Çok merak ediyorum...
2014 Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimlerinde, Abbas Özden, Mehmet Yılmaz, Gülsüm Mısır, Gürsel Özkan, Metin Yandırmaz, Halil Koç, Basri Bağcı, Musa Kınıcı, Halil Koç, Bilgin Başaran gibi yargı dünyasında oldukça itibarlı, sözlerine güven duyulan isimlerden oluşan Yargıda Birlik Platformu üyeleri “yargının içinde olduğu utanç verici durumu” özetle şöyle anlatıyorlardı: “Yargı o kadar kötü o kadar kötü, o kadar güvenilmez o kadar güvenilmez dönemini yaşıyor ki, çok utanç verici bir durum olduğunu kabul ediyoruz ancak, yargıçlar olarak bizler bile kendi kurumumuza güvenmiyoruz. Vatandaşa nasıl ‘yargıya güven’ diyelim. Bizler bu ülkenin yargıçları mahkemelere düşmeyelim diye dua ediyoruz. O kadar yani.”
***
“Yargı mensubuyum, kendi kurumuma güvenmiyorum. Böyle düşünen sadece ben değilim. Yargımızın içler acısı durumuna bakın ki, topluma adalet dağıtacak olan yargıçları sokaklarda adalet talep eden duruma geldi. Burada zarar gören ülkemizin itibarıdır. Hukukun üstünlüğüdür, anayasal kurumlarıdır. Yargıda öyle yanlış işler yapılıyor ki, ülkemizin hukuk anlamında itibarı zedeleniyor. (Abbas Özden, 9 Ekim 2014, Söz Bitmeden programı)
***
Ve kendilerini, yola çıkış amaçlarını, Yargıda Birlik Platformu’nun vizyonunu misyonunu şöyle açıklıyorlardı: Yargıyı içine düştüğü bu durumdan kurtarmak ve toplumun yargıçlarına, yargı kurumlarına güven duymasını sağlamak için gerekli bütün adımları atacağız. Adalet temelli bir sistem inşa edeceğiz. Bu ülkenin yargı kurumlarında bir daha böylesi utanç verici hadiseler yaşanmayacak. Yargıçlarımız adalet, hukuk temelli konuşacaklardır.
Yargıçların konuşması: Yani kararları!
Ağızlarından bal damlıyordu...
Nihayetinde bu ülkeye ‘adalet’ gelecek. Yargı sorunlarımız bitecekti. Bunu da Yargıda Birlik gerçekleştirecekti...
Zira, Yargıda Birlik Platformu hepimizin gözünün önünde üyelerine bir de “etik sözleşme” imzalatmıştı. Mesela YBP üyelerinin imza attığı ‘etik sözleşme’ maddelerinden birisi şöyle:
“Kamuoyu tepkisini yatıştırmak, eleştirilerinin önüne geçmek veya uygunsuz bir çıkarı gerçekleştirmek gibi gayriahlaki ve gayri kanuni bir çaba ve gayrette bulunmayacaklardır. Bunlarla ilgili ölçü olarak kanun ve adaleti kabul edecekler ve bunlardan sapmayacaklardır.” (Etik Sözleşme, 14 Madde)
O Yargıda Birlik Platformu ki...
Bir haksızlık olduğunda, iddianamelerde, soruşturmalarda, toplumsal mağduriyetlerde, dosyalarda bir tuhaflık olduğunda bunun takipçisi olacaklardı. Tepkilerini kamuoyu ile paylaşacaklardı.
Hatırlayın..
“Toplumda adalet dağıtması gereken yargıçlarını, sokaklarda adalet talep eder duruma düşüren yargı” sözünü zihnimize kazımışlardı.
O gün yargının içler acısı durumunu anlatan Yargıda Birlik Platformu’nun üyeleri bugün yargıda gayet muktedir yerlerdeler... Ne muktediri yahu!
Bütün yargıçların idare- i amiri konumdalar.
Şimdi ‘çok merak’ ettiğim hususa gelelim:
Yargı o kadar kötü, o kadar kötü, yargı öyle güvenilmez öyle güvenilmez ki, bizler yargıçlar olarak sokaklarda adalet talep eder duruma geldik diyen Yargıda Birlik Derneği’nin üyeleri...
Eşinin suçsuzluğunu anlatmak, yargının kendilerini nasıl haksız yere mağdur ettiğini anlatabilmek için, yargıya duyuramadığı sesini Cumhurbaşkanı’na duyurabilmek için “ağacın tepesine çıkmak” zorunda kalan, oradan yaşadığı yargı mağduriyetini haykırmak zorunda kalan, FETÖ’den tutuklu olan yarbay Ramazan Kayacı’nın eşi Nazife Kayacı’nın durumunu gördüklerinde, okuduklarında ne hissettiler?
Mesela Abbas Özden...mesela HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz ne düşünmüştür?
Sahiden biraz olsun mahcup falan olmuşlar mıdır?
Öyle ya... Yargı tarihinde böylesi bir hadise hiç ama hiç yaşanmamıştır, sanırım.
Yargıya güvende yüzde kaçlardayız?
Yargıda Birlik’in en büyük iddiası şuydu: Yargıya güveni, adalete inancı, yargıçlara itimadı tesis edeceğiz.
“Yargının içine düştüğü bu perişan durumdan kurtarmak için, ülke adına kaygılanan gerçek hukukçular olarak bizler, hak diyen, hukuk diyen, hep hukuk zemininde kalan yargıçlar olarak huzur ve güven veren saygın bir yargı için yola çıktık. Yargıya ve adalete yeniden güvenin tesis edilmesi için adımlar atacağız.” (Mehmet Yılmaz, Temmuz 2014)
YPB’ye göre yargı güven konusunda (2014 HSYK seçimleri süreci) tarihinin en kötü ama en kötü dönemini yaşadığını ve yargıya güven yüzde yirmilerdeydi. Ki el hak doğruydu.
2014 HSYK seçimlerinin üzerinden üç yılı aşkın bir zaman geçti. Bu zaman dilimi yargıda pek çok sorunlu alanın düzeltilmesi için iyi bir zaman.
Mesela, şimdilerde yargıya güven noktasında nerelerdeyiz? Toplumun ne kadarı yargıya güven duyuyor. Mesela yüzde kaçımız, soruşturmaların hukuki çerçevede yürüdüğüne inanıyoruz. Yüzde kaçımız ‘adaletin kestiği parmak acımaz’ kardeşim inancındayız?