Türkevi’ni beladan niye uzak tutamadık?

Yedi Bela Hüsnü; sadece Kemal Sunallı filmde komikti, orada güldük.

Belaya atlar giderim, demeyi de başım belada, demeyi de yalnız Ahmet Kaya şarkılarında sevdik.

Başımın tatlı belası, Selami Şahin’den şarkı olarak güzeldi.

Belayı şiirlerde, filmlerde, şarkılarda seviyoruz, anladık. Ama püsküllü bela, pek de sevdiğimiz bir belalar mübareği değil. Olmadı hiç.

Başına püsküllüsünü sarmayı, göbek adını bela koymayı kim ister!

Yine de püsküllü belalardan uzak duramıyoruz.

New York Belediye Başkanı Eric Adams, nüfuzunu kötüye kullanarak haksız çıkar sağlamakla suçlanıyor. Dünyada haber, sansasyon uyandırdı. FBI soruşturmuş. Savcılık iddianamesi açıklandı. Göbeğinde Türk iş insanları, bir THY ve bir de başkonsolosluk yetkilimiz var.

Yenilediğimiz Türkevi, 2021’de açılmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurul ziyaretine yetiştirmek için hızlandırılmış...

İddia o ki; New York itfaiyesine takılan yangın güvenliği onayı için Başkan Adams devreye sokulmuş.

Fakat Eric Adams, CHP lideri Özgür Özel’in düşündüğü gibi hayrına yapmamış bunu. Türkiye’nin, yeni ABD Büyükleçilik binasına Ankara’da sağladığı kolaylıklara karşılık, jest olarak da yapmamış.

Yasa dışı kampanya bağışları, avanta geziler, kıyak lüks otel konaklamaları, yedirilme içirilmeler, business class’ta bedava seyahatler, ucuza uçak biletleri... Hepsinin tadını çıkarmış.

Bu muymuş, onca gürültü bunun için mi, ne var bunda, diyebilirsiniz.

Fakat ‘ahlâksız’ Batı’da, yolsuzlukla rüşvetten sayılıyor bunlar.

Gerek var mıydı?

Oluru yok mu, diye kestirme yolları zorlamasak olmaz mıydı?

İş bitiriciliğimizi orada da konuşturmaya, kötü alışkanlıklarımızı ahlâksız gördüğümüz Batı’ya taşımaya, olmazı oldurmak için kestirmeden gitmeye cidden gerek var mıydı?

Oluruna bıraksak zaten olacak bir iş. Belki gecikecek, o kadar.

Kitaba uymak yerine kitabına uydurmak, âdet haline geldi bizde. Gayretkeşlik işte.

Ha, şu da işkillendiriyor tabii. Polislikten siyasete atlayan Eric Adams’ın sicili bozuk, şaibelerle dolu. Sadece Türkevi’nde mi nüfuzunu konuşturmuş? Başkalarından yasa dışı bağış kabul etmemiş mi hiç? Avanta karşılığı başka kimseye kolaylık göstermemiş, yardımcı olmamış mı? Tek akçeli işi bu mu? Diğerleri niye önde, görünür değil? Kabak neden Türkevi’nin başına patladı?

Bunları sormak hak. Fakat beladan uzak duramadığımız gerçeğini değiştirmiyor.

Washington’daki büyükelçilik konutumuz, 1936 yılında satın alınmış tarihi bir yapı. O zaman, böyle bir skandala adı karıştırılamamış.

Osmanlı-Selçuklu mimarisinden izler taşıyor. Küçük Beyaz Saray olarak biliniyor. Amerikalılar kıskanmamış. Şehir turlarında turistlere gösteriliyor.

Washington’daki Büyükelçilik binamızsa 1999’da Cumhurbaşkanı Demirel tarafından hizmete açıldı. Yine Osmanlı-Selçuklu minarisindan esinlenerek tasarlanmış. Göz alıcı, iyi bir konumda. Onla ilgili de böyle karalamalara tevessül edilmedi.

New York’taki yeni Türkevi, ilkin 1977’de bize geçmiş. İhsan Sabri Çağlayangil’in Dışişleri Bakanlığında satın almışız. O da zamanında hiçbir skandala konu edilememiş.

Türkevi, genişletilip 36 kata çıkarılarak yeniden yapılınca mı buna maruz kaldı? Hepsini çektiler, bunu mu çekemediler?

Hadi FBI, ABD savcılığı art niyetli... Bizim iş tutma biçimimizde hiç kusur, kabahat yok mu be arkadaş?

YORUMLAR (77)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
77 Yorum