Rock müzik grubu Vega,12 yıl aradan sonra ‘Delinin Yıldızı’ ile döndü. Albümdeki söz ve müzik grup üyesi çift Tuğrul ve Deniz Akyüz’e ait. Ayrıca bir şarkının vokalinde kızları Ceylin onlara eşlik etti. Deniz Akyüz, bu albümle dinleyiciyi daha iyi anladıklarını belirterek “Duygu patlaması oldu, bizim için konuşma zamanı gibiydi” dedi.
IŞIL ÇALIŞKAN
Deniz Akyüz ve Tuğrul Akyüz’den oluşan Türk rock müziğinin en köklü gruplarından Vega geri döndü. ‘Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı’, ‘Tamam Sustum’, ‘Hafif Müzik’ parçaları bilinen grup, 12 yıl sonra ‘Delinin Yıldızı’ albümüyle dinleyiciyle buluştu. 10 şarkılık albümün söz ve müziği Vega’ya ait. Albümde bir de sürpriz var. Vokallerde Deniz Akyüz’ün yanı sıra ‘Man-yak-lar’ şarkısında kızları Ceylin Akyüz de geri vokal olarak yer alıyor. Grup üyeleriyle yeni albümü konuştuk...
‘Delinin Yıldızı’ sizin için ne ifade ediyor? Albüme neden bu ismi verdiniz?
Deniz Akyüz: Delinin Yıldızı, bir Neyzen konseri dinlerken hayale dalıp yazdığım bir şiir. Bu kelime öbeği nasıl ortaya çıktı bilmiyorum ama sonradan bizim için çok anlam ifade etti. ‘Delinin Yıldızı’ ben oldum, Tuğrul oldu, müziğimiz, hatta kızımız oldu. Kapakta da fotoğrafı var. Bir anda hepimizi aynı anda kapsayan büyülü bir isim.
Tuğrul Akyüz: Herkes ‘Delinin Yıldızı’na farklı bir anlam kattı. Geçen bir yerde okumuştum. Vega bir yıldız olduğu için Vega hayranları da deliler oluyor (gülüyor). Komik ve güzel gelmişti.
Şarkı sözlerini besteye göre mi yazıyorsunuz, yoksa besteyi mi sözlere uyarlıyorsunuz?
T.A.: O konuda bağımsız çalışıyoruz. Ben Deniz’in sözleri üzerine beste yapmıyorum. O da benim bestelerim üzerine söz yazmamış olabiliyor. Sonradan birleştiriyoruz ve araları tamamlıyoruz.
D.A.: Aslında bu bizim için bir oyun. Aralarda bir takım boşluklar oluşuyor ve o boşlukları birlikte tamamlıyoruz. Oturup bir şarkıya söz yazdığınızda bence çok samimi olmayabilir. Biraz ticari olur. Mecbursan yaparsın ama biz şimdiye kadar hiç mecbur kalmadık.
12 yıl uzun bir süre. Bu süreçte neler yaptınız?
D.A.: ‘Hafif Müzik’ bizim için başarılı ve çok sevdiğimiz bir albümdü. Manen kendimizi çok güçlü hissettiğimiz zamanlardı. Bol bol konserini verdik. Konserler içe çekilip çalışmayı, yeni şarkılar yapmayı erteleyen bir faktör. Ondan sonra da kızımız Ceylin geldi. Birkaç yıl da onunla geçti. Bu arada ben söz yazdım, Tuğrul da hiç durmadan çalışmaya devam etti. Ama o da Vega’ya müzik yapmıyor. Bağımsız çalışıyor. Ben de öyle. Sonunda Vega için buluşuyoruz. Demek ki üç kaşık şeker, üç kaşık un karışıtırınca demek ki o kek çıkıyor ortaya.
Albüm hazırlık sürecinden bahseder misiniz?
D.A.: Beş yıl önce Serkan Hökenek’le tekrar buluştuk. Serkan, ‘Hafif Müzik’te de bizimleydi. Orada çok mutlu çalıştık beraber ama sonra bizim durumlarımız sebebiyle koptuk. Sonra tekrar bir araya geldiğimizde ‘Naptınız bakalım bu arada?’ dedi. Dinledik her şeyi ve beraber seçtik. Aranjmanları Tuğrul’la birlikte yaptılar. Çok inişli çıkışlı bir beş yıldı, tamamen durup herhalde yapamayacağız dediğimiz zamanlar oldu. İki sene önce de iyice hızlandık. Şarkılar ve sözler belirlenmişti. Ondan sonra meşhur Vega detaylarına girdik. Bizden albüm bekleyen finansörlerimiz bize gıcık oluyor bu konuda. Uzatıyoruz o konuyu biraz. Yine uzattık iki yıl. Bize sorsan zaten biz hayatta nokta koymayız o şarkıyı ilerletmeye devam ederiz. Albümdeki her şarkı üçer ay daha çalışabileceğimiz durumda bizim için. Mükemmel olduğunu düşünmüyoruz.
90’ların sonu 2000’lerin başında yaşayanların çoğu Vega deyince bir dönem yaşadıklarını hatırlıyor. Bir devrin insanlarında böyle bir duygu uyandırmak sizin için nasıl bir his?
T.A.: 12 yıl geçti ama bize beş yıl gibi geldi, çok farkında değildik. Hayatımızın daha durağanlaştığı döneme denk geldi. 35-45 arası süreçti bizim için. Bizi dinleyen insanların hayatında çok büyük değişimler oldu. Lisedeydi, evlendi, çocuğu oldu. O dönem duygular daha fazla çalışıyor.
D.A.: O çok önemli bir dönem. Bizim için de hayatımızın en önemli yılları o yaşlar. Ortaokul, lise, üniversite. Hayatın geri kalanı da başlangıç dönemi gibi. Başka bir insana dönüşüyorsun. Vega diye bir oluşum hep vardı ama dinleyici bir şey hissettiğinin farkında değildi o zaman. Biz de o dönem insanların çok fazla bir şey hissettiğini anlamamıştık. Dinleyicinin ve bizim bir şey fark ettiğimiz an ‘Delinin Yıldızı’nın çıkışı oldu. Dolayısıyla bir duygu patlaması oldu herkeste. Konuşma zamanı gibiydi. Orijinal ve gerçek bir heyecan hissettiler. Bunu o zaman kendine söylememişti ve şimdi söyleme zamanıydı.
Gençlere ulaşamama kaygınız var mı?
T.A.: İnsanların gözüne sokma derdimiz yok. Parçaları 10 yıl sonra biri dinlediğinde hoşuna giderse gider. Dönem müziği değil yaptığımız. Biraz kendi havası ve zamansızlığı var. Bir gün birileri keşfeder, dinler ve mutlu olursa ne mutlu bize...
Parçaların çabuk tüketilmesi son dönemde çok eleştiri alan bir konu. Ama sizin parçalarınız ‘zamansız’lığın karşılığı. Siz buna katılıyor musunuz?
D.A.: Format dışı iş yapmakla alakalı olsa gerek. Ona yoruyorum ben. Zamanın izi çok yok şarkılarda, herkesin kalbinin izi var üstünde. Dolayısıyla o kolay geçmiyor. Böyle müzik yapan çok müzisyen var. Biraz onlara benzeyebildiysek ne mutlu bize. Bir MFÖ’yü örnek verebilirim mesela. Onlarda nasıl zaman yoksa biz de biraz onlar gibi olabildiysek bu bizi mutlu edecek bir şeydir.
Şu an konserlerde yoğun ilgi görüyorsunuz. Kasım konserleri dahil dolmuş durumda. Bu dinleyicilerin size özlemi mi?
D.A.: Buluşmaya geliyorlar sağolsunlar. Keşke konserden sonra başka bir salona geçip sohbet etsek. Kısa sürüyor ve bizim için sahnede olmak zor bir an. İyi gidecek mi, insanlar heyecanlanacak mı, hayal kırıklığına mı uğratacağız endişeleriyle gözün karşıyı görmüyor ve insanlara hakettiği bakışları, teşekkürü veremiyorsun. Bence sohbet için buluşma odası çok iyi fikir.