Görüşler

Hasan Mesut Önder yazdı: Musul operasyonu mezhep çatışmasının işaret fişeği mi?

Hasan Mesut Önder yazdı: Musul operasyonu mezhep çatışmasının işaret fişeği mi?

Musul operasyonu Orta Doğu’da olası bir mezhep çatışmasının habercisi mi? USTAD (Uluslararası Stratejik Tahlil ve Araştırma Merkezi) Orta Doğu Uzmanı Hasan Mesut Önder kaleme aldı.

HASAN MESUT ÖNDER

Musul operasyonuna ABD, İngiltere gibi küresel; Türkiye, İran ve Körfez ülkeleri gibi bölgesel aktörler ile Haşdi Şabi, Haşdi Vatani, Bağdat yönetimi ve Barzani güçlerinden oluşan yerel aktörler katılıyor. Katılan aktörlere bakıldığında bu harekâtın Irak içi bir mesele olmanın yanında bölgesel, hatta küresel boyutunun da olduğu söylenebilir. Bağdat yönetimi ve Haşdi Şabi örgütü, Şii güçlerini temsil ederken  Musul eski valisi Esil Nuceyfi’nin liderliğini yaptığı Haşdi Vatani ile Barzani güçlerinin Türkiye ile yakınlığı biliniyor. Musul, bir anlamda iki başat bölgesel aktörün rekabet alanı haline gelmiş durumda. Türkiye’nin Musul operasyonuna dâhil olmak istemesinin temel nedeni, Misakı Milli ve Musul’da etnik ve mezhepsel bir savaşın yaşanmasını engellemek iken İran’ın gerekçesi, Şii hilalini kontrol altında tutup bölgedeki yayılmacı politikalarını sürdürmektir.

İran’ın Şii jeopolitiği üzerindeki etkinliği, ABD’nin Afganistan ve Irak harekâtından sonra daha da pekişti. İran’ın Afganistan işgalinde Taliban’a karşı ABD ile işbirliği yaptığı ve askeri istihbarat desteği verdiği biliniyor. Bu ikili arasındaki örtülü ilişkiye Irak işgalinden sonra da rastlamak mümkün. ABD Büyükelçisi Ryan Crocker, Irak’taki Amerikan kontrolünün zora girdiği 2007 yılında, İran ve ABD temsilcilerinin Bağdat’ta bir araya gelip Irak’taki yönetimsel sorunları ele aldığını, hatta bu görüşmelerin gizli aktörünün Kasım Süleymani olduğunu ifade etmiştir. Bu işbirliğinin günümüzde de devam ettiğine yönelik emareler mevcuttur. İran dini lideri Ayetullah Hameney’in Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’ye IŞİD’e karşı mücadelede Amerika ile işbirliği yapması için izin verdiği iddiaları da bulunmakta…

İran’ın etki alanının genişlemesi

ABD’nin İran’ı “şer ekseni” olarak gördüğü dönemde ona Afganistan ve Irak’ta, nükleer anlaşma ile birlikte Orta Doğu’da alan açmasının nedeni ne olabilir?  Bazı analistler ABD’nin bu politikasını  “stratejik ahmaklık” olarak açıklamakta; ancak bu durumu stratejik ahmaklık olarak açıklamak kolaycılık olur. Günümüzde uluslararası güç dengesinin Asya’dan Pasifik’e kaymasından dolayı ABD, stratejik nedenlerle Orta Doğu’dan kademeli olarak çekilmeye başladı. ABD, bölgeden çekilirken güç dengesi politikası gereği bölgede Şii–Sünni kamplaşması üzerine kurulu iki rakip cephe yaratmaya çalışıyor. Bu planlamada iki kutbun lider ülkeleri Türkiye ve İran olarak tasarlanmaktadır. İran ile yapılan Afganistan işgali, Irak müdahalesi ve nükleer anlaşmadan bu yana İran’ın Şii cephesi üzerindeki etki alanının genişletilmesi bu senaryonun bir parçasıdır. Sünni jeopolitiğinin liderliğini ise Türkiye’nin üstlenmesi istenmektedir. Son dönemde Türkiye’nin mezhepçi dış politika izlediği, IŞİD ve Sünni örgütleri desteklediği algısının yaratılmaya çalışılması Türkiye’yi bu cepheye çekme gayeti olarak okunabilir.

Orta Doğu’da tasarlanmak istenen bölgesel siyasi mimari ile İsrail jeopolitik öteki olmaktan çıkartılacak ve Henry Kissenger’in vazettiği İslami yorumların(Şii-Sünni) kendi içindeki savaşından doğacak denge, bölgenin yeni “politik düzeni” haline gelecektir. Bu bağlamda Musul operasyonu, yerel dengenin etnik fay hatlarına göre, bölgesel dengenin ise mezhepsel fay hatlarına göre şekillendirilmesi için kullanılan işaret fişeğidir. Türkiye’nin Musul denkleminin dışında kalmamak için sadece Sünni aktörler üzerinden sürece dâhil olmaya çalışması, bu hedefe hizmet edeceğinden Türkiye’yi açmaza sokacaktır. Bu tuzağa düşmemek için Türkiye, “hedeflenen dengenin dengeleyicisi” ( holder of  balance) olmaya çalışmalıdır.

Sonuç belirleyici ülke olmak... 

Orta ölçekli bir güç olarak Türkiye’nin bölgedeki sorunları tek başına çözecek kapasitede olduğunu söylemek mümkün değil, ancak Türkiye atacağı adımlarla yaşanan gelişmelerin seyrini etkileyebilir. Türkiye “sonuç belirleyici bir ülke” olmak için Irak içindeki farklı aktörlerle yeni ilişki zemini yaratabilmelidir. Bir aktörle ilişki kurmak için siyasal ve organizasyonel yapısının bizimki ile aynı olması gerekmez, önemli olan farklı siyasi gruplar üzerinde kontrol sağlayabilmektir. Siyasi karar alıcılar kendi dünya görüşüne yakın olmayan bölgesel aktörlerle kurduğu ilişkiyi iç kamuoyuna anlatmakta zorlanabilir; çünkü siyasi karar alıcılar, politika yaparken kendi tabanının hassasiyetlerini dikkate almak zorundadır. Bu durum devletlerin politika yapımında esnek davranabilmesinin önündeki en büyük engel. Bunu aşmanın temel yolu ülke içindeki farklı yapıların dış temasların sağlanmasında katalizör görevi görmesini sağlamaktan geçer. Doğru koordine edilebilirse iç kamuoyundaki zenginlik ve eşgüdüm bir devletin dış politika uygulamalarındaki en büyük avantajıdır. Türkiye, Irak politikasını şekillendirirken ülke içindeki aktörlerin Irak içindeki uzantılarından etkin bir biçimde istifade etmelidir.

Irak’ın çok parçalı yapısından dolayı Türkiye, Irak’taki bütün farklı siyasi oluşumlara yönelik farklı politikalar belirlemelidir. Türkiye’nin Musul operasyonu özelinde Irak politikasının genel çerçevesi şu şekilde olmalıdır:

1- Irak’taki istikrarsızlığın ana kaynağı olan İran’ın mezhepsel, ayrıştırıcı siyaseti etkisizleştirilmelidir. Bunun iki yolu var. Birincisi, nükleer anlaşma sonrası kalkan uluslararası ekonomik ambargo bir pazarlık aracı olarak kullanılarak İran’ın sert mezhepçi politikaları yumuşatılabilir. İran, dünya ekonomisine entegre olabilmek için Türkiye’nin olumlu katkısına ihtiyaç duymaktadır. Bu az maliyetli fırsat İran açısından önemlidir ve Fars devlet aklı ile müzakerelerde kullanılabilir.

İkinci yol ise Şii teo-politik alanı, Fars Şiiliği ve Arap Şiiliği şeklinde bölmek… Sadr grubunun Türkiye büyükelçiliğinin önünde eylem yapması ve Haşdi Şabi Komutan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in Irak toprakları içinde gerekirse Türk askerlerine karşı da IŞİD teröristlerine yapılan davranışın aynısının yapılabileceklerini söylemesi, Irak Şiiliğinin Tahran’ın operasyonel parçası olduğunu göstermektedir.

Fars Şiiliğinin dayandığı Velayeti-Fakih doktrinine karşı Necef merkezli Arap Şiiliğinin dayandığı Velayet-i Ümmet teorisinin güçlenmesi sağlanırsa Şii teo-politik hattı bölünebilir. Bunun yapılabilmesi için Türkiye’nin Necef’teki Şii dini mercilerle yakın ilişki geliştirip Kum ve Necef arasındaki makası açması gerekir. Özellikle Yüksek Merci Sistani ile ilişkiler önem taşımaktadır.

Ayrıştırıcı İslami yorumlar

2- Doğru İslami yorum siyasal-teolojik araç olarak etkili biçimde kullanılmalı ve ayrıca farklı İslami yorumlara entelektüel merkez olabilmek için uygun zemin yaratılmalıdır. Şii ayrıştırıcı İran politikalarının ötekisi olan Suudi/Vahabi mezhepçi politikalarının da etkisinin sınırlandırılması gerekmektedir. İslam coğrafyasını ikiye bölen bu ayrıştırıcı yorumların kök salmaması için Türkiye doğru İslami yorumu kendi tarihsel birikiminden yeniden üretmelidir. Bunun için atılması gereken ilk adım, hedef bölgedeki Sünni İslami anlayışın beslenme kaynağının ne olduğunun tespit edilmesidir. Beslenilen kaynak radikalizm üretiyorsa, bu kaynağın sahadaki etkisi nötralize edilmeli ve “doğru yorum” belirlenen araçlarla  sahaya enjekte edilmelidir. Doğru İslami yorumunun ne olduğuna yönelik üretimi Diyanet ve ilahiyat fakülteleri yapmak zorundadır. Ayrıca farklı mezhebi yorumlara inanan Türkiye içindeki toplumsal grupların Orta Doğu’daki izdüşümleri ile temasının önünü açıp Türkiye’nin inanç merkezi haline getirilmesi sağlanmalıdır.

3- Türkiye demokratik, siyasal, sosyal ve ekonomik tecrübelerini uygun araçlarla Irak’a aktarmalıdır. Bu araçlar, bölgedeki farklı etnik ve mezhepsel aktörlerle kurulan yakın ilişki neticesinde aktörlerin dönüşümü için çaba harcamak şeklinde olabileceği gibi sivil toplum örgütlerini dönüştürücü araç olarak kullanarak da yapılabilir. Akıllı ekonomik angajman politikaları ile Irak içindeki farklı aktörler Türkiye’ye eklemlenebilirse bu kitlenin sosyal ve siyasal dönüşümü sağlanabilir.

4- Etkili denge siyaseti izlemek için kapsayıcı ve çok boyutlu iletişim zemini oluşturulmalıdır.  Musul operasyonunda taraf olan bütün küresel, bölgesel ve yerel aktörlerle diyalog kapılarının sürekli açık tutulması gereklidir. Bağımsız bir taraf olarak arabulucu rolü Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu politik esnekliği sağlayacağından Türkiye’nin masada ve sahada yer alması daha az sorgulanır hale gelir.

Irak’ın fay hatlarının kırılması

5- Irak gibi çökmekte/çökmüş bir ülkede farklı motiflere sahip gayrinizamî milis güçleri oluşturulmalıdır. Orta Doğu coğrafyasında salt yumuşak güç unsurlarını kullanarak politik başarı elde etmek çok mümkün değil. Bundan dolayı özellikle Irak ve Suriye gibi çökmekte olan devletlerde farklı etnik ve mezhepsel güçlerden oluşan gayrinizamî örgütler oluşturulabilmelidir. Başarı, ideolojisi ve mezhebi ne olursa olsun farklı grupları Türkiye’nin makro hedefleri doğrultusunda sevk ve idare edecek bir istihbarat ve güvenlik altyapısını oluşturmaktan geçer. Türkiye’nin sadece Ninova Bekçileri ve Barzani güçleri üzerinden denkleme dâhil olma girişimi Irak Şiilerinin tepkisini çekmiştir. Türkiye, “stratejik güçleri” kendisi gibi düşünmeyen veya kendi inancını paylaşmayan aktörleri de yönlendirme becerisine sahip olmalıdır.

Sonuç olarak Musul operasyonu, küçük Orta Doğu prototipi olan Irak’ın etnik ve mezhepsel fay hatlarının kırılması ve bu fay hatlarını temsil eden aktörlerin çatışmaya girişmelerini sağlamak için üstünkörü hazırlanmış dev bir tiyatrodan başka bir şey değildir. Bağdat yönetiminin Türkiye’yi denklem dışında bırakma çabaları bu sahnelenmeye çalışılan oyunun en büyük parçasıdır; ancak Türkiye bütün saha aktörlerini yönlendirebilecek akıllı bir politika izlerse bu girişim hedeflenen sonucu vermeyecektir.

İlgili Haberler
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir