TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ünay Tamgaç Tezcan “Seçimin galibinin Trump’la birlikte Amerikan rüyası olduğunu söylemek mümkün. Nitekim MAGA vaadi aslında seçmenin Amerika’yı yeniden canlandırma ve Amerikan rüyası özlemine dayanıyordu” görüşünü dile getiriyor.
Bir ay önce, sadece ABD açsından değil, dünya açısından da önemli bir seçime tanıklık ettik. Dünya, soğuk savaştan bu yana en büyük gerilimlerden birini yaşıyor: eş zamanlı olarak iki önemli bölgede sıcak çatışma var. Üstelik ekonomik durgunluğun devam ettiği bir süreçte Çin- ABD arasındaki ticari gerilim de ekonomik riskleri artırıyor. Bu dalgalı dönemde, dünyanın en büyük ekonomisinin kimin komutasında ilerleyeceği oldukça önemliydi ve ABD halkı dümeni Trump’a vermeyi tercih etti. Başkanlık yanında, Senato ve Temsilciler Meclisi’nde de Trump’ın partisi çoğunluk kazandı.
Seçim sonucunda kuşkusuz demokratların ve özellikle Biden’ın stratejik hatalarının önemi büyük. 20 Kasım’da 82 yaşına basan Biden’ın adaylık ısrarı, süreci demokratlar aleyhine götüren önemli bir yol ayrımıydı. Biden, ancak seçime 4 aydan kısa bir süre kala baskılarla “mecbur kalarak” adaylıktan çekildi. Demokratlar ön seçimle güçlü bir lider belirleyemeden “mecburi” aday Harris ile 1-0 geriden yolarına devam ettiler. Harris çok faklı kesimleri kapsayan demokrat seçmene hitap ederken az cesur, dikkatli söylemlere dayalı, seçmeni tatmin etmeyen bir kampanya yürüttü.
Trump’ın ise net ve güçlü vaatleri vardı. Bu vaatler Amerika’da karşılığı olan birkaç hedefe dayanıyordu. Ana hedef, “Amarika’yı yeniden güçlü yapmak (MAGA)” ve güçlü ekonomiydi. Göçmenlere dur diyerek sınırları korumak, dış politikada da önce Amerika diyerek özellikle Çin’e yüksek vergiler getirmek, uzaktaki savaşları finanse etmemek. Göreve geldiği ilk 24 saat içinde Ukrayna-Rusya savaşını durdurmak ve İsrail sorununu çözmek gibi iddialı vaatleri de vardı.
İki adayın arasındaki büyük faklardan biri de iş yapma tarzlarıydı. Trump kafasına buyruk ve teamüller uymayan kişiliği ile bilinmezliği artıran bir lider. Kaybettiği 2020 seçimlerinde hile yapıldığı iddiasıyla sonuçlara itiraz ederek 6 Şubat 2021’de seçmenlerinin Kongre’yi basmalarını teşvik etmesi, hakkında devam eden ve bir kısmı kesinleşmiş suçlar gibi farklı sebeplerle çokça da eleştirişten bir lider. Dolayısıyla, kural tanımazlığıyla özellikle demokratlar tarafından demokrasi için bir tehdit görülüyor. Seçim sonucu çıkış anketlerinde ülke genelinde demokrasi % 34 seçmen için seçim tercihlerinde ilk sırada yer alıyor, ancak bu görüşte olanların %80’i demokratlara oy verenler.
Trump’ın sert üslubu riskli görülse de cumhuriyetçi seçmenler için o üslup başarılı lider imajı ile umut sunuyor, MAGA hedefi için güven oluşturuyordu. Trump seçmeni için adayda en önemli tercih faktörü %60 ile yönetme yeteneği. Ülke genelinde ise bunu ön sıraya koyma oranı %30. Harris’e oy verenler için ise lider tercihinde ilk sırada adil karar verebilme yer alıyor.
ADAYLAR VE BÖLÜNMÜŞLÜK
Adayda aranan özellik Trump ve Harris seçmeninin tek ayrıldığı konu değil. Seçim sonucu çıkış anketlerine bakınca Amerika’da iki seçmen grubu arasında net bir ayrışma ve bölünmüşlük ortaya çıkıyor.
Trump en güçlü desteği nüfusun % 71’i olan beyazlardan, özellikle beyaz erkeklerden aldı. Beyaz kadınlardan % 53, beyaz erkeklerde % 60 destek alıyor. Beyaz olmayan seçmende ise Trump’ın oy oranı % 33.
Ancak Trump’ı başkanlığa taşıyan beyaz olmayan seçmen oldu. Nitekim Trump’ın beyazlardan aldığı oylarda Biden’a yenildiği 2020’ye kıyasla çok büyük kayma yok. Geleneksel olarak demokratları desteklemiş olan beyaz olmayan seçmenlerde ise sağa bir kayış görülüyor. Siyahiler dışında tüm beyaz olmayan seçmende 2016 sonrası devam eden bu kayış en fazla Latin erkeklerde, sonrasında da Asyalılarda belirgin.
Latin seçmen tercihlerinde en büyük etmen ekonomi. Göç ise ikinci belirleyici neden. Demokrat Parti’nin sosyalizme kaydığı endişesi özellikle komünist rejimlerden kaçarak ABD’de yaşam kuran Latin Amerikalıların cumhuriyetçi partiye kaymasında etkili oldu. Örneğin yoğun bir Küba göçme nüfusu olan Miami ve çevresinde Trump’a destek oranı 2016’da % 35 iken 2020’de % 59’a yükseldi. Bu seçimlerde ise % 68 (2024 FIU Cuba Poll).
Ülke genelinde oyların % 10undan fazlasını temsil eden Latin seçmenlerin % 32’si 2020 yılında Trump’a oy vermişken 2024’de tercih edenler % 46’ya yükselmiş. Asyalı seçmende % 34’den % 40’a artış var. Amerikan yerlilerini de içeren % 3’lük nüfusta oyları % 41’den % 55’e artmış. Özellikle Latin erkek seçmende Trump’ın oy artışı çok belirgin. 2016 yılında Latin erkeklerde 2016’da Clinton 31 baz puan farkla öndeyken 2020 yılında Biden’ın farkı 23 baz puana düşmüş. Bu yıl ise Trump 10 baz puan ile öne çıkmış.
Genel olarak, tüm etnik gruplarda Trump’ın popülaritesi kadınlar arasında daha düşük. Ancak Trump yine de kadınlardan aldığı oy oranını da 2020’den 3 puan artırmış. Bu artışta beyaz kadınların oylarının 5 baz puan düşmesine rağmen, Latin kadın oylarındaki % 30’dan % 39’a yükseliş etkili.
Belirgin bir başka fark da eğitim seviyesinde ortaya çıkıyor. Eğitim seviyesi arttıkça Trump’ın oyları düşüyor. Üniversite mezunu olmayanlarda oyu % 56, üniversite mezunlarında % 42. Hiç yüksekokula gitmemiş seçmende % 62, yüksek lisans ve üstü seçmende ise % 38. En düşük destek % 92 ile Harris’i seçen siyahi kadınlardan geliyor. Ancak ABD’de Harris ile yakınlık kurmuş bu grubun seçmen payı sadece % 7.
MEGA VE AMERİKAN RÜYASI
Seçimin galibinin Trump’la birlikte Amerikan rüyası olduğunu söylemek mümkün. Nitekim MAGA vaadi aslında seçmenin Amerika’yı yeniden canlandırma ve Amerikan rüyası özlemine dayanıyordu.
Amerikan rüyası bireylerin kökenlerine veya koşullarına bakılmaksızın, sıkı çalışma, kararlılık ve girişimcilikle başarı ve refah elde edileceği fikrine dayanıyor. Trump elit sınıf ve yöneticileri halkın sorunlarını anlamamakla eleştirdi. Demokrat Parti’yi de sınıfsal ayrım ve elitizmle suçlayarak halkın kendisinin desteklenmesini istedi. Ironi ise Trump’ın bizzat kendisi ve seçimde en büyük destekçisi olan Elon Musk’ın sınıfsal olarak en tepede yer alması.
Varlıklı bir ortamda büyüyen ve başarılı bir emlak geliştiricisi olan baba Fred Trump’dan “bir milyon dolarlık küçük bir borçla” işlerine başladığını belirten Trump, orta sınıfı bizzat temsil etmese de onları anlayan ve çıkarlarını savunan bir lider olarak konumlanmayı başardı. İroninin diğer parçası da fırsat merdivenlerini kendi emeği ile çıkarak yükselen, Hindistan’dan göç eden anne ve Jamaikalı babanın kızları Harris’in Amerikan rüyasının sembolü olması beklenirken orta sınıf nezdinde kabul görmemesi ve “elit” olarak nitelendirilmesi.
Zengin bir iş adamı olan Trump, yanına dünyanın en zengin adamını da alarak Amerikan halkına ekonomiyi yeniden canlandıracak lider olduğu mesajını etkili şekilde verdi. Nitekim bu seçimin en önemli belirleyicisinin ekonomi olduğu anketlerden çıkıyor. Ülke genelinde seçmenlerin % 32’si için ekonomi en önemli ikinci tercih sebebi, ve bu grubun % 80’i Trump seçmeni. Ülke genelinde ekonominin iyi gitmediğini düşünenlerin oranı % 68. İyi ya da fevkalade görenlerin oranı % 31 iken Trump seçmeninde bu oran % 8, Harris’e oy verenlerde ise % 91.
2022’de başlayan faiz artışlarıyla ABD merkez bankası durgunluk olmadan enflasyonu kontrol altına almayı başarmış olsa da, 2022 Ağustostaki yıllık % 8 enflasyon ABD’de son 25 yıldaki en yüksek rakamdı. Enflasyon düşmüş faiz indirimleri başlamış olsa da fiyatlar eski seviyesine inmediği gibi halkın enflasyon algısı da kolay değişmiyordu. Seçim öncesi Temmuz enflasyonu % 2.9 iken YouGov’un Ağustos ayı anketine göre her 4 kişiden biri enflasyonun %10 üzerinde olduğunu düşünüyordu.
Ayrıca Amerika’da 2019 sonrası ülke genelinde en çok kazanan % 10 dışında tüm etnik grupların ortalama hane halkı gelirinde düşüş oldu. Bu düşüş Latinler ve Asyalılar ile üniversite mezunu olmayanlarda çok daha belirgin. Bu kesimin daha fazla Trump’a yöneldiğini biliyoruz. Halk ekonominin Trump döneminde Biden’a kıyasla daha iyi olduğunu hatırlayarak 2024 seçimlerinde girdi.
Amerika’daki bölünmüşlük eyaletler arası ve eyaletlerdeki oy dağılımında da belirgin. Yüksek katma değer yaratan, eğitimli kesimin daha yoğun yaşadığı özellikle kıyı şeritlerindeki eyaletlerde Harris öne çıkıyor. Trump ise gelir olarak daha düşük, daha geleneksel olarak nitelen orta ve kuzey eyaletlerden oy alıyor. Gelire göre tercihlere bakıldığında yılda 50 bin dolar altı kazanların tercihi Harris. Yılda 100 bin dolardan fazla kazanlarda da Harris tercihi artıyor. Eyaletler içinde oy dağılımı bezer farklılık gösteriyor. Hemen hemen her eyalette şehir merkezinden uzaklaştıkça, daha küçük yerleşim yerlerinde Trump desteği belirgin olarak artıyor.
Göç konusundaki katı duruşu Trump’ın en dikkat çeken vaatlerinden biriydi. Biden döneminde, ülkeye hiç olmadığı kadar mülteci ve göçmenin girdiğini, sınırların yeterince korunmadığını sık sık vurguladı. Trump seçmeninin % 90’ı göçmen konusunun tercihlerini belirleyen ilk faktör olduğunu ifade ediyor. Demokrat seçmenlerde ise bu oran % 9. Trump’a oy verenlerin % 87’si kayıtsız göçmenlerin sınır dışı edilmesini destekliyor. Harris seçmenin ise % 11’i. Bu veriler, göçmenlik konusunda seçmenler arasındaki derin ayrışmayı gözler önüne seriyor.
Trump’ın savunduğu göçle ilgili politikalar, özellikle doğum yoluyla vatandaşlık hakkının kaldırılması gibi öneriler, topraklarında doğan herkesin vatandaş sayıldığı bir anlayışı temel alan Amerikan Rüyası’nın değerleriyle özünde çelişiyor. Buna rağmen ABD seçmeni, yasadışı göçmenlere müsamaha kabul etmeyen ve gerektiğinde çocukların ailelerinden ayrılmasını destekleyen Trump’ı tercih etti. Bu tercih, özellikle kendileri de göçmen olan Latin ve Asyalıların Trump’a desteği düşünülünce, önceliklerin nasıl değişebildiğini şaşırtıcı olarak ortaya koyuyor.
WOKE
Oyların cumhuriyetçilere kaymasında WOKE tepkisini de eklemek gerekir. Göçmen sorunu, ekonomik sıkıntılar devam ederken demokratların çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık (DEI) konularındaki yaklaşımı birçok seçmen için “aşır ilerici” algılanmaya başlamıştı.
Her iki cinsin ortak kullanabildiği unisex tuvaletler, kadın/erkek/diğer gibi sıfatların kullanımı gibi WOKE isimlendirmesine yol açacak seviyeye varan uygulamalar, sessiz olmakla birlikte tepki topluyordu. Bunların geleneksel aile yapısına önem veren Asyalı ve Latin tercihlerinde özellikle etkili olduğu görülüyor. Kapsayıcılık adına okullara giriş için dezavantajlı gruplara pozitif ayrımcılık uygulamaları da özellikle kendilerini bu konuda mağdur gören Asyalıların tepkisine ve Trump’a yönelmesine sebep oldu.
Muhafazakar seçmenin DEI endişeleri devam ederken demokratların bir de kadın aday ve üstelik Amerikan kökenli olmayan bir kadın aday göstermesi, erken hatta zamansız bir hamle olarak nitelenebilir. Ne erkek, ne de beyaz olması bir şekilde bazı seçmenlerin geri itilmesine sebep oldu.
Kaliforniya, New York, DC gibi genel olarak demokrat belediyelerin idaresindeki eyaletlerde seçmenin Trump’a kaymasında bir etken de Covid sonrası artan evsiz sorunu. Şehir merkezlerinde mülteci kampını andıran evsiz çadırları, bunların güvenlik sorunu olmaya başlamasına rağmen belediyelerin tedbir almaması da Demokrat Parti ile seçmenini uzaklaştırdı. Biden zamanında Amazon, Meta gibi dev şirketlere karşı yürütülen davalar, özellikle zenginlerden toplanan vergilerin artırılacak olması, servet vergisinin dahi gündeme gelmesi de özellikle yüksek gelirli Demokrat Partili seçmeni negatif etkiledi.
Tüm bunların neticesinde, bir kısmı seçmen yeter diyerek Trump’a kaydı, bir kısım demokrat seçmen de sanığa gitmedi. Nitekim Biden’ın kazandığı 2020 yılında %66.8 ile rekor katılım sağlanmıştı. Bu yılki katılım ise % 63.7. İki seçim arasındaki oy kullanım fakı 3.6 milyon ve Trump 2.5 milyon oy farkla galip geldi.
ABD başkan seçiminde belirleyici olan salıncak eyaletlerdeki oy dağılımı. Seçmendeki memnuniyetsizliği iyi değerlendiren cumhuriyetçiler tüm 7 salıncak eyaleti de kazanarak Trump’ı başkanlığa taşıdı.
Karar Gazetesi 7/7/2023 tarihli yazımda 2023 Türkiye seçimlerinde tencerenin o kadar boş olmadığını ve dolaysısıyla iktidar değişimine yol açmadığını yazmıştım. ABD seçimlerinde ise belirleyici faktör ekonomiydi. Pandemiyle birlikte alım gücü düşen, enflasyon altında ezilmiş orta sınıfın boş tenceresi hem Senato, hem Temsilciler Meclisi, hem başkanlıkta mevcut yönetimin değişmesine yol açtı. Asyalı ve Latinler için Amerikan rüyası fırsat yaratmıştı, ancak artık sistemin bir parçası oldukları bu topraklarda yeni göçmen ya da demokratların yüksek vergilerini istemiyorlardı. Tencere bölüşülmeyecek kadar boştu ve halk dolu bir tencere için Amerikan Rüyasına oy verdi.