında karşılaşabileceğimiz en somut örneğin işaret fişeğini belediye şirketleriyle alakalı az önce bahsettiğimiz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı’nın ortak bir genelgesiyle hazırlanan yönetmelikle karşımıza çıktı. Tam 5 yıl önce, belediye şirketlerine yönetici atanmasında yetkili olan makam belediye meclisidir şeklinde bir genelge Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayınlandı. Şimdi 2004 yılından 2019’a kadar belediye şirketlerine yönetici atama konusunda belediye başkanları yetkiliydi ve seçimi kazandıktan sonra böyle bir genelgeyle bunun değişmesi ‘karşılaşacağımız engellerin’ işaret fişeği oldu. Ve biz buna karşı ciddi bir mücadele verdik. O dönemde seçim iptal edilmişti, Ankara Büyükşehir Belediyesi de bu genelgeye karşı bir dava açtı. Kanunda, bu yetkinin doğal olarak belediye encümeni ve belediye meclisine açıkça verilmiş bir yetki yoksa o belediyecilik konularında belediye başkanı yetkilidir şeklinde bir düzenleme olduğunu belirtti. Danıştay’da bunun kanuna aykırılık oluşturduğuna dair dava açtı ve bu 5 yıldır hala devam ediyor. Yürütmeyi durdurma kararı ret oldu ama davada esas hakkında bir karar verilmedi. Biz sonradan davaya müdahil olduk ama bu nasıl oldu? İBB’nin belediye şirketleri için adli yargıda bir dava açtık ve sonuçta belediye şirketlerine yönetici atanması yetkisini belediye başkanı çerçevesinde değerlendirdik. Dediğim gibi somut olarak karşılaştığımız ilk örnek buydu. Ve trajik olarak hukuka ve anayasaya aykırı bu genelge ne yazık ki hala yürürlükte kalmaya devam ediyor.'