İran’da her kesimden insanların başlattığı protesto dalgası, bir haftanın ardından hafifledi. Ülkenin karmaşık siyasi yapısı içinde farklı gruplar, süreçten güçlenerek çıkmanın hesaplarını yapıyor. ‘Dış güçler’ ve ‘rejim değişikliği’ konulu yaklaşımlar boşa çıkarken, tek somut veri İran halkının ekonomik durumdan duyduğu rahatsızlık.
DIŞ HABERLER SERVİSİ / İSTANBUL
İran’ın Meşhed kentinde ekonomideki kötü gidişata tepki olarak başlayan, ardından günler içinde ülke geneline yayılan protestolarda bir hafta geride kaldı. Dün Şiraz, Kirmanşah ve Tebriz kentlerinde protesto gösterileri düzenlendi, kolluk güçleriyle eylemciler arasında çatışmalar yaşandı. Başkent Tahran’da ise gözaltına alınanların yakınları, Evin cezaevi önünde protesto yaptı. Eylemlerin yoğunluğunun genel olarak azaldığı görüldü. İranlı yetkililerden de eylemleri küçümseyen açıklamalar geldi. İçişleri Bakanlığı, ülke genelinde toplam 42 bin kişinin eylemlere katıldığını öne sürdü. Ordu ise polisin gösterileri yatıştırdığını, bu nedenle şu anda müdahale etmelerine gerek olmadığını belirtti. Öte yandan muhaliflerin sosyal medyada yayınladığı görüntülerde, İran yönetiminin, desteğinin zayıf olduğu bölgelerde, otobüslerle getirilen kitlelere hükümet yanlısı gösteriler yaptırıldığı ileri sürüldü. Şiraz ve İsfahan’da çekildiği belirtilen görüntülerde, otobüslerden inen insanların rejim yanlısı sloganlar attığı belirtildi.
Öte yandan İran’ın iç siyasi dinamiklerinin karmaşıklığı ve protestoların belirli gruplar tarafından örgütlenerek değil, kendiliğinden gerçekleşmesi, olayların anlaşılmasını da zorlaştırıyor. Örneğin eylemler, ilk olarak muhafazakarların kalesi Meşhed kentinde, reformist Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yi protesto için başladı. Ardından yine rejimin temel direklerinden Kum’a sıçradı. Ancak iki gün içinde ülke genelini kaplayan eylemler, Kürtlerin ve Azerilerin yaşadığı bölgelerde molla rejimine karşı seküler talepler öne çıktı. Yine Sünni nüfusun yoğun olduğu bölgelerde de eylemler yapıldı. Cumhurbaşkanı Ruhani’ye karşı başlayan eylemler, bizatihi rejimi hedef alır hale geldi. Ülkenin her bölgesindeki protestoların tek ortak noktası ise ekonomik taleplerdi.
Dolayısıyla bir haftalık sürece dair en somut veri, İran’daki kötü ekonomik durumun halkta büyük tepki yarattığı. Peki bu, İran’da rekabet halindeki farklı siyasi gruplar açısından ne anlam ifade ediyor? İşte bu noktada işler daha da karmaşık hale geliyor. Devrim Muhafızları, bir yandan eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ı Meşhed eylemlerini organize etmekle suçlarken, bir yandan da nükleer anlaşmayla başlayan süreçte ülkenin ekonomik yapısını Batı sistemine entegre etmeyi hedefleyen Ruhani yönetimini ‘ABD’den medet ummakla’ eleştirdi. Ruhani, eylemlerden önce İran’da faaliyet gösteren ve çoğunluğu Devrim Muhafızları’na yakın olan bankerlik şirketlerinin fonlarını kesmeyi de içeren bir ekonomik programı açıklamıştı. Ruhani yanlıları, eylemlerin başlamasından Devrim Muhafızları’nı sorumlu tutmuştu. Ayrıca İranlı gazeteciler ve uzmanlar, Ahmedinejad’ın böyle bir eylemi başlatacak güce sahip olmadığını ve Devrim Muhafızları’nın, ekonominin Batı sistemiyle bütünleşmesini istemediğini belirtiyor.
Öte yandan dış cephede de durum farklı değil. İran’a karşı ortak bir tavır izleyen ABD, Suudi Arabistan ve İsrail’den, eylemlerin ilk gününden bu yana protestoları heyecanla destekleyen tepkiler geldi, Batı medyasında rejim değişikliği konulu haber ve analizler yer aldı. Türkiye, Rusya ve Suriye gibi İran yönetiminden yana tavır alan ülkelerse eylemlerin ‘dış güçler’ tarafından kışkırtıldığını öne süren açıklamalar yaptı. Bu açıklamaların sonuncusu, dün Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov’dan geldi. Raybkov, Washington’a İran’ın içişlerine müdahaleyi sonlandırması çağrısında bulundu. İran’ın Birleşmiş Milletler Temsilciliği de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e gönderdiği mektupta ABD yönetimini ülkenin içişlerine müdahale ile suçladı.
‘İRAN’I ‘BİRAZ ANLAMA’ SÖZLÜĞÜ
* Devrim Muhafızları
1979 İslam Devrimi’nin ardından ordu bünyesinde kurulan Devrim Muhafızları, ordudan farklı olarak İslami rejimi korumayı amaçlıyor. Doğrudan dini lider Ayetullah Hamaney’e bağlı Devrim Muhafızları’nın ordudan iki kat daha fazla mensubu bulunduğu belirtiliyor.
* Besic
Son protesto dalgasında adı sıkça gündeme gelen Besic, İran’da rejimi korumakla yükümlü paramiliter güç. Sivil veya ünformalı olarak görev yapabilen Besiciler, gerek siyasi, gerek adli vakalara müdahale edebiliyor. Ülkedeki siyasi muhalfilerin ve rejimin dayattığı yaşam tarzını benimsemeyen kesimlerin büyük tepkisini çeken Besic’in insan hakları konusundaki sicili karanlık. Ülkede 10 milyondan fazla Besici bulunduğu tahmin ediliyor.
* Dini Lider
İran’da seçimler yapılsa da ülkenin egemenlik anlayışı millet değil, tanrı egemenliğine dayanıyor. Dini lider, teokratik monarşilerde olduğu gibi Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı ve meclis yasaları yapsa da son karar dini liderde. İran’ın ilk Dini Lideri, İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu Ayetullah Humeyni’ydi. İkinci Dini Lider ise şu anda görev yapan Ayetullah Hamaney.
* Anayasayı Koruma Konseyi
Altısı din adamı, altısı farklı alanlarda uzmanlaşmış hukukçulardan oluşan Konsey, dini denetimler de yapan bir anayasa mahkemesi konumunda. Konseyin din adamı üyelerini dini lider, hukukçu üyelerini meclis seçiyor. Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyenler, bu konseyin onayını almak zorunda.
* Cumhurbaşkanı
İran’da Dini Lider’den sonra en yetkili kişi. Adaylığı ve göreve başlaması, Dini Lider’in de onayına bağlı olan Cumhurbaşkanı, en fazla iki kez üst üste görev yapabiliyor. Halihzırda Cumhurbaşkanı, reformist siyasetçi Hasan Ruhani.
* Uzmanlar Konseyi
Anayasayı Koruma Konseyi’nden sonra yetki açısından ikinci sırada bulunan konsey, din adamlarından oluşuyor. Konsey, aynı zamanda Dini Lider’i de seçmekle görevli. 86 üyeli konseyin üyeleri ise Anayasayı Koruma Konseyi tarafından belirleniyor.