Olmaz olsun ‘derin devlet’
Reisicumhur var, Meclis var, Başbakan var, (vardı, şimdi yok) bakanlar var, genel müdürler, müdürler, askerler, siviller, yargıçlar, valiler, kaymakamlar, defterdarlar, muhtarlar, polisler, bekçiler...
İyi-kötü, eksik-fazla, tanımlanmış, işlerini doğru veya yanlış yapanlar, başarılılar, başarısızlar...
Bunların hepsinin toplamından bir örgütlenme çıkıyor ortaya.
Ahalinin uzantısı bir örgütlenme. Ahalideki faziletlerin hepsini ve kusurların, zaafların hepsini ihtiva eden bir örgütlenme.
Bir de saydıklarımın kâffesinin işini, işlevini, hakkını hukukunu tespit eden kanunlar, nizamnameler, mevzuat.
Dikkat ederseniz, ilmi bir tarif yapmaya uğraşmıyorum. Çıplak gözle görülebileni arka arkaya sıralıyorum. Eflatun’u bile işin içine sokmadan...
Ne bu? Tarif etmeye çalıştığım?
Devlet.
İyisine iyi dersin, kötüsüne kötü. Diyebildiğin kadar artık.
Aşikare diyemediğini içinden söylersin.
Söyleyemiyorsan, söylenirsin.
Uğraşabilirsen, iyi olması için uğraşırsın.
Hiç birine takatin yetmiyorsa kendin iyi olursun, gerisine karışmazsın.
***
Peki, ‘derin devlet’ ne?
Bu saydığım unsurların toplamından teşekkül eden, bu unsurların özelliklerini taşıyan ve yansıtan ama manası bunların tamamından fazla olan bir ruh veya bir ‘hüviyet’ mi?
Eğer öyleyse bu da anlaşılabilir.
Bir çeşit kolektif nefis. Ama esrarengiz değil. Bir ucundan çektiğin zaman öteki ucunu bulursun.
Ya şöyleyse?
Bütün bu görünen unsurlardan müstakil, herkesin menfaatini herkesten daha fazla bilen ve tayin eden, hikmetinden ve yapıp ettiklerinden sual olunamayan, mevzuata tabi olmayan, herhangi bir eyleminden dolayı muaheze edilemeyen, bunların hepsinin üstünde kutsal, dokunulmaz, la yüs’el bir varlık.
Böyle bir şeye aklımın yatmadığını söylemem gerekiyor.
‘Aklım yatmıyor’ meramımı ifade etmedi.
‘Bunun iyi bir şey olduğuna aklım yatmıyor’ diyeyim daha doğru anlaşılsın.
‘Derin devlet’ lafı 1990’larda şüyu buldu.
Bildiğimiz ‘devlet’in daha derinindeki bir yapılanmayı ifade ediyordu.
İnsanların hoşuna gitti.
Muhabbete bir ‘derin’lik katıyordu. Terkibi kullananın kendisi de sanki bir derinlik kazanıyordu.
Ne yapıyordu ‘derin devlet’ sözüyle kastedilen varlık?
Yaptığı en bariz şeyler, adam öldürmek, işkence yapmak.
Faili malum ve faili meçhul cinayetler.
Jitem, mitem. PKK’dan terörist devşirip köy basmak.
Susurluk.
Azerbaycan’da darbe tezgâhlayıp yüzüne gözüne bulaştırmak.
***
Demirel, çok sonraları, “Derin devlet askerdir” diye bir laf etmiş. Kenan Evren de Demirel’i teyit etmiş:
“Sayın Demirel doğru söylüyor. Derin devlet biziz, devlet zaafa uğradığında el koyarız.”
Bizim oralarda marifet olmayan bir şeyi marifetmiş gibi ‘ben yaptım’ diye anlattığın zaman “Sen mi yaptın? Na beş para!” derler.
Ne oldu el koydunuz da?
Ne faydanız oldu memlekete?
E, efendim anarşiyi durdurduk.
Anarşiyi durdurabilmek için önce bir anarşi üretmediğiniz ne malum?
Aynı silahla, solcu da vuruldu, sağcı da.
Öyleyse, sağcıyı da solcuyu da öldüren silahlar, ‘derin devlet’in silahı.
Demek 60 ihtilalini de siz yaptınız, 12 Mart’ı da.
Zorlu’yu, Polatkan’ı, Menderes’i, Deniz Gezmiş’i siz astınız.
Ya da Ergenekon’du derin devlet.
Sivas’ta katliam yap, iki gün sonra Başbağlar’da köylüleri öldür, sonra ortadan kaybol, millet birbirine sövsün.
Danıştay’da hakim öldür, faturasını siyasete ödet.
Sonra, Fetöcüler geçti ‘derin devlet’in yerine.
‘Allah rızası’ karanlık, pis işlerin kılıfı olarak sahneye çıktı.
Yargı kumpasları, ticari kumpaslar, siyasi kumpaslar.
En büyük kumpası da dine kurdular.
Her haltı işliyorsun, altına dinin imzasını atıyorsun. Haşa ve kella, Allahu Te’ala’nın imzasını!
(Bu kapıyı Fetö açtı ama, Fetö’nün tasfiyesinden sonra kapatılmadı. Kullanılıyor. Kapı maalesef bugün de eskisi kadar işlek.)
Pis bir şey ‘Derin devlet.’
Tarihi tecrübe gösteriyor ki, olmaması, olmasından iyidir.
Şu kadarı anlamlı olabilirdi.
Derin devlet değil de, devletin ve milletin imkanlarının, kapasitesinin toplam hasılasından ortaya çıkan bir ‘devlet aklı.’
(Bir ara Mahir Kaynak böyle tarifler yapmıştı.)
Gayrısafi milli hasıla gibi bir gayrı safi milli akıl.
Olan bitenleri vaktinde sezip ekonominin duvara toslamasına, dış politikanın patlamasına mani olabilecek bir külli akl-ı selim.
Maalesef, o akıl da ortalarda görünmüyor.
Hasılı derin devlet, varsa da iyi bir şey değil.