Görüşler

Gecikmiş bir 14 Mayıs erken gelmiş bir 2028

Gecikmiş bir 14 Mayıs erken gelmiş bir 2028

Rawest Araştırma’nın kurucularından Reha Ruhavioğlu “Mart 2024 seçimleri bir yerel seçim hüviyetini çoktan aşmış ve geç kalmış bir 14 Mayıs 2023 ile erkene alınmış bir 2028 fotoğrafı olarak kayda geçiyor” diyor.

31 Mart 2024 akşamı seçim haritasında CHP ve AK Parti dahil, neredeyse kimsenin öngöremediği bir renk değişikliği dalgası yaşandı. CHP, 35 yıl sonra ilk kez Türkiye’de birinci parti olurken AK Parti de kurulduğu günden bu yana ilk kez birinciliği kaybetti. Ancak esas önemli nokta sadece birincinin yer değiştirmesi değil, el değiştiren belediye sayısının fazlalığı oldu. 81 şehirden 29’unda belediyeler el değiştirdi. AK Parti’nin bakiyesinde 3 büyükşehir, 12 il ve 179 ilçe belediyesi kayıp görünüyor.

2023’ten iktidar seçmenine kalan yorgunluk ve muhalefet cenahına kalan yenilgi travması sebebiyle çoğu insan bu dalgayı öngöremedi, katılım 2023’ün ikinci turunun da altında (yüzde 78) kaldı. Sandıklardan çıkan ilk manzaraya bakınca Cumhur İttifakı’nın 2019’a kıyasla oy kaybı 5,5 milyona yakın, bu kaybın yaklaşık 3 milyonunun sandığa gitmediğine dair işaretler görülüyor.

Seçim sonuçları da bu sonuçları ortaya çıkaran sebepler de 1989 seçimlerini andırıyor. 89’da yaklaşık yüzde 29 ile birinci olan SHP, bu başarısını ANAP’ın özellikle ekonomi performansının başarısızlığı ve toplumun bir çıkış arayışına karşı güçlü bir örgütsel işleyiş ve dinamizm ile elde edebilmişti. Bugün de Erdoğan 2023 sonrası aldığı “son destek” karşısında ekonomiyi düzeltemedi ve iktidar, otoriter karakterini anlamlı bir biçimde değiştirmedi. Böylece tarih tekerrür etti ve dip dalgayı aşan bir sonuç oluştu.

AK PARTİ VE ERDOĞAN’IN GÖREMEDİĞİ

AK Parti ve Erdoğan İstanbul dışında seçime (Yeniden Refah, HÜDA PAR ve BBP ile ortaklaşmayarak) bir yerel seçim muamelesi yaparken muhalefetin dağılmış olmasından hareketle İstanbul’u kolay alabileceğini öngörmüş olmalı. Ancak gerek İYİ Parti’nin oylarının bütününe yakınının İmamoğlu tarafına kayması gerekse DEM Parti’nin stratejik tutumu işleri Erdoğan açısından zora soksa da Murat Kurum gibi siyasi olmayan, bürokrat bir profil sahaya çoktan sürülmüştü. Yeniden Refah’ın da desteğini beklenmedik şekilde çekmesi bu sonuçlara giden yolu açmış oldu.

Erdoğan, 2023 öncesi vazgeçmişken son düzlükte dönüp kendisini “son kez” destekleyen seçmenin görevini tamamladığını da görememişe benziyor. Bu seçmenin yeni bir “son kez” için takatinin olmaması ve Yeniden Refah’ın eski ve güçlü AK Partili aktörleri bünyesine katarak mevcut AK Partili adaylara karşı yarışa sokması, Urfa gibi mevcuttan memnuniyetsizliğin had safhada olduğu yerleri de elden çıkardı. Erdoğan, belki de aşırı merkeziyetçi yönetim biçiminin kendisine yüklediği yoğunluk ve yorgunluktan, aslında çok az şeyi görebilmişe benziyor. Ancak, başlarda kampanyaya doğrudan dahil olmasa da muhalif seçmen için her yerde kendisinin muhatap olduğunu da görmedi. Örneğin Diyarbakır’da MHP il başkanının AK Parti mitinginde bir eliyle Erdoğan’ın elini tutarken diğer eliyle kurt işareti yapması, seçmeni Halis Bilden’in projelerinden daha fazla ilgilendirmiş ve etkilemiş görünüyor. Bu sembolik hareket sandığa gitmek için gerekçe arayan muhaliflere gerekçe vermiş, sandığa gitmek için bahane arayan destekçilerin de son bahanelerini elinden almış olabilir.

CHP’NİN DEĞİŞİMİ VE SİNERJİSİ

Erdoğan’ın aksine CHP yönetimi için bu seçim bir genel seçim, hatta ondan fazlasıydı. İmamoğlu’nun siyasi kariyeri İstanbul’daki neticeye, değişimcilerin kaderi de Türkiye sathında alınacak desteğe bağlıydı. Kongrede kaybeden Kılıçdaroğlu grubunun uzun süre sessiz kalması da bu kader sınavının sonucunu beklemekten ileri geliyordu. Bu seçimi bir sıçrama ile tamamlamak, değişim rüzgârını güçlendirip yaymakla mümkündü ve CHP yönetimi öyle yaptı.

Erdoğan’ın bu noktada göremediği bir diğer şey, CHP’deki değişimin yarattığı sinerji. Kongre sonrası mevcut ve muhtemel iç çekişmeler sebebiyle müdahaleleri saymazsak, CHP değişim sonrası İmamoğlu’nun şahsında öne çıkan genç, dinamik, bürokrat görünümünden uzak görüntüyü Türkiye sathına öncekine kıyasla daha fazla yaydı. İstanbul adaylarının birçoğu İmamoğlu profiliyle uyumlu isimler oldu. Sinem Dedetaş, Mahir Polat, Tekin Aras gibi isimlerle kalabalıklaşan “değişim ve yenilik” fotoğrafının enerjisi İstanbul’dan taştı. Ordu’dan Ulaş Tepe, İzmir’den Lal Denizli, Adıyaman’dan Abdurrahman Tutdere gibi isimler bu sinerjinin bağlantı noktaları oldu. Bugün CHP’ye bakıldığında daha genç, daha dinamik, daha sokaktan, farklılıklarla daha çok temas kurabilen, kadın adayların daha fazla olduğu bir fotoğraf kendini gösteriyor. Bu yenilik ve dinamizm, AK Parti ve Erdoğan’ın 10 aylık performansının değişmezliği karşısında bir çıkış umudu yaratmış görünüyor. Ortaya çıkan sinerji ve umut geri çekilmiş olan “kongre mağlupları” blokunun çatlamasını da beraberinde getirdi ve seçimden en az bir ay önce artık “Kılıçdaroğlu’na yakın olanlar geri döner mi?” tartışması ve merakı, bugünkü sonuçlardan bağımsız olarak anlamsızlaştı. İmamoğlu, Özel ve CHP etrafında kenetlenen eski-yeni kadrolar, sinerjinin de umudun da büyümesine vesile oldu.

Hasılı Erdoğan için yerel seçim gibi başlayan bu seçim sonuçları itibarıyla bir genel seçime dönüşmüş, CHP de genel seçim gibi başladığı bu imtihandan fazlasıyla başarılı çıkmış durumda.

KÜRT SİYASETİNİN STRATEJİSİ VE DİRENCİ

Kürt siyasi hareketinin anaakım partisi DEM Parti yargı ve polis ablukası altında ve seçmen taşımalara rağmen güçlü bir direnç gösterdi. Yeniden Refah ve HÜDA PAR’ın AK Parti oyunu bölmesinin de avantajıyla yeni belediyeler kazandı. Resmî olmayan sonuçlara göre 75 belediyeyi garanti altına almış görünen DEM, Kars ve Şırnak illeri ile en az 10 ilçede de taşıma oylar sebebiyle “kaybetmiş” durumda. Seçime katılımın düşük kalması, AK Parti seçmeninin seçime ilgi göstermemesi ve katılanların partiler arasında dağılması gibi faktörlerin de etkisiyle Kürtlerin taşıyıcı partisinin gerileyişi durmuş, bölgede güçlü kalmayı başarmış denilebilir.

Diğer taraftan DEM’in Türkiye sathında muhalefetle stratejik işbirliği, nicelik olarak kendi aleyhine olsa da Türkiye’ye bir kere daha nefes aldırmış oluyor. Bu vesileyle; DEM’in oy oranlarından yola çıkarak Türkiyelileşme siyasetinin kaybettiği ve partinin bölgeye sıkıştığı gibi tespitlerin gerçekçi olmadığını düşünüyorum. DEM ve Demirtaş İstanbul’da hâlâ seçimi kaybettirme imkân ve gücüne sahip bir bütünün büyük parçaları. Bu gücü Erdoğan’ın kaybetmesi ve İmamoğlu’nun kazanması yönünde harekete geçirmeleri, değerlendirmelerin oy oranlarının ötesinde yapılmasını gerekli kılıyor. DEM’in bölgede gücünü korumuş olması Kürtlüğün güçlülüğüne, batıda Türkiye’nin geleceğini merkeze alarak hareket etmesi de Türkiyeliliğine delalet ediyor. Bu gerçeğin CHP ve İmamoğlu’nun gelecek planları içinde önemli bir yer tutması gerekiyor. CHP, DEM Parti ile işbirliğini 2019 ve 2023’ten daha şeffaf yürüttü ve neticesi korkulanın aksine güçlü bir destek oldu. 2028’e Kürtlerin desteğiyle gitmek zorunda olan bir CHP’nin, Kürtlerin meselesini ve taleplerini daha gerçekçi dinleyip dersine çalışması icap ediyor. Bu ilişkiyi hem CHP’nin hem Kürtlerin hem de Türkiye’nin hayrına bir şekilde neticelendirmek bugün dünden daha kolay görünüyor.

SEÇMENİN GÖR DEDİĞİ

Seçmen CHP’ye Özgür Özel’in tabiriyle “yüzde 25’lik cam tavanı tuzla buz eden” bir desteği emanet ederken omuzlarına da fazlasıyla sorumluluk yüklüyor. Bu seçim herkes için bir nefes alma ihtiyacının sonucudur. Bunu, Kürtlerin baskı altında kalmayacağı, ifade özgürlüğünün yeniden esas alınacağı, devletin bir partinin aparatına dönüşmeyeceği, yargı ve emniyetin iktidar sopası olmaktan çıkacağı bir ortamın özlemiyle verilmiş bir ön-destek olarak okumak ve bu beklentiye karşı gelecek bir politikayı güçlendirmek gerekiyor. Bunun için CHP’nin Kılıçdaroğlu’nun çok kıymetli emekleriyle başlayan değişimi sürdürmesi ve rotayı Kılıçdaroğlu’nun giderayak yaptığı dehşetengiz hatalardan uzaklaştırarak sürdürmesi önem arz ediyor.

Seçim sonuçları Erdoğan’ın kayyum politikasının yanlışlığının altını daha güçlü çizerken Erdoğan’ı zayıflatıp CHP’yi güçlendirerek bu meselesin CHP tarafından daha güçlü sahiplenilmesi gerekliliğine işaret ediyor. Eğer CHP bugün elde ettiği gücün gereği gibi davranır ve Erdoğan’ı dengeleyebilirse kayyum politikasının sona ermesi mümkün. Bunun için bu meselenin Kürtlerin sorunu olmaktan çıkarılıp Türkiye demokrasisinin ortak sorununa dönüştürülmesi gerekiyor ve bunu bugün ancak CHP’nin sahiplenmesi mümkün kılabilir. Aksine bu mesele zaman zaman eleştirilen ancak onun dışında iktidar ile Kürtler arası bir mesele gibi konumlandırılırsa Erdoğan’ın bu politikayı sürdürmesi pek zor olmayacaktır.
Seçmenin İYİ Parti’ye de bir mesajı var: Kişisel hırsların yönlendirdiği bir siyaset irrasyonel hatta girdiğinde, seçmen o hattan ayrılıp rasyonel bir istikamet izliyor. Bunu anlamak bu kadar pahalı olmayabilirdi ama Meral Akşener’in aşırı kişiselleşmiş öfke siyaseti kendisini de partisini de yok olmanın eşiğine getirmiş görünüyor.

Seçmenin en önemli mesajı Erdoğan’a. Bu seçimin, kendisinin son seçimi olduğunu işaret ettikten kısa bir süre sonra seçmen onu tasdik eden bir mesaj vermiş oldu. Türkiye’de erken öngörü riskli olsa da, Erdoğan siyasette son dört yılı kaldığının kabulü ve bilinciyle hareket eder ve kendisinden sonra ülkeyi CHP’nin yöneteceği fikrine alışırsa hem kendisi hem de Türkiye için hayırlı olacağa benziyor. Böylece CHP başta olmak üzere muhalefeti bugünden bazı süreçlere dahil etmek ve ülkeyi geniş bir konsensüsle yönetmek mümkün olabilir. Bu da toplumun beklediği yumuşamayı netice verebilir. Aksi halde 2028 ve sonrası için de ısrarcı olursa önümüzdeki dört yılın gergin ve gerilimli geçmesi ve 2028’de Erdoğan’ın bugünkü manzaraya benzer bir final yapması muhtemel görünüyor.

Hülasa, 31 Mart 2024 seçimleri bir yerel seçim hüviyetini çoktan aşmış ve geç kalmış bir 14 Mayıs 2023 ile erkene alınmış bir 2028 fotoğrafı olarak kayda geçiyor. Bu fotoğraf uzun süre herkesin başucunda asılı duracağa benziyor.

REHA RUHAVİOĞLU KİMDİR?

Araştırmacı. Mazlumder ve Hak İnisiyatifi başta olmak üzere sivil toplum örgütlerinin farklı kademelerinde yöneticilik yaptı. 2010’dan bu yana farklı kuruluşlar bünyesinde yürütülen çeşitli araştırmalarda yer aldı. Türkiye’de yaşayanlar başta olmak üzere Kürtlerle ilgili siyasal ve sosyal araştırmalar yürüten Rawest Araştırma’nın kurucularındandır.

whatsapp-image-2023-04-27-at-01-07-13-1.jpeg

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir