Kur’an-ı Kerim ve dini ritüellerin tasavvufi şekilde yorumlandığı Buyruklar’ın büyük çoğunluğu Şeyh Safiyüddin ile oğlu arasında geçer. ‘Yol’ içindeki kuralların yer aldığı Buyruklar’ın ilk metinlerinin günümüze ulaşamadığı bilinmelidir.
ŞENOL KALUÇ / YAZI DİZİSİ - 5
Buyruklar Aleviler arasında Fütüvvetname, Menakıpname, Menakıbu’l-Evliya, Menakıbu’l-Esrar ve Behcetü’l-Ahrar (Büyük Buyruk), Buyruk, İmam Cafer Buyruğu, Şeyh Safi Buyruğu olarak bilinen çoğunluğu Şeyh Safiyüddin ve oğlu Sadreddin arasında soru-cevap şeklinde geçen temel dini metinlerdir.
Lâ fetâ illâ Ali lâ seyfe illâ zülfikâr... (Ali gibi yigit, Zülfikar gibi kılıç yoktur)
Buyrukların Safeviler döneminde propaganda amacıyla yazıldığı kabul edilse de işlediği konular açısından çok daha önceden Aleviler arasında bize ulaşmayan ilk metinlerinin olduğu ihtimali göz ardı edilmemelidir. Buyruklarda yer alan bazı konu ve temaların Yunus Divanı, Kaygusuz Abdal’ın eserleri ve Fütüvvetnamelerle ortak olması böyle bir ihtimali güçlendirmektedir.
AYETLER DE BULUNUR
Buyruklar okunduğunda açıkça görülür ki Kur’an, sünnet ve dini ritüellerin tasavvufi yorumundan ibarettir. Yol içindeki kural ve uygulamalarla ilgili hükümler içerir; nasıl yapılacağı/yürütüleceği hakkında bilgi verir. İman ve ibadetle ilgili esaslar, Dört kapı ve makamları, üç sünnet yedi farz, 12 kavil, ikrar ve cem töreni, musahiplik, taliplik, mürebbilik, mürşitlik, sofilik, semah, kırklar, evliya erkânı vb. pek çok hususta bilgi verir. Bu konular yer yer ayetlere, hadislere, Hz. Ali’nin sözlerine, İmam Cafer’in nasihatlerine ve Şeyh Safiyüddin’in inanç ve uygulamalara dair sözleri ile açıklanır. Yine bazı buyruklarda çeşitli dönemlerde yaşamış Alevi şairlerine ait nefesler yer alır.
CEMLERİN AMAÇLARI FARKLI
“Cem” ayini/töreni Aleviliğin en önemli dini ritüelidir ve yol erenlerini bir araya getirir. Cem ve Cuma aynı kökten Arapça (ج،م،ع) ‘ce-me-a’fiilinden masdardır; “toplamak, topluluk, toplantı, cemiyet” anlamlarına gelir. Buyruklarda cem erkânı cem, ayn-ı cem, cem’iyyet, ayn-ı cem cemi’iyyeti ve meydan şeklinde geçer. ‘Ali Cemi’, ‘Görgü Cemi’, ‘içeri Kurbanı’ da denir. Geçmişte Cem törenleri perşembeyi cumaya bağlayan “Cuma akşamları” icra edilirdi. Cem törenleri içerik olarak birbirine benzemekle beraber yapılış amacı itibariyle farkı adlarla anılır. İkrar Cem’i, Birlik ya da Abdal Musa Cem’i, Görgü Cem’i, Musahiplik Cem’i, Muharrem Cem’i, Hızır Cem’i, Dârdan İndirme Cem’i, Koldan Kopma Cem’i, Düşkünlük Kaldırma Cem’i vb. isimler verilmiştir. Tam bir sayı veremesek de yöresel farklılıklarla birlikte belli başı Cem’leri ve yapılış amaçlarını şu şekilde açıklayabiliriz:
1. İrşat Cemi: Daha çok gençleri ve yola yeni talip olanlara yol hakkında bilgi verilmesini amaçlayan cemlerdir. Bu cemlere yola istekli olan hemen herkes katılabilmektedir.
2. Koldan Kopma Cemi: Suç işleyenlerin, düşkünlerin, toplumsal suçların yargılandığı Cemlere denir. Bu Cemlere bir çeşit halk mahkemesi de diyebiliriz. Toplum içinde yaşanan sosyal sorunların karara bağlandığı, suçluların suçlarının niteliğine göre yargılandıkları cemlerdir. Dedelerin verdiği cezalara itiraz ancak bir üst Ocağa itirazla mümkün olur. Bu uygulama çok nadir gerçekleşirdi ve üst ocağın vereceği karar kesin olurdu.
3. Musahiplik Cemi: Gerçek anlamda Alevi olunabilmesi için yerine getirilmesi gereken en önemli aşamadır. Yol, edep, erkân eğitimini tamamlamış, Pir eteği tutmuş, evlenmiş ve yolda kemale ermeye hazır iki çift “Musahip kardeş” olmak için karar vererek Pir huzuruna kurbanları ile birlikte varıp ikrar verirler.
4. Lokma ve Dârdan indirme Cemi: Lokma Cemi herhangi bir konuda adak adayanların isteği üzerine yapılırken, Dârdan indirme Cemleri ise Hakk’a yürüyen bir Talibin evlatları, yakın akrabası ya da musahibi tarafından cemaatten helallik alınması amacıyla yürütülen cemlerdir.
5. Görgü Cemi ya da Abdal Musa Kurban Cemi: Görgü Cemine girebilmek için evli, musahipli ve ikrar vermiş olmak şarttır. Kurban kesilip taliplere dağıtılır. Geçmişte kış aylarına doğru başlayan cemlerin başı sayılır. Dargınlar, küskünler barışır, haklı haksız birbirinden davacı olur ve talipler birbirlerine lokma yedirirler. Kış boyu sürecek muhabbet cemleri görgü ceminden sonra yapılırdı.
ON İKİ İMAM 5-MUHAMMED EL-BÂKIR (Ö. 114/733)
Baba tarafından Hz. Hüseyin’in, anne tarafından Hz. Hasan’ın torunudur. Bâkır lakabı, “bâkırü’l-ilm” tamlamasının kısaltılmış şekli olarak “ilmi yarıp derinliklerine ulaşan, geniş ilim sahibi” anlamına gelir. Zaman zaman Şâkir, Emîn, Hâdî ve Şebîh lakaplarıyla da anılmıştır. Sonuncu lakap onun Hz. Peygamber’e benzemesinden dolayı verilmiştir. Babasından sonra imâmete geçen Muhammed el-Bâkır, ilmî çalışmalarını sürdürmüş; Emevîler’e karşı da babasının uyguladığı sükûnet politikasını izledi. Bu sebeple kardeşi Zeyd b. Ali’nin düşüncelerini onaylamadığı ve zaman zaman onu uyardığı bilinmektedir. Zamanının pek çok ünlü âlimi ile münazaralara katılmış ve ilmi ile galip gelmiştir.
YARIN: ALEVİLİĞİN TEMEL DÜSTURU - ÜÇ SÜNNET - YEDİ FARZ