Görüşler

Fosil yakıtların sosyal maliyetleri

Fosil yakıtların sosyal maliyetleri

Temiz Enerji Vakfı kurucusu Prof. Dr. Engin Türe, fosil yakıtların doğaya ve canlılara verdiği zararların etkisinin her geçen gün daha da arttığına vurgu yapıyor

Fosil yakıt olarak bilinen petrol, kömür ve doğal gaz gibi kaynakların düşüncesizce, son iki yüzyılda hızla tüketilmesi, büyük çevre felaketlerine yol açmıştır. Yakın gelecekte bu felaketin boyutlarının daha da büyüyeceği açıktır. Fosil yakıtların doğaya ve canlılara verdiği zararlar etkisini her gün giderek artarak göstermekte olup, atıklarıyla, hava, su, toprağı da kirletmeye devam etmektedir. Fosil yakıtların yarattığı olumsuzluklar, sadece yakın çevreyle sınırlı kalmayıp atmosferde sera gazlarından oluşan bir örtü oluşturarak küresel ısınma ve iklim değişikliğine yol açmakta ve tüm dünyada yaşamı tehdit etmektedir.

Son yapılan çalışmalar fosil yakıt zararlarının yılda 10 trilyon (10,000 milyar) doları geçtiğini göstermektedir.

SOSYAL MALİYET

Burada önemle durulması gereken ve maalesef pek gündeme gelmeyen konu, bu zararların fosil yakıtlardan üretilen elektrik maliyetlerinin hesabında hiç göz önüne alınmamasıdır. Ayrıca, bu yakıtlar nedeniyle hayatlarını kaybeden, örneğin maden kazasında ölen işçiler veya soba zehirlenmesi nedeniyle hayatlarını kaybeden aileler hiç hesaba katılmamaktır. Her ne kadar bir hayatın bedelini maddi olarak ölçmek mümkün olmasa da, bu insanların geride kalan aile bireylerine tazminat ödenmesi söz konusudur. Son derece zor olan bu maliyet hesabı ülkenin ekonomik şartları, sigorta primleri ve gayri safi milli gelir baz alınarak belirlenir. Buna göre bazı ülkelerde bu bedel neredeyse 8-10 milyon dolarlara kadar çıkarken, ülkemizde maalesef bu bedelin ne olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Bu maddi değerin hesabına, fosil yakıtlar nedeniyle hayatını kaybeden kişinin arkasında bıraktığı eşinin, çocuklarının, bakmakla yükümlü olduğu diğer aile bireyleri ile onların geleceğinin risk altına girmesi sonucu oluşacak kayıplar da fosil yakıt maliyet hesabına dahil edilmelidir. Ayrıca hayatını örneğin 30 yaşında kaybeden bir maden işçisine ailesinin ve devletin o yaşa kadar harcadıkları, bu kişinin daha önümüzdeki en az 30 yıl çalışacağı ve katma değer üreteceği yerde hayatını kaybetmesinin ciddi bir bedeli vardır. Bu bedeller maalesef hiç göz önüne alınmamaktadır.

Fosil yakıtların doğaya verdiği zararlar arasında gücü gittikçe artan kasırgaları, aşırı kuraklık veya sel felaketlerini de saymak mümkündür. Fosil yakıtların çıkarılması, taşınması ve yakılması ile doğaya verilen bu zararların fosil yakıt maliyetlerine eklenmesiyle, yenilenebilir enerjilerin pahalı olduğu iddiasının doğru olmadığı, aksine bu enerjilere yatırım yapmanın gelecek için çok daha akılcı bir çözüm olduğu görülmektedir. Türkiye’de hala petrol aramak, kömür çıkarmak, Akdeniz’de petrol ve doğal gaz yatakları bulmak ile uğraşılmakta. Ayrıca, nükleer gibi son derece pahalı, tümüyle dışa bağımlı ve her yönüyle korkunç bir enerjiye yatırım yapılmaktadır. Bunların yerine yenilenebilir enerjilere yönelmenin çok daha mantıklı olacağı açıktır. Ayrıca halkın vergileri ile her yıl fosil yakıtlara verilen milyarlarca dolar teşvikleri de unutmamak gerekir. Resmi verilere erişim her ne kadar zor olsa da Türkiye’deki fosil yakıt teşviklerinin, örneğin 2017 de 4 milyar doların üzerinde olduğu görülmektedir.

IMF raporuna göre fosil yakıt teşviklerinin sonlandırılması ve bunların çevreye verdikleri olumsuz etkilerinin vergilendirilmesi ile küresel ölçekte hava kirliliğine bağlı erken ölümlerin yüzde 55’i önlenebilirdi. IMF’in bu senaryosunda 2013 yılında Türkiye’de hava kirliliğine bağlı ölümlerin en az yüzde 62’sinin önlenebileceği belirtilmiştir. Fosil yakıt teşviklerinin sonlandırılması, iklim değişikliğinin neden olduğu seller, kuraklıklar gibi insan sağlığını ve hayatını tehdit eden olayları, dolaysıyla hastalık ve erken ölümleri önleyecektir. Türkiye’de elektrik üretiminde yenilenebilir enerjilerin payı giderek artsa da kömürün payı hala yüzde 37'nin üzerinde olup, hava kirliliğinde önemli rol oynamaktadır. Bu arada ithal kömürün elektrik üretimindeki payının 2010 yılında yüzde 7 civarındayken, bu rakamın 2024 yılında yüzde 23,7 ye ulaştığını belirtmek gerekir. Sonuçta kömürü artık tamamen yerli bir enerji kaynağı olarak göstermek mümkün değildir.

TOPLAM MALİYET

Tüm enerji santralleri gibi termik santraller de işletimleri esnasında belli bir miktar enerji tüketmek zorundadırlar. Bir termik santralin enerji üretimi esnasında jeneratörler, yakıt besleme sistemleri, kazan suyu pompaları, soğutma ekipmanı, filtreler ve atık kontrol donanımları gibi birçok düzeneğin çalıştırılabilmesi için enerji tüketilmesi gerekir. Bu açıdan termik santrallerin değerlendirilmesi esnasında sadece kullanılan yakıtın verimliliğinin değil, bir bütün olarak enerji üretimi sürecinin enerji verimliliğinde dikkate alınması gerekmektedir.

Türkiye’de bu verilere ulaşmak pek mümkün olmasa da, örneğin HEMA Termik Santrali ve SANKO Gölbaşı Termik Santrali için oldukça iyimser bir varsayımla net/brüt enerji üretimi oranı %90 kabul edilmiştir. Bu oran CENAL Entegre Enerji Santrali için yüzde 84, SOCAR Power termik santrali içinse yüzde 86’dır. Bu verilerden hareketle enerji üretiminde kullanılan enerjinin maliyetinin hesaplanmasında kömürün piyasa fiyatı $0.05/kWh olarak alınmıştır. Dolar bazlı ve/veya geçmiş yılların fiyatlarıyla yapılmış tahimler A.B.D. Tüketici Fiyatları Endeksi verileri ve Alım Gücü Paritesine göre düzeltilmiş döviz kuru kullanılarak 2015 yılı TL cinsine çevrilmiştir.

ZARARI TEŞVİK EDİYORUZ

Dünya Bankası verilerine göre Türkiye’de her yıl, özellikle kömür santrallerden salınan partiküler madde (PM 2,5) nedeniyle 29 bine yakın erken ölüm görülmektedir. Türkiye’de yıllık PM 2,5 emisyon ortalaması 34 μg/m3 seviyesinde olup, bu değer, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından güvenli kabul edilen sınır değerin 3,4 katıdır. İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde ortalama yıllık hava kirliliği değerleri ise DSÖ öneri limitlerinin dört beş katı üzerinde ölçülmektedir. Türkiye’de resmi verilere erişim kısıtlı olsa da, 2013 yılında yalnız kömür sektörüne verilen teşvik miktarının 730 milyon Dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu teşvikler maalesef vatandaşların vergisinden sağlanarak verilmiş olup, Türk insanı kendi parası ile zehir solumakta ve sağlığını hatta hayatını kaybetmektedir. IMF’in 2015 yılı tahminlerine göre fosil yakıt teşvikleri Türkiye’ye yılda en az 19,4 milyar dolarlık bir sağlık maliyetine neden olmaktadır.

Çevre zararları denildiğinde insanın aklına ilk olarak, kömür yakmaktan kaynaklanan hava kirliliği gelmektedir. Gerçekte fosil yakıt kaynaklı zararlar, yalnız insanları değil, hayvanlar ve bitkiler dahil tüm canlıları etkilemekte, hatta tarihî ve yeni yapılar ile taşıt araçları üzerinde dahi olumsuz etki yaratmaktadır. Fosil yakıt zararları söz konusu olduğunda, bu yakıtların çıkarılması, taşınması ve kullanılması süreçlerinin bütünü göz önüne alınmalıdır. Örneğin petrol tanker kazaları sonucu denizlere salınan milyonlarca ton petrol ve bunların neden olduğu zararlar yok sayılmaktadır. Daha önce bahsedildiği üzere, kömür madenlerinde kaybedilen hayatlar, doğal gaz kazalarının hepsi bu süreç içindedir.

ZEHİR ÜRETİMİ

Kömür yanında benzin, mazot gibi petrol ürünlerinin yalnız çıkarılması, taşınması değil yakılması sırasında da karbondioksitle beraber azot oksitler ve karbon monoksit gibi birçok zehirli gaz atmosfere salınmaktadır. Taşıtlardan salınan azot oksitlerden oluşan ozon ise, sağlığımız için son derece zararlı olup, genelde trafiğin yoğun olduğu şehir içi bölgelerde, özellikle yaz aylarında etkili olmaktadır. Ozon yer seviyesinde azot oksitlerin ve uçucu organik bileşiklerin (VOC) güneş ışığı etkisiyle fotokimyasal reaksiyon sonucu oluşur. Taşıtların egzozundan veya yakma tesisi bacalarından atmosfere atılan NO2 gazı özellikle yaz aylarında, güneşli ve sakin havalarda, 280 ila 430 nm dalga boyundaki güneş ışığı yardımı ile fotolize uğrar. Meydana gelen reaksiyon sonucu aktif monoatomik oksijenin atmosferdeki önemli kaynağını oluşturur. Atomik oksijen havadaki oksijen molekülü ile reaksiyona girerek ozon (O3) oluşur. Ozon, oksijenden çok farklı kimyasal ve toksikolojik özelliklere sahip zehirli bir gazdır. Yine kömüre alternatif olarak (temiz) diye öne sürülen doğal gaz ise yakıldığında yine karbondioksit ve azotoksitleri atmosfere verir. Kükürt dioksit eser miktarda olduğu ve kükürtten kaynaklanan kötü koku duyulmadığı için doğal gazın temiz yakıt zannedilir, fakat bu kesinlikle doğru değildir.

YENİLENEBİLİR ENERJİ ARTIK DAHA UCUZ

Dünya Bankası verilerine göre, kömürlü bir termik santralin çevre zararı MW-saat başına 58 doları bulmaktadır. Buna göre örneğin 4000 MW gücünde bir santralin yılda yaklaşık 35 milyon MW-saat elektrik ürettiği düşünüldüğünde, sadece tek bir santralin çevre zararı 2000 yılı doları üzerinden yıllık neredeyse 2 milyar doları bulmaktadır. Günümüz fiyatlarına göre bu rakam 3,58 milyar dolardır. Fosil yakıtların çevre zararları üzerine yapılan kapsamlı araştırmalarda, örneğin yaklaşık 30 kg kömür yakma karşılığı olarak bulunan 9 dolar sosyal maliyet, Dünya Bankası verileri ile son derece uyumludur. Türkiye’de kömür santrallerinden üretilen elektriğin ortalama maliyeti olan 6,5 cent üzerine en az 6 cent çevre maliyeti eklendiğinde üretim maliyeti 12,5 centi bulmaktadır. 2021 yılında Londra merkezli düşünce kuruluşu Ember tarafından hazırlanan analize göre; Türkiye'deki kömürlü termik santrallerin yüzde 45'inde (yaklaşık 9 bin megavat) ithal kömür kullanılması nedeniyle döviz fiyatlardaki artış elektrik üretim maliyetine de yansımakta ve bu termik santraller için ortalama maliyet kW-saat başına 7,3 cente ulaşmaktadır. Buna karşılık, aynı raporda Türkiye'de yeni kurulacak bir rüzgâr santralinde elektrik üretim maliyeti kW-saat başına 4.08 cent, güneş santralinde ise kW-saat başına 5.19 cent olarak hesaplanmıştır. Gelişen teknoloji ile birlikte, güneş ve rüzgâr enerjilerinden elde edilen elektriğin maliyetinin seneler içinde hızla düşmesi beklenmektedir. Görüldüğü gibi yenilenebilir enerjilerden elde edilen elektriğin maliyetleri, kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtların çevre maliyetleri göz önüne alınmadan dahi ürettikleri elektrikten daha ucuz hale gelmiş durumdadır.

Evrende mevcut yıldız ve gezegenlerin sayısı göz önüne alındığında yaşam sunabilecek bir gezegen bulma olasılığı milyonlarca belki de milyarlarca olmasına rağmen buralara gidilmesi pek de mümkün görülmemektedir. En yakın Mars için bile gidiş süresi neredeyse bir yıl olup, oradaki şartlar henüz yaşanabilir bir ortam sağlamaktan çok uzaktır. Bu gibi hayaller peşinde koşmak yerine cennet gibi yer olan dünyamızı korumak önümüzdeki en iyi seçenek olarak gözükmektedir.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir