Daha az ‘beka’ daha çok vaat
Bugünlerde ‘beka meselesi’ o kadar revaçta değil. AK Parti tezini hafifçe geri çekti. Beka meselesi, daha çok satır aralarında okunabiliyor.
Biraz da İçişleri Bakanı Soylu’nun söylemlerinde...
AK Parti biraz geri çekti ama ‘mitil’i İstanbul’a atan MHP lideri Bahçeli’nin hala birinci meselesi ‘beka.’
Bahçeli deyince biraz duralım.
İstanbul’daki ‘ince hesaplar’ı sayarken MHP oylarını ihmal ettik.
AK Parti çevrelerinde MHP seçmeninin 31 Mart’ta Binali Yıldırım’a var gücüyle destek verip vermediği konusunda şüphe vardı.
Şimdi durum değişir mi?
MHP seçmeni 31 Mart’ta sağlam bir destek vermediyse, Bahçeli mitili İstanbul’a atınca verecek mi?
Belli ki Devlet Bey kendi partililerine ‘beka meselesi’yle hitap etmek istiyor.
Beka mesajlarını MHP seçmeni bu kez alacak mı?
Başka faktörlerin yanı sıra bu sorunun cevabının da 23 Haziran’ı etkileyeceğini dikkate almakta fayda var.
Kaldı mı başka ‘ince hesap?’
Kaldı.
Anketlerin çoğunda Ekrem İmamoğlu önde.
Aradaki fark yüzde 3’le yüzde 7 arasında değişiyor.
Binali Yıldırım’ın önde göründüğü anketlerde ise fark düşük.
Biliyoruz, anket seçim değil.
İki aday arasındaki oy farkı küçük bir rüzgarla bile değişebilecek kadar küçük.
AK Parti 31 Mart öncesindeki kampanya ile ilgili eleştirilerin dillendirilmesinden hoşlanmıyor.
Ama galiba eleştirileri dikkate alıyor.
‘Beka’ meselesinin önceliğini kaybetmesi bunun bir emaresi.
Bir ara ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan sahaya inmeyecek, miting yapmayacak’ söylentileri çıktı.
Cumhurbaşkanı’nın sahada olması menfi tesir mi yapıyor?
Bu istikamette bir beyan olmadı.
Konu AK Parti çevrelerinde daha çok şöyle ifade edildi.
‘Eğer sayın Cumhurbaşkanı ağırlığını koyarsa, İmamoğlu’nun rakibi Cumhurbaşkanıymış gibi olur.’
‘Bu, karşı tarafın motivasyonunu arttırabilir.’
‘Ayrıca, İmamoğlu seçimi kazanırsa, bu, sanki İmamoğlu Binali Yıldırım’a değil, Cumhurbaşkanı’na galip gelmiş gibi olur. CHP, bunu böyle lanse eder.’
Cumhurbaşkanı Erdoğan sahaya inmeyeceğine dair spekülasyonları tekzip etti.
Ancak, şu ana kadarki frekansı geçen seçim öncesindeki yoğunlukta değil.
Bir şey daha.
31 Mart öncesinde Binali Bey ‘gönülsüz’ görünüyordu.
Şimdi daha aktif.
Afişlerdeki, reklam panolarındaki resimleri tek başına.
Üstelik, milli meselelerle değil, 300 mahalleye kreş, 500 bin İstanbullu’ya iş, ilk bir saat park bedava, biz yaptık, yine biz yaparız gibi, İstanbul’un günlük hayatına etki edecek vaatlerle billboardlara çıkıyor.
Kalabalıkları meydanlara toplamak yerine sivil toplum temsilcileriyle, taşra dernekleriyle kapalı toplantılarda buluşuyor.
AK Parti teşkilatları, telefonuna ulaştığı herkesi arıyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Binali Bey’in selamıyla oy talep ediyor.
Bunlar, kampanyadaki üslup değişikliğinin göstergeleri.
(Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ekonomik durumumuzla ilgili açıklamalarını seyreltmesi tesadüfi midir yoksa kampanyadaki üslup değişikliğinin bir tezahürü müdür bilmiyorum.)
YSK’nın seçimi iptal ettiği gün Ekrem İmamoğlu bir moral üstünlük elde etmişti.
Rüzgar İmamoğlu’ndan yana esmişti.
Ordu Havalimanı’nın VIP’sindeki basitlik tartışmasını İmamoğlu iyi yönetemedi.
AK Parti de etkili bir şekilde kullandı.
İmamoğlu’nun Binali Bey’in İsmail Küçükkaya’dan soruları istediğine dair ifadelerinin yalanlanması da öyle.
Evet, basında, sosyal medyada çok yankılandı, enine boyuna tartışıldı.
Biz de Amerikalılar gibi ilgilenebiliyormuşuz meğer böyle ‘milli olmayan’ mevzularla.
İnsanların oy tercihlerini etkiler mi böyle mevzular?
Az veya çok, etkiler.
Ben bu yazıyı yazarken, Yıldırım ve İmamoğlu henüz ekranda kozlarını paylaşmamıştı.
Ne olacaksa o ekranda, tahmin ediyorum burada sıraladıklarımdan daha etkili olacak.
Olacak değil, ne olduysa oldu dün gece.
Ben bilmiyorum. Çünkü şu anda dündeyim.