Mezuniyet töreninde ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganına Davutoğlu’ndan tepki: Muhalefet görevi subayların değil bizimdir

Mezuniyet töreninde ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganına Davutoğlu’ndan tepki: Muhalefet görevi subayların değil bizimdir

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davuoğlu, Kara Harp Okulu'nun mezuniyet törenindeki "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganına tepki gösterdi. Davutoğlu, "Bu görüntüleri iktidara dönük bir tepki olarak görüp bunları heyecanla yayan muhalefet çevrelerine sesleniyorum. Muhalefet görevi sizindir, bizimdir. Asla silahlı kuvvetlerimizin değildir” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davuoğlu gündeme dair yaptığı basın toplantısında yaşadığı kaygıları sıraladı. Davutoğlu, en çok güven duyulması gereken adalet, din ve devlet algılarının ciddi şekilde örseleniyor olmasından büyük kaygı duyduğunu dile getirerek, “Yaygınlaşan umutsuzluk dalgasının toplumda bir psikolojik travma etkisiyle şiddet ve öfke patlamalarına yol açmasından ve bunun zamanla kitleleri karşı karşıya getirebilecek olmasından büyük kaygı duyuyorum” ifadesini kullandı.

Büyük bir ekonomik kriz sürecinden geçildiğini söyleyen Davutoğlu, “Evet, son yıllarda yapılan servet transferleriyle gelir adaletinde oluşan uçurumlar toplumsal dokuyu zaafa uğratıyor. Evet özgürlük alanlarının daralması, mülakatlarla önlerinin tıkanması gençleri umutsuzluğa sevk ediyor. Hemen hemen her ailede istihdam yetersizliği yüzünden ev genci haline dönüşen ve yurtdışı hayalleri kuran gençlerin dramı yaşanıyor.” diye konuştu.

Davutoğlu, "Artık tek bir gencimizi dahi kaybetmek istemiyoruz" diyen Davutoğlu, "Bazı siyasiler bu görüntüleri paylaşarak geçmişteki olumsuz hatıraların sloganı olmuş ‘ordu göreve’, ‘genç subaylar rahatsız’ benzeri tweetler atmaları, diğer bazı siyasilerin de buna karşılık bir darbe çağrısı şüphesinden hareketle kutuplaşmaya çanak tutmaları akıl tutulmasıdır. Hem bir siyasetçi hem de Harp Akademilerimizde ders vermiş bir akademisyen olarak bu sakil durumu ifade edecek kelime bulmakta zorluk çekiyorum" şeklinde konuştu.

Davutoğlu, “Kim hangi kutuplaştırma stratejisini yürütürse yürütsün biz bu gelecek vizyonunu savunma ve hayata geçirme davasından vazgeçmeyeceğiz.” dedi.

Davutoğlu'nun açıklamasının satır başları şöyle:

Aziz milletim, Zaferler ayımız olan Ağustos ayını geride bıraktık. 1071 Malatya Zaferi'nden 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ne kadar geçen süredeki bütün zaferlerimizi bir kez daha kutluyor. Bu zaferleri kumanda eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Sultan Alparslan olmak üzere tarih şahsiyetlerimizi ve şehitlerimizi rahmetle anlatıyoruz. Ancak son bir hafta içinde bu zaferlerin ve bu büyük fedakarlıkların ortak birikiminin eseri olan vatanımızda gururla bu zaferleri ortak bir duygu ve heyecan içine kutlamak yerine yaşadığımız tartışmalar ve bildiğimiz hepimizi ciddi şekilde düşündürmeli ve kaygılandırılmalı. Evet, ben çok ama çok ciddi kaygı duyuyorum. Asırların süzgecinden geçerek bize ulaşan ortak değerlerimizin her geçen gün biraz daha aşındırılmasından büyük kaygı duyuyorum. Fikirlerin yerini sloganların, bilincin yerini sığ önyargıların, vizyonun yerini basma kalıp hamasetin, nezaketin yerini hakaretin, ortak kader anlayışının yerini rövanşizmin almasından büyük kaygı duyuyorum.

"ADALET, DİN VE DEVLET ALGISI CİDDİ ŞEKİLDE ÖRSELENİYOR"

Olgun demokratik ülkelerde sorun olmayacak konuların bizde varoluş meselesi haline dönüşmesinden büyük kaygı duyuyorum. En çok güvenin duyulması gereken adalet, din ve devlet algılarının ciddi şekilde örseleniyor olmasından büyük kaygı duyuyorum. Ortak bir kamusal alanda buluşması ve iletişime geçmesi gereken kitlelerin mahallelerine sığınarak karşı mahallelere öfke ve kin ile bakıyor olmasından büyük kaygı duyuyorum. Hatta mahalleler içinde dahi daha dar mahallelere sığınarak gerçek dini ben temsil ediyorum. Gerçek layıklıyı ben savunuyorum.

Devletin gerçek sahibi benim tekerceliğinin oluşturduğu her düzeye yayılan kutuplaşmalardan büyük kaygı duyuyorum. Yaygınlaşan umutsuzluk dalgasının toplumda bir psikolojik travma etkisiyle şiddet ve öfke patlamalarına yol açmasından ve bunun zamanla kitleleri karşı karşıya getirebilecek olmasından da büyük kaygı duyuyorum. Evet, yanlış politikalarla içine girdiğimiz büyük bir ekonomik kriz sürecinin içinden geçiyoruz. Evet, son yıllarda yapılan servet transferleriyle gelir adaletinde oluşan uçurumlar toplumsal dokuz yüz zaafa uğratıyor. Evet, özgürlük alanlarının daralması, mülakatlarla önlerinin tıkanması gençleri umutsuzluğa sevk ediyor. Hemen hemen her ailede istihdam yetersizliği yüzünden evgenci haline dönüşen ve yurtdışı hayalleri kuran gençlerin dramı yaşanıyor.

Evet, aksayan adalet sisteminden, daralan özgürlük alanlarından, her geçen gün sokakları istila eden çetelerden, gençlerimizi esir alan uyuşturucu belasından, bir virüs gibi toplumu saran yolsuzluklardan ruh hem bunalmış durumdayız. Ama şundan emin olunuz, bütün bu sorunlar alternatifler üreterek, omuz omuza vererek aşılabilir. Ancak bütün bu sorunları aşılmaz hale getirecek olan en önemli beka sorunu, ortak aidiyet bilincimizin zayıflamasıdır. Hepimizin bütün kimlik, statü ve ünvanlarımızı bir kenara bırakarak, başımızı iki elimizin arasına alıp sormamız gerekiyor. Nereye gidiyoruz?

"BU CAN YAKICI SORUNUN MUHATABI SİYASET KURUMUDUR"

Dünyanın her köşesinde geniş kapsamlı savaş senaryolarının konuşulduğu, etrafımızın ateş çemberiyle çevrildiği bir döneme hangi ortak psikolojiyle giriyoruz? Bu can yakıcı sorunun birinci muhatabı, iktidarıyla, muhalefetiyle siyaset kurumudur. Yani topluca halkın önüne onları yönetmek iddiasıyla çıkan biziz sorumlular. Kısa dönemli küçük siyasi menfaatler veya kendi mahallelerimizden alınacak alkışlar adına halkın ortak aidiyet bilincini sarsmaktan çekinmeyen siyasetçiler, bırakın halkı yönetmeyi, halka güzel bir örnek dahi olabilirler mi?

"KAÇ GENÇ NESLİMİZİ SLOGAN VE SEMBOL KAVGALARINDA KAYBETTİĞİMİZİ UNUTMAYALIM"

Artık ayrıştırıcı, bölücü, kutuplaştırıcı dilden siyasetin çıkması lazım. Herkes medenice birbirinin yüzüne bakarak söylemeli ne söyleyecekse. Türkiye sürekli kendini tekrarlayan bu berbat ezberden çıkmadıkça, bu bulaşıcı bir hastalık gibi tekrarlanacaktı. Şimdi de bir grup askerimizin mezuniyet törenlerinde yaptıkları alternatif yemin ile attıkları sloganları konuşuruz. Cumhurbaşkanı huzurunda yapılan yeminden hemen sonra bir kısım subay adayı bir yemin daha yapıyorlar. Olgun bir devlette, oturmuş bir demokraside bu olay, mezuniyet coşkusunu yansıtan sıradan bir hadisi gibi görülebilir. Ama bizde böyle olmuyor. Türkiye'nin hiçbir gencinin kalbini kıracak bir imada bulunmak istemem. Hele hele kara, deniz ve hava harp okullarının üçünün birincilerinde de genç kadınlarımız olması gurur vericidir. Hepsini tebrik ederim. Onlar ülkemizin aydınlık geleceğidir. Ama kaç genç neslimizi slogan ve sembol kavgalarında kaybettiğimizi unutmayalım.

askerler.jpg

27 Mayıs sonrasında Talat Aynemir olaylarında, 12 Mart müdahalesinde, 70'li yılların sağ-sol kavgalarında, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta ve hain FETÖ sızmasında nice kurmay akıl niteliğine sahip gencimizi kaybettiğimizi unutmayalım. Yeter artık. Tek bir gencimizi dahi kaybetmek istemiyoruz. Bazı siyasiler bu görüntüleri paylaşarak geçmişteki olumsuz hatıraların sloganı olmuş ordu göreve genç subaylar rahatsız benzer tweetler atmaları, diğer bazı siyasilerin de buna karşılık bir darbe çağrısı şüphesinden hareketle kutuplaşmaya çanak tutmaları akıl tutulmasıdır. Hem bir siyasetçi, hem de harp akademilerimize ders vermiş bir akademisyen olarak bu sakil durumu ifade edecek kelime bulmakta zorluk çekiyorum.

"MUHALEFET GÖREVİ SİZİNDİR, BİZİMDİR, ASLA SİLAHLI KUVVETLERİMİZİN DEĞİLDİR"

Talat Kerhani zabıtandan Talat Aydemir'e 27 Mayıs'tan 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz'a kadar yaşadığımız darbeler tarihi bu konuda hepimiz uyaran örnekler varımdır. Alternatif olarak edilen yeminin ve atılan suraganın muhtevasına bağımsız olarak beni rahatsız eden husus bir grup mezunun ana mezun kitlesinden ayrı bir tutum sergilemeleridir. Böyle bir grup başka bir gerekçeyle de ayrı bir topluluk oluşturarak farklı bir faaliyet içine girseydi yine yanlış olurdu. Mesela aynı anda başka bir mezun grubu ayrı bir köşede başka bir metin okuyarak yemin etseydi ordumuzun disiplini açısından nasıl bir görüntü ortaya çıkardı? Daha subay oldukları ilk gün dönem arkadaşlarıyla içeride farklılaşan geleceğin komutanları zamanla diğer arkadaşlarıyla nasıl bir arada olacaklar? Bu görüntüleri iktidara dönük bir tepki olarak görüp bunları heyecanla yayan muhalefet çevrelerine sesleniyorum. Demokratik sistemlerde iktidara karşı etkin muhalefet ile tepki göstermesi gerekenler muhalefet olarak sizlersiniz bizleriz. Bu görevi başkalarına hele hele milletimizin bağrından çıkmış silahlı kuvvetlerimizden ve görevleri esnasında seçimlerle iç başına gelmiş demokratik sivil yönetimlerin emrinde çalışacak olan genç subaylarımızdan beklemeyin. Muhalefet görevi sizindir, bizimdir. Asla silahlı kuvvetlerimizin değildir.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (27)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
27 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN