CHP lideri Özel, partisinin Büyük Eğitim Mitingi'nde açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Ecevet'in sözlerini hatırlatarak seslenen Özel, "O gün Ecevit'e 'madem atamayacaktın bu 68 bin günahsızı niye okuttun niye diploma verdin' diye eleştiren Recep Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum; madem atamayacaktın bu 1 milyon günahsızı niye okuttun, niye umut verdin, niye diploma verdin, hala niye onlara sırtını dönüyorsun?" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin İstanbul Saraçhane Meydanı'nda düzenlediği eğitim mitingde açıklamalarda bulundu. Özel açıklamalarına, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ü ve hayatını kaybeden öğretmenleri anarak başladı. Özel, konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenerek, "Madem atamayacaktın, bu 1 milyon günahsızı niye okuttun? Niye umut verdin, niye onlara sırtını dönüyorsun?” diye sordu.
CHP, Genel Başkan Özgür Özel'in çağrısıyla İstanbul Saraçhane Meydanı'nda "Büyük Eğitim Mitingi" düzenlendi. Mitinge, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP yöneticeleri, milletvekilleri, atanmayan öğretmenler, mülakat ve müfredat mağdurları, Eğitim-Sen ve Eğitim-İş gibi sendikalar ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Sendika temsilcileri ve atanamayan öğretmenlerin konuşmasının ardından kürsüye çıkan Özel, konuşmasında atanamayan öğretmenlerin sorunlarına ve yeni müfredat taslağıne değindi. Özel, şunları söyledi:
"Bugün burada bizimle birlikte olan atanamayan değil bir kusurları yok ki atanamamış olsunlar, atanmayan öğretmenler. Bugün burada bir önceki seçimden hemen önce iktidar partisinin seçim beyannamesine yazılarak ve bizzat genel başkanınca okunarak kaldırılacağına söz verilen mülakatın sınavda birinci, üçüncü, yedinci olduğu halde sorulan soruya yandaşça bir cevap veremediği için, sorulan soruya birilerine itaat edeceği sadakat göstereceğini göstermeyen ama liyakatli olduğu halde mülakatta elenen mülakat mağdurlarıyla birlikte ve çağdaş, bilimsel, laik eğitimi hak eden ve talep eden herkes ve onlara destek olmak için burada bulunan herkese partim adına ve bu mücadelenin parçası olan herkes adına hoş geldiniz diyorum.
Bugün burada sözlerime başlarken başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk başöğretmenimizi ondan bugüne hepimizi bu günlere getiren, yetiştiren öğretmenlerimizden hayatta olmayanları özellikle bu dönemde her birimizin yüreğini yakan lise öğretmeni İbrahim Oktugan son günlerde öğretmene karşı şiddetin sembol ismi olan İbrahim Oktugan'ı bugün ölüm yıldönümü olan Türkan Saylan'ı, terör örgütü tarafından katledilen Aybüke Öğretmeni, Necmettin Öğretmeni, görevine giderken şehit edilen, kazalarda hayatını kaybeden ama bu ülke coğrafyasının dört bir yanında eğitim ateşini elinde taşırken hayata gözlerini yuman rahmetli öğretmenlerimizi bir kez daha burada minnetle anıyoruz. Hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.
Bu meydan Cumhuriyet tarihinin ilk kitlesel işçi mitinginin yapıldığı, grev hakkı için, örgütlenme hakkı için, sendikal hakları için mücadele edenlerin 31 Aralık 1961'de toplandıkları Saraçhane Meydanı'dır. Saraçhane'den Türkiye işçi sınıfını saygıyla selamlıyoruz.
"62-63 YIL SONRA TARİHİN İLK EĞİTİM MİTİNGİ YAPILIYOR"
Biraz önce sayın genel başkanın ifade ettiği gibi bu meydanda bu kez de o tarihi mitingden 62-63 yıl sonra bu sefer Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk eğitim mitingi yapılıyor.
Bu meydanda bugün sendikalar, öğretmenler, atanmayan öğretmenler, mülakat mağdurları, müfredata itiraz edenler, direnenler var. Bu meydanda yok sayılanlar, hor görülenler, haykırsa da sesini duyuramayanlar var. İşte biz onların sesine ses, mücadelelerine destek olmaya geldik.
Seçim meydanlarında öğretmenler geldiler. Pankartlarını açtılar, destek istediler. Her meydanda onların sesine ses olduk. Biz onları dinledik, onlarla birlikte olduk. Bugün onlar dediler ki siz bize sahip çıktınız ama verilen sözler tutulmadı. Siz sözünüzü tutacak mısınız? Bizimle birlikte olacak mısınız? İşte bugün o sözün tutulmaya geldiği, atanmayan öğretmenin, mülakat mağdurunun yanında duracağımıza ilişkin irademizi sonuna kadar sürdüreceğimizi ilan etmek üzere Saraçhane'deyiz.
ÖZEL, ERDOĞAN'IN ECEVİT'E YÖNELİK SÖZLERİNİ HATIRLATTI
Buradan partimizin üçüncü genel başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Ecevit'e rahmetler dileyerek onu anmak isterim. 2002 yılıydı Bülent Ecevit koalisyon hükümetinin Başbakanı'ydı. O gün kendisini meydan meydan gezip eleştiren birisi o günden beri neredeyse iktidardadır. Yürütmenin başındadır. O gün Ecevit'e 'madem atamayacaktın bu 68 bin günahsızı niye okuttun niye diploma verdin' diye eleştiren Recep Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum; madem atamayacaktın bu 1 milyon günahsızı niye okuttun, niye umut verdin, niye diploma verdin, hala niye onlara sırtını dönüyorsun?
Seçim yaklaşırken 2022 yılı KPSS'ine ek atama sözü verenler bu sözünü unuttular. Bugün Türkiye'de 91 bin norm kadro açığı var. Biraz önce Şanlıurfa Milletvekilimiz diyor ki; 'bizim orda okul var, öğrenci, sıra, tahta, tebeşir var bir tek öğretmen yok'. Öğretmen var. 1 milyon var ama onları atayan yok. Bir ülkede okuyacak öğrenci öğretmene hasretken 1 milyon öğretmen oracıkta duruyorken nasıl atamazsınız? Nasıl öğretmeni öğrencisinden öğrenciyi hak ettiği eğitimden mahrum bırakırsınız?
"İTİBARDAN TASARRUF OLUR, EĞİTİMDEN TASARRUF OLMAZ"
Bugün 91 bin norma kadro açığı var 23 bin de emekliyi bugün 114 bin öğretmeni atadığınızda bir tane öğretmen fazlası olmuyor kamuda. Ama ne yapıyorsunuz? Diyorsunuz ki emekli kadar atarız. 23 bin emekli var 20 binini atıyorlar. Ve diyorlar ki; 'üç yıl boyunca tasarruf tedbirleri yapacağız ve emekli kadar öğretmen atayacağız'. Bu hesapla mevcut öğretmenlerin göreve gelmesi için tam 65 yıla ihtiyaç var. Hiç öğretmen almasak bütün eğitim fakültelerini kapatsak 65 yıl sürecek bütün öğretmenlerin atanması. Diyorlar ki; tasarruf tedbiri var. Buradan hatırlatıyorum, haykırıyorum; ne diyordunuz 'itibardan tasarruf olmaz.' Yanlış. İtibardan tasarruf olur ancak eğitimde tasarruf olmaz.
Diğer bir yaramız mülakattır. 11 Nisan 2023 Adalet ve Kalkınma Partisi seçim beyannamesi sayın genel başkanı tarafından okunuyor. Diyor ki; 'kamuda mülakat kalkacak.' Bundan sadece 5 ay sonra Milli Eğitim Bakanı diyor ki; 'mülakat yapmayacağız demedik mülakatı mülakat gibi yapacağız' diyor ve 14 Mayıs'ta yayınladılar. Genel başkan yardımcımız eliyle yargıya taşıdık. Bir yönetmelik yayınladılar ve yüzde 50 KPSS yüzde 50 mülakat diyorlar. Rahmetli Ecevit, KPSS'yi getirdiğinde 'artık bir dayın varsa tayin olursun dönemi bitti' demişti. Çünkü biz Cumhuriyet hükümetiyiz. Cumhuriyet ki kimsesizlerin kimsesidir artık adam kayırmacılık bitti demişti. Bugün bundan 22 yıl sonra Adalet ve Kalkınma Partisi adında adalet olan bir parti kurulurken erdemliler hareketi diyen bir parti bugün çıktı KPSS yarım yarısı da mülakat diyor. Kendi sözünü çiğniyor ve çıkıyor diyorki; yandaşları atayacağım, adam kayıracağım, kul hakkı yiyeceğim diyor. Yazıklar olsun size.
''MÜLAKAT ADAM KAYIRMADIR, KUL HAKKINA GİRMEKTİR''
Mülakat haksızlıktır. Mülakat adam kayırmadır. Mülakat kul hakkına girmektir. Diyorlar ki; biz mülakatı düzgün yapacağız. Bakın yıllardır mülakat yapıyorlar ve o mülakata kamu başdenetçiliği, OMBDUSMANLIK kurumu her sene bir yer ayırıyor. OMBDSUMAN, CHP'li, bizim atadığımız biri değil. Sayın Şeref Malkoç, Erdoğan'ın yakın dava arkadaşıdır. Ayrıca geçmiş dönem Adalet Bakanı'nın, şimdiki AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül'ün kayınpederidir. Bu kadar AK Parti'nin içerisinde yakın birisinin başında olduğu kurum mülakatlarda sübjektif kriterlerden farklı yorumlanabilecek sorulardan, cevabın bilimsel değil, son derece sübjektif olmasından ve mülakattaki haksızlıklardan bahsediyor. Zaman zaman AK Parti'ye çok yakın olmakla eleştirilen bir hukuk insanının başında bulunduğu kurum bu kadar net mülakatta haksızlık var derken siz kimseyi bu bana inandıramazsınız.
"MİLLİ EĞİTİM DEDİĞİNİZ MESELE HERKESİ KAPSAR"
Şimdi bir başka husus son günlerin en yakıcı konusu müfredat. Bakın 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli' diyorlar. Türkiye Yüzyılı demek Adalet ve Kalkınma Partisi'nin seçim sloganı demek. Milli Eğitim dediğiniz mesele herkesi kapsar. Almanların teknolojide bu kadar başarılı olmasının, ihracatta dünya birincisi olmasının, bu kadar nitelikli üretim yapmasının tek sebebi vardır eğitim ve müfredat konusunda bir ulusal mutabakat bir milli mutabakat vardır. Siz bir partinin seçim sloganını milli eğitim müfredatının başlığı yaparsanız ilk düğmeyi de son düğmeyi de yanlış iliklediniz demektir.
Maarif Modeli diye isim koyduğunuz model 100 yıl öncesinin adını taşımakta 200 yıl öncesinin ruhunu taşımaktadır. Oysa incelendiğinde müfredat eğitim programı geliştirme ilkelerine uygun değildir, akademik değildir, etik kurallara uygun değildir. Hazırlığı katılımcı ve şeffaf yapılmamıştır. Tartışma için yeterli süre verilmemiş. '10 yılda hazırladık' dedikleri mülakata yedi günde katkı istemişlerdir. Bu yedi güne itiraz ettiğimizde bakan küstahça 'hadi yüzde 50 zam yaptım 10 gün içinde görüş bildirin' demiştir. 10 yılda hazırladığını iddia ettiği metine 10 günde görüş isteyip utanmadan bunu katılımcılık olarak ifade etmektedir.
"BU MÜFREDAT YOK HÜKMÜNDEDİR"
Ders içerikleri, materyaller için yeterli süre yoktur. Ve alıp elinize okuduğunuzda şu yönüyle müfredata dikkat ediniz; bu müfredatta Türkiye Cumhuriyeti ifadesi yerine sadece bütün ifadeler Türkiye diye değiştirilmiştir. Bakan'ın fikri neyse zikri odur, metni odur. Cumhuriyetle derdi olan bir Bakan Cumhuriyet ile sorunu olan bir müfredat dayatmaktadır. Bu müfredatta ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün adı yok denecek kadar az anılmıştır. Bu müfredatta Cumhuriyet'in kurucu kadrolarının adı yoktur. Onlara saygı, hürmet yoktur. Kurtuluş Savaşı kahramanları bu ülkenin kurucuları Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarıyla sorunu olan bu müfredat yok hükmündedir.
Bütüncül eğitim gerekçesiyle, bahanesiyle kandırmacasıyla, eşitlik yerine, tarafsızlık yerine, nesnellik yerine ruhi maneviyatı anlatan ÇEDES Projesiyle küçücük çocukların sınıfına kabirler taşıtan, rüyalarına girdirten, umut yerine korkuyu, mutluluk yerine dehşeti öğreten bu kafaya sonuna kadar direneceğiz.
Yapılan bütün anketlerde AK Parti'ye oy veren kadın seçmenlerin yüzde sadece 19'u evladının aldığı eğitimden mutludur, memnundur. AK Parti'nin kadın seçmeninin dahi yüzde 81 rahatsız olduğu bu eğitim sistemi yine bu hükümetin yine bu Cumhurbaşkanı'nın atadığı Milli Eğitim Bakanlarınca verilmiş 22 yıldır bu kafayla yönetilmiştir.
"BEŞ FARKLI ÖĞRETMEN VAR"
Şimdi öğretmenlerimiz aramızdaki öğretmenlerimiz, aramızda olmayan öğretmenlerimiz, canım öğretmenlerimize kocaman alkış yollayalım. Onların istihdam biçimleri beş farklı öğretmen var, atanmayan burada ama atananlar da dertli hatta okulda ücretli öğretmen var, okulda sözleşmeli öğretmen var. Normal statüde öğretmen var, uzman öğretmen, başöğretmen var. Eğitim aynı eğitim. Yapılan iş aynı iş ama unvan farklı, özlük farklı. Bu tamamen adalete aykırıdır. 91 bin açıkta norm kadro varken 85 bin ücretli öğretmen atamak emek sömürüsüdür. Devlet eliyle güvencesiz istihdamdır. Devlet eliyle eğitimci emeğinin sömürülmesidir. Bunu bütün milletimize şikayet ediyorum.
Özel okulda çalışan öğretmenlerimizin çok önemli bir sorunu var. 2014 yılına kadar kanun derdi ki; özelde çalışan öğretmen muadili görevdeki kamu öğretmeninden düşük maaş alamaz. Bugün kamudaki öğretmen maaşı yeterli değildir ve 31 bin liradır. Ancak bugün özel sektöre asgari ücrete 17 bin liraya daha da altına öğretmen emeği sömürülmektedir. Bu öğretmenlerin hakkı devlet eliyle sermayeye yedirilmektedir. Bu haksızlıktır. Bunu yapanlara yazıklar olsun.
Okulu başında, görevi başında katledilen müdürümüz İbrahim Oktugan eğitim camiasının son şehididir ama ilk değildir. Ve tüm uyarılara rağmen öğretmene karşı şiddet, eğitimde şiddet olağanca gücüyle devam etmektedir. Bunun için 10 Mayıs'ta MEB'den Meclis'e kadar yürüyen öğretmenler, sendikalar seslerini duyurmak istemiş, ancak bu Milli Eğitim Bakanı onlara sormadan, danışmadan yine Eğitimde Şiddet Yasasını bir başına dayatarak geçirmeye çalışmaktadır. Ve eğitimde şiddet tek başına çıkarılacak bir kanun değildir. Sendikaların, örgütlerin sesi duyulmalı öğretmenlere, işin uzmanlarına kulak verilmelidir.
"ÖĞRETMENLER HER AY 9 ÇEYREK ALTINI KAYBEDİYOR"
2002 yılında en düşük öğretmen maaşı 635 liraydı. Bakın Türkiye'de 81 ilde 973 ilçede meydan meydan geziyorum ve her hesabı bir şeye dayandırıyorum. Diyorum ki; her hesap şaşar altın hesabı şaşmaz. Bakın 2002'de en düşük öğretmen maaşı 635 lira ve 20 tane çeyrek altın alıyor. Bugün en düşük öğretmen maaşı 31 bin lira. Ve sadece 11 çeyrek altın alıyor. En düşük öğretmen maaşında AK Parti iktidarı boyunca tam yarı yarıya neredeyse 20 çeyrekten 11 çeyrek altına gerileme var. Öğretmenler tam olarak her ay 9 çeyrek altın kaybediyorlar. Bu hesabı bütün öğretmenlere bütün vicdanı olan herkese emanet ediyorum. Ve diyorum ki; son yerel seçimlerde öğretmenlerin seslerini duyurmuş onlarla birlikte olmuş, onlarla birlikte meydan meydan haykırmış bir partinin genel başkanı olarak ve 31 Mart seçimlerinin birinci partisinin genel başkanı olarak; atanmayan öğretmenin sesini duyun. Mülakat mağdurlarının sesini duyun.
"MÜFREDAT YAPMAK ANAYASA YAPMAK GİBİDİR"
Müfredata itiraz edenlerin sesini duyun. Türkiye'de nitelikli eğitime ulaşmak sınıfsal bir farklılık, sınıfsal bir sorun haline gelmiştir. İyi eğitimi paralı kılan ve parası olmayana iyi eğitim vermeyen anlayışa sesleniyorum; müfredat yapmak anayasa yapmak gibidir. Müfredat yaparken herkesi duymalı, dinlemeli en doğrusunu tam bir mutabakatla yapmalısınız. İşte önümüzde size güzel bir sınav; anayasa yapacağım katılımcı olacağım, Türkiye'nin yüzde 96'sını temsil edecek anayasa diye...Hadi bakalım müfredat burada eğitimin anayasası burada çağır bakalım yüzde 96'yı, çağır bakalım sendikaları. Yoksulu duy, itirazı duy, atanmayanı duy, mevcut öğretmenin sorununu duy, deprem bölgesini duy, ondan sonra anayasa diye meydanlara çıkıp destek istemeye başla. Eğitimin anayasasını katılımcı yapmayanlarla milletin anayasası yapılmaz.
Bundan sonra sesimizi duymayanlara karşı, sesi duyulmayanlar için, kimsesizler için, sesini yükseltse de duyuramayanlar için meydanlarda olmaya devam edeceğiz. Ben gereken yerde müzakereyi yapacağım ama müzakereyle sonuç alırsak ne ala alamadığımızda sokaklar, meydanlar bizimdir."