‘Ezizallah’ rekabeti
Fıkra diye anlatırlar, duymuşsunuzdur. Köyde cami varmış ama adam imama mı kızmış cemaate mi bir cami de kendisi yaptırmış.
Ezan okunuyor.
Bizimki soruyor.
“Uşağum bak bakayim pizum çamenun ezani midur?”
“Yukari çamenun ezanidur.”
Bir kaş çatış, belli belirsiz bir homurdanma. Başka tepki yok.
Birazdan bir ezan daha başlıyor.
“Uşağum bak bakayim pizum çamenun ezani midur?”
Çocuk bakıyor.
“Pizum çamenun ezanidur.”
Bizimkinin yüzü düzeliyor.
“Ezizallah.”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi CHP’ye geçtikten sonra kamu hizmetlerinde bu fıkrayı çağrıştıran garipliklere daha sık rastlıyoruz.
Bir tarafta vali veya bakanlar var, öte tarafta belediye reisi.
Biz vali üzerinden çalışalım, belediye reisini muhatap almayalım.
Ulaştırma hizmetlerinde de belediyeyle ulaştırma bakanlığını ayrı tutalım.
Ulaştırma bakanlığının yaptığı metronun girişine “M” harfi yerine “U” harfi yazalım.
Böylece metroyu bizim yaptığımız belli olsun.
İstanbul’da yolları kar mı kapattı?
İki taraf birbirinin kabahatini kollasın.
Ekrem İmamoğlu mu yanlış yaptı?
Hücuuum.
Karayolları mı yanlış yaptı?
Hücuuum.
Kimdedir kabahat?
Mutlaka belediye reisindedir. Valimiz üzerine düşeni yapmıştır.
İçişleri ve ulaştırma bakanlarımız anında İstanbul’un sorunlarını çözmek için İstanbul’a koştular.
Bu görüntü fena değil. Bakanlar yerinde müdahaleye gelmişler.
Fakat niye yeni yapılmış dünya birincisi İstanbul Havalimanı’na değil de köhne Atatürk Havalimanı’na indiler?
Nostalji olsun diye mi?
Hayır. Muhtemelen böyle havalarda Atatürk Havalimanı daha güvenli, daha korunaklı olduğu için.
Ayrıca İstanbul Havalimanı ana-baba günü. Binlerce yolcu günlerdir mahsur. Karton dağıttık da biraz uyudular.
Büyük bir devlet hizmeti!
9 saat uçakların içinde kalmış yolcular. Havalimanında iş bilen bir müdür çıkıp da yolu açamamış.
İyi de Esenyurt istikametinde de yol kilitlendi. Arabasıyla aç susuz iki gün değilse bile 24 saat yolda kalanlar oldu.
Bu kabahati kime yazalım?
Belediyeye yazalım.
Yazalım.
Bu husumetin İstanbul sakinlerine ne faydası var?
Hiç.
Ama Ekrem İmamoğlu İstanbul karla boğuşurken İngiliz Büyükelçisinin yemeğine gitti.
Bununla ilgili bir tartışmaya rastladım.
Birisi bir Twitt atmış. Resim paylaşmış İmamoğlu balıkçıda.
Olabilir. Çık sıkıntılı zamanlarda araya bir yemek sıkıştırabilir insan.
Ama acaba doğru mu? Arkada kısa kollu bir adam var. Yazlık bir resme benziyor.
Uydurma bir fotoğrafı servis edip ‘İmamoğlu lokantada keyif yapıyor’ diye paylaşmak büyük ahlaksızlık.
Sık sık yapılıyor bu ahlaksızlıklar.
Üstelik yapanın sevap hanesine yazılıyor.
Ertesi gün anlaşıldı. Fotoğraf doğruymuş.
Afet zamanında yemek yemek sakıncalı olmayabilir.
Fakat belli ki vatandaş yadırgıyor.
Öyleyse İmamoğlu’nun kritik durumlarda açık yakalanma adetini bırakması kendisi için faydalı olur.
Benim gördüğüm merkezi idarenin de yerel idarenin de noksanları oldu.
Devlet büyüklerinin teşvik ettiği “Ezizallah” rekabeti İstanbul’un sakinlerine bir fayda getirmedi.
Bakanlıklar, valiler, kaymakamlar, AK Partili ve CHP’li belediyeler koordine olamasalar bile lüzumu halinde yardımlaşsaydılar afet günlerini daha kolay atlatırdık.