Ne kadar öğretmen o kadar reform
Eğitim gibi, herkesin bir fikre sahip olduğu ve herkesin ‘bozuk’ dediği bir alanda iş üretmek, ürettiğin işi insanlara beğendirmek çok zor.
Bir de, 17 senedir iktidardasın. Kimi suçlayacaksın? Kim yapmamış? Kim ihmal etmiş? Nerde lan o!
Ne diyeceksin?
Geçen sene bakan Ziya Selçuk Ankara temsilcileriyle yaptığı sohbette ümit verici işaretler vermişti.
(Bu arada, Milli Savunma Bakanı Akar Ankara Temsilcilerini iftara çağırmış. Beni çağıran olmadı. Görevini eksik yapmış desem uygun düşer mi? Yoksa görevi gereği mi Karar’ın Ankara temsilcisini çağırmıyor? Bilenler bilir, böyle şeyler benim umurumda olmaz. Not edeyim dedim.)
Hareket halinde olan bir ‘gelecek’ten bahsediyordu. Çocuklarımızı o geleceğe uygun yetiştirmekten.
Bakış açısı doğruydu. İnşallah devamı da doğru gelir diye temenni etmiştim.
Çünkü, zaman oluyor, bir şey yapıyorsun, ‘reform yaptım’ ‘devrim yapıyorum’ diyorsun, arkasından bir şey çıkmıyor.
Alây-ı vâlâ ile giriştiğimiz FATİH projesinden şimdi bahseden var mı?
Ne oldu, tablet öteye tablet beriye?
Benim torunlarım ellerine akıllı telefon geçti mi anasını ağlatıyorlar. Girdisini çıktısını benden iyi biliyorlar. Daha okula mokula gitmeden.
Mutlaka istifade edenler olmuştur tabletlerden.
İstifade edenlerin bazısı öğrenim çağındadır.
Geri kalanı yetişkindir.
Neyse, bu -hemen hemen- bir yıl içinde gözle görülür, anlamlı bir reform gerçekleşmedi eğitimde.
Dersler azaltılacak. Tatil çoğaltılacak, tatillerin günlerinde birtakım kaydırmalar olacak...
Böyle şeyler çalındı kulağımıza.
Bakan Selçuk sabırlı olmamız gerektiğini söylemişti. Belki biz aceleciyiz. Hadi olsun, hadi çabuk, hadi söyle!
Sonra Bakan Bey Nisan ve Kasım aylarına birer hafta ara tatil konulduğunu, bu sürelerin yaz tatilinden kesileceğini açıkladı.
Bizim manşeti gördüğümde, ‘biraz fazla olmuş ama, vardır bunda da bir hayır’ dedim.
Derken, Bakan Ziya Selçuk, eğitim sisteminde yapılacak değişikliklere dair en ayrıntılı açıklamasını yaptı.
Şu cümleler, bakanın ‘ehliyet’ini yansıtıyor.
“Vücudumuzda nano-robotların dolaştığı bir çağa gidiyoruz. Çocukların matematik uygulamalarıyla ilişkilendirmesi çok önemli. Biz bu çocukları 2035’lere 2040’lara hazırlıyoruz, başka bir bakış açısı gerekli. Küçük küçük çukur kazan bir çocuğun asla bir kuyusu olmaz. Her şeyden yüzeysel alınan içeriğin derinleşmeye değil, sadece sınav için belleğinde taşıdığı bir durum söz konusu. 9’larda 15-16 dersten söz ederken şu anki tasarımda 8 dersten söz ediyoruz. Niye azaltıyoruz? Bir çocuğun 15-16 dersi anlaması ve içselleştirmesi mümkün olmuyor.”
‘Eleştirel düşünce’yi muktedirler pek sevmez.
Eleştirel düşüncen olacaksa olsun ama, sen onunla başkasını eleştir. Beni eleştirme.
Eğitim reformuyla ilgili cümlelerin arasında ‘eleştirel düşünce’ tamlamasını görmeye çalıştım.
Göremedim
Eğitimde reform haberiyle ilgili bazı metinlerde cümle içinde geçiyordu. Ama tırnak içinde Selçuk’a ait bir alıntıya rastlamadım.
Olsa iyi olurdu.
Yeni sistemle ilgili olarak Bakan Bey’in Taha Akyol’a yaptığı açıklamaların içinde ‘Bilgi Kuramı’ndan söz ediliyor. Belki bilgi kuramı ‘eleştirel düşünce’yi mündemiçtir.
Bakanın cümlesi:
“Bilgi Kuramı; nasıl düşündüğümüzden ziyade nasıl bildiğimizi, ulaştığımız bilgilerin doğruluğunu sorgulamamızı ve ileri sürdüğümüz fikirlerin de kanıtını göstermemizi sağlayacak yöntemleri bize öğretir.”
‘Ne biliyoruz’dan ziyade ‘nasıl biliyoruz’ sorusunun cevabını aramak.
Çok iyi. Belki bazı öğretmenler mevzuattan erken davranıp uyguluyorlardır.
Okulda bilgiler parça parça öğretiliyor. 12. Sınıfta bilgiler arası sistem bütünlüğü öğrenilecek. Bu da iyi.
Hangi başlığı okusanız, gözünüzün önüne öğretmenler geliyor.
Kim yapacak? Kim okutacak? Hangi donanımla öğretecek. Var mı öğretmenimiz?
Çocuklarımın okullarına veli olarak gittikçe görüyorum.
Çok iyi olanları da var, zayıf bulduklarım da.
Kendi öğretmenlerimi hatırlıyorum. Üsküdar Hattat İsmail Hakkı’dan Naciye Metin Hanım’ı, Diyarbakır Mehmetçik’ten Nazlı Akbalık Hanım’ı.
Anne kadar müşfik, anne kadar fedakârdılar. İkisi de göçtü, gitti. Allah rahmet eylesin.
Gök kubbenin altı boş değildir. Yine vardır iyi öğretmenler.
Eski kuşak bu eğitimi öğretmen okullarından alıyordu.
Türkiye’de öğretmen okullarının kapatılmasıyla bilhassa ilköğretim açısından önemli bir imkanın heba edildiğini, bir kapasitenin kaybedildiğini düşünüyorum.
Öğretmen olmazsa reform da olmaz.
Zannediyorum, Bakan Selçuk’un aşması gereken en önemli sorun bu.