Ankara'da suikasta uğrayarak hayatını kaybeden eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, kendisi ile Rakel Dink arasındaki karşılaştırmalara yanıt verdi. Ateş, "Bu ülkede geçmişten bugüne benimle aynı zulme uğrayan, benzer acıları tecrübe eden, ortak kader yaşayan bütün kadınlar öz kardeşimdir" dedi.
Ankara'da öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, 19 Ocak 2007’de silahlı saldırıda öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in eşi Rakel Dink'e benzetilmesiyle ile ilgili bir paylaşımda bulundu.
Göksel Göksu'nun Medyascope'da yayınlanan "Birbirini yüreklerindeki acıdan tanıyan iki kadın: Ayşe Ateş ve Rakel Dink" başlıklı yazısını sosyal medya hesabından paylaşan Ateş, "Sinan'ı sokak ortasında katlettiklerinde gördüm ki o ana kadar taşıdığımız, ömrümüzü adadığımız bütün inançlar yalanmış" yorumu yaptı.
Ayşe Ateş'in sosyal medya hesabında yaptığımı paylaşımı şöyle:
"Siyasi bir kişilik değilim. Hayatımın hiçbir döneminde de olmadım. Sinan'ın katledildiği güne kadar mesleği öğretmenlik olan bir ev hanımıydım. Sabah okuldaki, akşam evdeki çocuklarımla geçen bir ömrüm vardı. Sinan öldürüldüğünde vekillik teklif edildi, kabul etmedim. Çünkü ben siyasetten anlamam. Bana ve çocuklarıma yaşama özgürlüğü verilsin, yeter. Bize adaleti versinler, bütün dünyalıklar onların olsun.
Sinan'ı sokak ortasında katlettiklerinde gördüm ki o ana kadar taşıdığımız, ömrümüzü adadığımız bütün inançlar yalanmış.
"SAĞ, SOL YOK; İNSANLIK VAR, İYİLİK VAR"
Sinan öldürüldükten sonra yaşananları takip ettim. Düne kadar "Reis" diyenlerin sessizliğini, kapısında el pençe divan duranların şerefsizliğini izledim. Sonra baktım ki geçmişte beğenmediğimiz, sevmediğimiz insanlar bizim hakkımızı almak için katillerden hesap soruyor, aldıkları tehditlere rağmen katillere kafa tutuyor. İşte o anda hayat bana bu yaşadığım acı tecrübeyle beraber yeni bir şey öğretti: Sağ, sol yok. İnsanlık var. İyilik var.
O günden sonra acıya dil, din, renk, hüviyet sormamayı kendime felsefe edindim. Geçmişteki hatalarımla, yanlışlarımla yüzleştim. En ağır öz eleştiriyi yaptım.
Bu vesileyle şunu belirtmek isterim: Bu ülkede geçmişten bugüne benimle aynı zulme uğrayan, benzer acıları tecrübe eden, ortak kader yaşayan bütün kadınlar öz kardeşimdir.
Daha önce defalarca söylediğim gibi: Başlattığım adalet arayışı, yürüttüğüm hukuk mücadelesi adalet arayan bütün vicdanların ayak sesleridir. Korkutularak, tehdit edilerek eve hapsedilen ya da hapsedilmek istenen bütün kadınların bağımsızlık; parkta oyun oynamaya korkan bütün çocukların özgürlük mücadelesidir.
Onlar bölmek, parçalamak, yok etmek istiyorlar. Tıpkı geçmişte olduğu gibi bu siyasi cinayet de konuşulmasın diye her yolu deniyorlar. Ama nafile...
Siyasi bir kişilik değilim. Hayatımın hiçbir döneminde de olmadım. Sinan'ın katledildiği güne kadar mesleği öğretmenlik olan bir ev hanımıydım. Sabah okuldaki, akşam evdeki çocuklarımla geçen bir ömrüm vardı. Sinan öldürüldüğünde vekillik teklif edildi, kabul etmedim. Çünkü ben… https://t.co/l5w3fKjqr7
— Ayşe Ateş (@ayseatesaa) July 7, 2024
"BU MÜCADELEDE EN ÇOK KADINLARDAN KORKUYORLAR"
Çünkü başka çaremiz yok.
Biliyoruz: Bugün susacak, duracak, yorulacak olursak hem çocuklar için hem de kadınlar için yarın güvenilir bir tek sokak kalmayacak.
Dün Sinan'ı hedef alıp katleden ve sesi herkes tarafından duyulan namluya bugün takılmak istenen susturucu, yarın başka cinayetlerin namlularının ucuna takılacak.
Bu yüzden birlik olmaya, bir arada kalmaya devam etmeli, karanlığın ürpertici siyahını "Adalet!" nidalarıyla paramparça etmeliyiz.
Bu mücadelede en çok kadınlardan korkuyorlar. Cinsiyetçi söylemleri, hakaretleri, tehditleri de bu sebeple."