“Aramaya inanmak”tan “Sormaya inanmak”a.
2000’li yılların başlarında, Google bilgiye ulaşma yollarımızı kökten değiştirdi. Öyle ki “Google amcaya sormak”,”Google’a sordun mu?”,”Googlelamak” gibi bazı deyimler henüz literatürümüzün olmasa bile gündelik diyaloglarımızın parçası haline geldi.
Kendini bir veri şirketi olarak gören Google’ın 20 yıllık saltanatı bugünlerde sarsılıyor gibi. Eski CEO’su Eric Schmidt ‘in ifadesiyle “çalışanların rahatlığı” nedeniyle yapay zeka yarışında geri kalan şirket, atı alıp Üsküdar’ı geçen “genç” şirketlerin rüzgarına yetişmekte zorlanıyor.
OpenAI şirketi Temmuz ayında test kullanıcılarına, 31 Ekim itibariyle tüm ücretli üyeliklerine sunduğu Search özelliğini ilerleyen günlerde tüm kullanıcılarına sunacağını duyurdu. Tabii ki Search yani arama özelliği free yani ücretsiz kullanımlarda belirli gündelik limitlere dahil olacak. Tıpkı gelişmiş dil modellerini “tadımlık” olarak ücretsiz üyeliklere sundukları gibi.
ChatGPT sohbet kutusunun altında çıkan “dünya” simgesi ile verilen girdi üzerine arama yapan OpenAI tüm sonuçları interaktif haritalar, multi medya içerikleri, daha da önemlisi ham bir veriden ziyade doğal dil işleme ile sorunuza en doğru yanıtı verecek şekilde düzenleyip kullanıcılarına sunuyor.
Yapay zeka destekli bu yeni arama deneyimi aslında bir süredir hem Microsoft’un tarayıcılarında entegre bir şekilde gelen Copilot’da, hem de Google’ın 100 ülkede kullanıma açtığı arama sonuçlarındaki AI Insight’larda bir süredir deneniyordu. OpenAI bu defa zaten benim teknolojimi kullanıyorsunıuz, ben de bundan böyle oyunda olacağım, demiş oluyor bu hamlesi ile.
Ciddi bir farkı not etmek gerekiyor, diğer iki şirket Google ve Microsoft sponsorlu içeriklerle arama sonuçlarından para da kazanıyor fakat OpenAI’ın şimdiki modelinde tek gelir ücretli üyeliklerin aylık abonman bedelleri.
OpenAI pahalı bir işlem olan yapay zeka destekli aramayı bu fiyatlara ne kadar sürdürebilir, bilinmez. Fakat bu teknolojiler gelişmeler biz insanların bilişsel yeteneklerinde önemli değişikliklere, hatta sorunlara yol açacak.
Google ile birlikte okuma alışkanlıklarının azaldığı uzun süredir raporlanan bilişsel yan etkilerden biri idi. Bakalım yapay zeka destekli arama konforu beraberinde neler getirecek?
Diğer taraftan neredeyse bütün bir internet içeriğini Google’ın arama algoritmasına göre düzenleyip, interneti bir nevi SEO (Arama Motoru Optimizasyonu) çöplüğüne çevirenler de tüm içeriklerini gözden geçirmek zorundalar kalacaklar. Zira karşılarında bu defa doğal dili anlayabilen bir model olacak.
Bilginin hızla arttığı bir dünyada giderek kapalı bir internete, devlerin fanusuna hapsoluyor olmak ise bendenizin en büyük tereddüdü.
Yapay zeka, ya da daha dar bir anlamıyla dil modellerine soru sorabilmek, girdi verebilmek büyük maharet, çekenler bilir. Ama biz insanları diğer türlerden ayıran zeka ve bilinçe de sahip çıkıp, aramaya inanmaya devam etmek gerekiyor. Teknoloji şirketlerinin binbir ışıkla dekore ettiği mahzenlerden çıkabilirsek, parıl parıl parlayan gerçek güneşin fevkalade bir doğallıkla gözlerimizi almasına şahit olabiliriz.
Müsadenizle yine Nazım Hikmet ile bitirmek isterim:
(...)
Tohuma, toprağa, denize inan.
İnsana hepsinden önce.
Bulutu, makineyi, kitabı sev,
insanı hepsinden önce.
(...)