Avrupa’da kurulu düzenle popülist muhalefet, bir kez daha karşı karşıya geliyor. İtalya’da yapılan anayasa değişikliği referandumundan ‘hayır’ sonucu çıkması halinde ülkenin AB’den ayrılma yoluna girebileceğinden endişe ediliyor.
İtalya, anayasa değişikliği referandumu için bugün sandık başına gidiyor. Halk, Senato’nun yetkilerini azaltarak hükümetin daha kolay kanun çıkarmasını sağlayacak bir değişikliği oylayacak. Değişiklik paketi iç siyasete yönelik olsa da referanduma sadece İtalya’nın değil, aynı zamanda Avrupa Birliği’nin (AB) de kaderini belirleyecek seçim gözüyle bakılıyor. AB’deki endişenin sebebi, İtalya Başbakanı Matteo Renzi’nin, referandumdan ‘hayır’ sonucu çıktığı takdirde görevinden istifa etme taahhüdünde bulunması. Zira ikinci büyük parti olan AB karşıtı Beş Yıldız Hareketi, avro bölgesinden çıkma konusunun da referanduma götürmesini talep ediyor.
Finans çevreleri ve Avrupalı liderler, Renzi hükümetten ayrıldığı takdirde, İtalya’nın da AB’den ayrılma yoluna girebileceğinden endişe ediyor. Muhtemel bir siyasi krizin ekonomik krize yol açabileceği de kaygılar arasında. Zira muhtemel bir yeni hükümetin, Renzi’nin aksine AB’nin ekonomik tedbir paketlerini uygulamayabileceği ifade ediliyor. İtalyan bankaları halen AB’nin en sorunlu finansal kuruluşları arasında yer alıyor. Batık kredi krizi yaşayan bankaları kurtarma planının sekteye uğraması, yatırımcıların belirsizlik kaygısı uluslararası piyasaları tedirgin ediyor. İtalya’daki krizin domino etkisiyle riskli durumdaki diğer AB ülkelerine yayılmasından korkuluyor.
İtalya’daki halkoylaması, Avrupa basınında sık sık İngiltere’deki ‘Brexit’ (AB’den ayrılma) referandumuyla kıyaslanıyor. Haziran ayındaki oylamadan sürpriz bir şekilde AB’den ayrılma sonucu çıkmış, konuyu referanduma taşıyan dönemin Başbakanı David Cameron, sonuçlarının ardından daha önce bulunduğu taahhüde uyarak görevinden istifa etmişti. Renzi her ne kadar geçen haftalarda istifa sözünün ‘hata’ olduğunu kabul etse de, referandumdan ‘hayır’ sonucu çıktığı takdirde üzerinde görevi bırakması için büyük bir baskı oluşacağı belirtiliyor. İtalya’nın AB’den ayrılması, İngilizce’de ‘Italy’ ve ‘çıkış’ anlamına gelen ‘exit’ sözcüklerinin birleştirilmesiyle ‘Italexit’ diye adlandırılıyor.
İtalya’da seçim yasakları cuma gecesi başladı. Kendi siyasi kariyeri açısından bir kırılma noktasında bulunan Başbakan Renzi, Floransa kentinde düzenlediği son mitinginde halka “Bu pazar, çocuklarımızın hayatını değiştirecek bir gün olabilir” diye seslendi, ‘evet’ oyu vererek ‘tarih yazma’ çağrısında bulundu. Renzi, oylamadan ‘evet’ sonucu çıktığı takdirde İtalya’nın Avrupa’nın lideri olacağını savundu. Ancak birçok anket, ‘hayır’cıların beş ila 10 puan önde olduğunu gösteriyor. Oranı yüzde 25’e varan kararsız seçmenlere ise sonucu belirleyecek değişken gözüylr bakılıyor. Yasalar gereği 18 Kasım’dan bu yana anket sonucu yayımlanmasa da bahis şirketleri de ‘hayır’ sonucuna daha yüksek olasılık veriyor. ‘Evet’ sonucu çıktığı takdirde ülkenin tek adam yönetimine doğru gideceğini savunan muhalefetinse seçimle değil, önceki Başbakan’ın istifa etmesiyle göreve gelen Renzi’den kurtulma hesapları yaptığı belirtiliyor. Oy verme işlemlerinin yerel saatle sabah 7 ile gece 11 arasında gerçekleştirileceği İtalya’da, 50 milyona yakın kayıtlı seçmen bulunuyor. Katılımın yüzde 50 civarında olması bekleniyor.
MECLİSİN İKİNCİ KANADI ‘KIRILACAK’
İtalya’da parlamento, Temsilciler Meclisi ve Senato olmak üzere iki kanattan oluşuyor. İki kanadın da aynı yetkilere sahip olması, bazı yasaların defalarca iki taraf arasında gidip gelmesine neden oluyor. Renzi’nin önerdiği pakette, Senato’nun yasama yetkisi büyük ölçüde tırpanlanıyor ve görevi yerel yönetimlerle merkezi hükümet arasında bağ kurmayla sınırlanıyor:
* Senato’nun yasa ve bütçe onayı ile hükümete yönelik güvenoyu kullanma yetkileri elinden alınacak.
* Senatör sayısı 315’ten 100’e düşürülecek. Bunların 74’ü bölgesel meclis üyelerinden seçilecek. 21 senatörü belediye 3. başkanları arasından hükümet, beşini ise cumhurbaşkanı atayacak.
* Senatörler, parlamentodan maaş almayacak.
* Senato’nun, Cumhurbaşkanı ve Anayasa Mahkemesi yargıçlarının seçimlerine katılımı devam edecek.
* Yerel yönetimlerin bazı yetkileri merkezi yönetime devredilecek.
İSTİKRAR MI TEK ADAM YÖNETİMİ Mİ?
İtalya’da ‘evet’ ve ‘hayır’ cepheleri arasındaki tartışma, ülkedeki siyasi sistemin geleceği üzerinden şekilleniyor. Başbakan Matteo Renzi liderliğindeki ‘evet’ kampı, ülkenin 70 yılda 63 hükümet gördüğünü hatırlatarak, referandumla istikrarlı bir sistem getirmeyi vaadediyor. Ülkedeki bürokrasinin ‘ağırlığını’ azaltmayı uman Renzi yönetimi, paket kabul edildiği takdirde eğitim, sağlık ve ekonmi alanlarında reformlar yapmayı planlıyor. ‘Evet’in uluslararası destekçileri arasında ABD Başkanı Barack Obama, Almanya hükümeti ve finans devi Goldman Sachs şirketi bulunuyor. ‘Hayır’ cephesinde ise popülist Beş Yıldız Hareketi, eski Başbakan Silvio Berlusconi’nin partisi Forza Italia ve aşırı sağ Kuzey Ligi yer alıyor. İktidardaki Demokratik Parti’nin önemli isimlerinden eski Başbakan Massimo D’Alema ve Pier Luigi Bersani de ‘hayır’ kampında. ‘Hayır’cılar, paket kabul edildiği takdirde hükmet üzerindeki kontrol mekanizmalarından biri olan Senato’nun devreden çıkarılmasının, ülkeyi tek adam yönetimine götüreceğini öne sürüyor.
‘POPÜLİZMLE MÜCADELE ENSTİTÜSÜ’
Batı dünyasında son dönemde popülist hareketler yükseliş içinde. İngiltere’nin AB’den ayrılma kararı ve Donald Trump’ın ABD’de başkan seçilmesi, popülist dalgayı daha da büyüttü. Almanya için Alternatif lideri Frauke Petry, Fransa’da cumhurbaşkanı adayı Marine le Pen ve Avusturya’da cumhurbaşkanı adayı Norbert Hofer gibi aşırı sağcı liderler, bu eğilimden faydalanarak güçlenme peşinde. İspanya’daki Podemos ve İtalya’daki Beş Yıldız Hareketi ise popülist rüzgardan faydalanmak isteyen sol partiler olarak öne çıkıyor. Önümüzdeki yıl bu dört ülkede yapılacak seçimlere popülist partiler, ‘tarihi fırsat’ gözüye bakıyor. İşte bu ortamda İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, bu ortamda ‘yükselen popülist siyasete karşı merkezi temsil edeceğini’ söylediği bir enstitü kurdu. Blair’ın ofisinden yapılan açıklamada “Enstitünün hedefi merkez siyaset için gündem belirlemek ve makul, kanıta dayalı tartışma ortamı sağlamak olacak” değerlendirmesinde bulunuldu.