Anneler, babalar, oğullar, kızlar

Çocuklar belki bilmez. Biz, anneler, babalar, pek belli etmeden, uluorta dillendirmeden, hatta birbirimize bile itiraf etmeden, sofrada olmayan oğullarımızı ve kızlarımızı ararız.

İçimizde bir eksiklik, bir yoksunluk hissi olur onlar bizden uzaktayken.

İster gezmeye gitmiş olsunlar, ister okumaya... İsterse de hane yuva kurup evimizden uzaklaşmış olsunlar... Annelik ve babalık, kah hüzünle, kah sevinçle, hayata değer katan, hayatı derinleştiren hisler bahşeder insana.

Ya gözaltındaysa oğlunuz?

Ya işkencedeyse?

Ya öldürüldüyse gözaltındayken?

Olmadı mı böyle hadiseler?

Devletin surat asıp geçtiği kim bilir kaç vaka var sadece annelerin, babaların içinde acı olarak varlığını sürdüren.

Bunlar işin devletle ilgili tarafı.

Ya madalyonun öteki tarafı?

Ya teröristlerin eline düştüyse oğlumuz, kızımız?

Veya şimdi, Diyarbakır’da HDP il başkanlığının önünde toplanıp çocuklarını isteyen annelerin-babaların çocukları gibi teröristler tarafından dağa kaçırıldıysalar?

Her ne şekilde olduysa...

Bu, tahammülü zor bir hasrettir.

Hiçbir yerde yakanızı bırakmayan, sürekli içinizi ezen, yakan bir sızı olur, yıkar, çökertir sizi.

Ana-baba, evde birbirinizin yüzüne bakamazsınız.

Oğlunuzun mintanını, ceketini görünce bir hıçkırık düğümlenir boğazınıza.

Bunun idrakinde olan hiçbir vicdan, birkaç aciz kelimeyle tasvir etmeye çalıştığım bu sızıya, bu acıya lakayt kalamaz.

‘Diyarbakır’daki anneleri destekliyor musunuz?’ sorusu bile yaralar böyle bir vicdanı.

Evet, biz, anneler, babalar, oğullar ve kızlar, hepimiz, sorgusuz, sualsiz, ‘ama’sız, ‘fakat’sız, birbirimizi destekliyoruz.

HDP’nin önünde veya başka bir yerde “Oğlumu istiyorum” “O gelsin, benim bayramım olur” “Çok özledim” “O gidince dünyam yıkıldı” “Benim yanımdaydı, teröristler otobüsü durdurdular, alıp götürdüler” diyen annelerin ‘dava’sı saygıdeğerdir.

Tabii ki, Cumartesi annelerinin davası da saygıdeğerdir.

Cumartesi annelerini Diyarbakır annelerinin karşısına koymak en azından kabalıktır.

Ahmet Kaya’nın “Beni bul, beni bul anne” diye,

“Seni özledim anne

Gözlerinden akan bendim

Düştüm göğsüne

Söyle canın yandı mı anne...”

Diye seslendiği şarkının sözleri kadar gerçektir Cumartesi anneleri.

Fakat anne sesine politik çıkarlar, hesap kitaplar karıştığı zaman o gerçeğin kıvamı bozulur.

Hani gıdalara konulan katkı maddeleri gibi.

Hani her şeyin ‘hakiki’sini ararız ya...

(Maalesef nadiren bulabiliriz.)

Ne kadar saf, ne kadar katışıksız, ne kadar sivil, ne kadar anne, o kadar iyi.

Annelerin sesini işitmek, çok katı siyasi ve askeri ‘realite’lerin geri planında, kulak verilmeye layık, bir gerçek olarak görülmeye layık anne sıcaklığının, anne acısının varlığını hatırlatmak değerlidir.

Terörün vahşetine, şiddetine bir de anne sesiyle, içinde zerre kadar ‘menfaat’ olmayan, ‘hesap’ olmayan ana-oğul, ana-kız sevgisiyle mukabele etmek değerlidir.

Ben de görüyorum, işitiyorum, içine siyaset zerk edilmiş münakaşaları, kelime oyunlarını, mugalataları...

Herkes nasıl da durduğu taraftan bakıyor!

Fazla kulak asmıyorum.

Her durumda annelerin tarafını tutuyorum.

Er veya geç, annelerin yüreğinden kopan sesin işitilmesini, sonunda merhametin galip gelmesini istiyorum.

YORUMLAR (21)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
21 Yorum