Küresel teknoloji devleri vergilerden kaçınmak adına tüm yasal imkanlardan faydalanıyor. Türkiye dahil pek çok ülkeyi rahatsız eden bu durumun çözümü ne olabilir?
Telefonların cebimize girip başlarına akıllı kelimesi eklendiği bir dönüşümün içindeyiz. Bir ekrandan dünya üzerindeki tüm bilgilere ulaşabildiğimiz bir zamanı yaşıyoruz. Fiziksel nesnelerin fiziksel ortamlar üzerinden satıldığı bir dünya tarihini dijital ürünlerin dijital kanallardan satıldığı bir dönem ile taçlandırıyoruz.
Amacınız her ne olursa olsun bu dönüşüm içinde akıllı telefonumuzdan, tabletimizden, kişisel bilgisayarımızdan dijital varlıklara ulaşıp onları satın alıyoruz. Üstelik bu işlem bir parola girmek hatta bazı uygulamalarda sadece tek bir dokunuş kadar kolay.
Hiç bir zaman varlığını avuçlarımızın içine alamadığımız müzik, video, oyun, içerik ve benzeri onlarca, yüzlerce hatta binlerce dijital mülke sahibiz. Uluslararası araştırma şirketi Gartner’ın verilerine göre 2015 yılı içinde sadece mobil mağazalardan indirilecek ücretli uygulama sayısı 12,57 milyar olacak. Birim başına 1-2 dolar ödenen bu uygulamaların oluşturacağı pazar büyüklüğü ise 26,9 milyar dolara ulaşacak. Üstelik hepsi bu değil. Tümüyle ücretsiz olarak satılan ancak uygulama içinden ücretli satışlar ve uygulamaların içindeki reklamlar hesaba dahil edildiğinde bu rakam 45,3 milyar dolara ulaşacak.
Google ve Apple uygulama mağazasında yerli ve yabancı yüzbinlerce uygulama satılıyor.
Yukarıdaki rakamlara Google gibi platformlar üzerinden gerçekleşen dijital reklam satışları, World of Warcraft gibi online oyun abonelikleri, Spotify gibi müzik servislerine abonelikler dahil değil. Rakamların toplamı o denli büyük ki yüz milyarlarca dolardan bahsediyoruz.
Bu devasa dijital ekonominin en büyük günahı ise satışların her bireyin cebine girecek kadar kolay gerçekleşirken finansal akıştan bir kuruş vergi alınamaması. Eğer şirketiniz için Microsoft Office 365 aboneliği satın alıyorsanız faturanız Lüksemburg üzerinden kesilerek size e-posta olarak gönderiliyor. Bu durum Google Play Store veya Apple iTunes AppStore üzerinden aldığınız bir dolarlık oyun için veya Facebook ile Twitter’a verilen binlerce dolarlık reklamlar için farklı değil. Bu küresel devlerin her zaman için kendilerine vergi avantajı sağlayabilecekleri Lüksemburg veya İrlanda gibi ülkelerden fatura kesebilecekleri bir ofisleri bulunuyor.
Faturalarınız e-posta olarak geliyor ve vergi içermiyor.
Savaşmak çare mi?
Google gibi firmaların bu vergisiz kazancından Türkiye gibi pek çok Avrupa ülkesi de rahatsız durumda. Bunların başında Fransa geliyor.
Wall Street Journal’ın bir araştırmasına göre Google 2012 yılında tahmini verilerine göre Google’ın Fransa’dan elde ettiği cirosu 1,2 milyar Euro civarında. Ancak Google aynı yıl Fransa’nda vergi beyannamesini 193 milyon Euro olarak vermiş ve elbette ödenen verginin tahmini ciro ile orantısal olarak hiç bir ilişkisi yok.
Fransa Dijital Konulardan Sorumlu Bakan Yardımcısı Axella Lamier WSJ’a verdiği demeçte; “Fransa Google’a karşı değil. Ancak Google’ın Fransa’daki müşteri sayısına ve elde ettiği gelire bakarsanız ödedikleri vergi rezillikten başka bir şey değil” diyor.
Google Yönetim Kurulu üyesi Eric Schmidt Fransa Başbakanı François Hollande ve çeşitli bakanlar ile masaya oturdu.
Fransa’nın Google’a karşı aldığı tavır nedeniyle bir pazarlık masası kurulmuş durumda. Eğer Fransa ve Google bu masadan anlaşarak kalkarlarsa pek çok diğer AB ülkesi için bu pazarlık yolu da tekrarlanabilir şekilde açılmış olacak.
Sorulması gereken soru: Pazarlık masası bir çare mi? Cevabı kesinlikle hayır.
Belki ceza bir çözüm yolu olabilir. Türkiye 2009 yılında Google’a bu kapsamda 71 milyon TL bedelinde bir ceza kesmişti. Daha sonra Google 6111 sayılı Torba Yasa’dan faydalanarak uzlaşmaya gitmiş ve cezası 35 milyon TL’ye düşürülerek 18 ayda ödenmesi sağlanmıştı.
Bu sefer sorulması gereken soru şu; Türkiye Cumhuriyeti Google gibi tüm diğer benzeri şirketlere sürekli cezalar keserek mi vergileri tahsil edecek? Bunun teorik olarak mümkün olması pratik olarak pek uygulanabilir olduğu anlamına gelmiyor.
Kapatalım gitsin
Pek modern bir yaklaşım olmamakla birlikte eğer kişisel iletişim özgürlüklerini hiçe sayan bir numaralı ülke olmayı göze alırsak tüm bu servislere erişim engel getirmek gayet yerinde ve kalıcı bir çözüm olabilir. Kaldı ki bunu bir kaç kez farklı amaçlar için test etmiş de bulunuyoruz. Ancak “Yeni Türkiye” ve dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olma hedefi içinde bu adımın pek akıllıca olmayacağı ortaya çıkıyor.
Adamlar akıllıca hareket ediyor
Şimdi biraz empati yapalım. Tüm dünyanın ekonomisini ve iş yapış şeklini etkileyecek kadar güçlü teknolojiler geliştiriyorsunuz, tüm dünyaya temel servislerinizi ücretsiz sunup bunların üzerine kendiniz için katma değer sağlayacak ürünleri satıyorsunuz.Elbette kârlılığınızı arttırmak için alternatif yollar arayacak, dünyanın tam olarak doğal yapısını hantal hukuk sistemlerine entegre edemediği dijital dünyanın nimetlerinden faydalanacaksınız. Bu noktada size avantaj sağlayacak ülke ve fırsatlardan faydalanmamanız için hiç bir neden yok.
Bu tespit bizi dijital dünyanın küresel devleri açısından bir vergi değil algı sorunu olduğu tespitini yaptığımız noktaya taşıyor.
Almasını bilmezsek neden versinler ki?
Ceza veya engeller ile değil dijital dünyanın yapısına uygun akıllıca kurgulanmış ve kusursuz işleyen yöntemler ile birilerinin vergiyi getirip vermesini değil, sizin bunu almanızı sağlamanız lazım. Bu ise üç aşamalı bir süreç ile hayata geçebilir.
Çözümüm birinci aşaması
Dijital dünyanın küresel devleri bu dünyanın yapısına uygun şekilde tüm tahsilatlarını yine dijital dünya üzerinden yapıyorlar. Kredi kartları bir numaralı ödeme aracı olarak karşımız çıkıyor.
Bankalar Arası Kart Merkezi (BKM) verilerine göre yerli kredi kartları ile 2014 yılı boyunca 3,6 milyar TL tutarında yurt dışı işlemi gerçekleştirilmiş. Elbette bu verilerin detaylarına inerek ince hesaplara bakmak gerekiyor. Ancak günün sonunda herhangi bir şirket için yaptığınız dijital satın almanın bedelini kredi kartı ekstrenizde görebiliyorsunuz. Bunun anlamı bu bilgiyi kişiden bağımsız olarak ilgili şirket için bankanın görebildiği. Bunu bir köşeye koyalım.
Kredi Kartı ekstrelerinde ödeme yapılan işletme bilgileri eksiksiz yer alıyor
Şimdi şöyle bir kanun çıkartıldığını düşünelim; “Bir yıl içerisinde Türkiye’de 10 milyon doların üstünde cirosu olan yabancı şirketler Türkiye’de ofis açmak zorunda ve bu gelirlerinin tamamını Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına uygun şekilde faturalandırmak zorundadırlar.” Ve sonuna eklense “Aksi takdirde dijital ortamlarda kendilerine gerçekleşen ödemelerde kesinti yapılması, askıya alınması veya engellenmesi söz konusu olacaktır.”
Yıllık ciro bilgisini biraz önce köşeye koyduğumuz bankaların zaten sahip olduğu bilgi üzerinden sorgulayabilirsiniz. Böylece bir basit kanun ile vergiden kaçan dijital devleri kendi sahalarında vurmuş olursunuz. Hiç bir servisini engellemediğiniz, doğrudan ceza kesip tahsilatı ile uğraşmadığınız bir alanda ülkenizden elde edilen tüm vergisiz gelirlerinin akışını bir gecede durdurmanız mümkün olacaktır.
Ancak bu adım tek başına uzun vadeli bir çözüm olmaktan uzak kalacaktır zira konuyla ilgili küresel dijital devleri servislerini Türkiye için askıya almaya karar verebilirler. Bu her ne kadar zor bir karar olsa da gerçekleştirilebilir.
Öte yandan işletmeleri için basit birer reklam servisi olmanın ötesinde bulut servislerinden faydalanan kurumlar için ödeme yapamamış olmanın getireceği mecburi hizmet kesintileri yerli şirketlere zarar verebilir.
Tam bu aşamada ikinci ve üçüncü aşamaları devreye soktuğunuz orta ve uzun vadeli bir çözüm sürecini başlatmanız gerekecektir. Ancak şimdilik tartışmaya açtığımız bu fikir bir süre tartışılıp olgunlaşana kadar diğer iki aşamayı sonraki analiz yazılarıma bırakıyorum.