Gelişen ve değişen dünyanın sanat üzerindeki etkisi son dönemlerin en çok konuşulan konularından biri. Sanat otoriteleriyle bir araya gelen Devon Van Houten Maldonado bu tartışmaların ışığında geleceğin sanatına dair portre çiziyor. 2049 yılında sanatın sanat gibi görünmeyeceğini dile getiren uzmanlar siyasi aktivizmin, yapay zeka kaynaklı deneysel çalışmaların geleceğin sanatını şekillendireceğini söylüyor.
Gelecek her ne kadar belirsiz olsa da, küresel ısınma, değişen demografik özellikler ve jeopolitiğin değişen ve gelişen dünyanın yapı taşları olacağını biliyoruz. Kuşkusuz bu durum sanatçının değişimlere nasıl cevap vereceğini ve sanatın şimdi ve gelecekte hangi amacı sunulacağı konularını da beraberinde getiriyor. BBC muhabiri Devon Van Houten Maldonado dünyanın dört bir yanınan sanat otoriteleriyle bir araya gelerek 20 yıl içinde değişen dünyada sanatın konumunu sorguladı. Raporlar, 2040 yılına gelindiğinde insan kaynaklı iklim değişikliğinin etkilerinin kaçınılmaz olacağını ve bunun 20 yıl içinde sanat ve yaşam merkezinde en büyük sorun olduğunu ortaya koyuyor. Gelecekteki sanatçılar, insan sonrası yapay zeka olanakları, dış uzayda insan kolonileri ve potansiyel kıyamette boğulacaklar. Sanatçıların birçoğu kimlik politikaları çevrecilik, sınır politikaları ve göç konuların gittikçe sanatın merkezine yerleşeceğini savunuyor. Politik bir sanat anlayışının gelecekte hüküm sürmesi beklenirken uzmanlar sanatın bireysel değil, daha kolektif ve deneysel hale gelebileceğini söylüyor. Küratör Jeffreen M Hayes, sanatın gelecekte daha akışkan olmasını beklediğini belirterek “Değişen demografik bilgilerimiz daha fazla ırktan sanatçının, ve öne çıkan kadın kimliklerini temsil edeceğini düşünüyorum’’ diyor. Aktivizm ve protestonun sanatta yansımalarının gelecekte daha da belirgin olması da bekleniyor. ‘Amerikan Yerlileri Mücadelesi’, ‘Özgür Filistin’, ‘Siyahilere Özgürlük’, ‘metoo’ gibi hareketler yalnızca toplumun dinamiklerini değiştirmekle kalmayıp sanatı da geri döndürülemez bir şekilde etkiliyor. Aktivizmin sanatı şekillendirmesi beklenildiği kadar yeni değil. Bu yaklaşımı 60’ların ana akım ikonları Paul McCarthy ve Robert Mapplethorpe gibi sanatçıların çalışmalarında da görsek de küratör Dorothée Brill bu durumun geleceğin sanatının ana direği olacağını söylüyor. Küratör Chris Sharp da “Sanat uğruna sanat” ına inananlar, nitelendirilemeyen bir güç olarak sanatın sosyal ya da ideolojik normların dışında kalması ya da başka bir şey olma riski taşıması gerektiğini söyleyebilirler. Ancak bu kaçınılmaz bir güç olacak’’ diyor.
Geleceğin sanatına dair yapılan tartışmalarda bir diğer önemli konu ise resimin kalıcılığı. Güncel sanatın giderek etkisini artırdığı dönemlerde klasik yöntemlere bağlı kalınarak oluşturulmuş tabloların eskisi kadar rağbet görmediği düşünülebilir. Ancak resim satışları, halen tüm rekor sanat satışlarına hâkim olarak müzayede evlerinin, sanat fuarlarının ve galerilerin en büyük itici gücü olarak karşımıza çıkıyor. 20. Yüzyılın ilk yarısında yapılan modern resimler, piyasadaki en arzu edilen ve en pahalı sanat eserleri olarak sabit kalmaya devam ediyor. Uzmanlar gelişen dünyanın dinamikleri ne olursa olsun resmin sanat üzerindeki otoritesini asla kaybetmeyeceği konusunda hemfikir.
Sonuç olarak geleceğin sanatının kısa portresini çizen sanat otoriteleri 2040 yılında sanatın, sanat gibi görünmeyeceğini söylüyor. 20 yılın sanat dünyasında siyasi karışıklığa yol açan sanatçı-aktivistler olacak, yeni ortamları ve mekanları (uzayda bile olsa) araştıran resmi deneyciler olacak. Kimliğin görünebilir olmanın ötesine geçeceği yeni dünyada ise sanat Latin Amerika, Asya ve Afrika’da şekillenecek.