Ne oldu da geldi Ramazan?
'Nizam’ kelimesini biz ‘düzen’ kelimesinin karşısına koyardık.
Beşeri düzenler, düzen, bizimkisi nizam.
Çünkü bizimkisi İlahi kaynaklı, Allahu Teala’nın vaz’ettiği bir şey.
Ah! Kulların eline geçince, hele uyanıkların, üçkağıtçıların... Bizim ‘nizam’ diyerek müstesna bir yere koyduğumuz şey bile nasıl eciş bücüş, bozuk bir hale sokulabiliyor!
“Nizam köpürüyor med vakti deniz
Nizam köpürüyor ta çenemde su” derken muhakkak bizim düşündüğümüzden çok fazla bir şeyi murad ediyordu Necip Fazıl.
Zaman gerekiyordu demek ki, atomdan bile küçük şeylerde ve sayısını bilemediğimiz kadar çok, havsalamızın alamayacağı kadar büyük galaksilerde ve bütün kainatta, insanda ve bütün mahlukatta, bizim ancak küçük küçük cüzlerini anlayabileceğimiz hudutsuz bir bilgiyle yönetilen, hücrelerimize ve hislerimize kadar bizi de, en ücra köşelerine kadar alemi de ihata eden, asla kesintiye uğramayan, bozulmayan, aksamayan muhteşem bir nizamın mevcut olduğunu.
Bugün Ramazan geldi. Mübarek Ramazan-ı Şerif.
Ne oldu da geldi?
Alemdeki nizamın küçük bir ayrıntısı Ramazan.
Dünya kendisine takdir edilen bir yolda devri daim ediyor. Takdir edilen, yani bir ‘kader’ olarak tayin edilen yolun güneşin etrafında olduğunu insanlar yakın zamanlarda anladılar.
Kainattaki her şey birbiriyle irtibatlı. Bütün dönüşler, bütün devri daimler.
Astroloji, bu muazzam devinim ve tahavvüllerden insanları ilgilendiren çıkarsamalar yapıyor. Tamamen yabana atılacak bir ilim değil. Semadaki muhteşem nizam yerdeki insanı müneccimlerin zannettiği kadar olmasa bile etkileyebilir.
Ramazan da etkileyebilir.
Güneş ve Arz biri diğerini takip edip dönerken Ay da dünyanın etrafındaki menzillerde dönüyor.
Ve bu yolculuğun bir merhalesinde Ramazan hilali doğuyor.
Ramazan hilali doğunca anlıyoruz Ramazan-ı Şerif’in geldiğini.
Anlıyorsak anlıyoruz. Ne yapalım yani?
Eski filozoflar ‘zaman’ın hareketten husule geldiğini düşünmüşler.
Yeni filozoflar da kurcaladı... En iyileri Einstein. Belki de tarih boyunca zamanı anlamaya en çok yaklaşan bilim adamı.
İnsanlığın zihnini açtılar mutlaka.
Zamanın izafiliği, zamanın bükülebilirliği, zamanda yolculuk, böyle heyecan verici kuramlar geliştirdiler.
Ama eskilerin kurduğu hareket ve zaman ilişkisine dair görüşün değişmesini gerektirecek bir fikir çıkmadı ortaya.
Eğer doğruysa bu, demek Allahu Teala zamanı kainattaki hareketten yaratıyor.
O hareketin bir aşamasında alem... İsterseniz evren deyin. Bir ‘durum’a geliyor. Bir hal, bir şekil alıyor.
Ve, dünyadan bakıldığında, Ramazan hilali görünüyor.
Bir ‘zaman’ teşekkül ediyor. Özelliği olan, ayrıcalığı olan bir zaman...
Astrologların dediklerine uymasak da, onların olaylara bakış şeklinden yararlanalım.
Yeryüzünde yaşayan insanları ilgilendiren bir şey oluyor, Ramazan gelince.
İnsanların fiillerine, alelade zamanlarda olduğundan daha ziyade değer katan... Kötülüğe daha kötü, iyiliğe daha iyi... değer katan bir şey.
Sanki bir Pazar kuruluyor, manevi bir Pazar, insanlar iyilik veya kötülük, ne almak istiyorlarsa alsın diye.
İyilik, daima iyidir. Kötülük daima kötü. Bütün zamanlarda.
Ama bugün iyiliğin de kötülüğün de, -aritmetikten ödünç alarak söyleyelim- çarpanları daha büyük.
Artık, isteyen istediğini alsın.
Biliyorum, biraz değişik oldu bugün yazdıklarım. Ben dahil hepimizin alışageldiği Ramazan yazılarından farklı.
Ne fetvaya teşebbüs ettim, zaten haddim de değil, ne ilmihal bilgilerini tekrar etmeye.
Uydurma, yalan yanlış anlayışlar, Ramazan’ın güzelliğiyle, zarafetiyle mütenasip olmayan hezeyanlar hariç, Ramazanla ilgili bütün literatüre ben de tabiyim. Onları elbette mahfuz tutuyorum.
Bugün, bir de bu açıdan bakmak istedim.
Şu arefe gününde, etraf sessiz, yanımda yöremde kimsecikler yokken, yazılı düşünmeyi denedim.
Ben kendimi biliyorum, mutlaka eksik olmuştur.
Bilenler, tamamlasın.
Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun.