Eski Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı M. Emin Zararsız “Siyasi baskılar ve hatır gibi şeylere karşı durulamıyor ise memur ve diğer kamu görevlilerinin sadece bir kurum ve kuruluşun yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliğinde ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarında görev alabileceğine ilişkin bir hüküm neden getirilmez? Anayasa hükümlerinin ve yargı kararlarının bile uygulanmadığı bir idarede bir kanun hükmünün ne anlamı olacak ki?” önerisinde bulunuyor.
Beşinci hususla ilgili olarak vergi mevzuatına göre birden fazla işverenden ücret geliri olanların aldıkları ücretler belirli bir tutarı geçiyorsa izleyen yılda bu gelirlerini bir beyanname ile ilgili vergi dairesine bildirmek zorundadırlar. Bunun nedeni vergi mevzuatımıza göre gelir vergisi artan oranlı bir vergi olup belirli matrahlar aşıldığında vergi oranı da artmaktadır. 2015 yılına kadar memurlar ve diğer kamu görevlileri kurum ve kuruluşların yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliğinde ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarda görev almaları sebebiyle buradan aldıkları ücretleri izleyen yılda asli görevinden aldığı ücret ile birlikte ilgili vergi dairesine bildirmekte ve birleştirilen ücret gelirleri üzerinden hesaplanan ilave vergi tutarı ilgili kişi tarafından iki taksitte ödenmekte idi. 2015 yılından itibaren ise yukarıda belirtilen Yüksek Planlama Kurulu kararlarında ve Cumhurbaşkanı kararlarında “uhdesinde kamu görevi bulunan yönetim, denetim veya tasfiye kurulu üyelerinin birinci ve ikinci işverenden aldıkları ücretleri birleştirmek suretiyle ödemeleri gereken ilave gelir vergisi”nin ilgili kuruluş tarafından ödeneceği hüküm altına alınarak asli görevinin dışında görevlendirildiği kurum ve kuruluşların yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliği ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlardaki görevlerinden dolayı aldığı ücret gelirinin vergi yükü de ilgili kuruluşa yüklenmiştir. Ancak bu hâlde de yine beyanname verilecek, ilave ödenmesi gereken vergiyi kişi ödedikten sonra ilgili kuruluştan alacaktır.
Yukarıda sözü edilen TBMM’ye sevk edilen “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile bu konuya ilişkin nasıl bir düzenleme/sistem getirilmektedir?
Öncelikle belirtelim ki söz konusu kanun teklifi 18/07/2024 tarihinde 7521 sayılı Kanun olarak kabul edilmiş ve 26/07/2024 tarihli ve 32613 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
7521 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi ile 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yukarıda incelenen 12 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 12- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetveller kapsamındaki kamu idareleri ve bu idarelere bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlar, sermayesinin yarısından fazlası tek başına veya birlikte ya da ayrı ayrı doğrudan veya dolaylı olarak kamuya ait olan ortaklıklar, fonlar, döner sermayeler, il özel idareleri, belediyeler, il özel idareleri ve belediyelerin bağlı kuruluşları, kurdukları veya üye oldukları birlikler ile doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlasına sahip oldukları şirketler, kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlasına sahip olduğu kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketler, özelleştirme kapsam ve programında bulunanlardan sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait kuruluşlar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen her statüdeki personel ile belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri ve il genel meclisi üyelerinden; özel veya kamu ayrımı gözetilmeksizin her statüdeki kurum ve kuruluşun yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliğinde ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarda görev alanlara, kurum içi ve kurum dışı ayrımı yapılmaksızın bu görevlerinden sadece biri için ücret ödenebilir.
Birinci fıkra kapsamındakilere, anılan fıkra kapsamında yürütülen görevler nedeniyle huzur hakkı, ücret, ikramiye gibi her ne ad altında olursa olsun bir ayda yapılabilecek ödemelerin toplam net tutarı, (108.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarı geçemez. İlgililere bu fıkrada belirtilen üst sınıra tabi ödemeler dışında, söz konusu görevler nedeniyle doğrudan veya dolaylı olarak herhangi bir ad altında ayni veya nakdi menfaat sağlanamaz.
Birinci fıkra kapsamındakiler, birinci fıkraya tabi olarak yürüttükleri görevleri ve birden fazla görev olması halinde hangi görevin ücretini alacaklarını asli görevli oldukları kuruma beyan eder. Birinci fıkra kapsamında yürütülen görevler karşılığında ödenmesi öngörülen tutarlar, ilgili kurum veya kuruluşlarca brüt tutarları üzerinden gerekli vergi kesintileri yapılarak ilgilinin asli görevli bulunduğu kurumca bildirilen bir emanet hesabına yatırılır. İlgililere mevzuatı uyarınca yapılacak ödemeye ilişkin işlemler bu maddede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde asli görevli bulundukları kurumlarca herhangi bir vergi kesintisi yapılmaksızın gerçekleştirilir ve üst sınırı aşan ya da ücret alınamayan görevlere ilişkin ödeme tutarları genel bütçe kapsamındaki idarelerde genel bütçeye, diğer idarelerde ise ilgili kurum bütçesine gelir kaydedilir.
Birinci fıkra kapsamında bulunmayan kişilerden; birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşların anılan fıkrada belirtilen kurul ve organlarında görev alanlar (bu kurum ve kuruluşlara ait olmayan hisseleri temsilen görev alanlar hariç) ile hisse oranına bakılmaksızın birinci fıkra kapsamında sayılanlar dışındaki kamu payı veya temsil hakkı olan kurum ve kuruluşların söz konusu kurul ve organlarında kamuyu temsilen görev alanlar hakkında da bu madde hükümleri uygulanır. Ancak, bunların bu fıkrada belirtilenler dışında kalan diğer kurum ve kuruluşlardaki görevleri hakkında bu fıkra hükümleri uygulanmaz. Bu fıkra kapsamına girenler için üçüncü fıkranın uygulanmasında asli görevli olunan kurum için düzenlenen yetki ve sorumluluklar bunların temsil ettikleri veya görevli oldukları kurum ve kuruluşlar tarafından yerine getirilir.
Diğer mevzuatın bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve uygulamayı yönlendirmeye Cumhurbaşkanlığı yetkilidir.”
Yukarıda metni verilen 631 sayılı KHK’nin yeni 12 nci maddesinin birinci fıkrasında, yürürlükten kaldırıldığı hâlindeki “Memurlar ve diğer kamu görevlileri” tanımının daha açılmış ve genişletilmiş hâli düzenlenmiştir. Personel mevzuatında ve yargı kararlarında istikrara kavuşmuş hâliyle “memurlar ve diğer kamu görevlileri” kavramının kamu kurum ve kuruluşlarında memur olarak çalışanların dışında hâkim ve savcıları, Türk Silahlı Kuvvetleri personelini ve akademik personeli kapsadığı kabul edilmektedir. Yeni 12 nci maddenin birinci fıkrasında “memurlar ve diğer kamu görevlileri” kavramına girip girmediği tartışmalı olan belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri ve il genel meclisi üyeleri ile bu kavrama girmeyen sözleşmeli personel ve işçiler de kapsama dâhil edilmişlerdir.
Ayrıca bu fıkrada maddenin önceki hâlinde yer almayan “özel veya kamu ayrımı gözetilmeksizin her statüdeki” kurum ve kuruluşun yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliği ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlar kapsama alınmışlardır. Dolayısıyla kapsama giren kamu çalışanlarının kamudaki asli görevlerinin yanında özel sektöre ait kuruluşların yönetim kurulunda görev almaları da mümkün hâle getirilmektedir. Bu düzenleme ile mesela bir bakan yardımcısı, bir vali, bir belediye başkanı veya bir belediye meclis üyesi özel sektöre ait bir kuruluşun yönetim kurulu üyesi olabilecektir.
Bu fıkraya göre kapsama giren tüm kişilerin aynı anda ve birden fazla gerek özel sektöre ait gerekse kamuya ait bir kurum ve kuruluşun yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliği ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarda görev almaları hâlinde bunlardan sadece biri için ücret ödenebilecektir.
Birinci fıkra kapsamına giren kişilere, anılan fıkra kapsamında yürüttükleri görevler nedeniyle huzur hakkı, ücret, ikramiye gibi her ne ad altında olursa olsun bir ayda yapılabilecek ödemelerin toplam net tutarı (108.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarı geçemez. (1 Temmuz – 31 Aralık 2024 döneminde her ay için en fazla 108.000 x 0,907796 = 98.041,96 TL ödenebilecektir. Bu düzenlemeden önce 1 Temmuz – 31 Aralık 2024 dönemi için aylık 27.887,57 TL ücret ödeniyorken Kanunun kabulüyle birlikte %350’den fazla artış yapılmış oluyor.) Ancak önceki durumda yılda iki kez bir aylık tutarında ödeneceği öngörülen ek ödeme ise kaldırılmaktadır. Ayrıca önceki sistemde yukarıda belirtildiği gibi herhangi bir üst sınıra tabi olmayan kamu sermayeli banka ve borsalar ile bunların iştiraklerinin; sermayesi kısmen veya tamamen Hazineye veya Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ait olup özelleştirme neticesinde kamu payı yüzde 50’nin altına düşen Devlet iştiraklerinin; uydu yörünge pozisyonlarının haklarına sahip olan sermayesinin tamamı Hazineye ait şirketin yönetim, denetim veya tasfiye kurullarında görev alanlara da artık yetkili organları veya esas sözleşmeleri uyarınca belirlenen ücretler değil, 108.000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarı geçemeyecek bir ücret ödenecektir. Hatta bir özel sektör şirketinin yönetim kurulu üyesi olan Kanun kapsamındaki kişi için de ancak bu tutarda ödeme yapılabilecektir.
Önceki sistemde memurların ve diğer kamu görevlilerinin kurum ve kuruluşun yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliği ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarda görev almaları hâlinde alacakları ücretleri ilgili kurum veya kuruluş tarafından doğrudan görev alan kişiye ödeniyor idi. Yeni düzenleme ile birlikte bu sistem değiştirildi ve birinci fıkra kapsamında yürütülen görevler karşılığında ödenmesi öngörülen tutarlar, ilgili kurum veya kuruluşlarca brüt tutarları üzerinden gerekli vergi kesintileri yapılarak ilgilinin asli görevli bulunduğu kurumca bildirilen bir emanet hesabına yatırılacaktır. İlgililere mevzuatı uyarınca yapılacak ödemeye ilişkin işlemler bu maddede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde asli görevli bulundukları kurumlarca herhangi bir vergi kesintisi yapılmaksızın gerçekleştirilecektir. Üst sınırı aşan ya da ücret alınamayan görevlere ilişkin ödeme tutarları genel bütçe kapsamındaki idarelerde genel bütçeye, diğer idarelerde ise ilgili kurum bütçesine gelir kaydedilecektir. Dolayısıyla mesela bir bakan yardımcısı, bir genel müdür, bir vali, bir belediye başkanı veya bir belediye meclis üyesi aynı anda üç adet özel veya kamuya ait kuruluşların yönetim kurulu üyesi olarak görevlendirilmişse her üç kuruluş da brüt tutar üzerinden gerekli vergi kesintisini yaptıktan sonra ayrı ayrı 2024 yılı için 108.000 x 0,907796 = 98.041,96 TL’yi (toplam x 3 = 294.125,88 TL) bu kişinin asli görevinin olduğu kurumdaki emanet hesabına yatıracaklar, asli görevin bulunduğu kurum ise herhangi bir vergi kesintisi yapmaksızın birini net olarak ilgili kişiye ödeyecek, kalan ikisini ise bütçelerine gelir kaydedeceklerdir.
Ayrıca belirtelim ki bu maddenin birinci fıkrası kapsamına giren kişilerin görev alacağı yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliği olan kurum ve kuruluşlar sermayesinin ya tamamı ya da belirli bir oranı Hazineye ait olan kuruluşlardır. Dolayısıyla bunların yılsonu itibarıyla elde edecekleri kârları zaten Hazineye aktarılmaktadır.
Birinci fıkra kapsamına girmeyen kişilerin birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşların kurul ve organlarında görev almaları hâlinde de bu madde hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenleme ile şu şekilde bir sorun ortaya çıkmaktadır: Birinci fıkra kapsamına girmeyen bir kişinin, yani herhangi bir kamu görevi bulunmayan bir kişinin birinci fıkrada belirtilen kurul ve organlarında görev almaları hâlinde bu kişi için yapılacak olan ödeme nereye yapılacak? Çünkü bu maddeye göre kurullarda görev alanlara ödeme yapılması söz konusu değil, onların asli görevlerinin bulunduğu kuruma ödeme yapılacaktır. Olsa olsa bu maddede belirlenen ücret sınırı ancak bu gibi kişilere uygulanabilecektir. Ayrıca yine birinci fıkra kapsamına girmeyen bir kişi birinci fıkrada belirtilen özel sektöre ait bir kurum veya kuruluşun yönetim kurulu üyesi olmuş ise bu kişiye maddede belirtilen kadar mı ücret ödenecektir?
ÖNERİLER
Bu kadar uzun bir madde düzenleyip konuyu kelimeler arasında boğmak yerine eğer gerçekten memurların ve diğer kamu görevlilerinin aynı anda birden fazla kurum ve kuruluşların yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliğinde ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarda görev almaları hâlinde bunlardan sadece birinden ücret alması istenmiyor, bundan rahatsızlık duyuluyor idiyse konu zaten 2001 yılında yoruma meydan vermeyecek sade ve açıklıkta çözüme kavuşturulmuştu. T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığının elinde hangi memur ve diğer kamu görevlilerinin hangi kurum ve kuruluşların yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliğinde ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarda görev aldıkları bilgisi bulunmaktadır. Görev alanların inisiyatifine bırakılmaksızın aynı anda birden fazlasına görevlendirilenlere sadece birinden ücret ödeme yapılması talimatı verilmek suretiyle ve yapılacak denetimle buna engel olmak mümkündü. Ayrıca izleyen yılda ek gelir vergisi beyannamesi vermeyenler için, verip de birden fazla yerden gelir yazanlar için vergi mevzuatında öngörülen cezaların verilmesi yoluyla da caydırıcılık sağlanabilirdi.
Böyle bir düzenleme yapılmasındaki amaç belediye başkanlarını, belediye meclisi üyelerini, il genel meclisi üyelerini, sözleşmeli personeli ve kamuda işçi olarak çalışanları da kapsama almak idiyse 631 sayılı KHK’nin 12 nci maddesine “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinden …” ibaresinden sonra bu ibareler eklenebilirdi.
Diğer taraftan gerçekten aynı anda birden fazla kurum ve kuruluşların yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliğinde ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarda görev alanların yasak olmasına rağmen her birinden ücret almasından rahatsızlık duyuluyorsa atamaya yetkili makam neden bir kişiyi birden fazla kurum ve kuruluşun yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliğinde ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarda görev almalarını sağlamaktadır. Oysa atamaya yetkili makamı, bir kişiyi aynı anda birden fazla yere atama yapmaya zorunlu kılan herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Siyasi baskılar ve hatır gibi şeylere karşı durulamıyor ise memur ve diğer kamu görevlilerinin sadece bir kurum ve kuruluşun yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu, danışma kurulu üyeliğinde ve komisyon, heyet, komite ile benzeri organlarında görev alabileceğine ilişkin bir hüküm neden getirilmez? (Anayasa hükümlerinin ve yargı kararlarının bile uygulanmadığı bir idarede bir kanun hükmünün ne anlamı olacak ki?)
Amaç, 2015 yılından itibaren Yüksek Planlama Kurulu tarafından ve Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılan kararlar ile alınacak ücret yönünden tavan getirilen kurum ve kuruluşlar ile tavanı olmayan kurum ve kuruluşlar ayrımını kaldırmak idiyse derhal bir Cumhurbaşkanı Kararı yayınlanarak böyle bir ayırım yapılmaksızın bir düzenleme yapılabilirdi.
Amaç ücret tutarının her yıl çıkarılacak karar ile miktar olarak belirlenmesinin önüne geçmek idiyse 631 sayılı KHK’nin 12 nci maddesine bir gösterge tutarı yazılarak da bu durum sağlanabilirdi. (Ama herhalde %350’den daha fazla bir artış oranını gizlemek için bu kadar laf kalabalığı yapılmış olsa gerek.)
Yukarıda da ifade edildiği üzere bu satırların yazarı 2003-2019 yılları arasında üst düzey asli görevlerinin yanı sıra farklı kuruluşların yönetim veya denetim kurulu üyeliği yapması nedeniyle işleyişin nasıl olduğuna dair edinmiş olduğu tecrübeden de hareketle aşağıdaki öneriyi getirmektedir.
Kamu iktisadi teşebbüslerinin tabi olacağı rejim ve işleyiş 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenmiştir. Bu KHK’nın 6 ncı maddesine göre teşebbüslerin yönetim kurullarının bir başkan ve beş üyeden oluşacağı hükme bağlanmıştır. Önceki 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre anonim şirketler en az beş kişi tarafından kurulabiliyor ve yönetim kurulları (idare meclisi) ise en az üç kişiden oluşuyorken (m. 277 ve 312); 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda anonim şirketler artık bir kişi tarafından kurulabilek (m. 338) ve yönetim kurulu da bir kişiden oluşabilecektir (m. 359). Dolayısıyla anonim şirketler tek kişi ile kurulup yönetilebilmektedir. Diğer taraftan bakanlıkların bağlı kuruluşları, mesela Hazine ve Maliye Bakanlığının bağlı kuruluşu olan Gelir İdaresi Başkanlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bağlı kuruluşu olan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Tarım ve Orman Bakanlığının bağlı kuruluşu olan Orman Genel Müdürlüğü örgütlenme yaygınlığı, personel sayısı, bütçe büyüklüğü vb. birçok yönden yönetim kurulu olan KİT’lerden çok fazla büyük olmasına rağmen sadece bir başkan veya genel müdür tarafından yönetilmektedir. Özelleştirme neticesinde kamu payı yüzde 50’nin altına düşen Devlet iştirakleri hariç olmak üzere tüm KİT’lerin, bağlı ortaklıkların, iştiraklerin, özelleştirme portföyünde bulunanların, kamu sermayeli bankaların??? diğer kamu işletmelerinin ve fonlarının yönetim kurulları rahatlıkla kaldırılabilir.