Son söz Yüksek Seçmen Kurulu’nun...
Bayramın birinci günü insanın içinden Yüksek Seçim Kurulu kararını yazmak gelmiyor. Muhtemelen aynı sebeplerle haklı olarak böyle bir yazının okuyanı da az olacaktır.
Ama herhalde bu bayram, kurul üyelerinin kulakları fazlasıyla çınlamıştır.
Çünkü, her bayram ziyaretinde söz dönüp dolaşıp onlara geliyor.
Verdikleri karar yüzünden köyüne her senekinden geç gidecekler, tatil planlarını değiştirenler, “kaç yaşındayım hiç böyle şey görmedim” diyenler, sandıktan çıkana saygı için 12 Eylül’den, 94 yerel seçimlerinden örnekler verenler...
Yani bayram da olsa 31 Mart günü İstanbul’da sandığa gitmiş 8.5 milyon seçmenin gündeminde Yüksek Seçim Kurulu’nu yedi üyesi var. Onların kararı yüzünden en az 8.5 milyon insan bir kere daha sandık başına gidecek.
O yüzden haklı olarak herkes bu kararın gerekçelerini merak ediyor, tartışıyor.
Ama seçimin neden iptal edildiği hakkında Yüksek Seçim Kurulu’nun açıkladığı eldeki tek gerekçe de sadece 10 gün yaşadı, bayramı bile göremedi.
YSK, 6 mayıs günü seçim iptali kararını açıklarken gerekçe olarak, 31 Mart gecesinden itibaren ortaya atılmış “organize usulsüzlük”, “hırsızlık”, “birileri bir şeyler yaptı” iddialarını değil sadece “Bir kısım sandık kurullarının ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olması”nı göstermişti.
Kararda bu yüzden “Kanuna aykırı sandık kurulu görevlendirmelerini yapan ilçe seçim kurulu başkan ve üyeleri ile seçim müdürleri ve diğer sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulduğu” da açıklanmıştı.
16 gün sonra 23 Mayıs 2019 günü YSK, 250 sayfalık gerekçeli kararını da açıkladı.
Bu 250 sayfanın aslında sadece 12 sayfası seçimin iptaline karar veren yedi üyenin gerekçeli kararıydı.
Gerekçeli kararın 188 sayfası ise, YSK’nın, incelemeleri için AK Parti’nin seçim iptali başvurusundaki usulsüzlük iddialarını gönderdiği, İstanbul’daki 39 ilçe seçim kurulundan gelen cevabi yazılardan oluşmaktaydı.
O ilçe seçim kurullarından biri de Şişli İlçe Seçim Kurulu’ydu.
Nüfus yoğunluğu nedeniyle iki seçim kurulundan oluşan Şişli’den YSK’ya gönderilen açıklamada, usulsüzlük iddiaları madde madde cevaplandırılmıştı.
AK Parti, Şişli’de 132 kısıtlı seçmenin oy kullandığını iddia etmişti. Ama ilçede hakkında kısıtlılık kararı olup oy kullanmış seçmen sayısı 5’di. Bunlardan birinin kısıtlılık kararı da seçimden sonraki gün kesinleşmişti.
Yine AK Parti, ilçede 35 ölü seçmenin oy kullandığını iddia etmişti. Bu sayı incelemeler sonunda 0 çıkmıştı.
AK Parti’nin itiraz dilekçesine göre Şişli’de 304 hükümlü ve tutuklu oy kullanmıştı. Bu sayı da sadece 3 çıktı. Bu üç hükümlüden biri o gün hapse girmiş, diğeri seçim öncesinde tahliye olmuştu.
Oy kullandığı iddia edilen 249 zihinsel engelliden ise oy kullanan sayısı sadece 4’tü.
Şişli İlçe Seçim Kurulu, seçimin iptaline gerekçe gösterilecek sandıklarda görev yapmış memur olmayan başkan ve üyeler hakkındaki iddialarla ilgili de YSK’ya bilgi vermişti.
Şişli’deki 607 sandıktan 64’ünde memur olmayan başkan veya üyeler görevlendirilmişti.
Şişli İlçe Seçim Kurulu, Şişli Kaymakamlığı’ndan gelen ilçede görevli memur listelerinden sandık kurullarını oluştururken olan biteni ayrıntılı olarak YSK’ya anlattı.
Listelerden “sandık kurulu başkanı ve memur üyenin diğer oy türlerinde de oy kullanmasını sağlamak için öncelikle Şişli İlçesinde oturanlar tercih edilmiş” ti. “Bunların içinden öncelikle gönüllü varsa seçilmeye çalışılmış” tı.
“Şişli’de yedekleriyle beraber 607 sandık için toplam 2.428 kişinin kurayla isimleri belirlenmiş”, “bunların içinden 61 kişi mazeret bildirmiş” ti. Seçim günü de sandıklarda görev verilen başkanlardan biri sandığa gelmemiş, diğeri cenaze haberi gelince sandıktan ayrılmak zorunda kalmış, iki kişi de acil durum ve sağlık sorunu yüzünden son onda mazeret bildirince yerlerine başka görevliler bulunmaya çalışılmıştı.
“Mazeret bildirenlerden, yerlerine aynı statüde bir eleman bulmaları istenmiş, bir kısmı bulmuş bir kısmı ise eleman bulamamış”, “bu durumda eksik kalan 64 sandık başkanlığı ve üyeliği de 298 sayılı Kanunun 23/son maddesindeki yetki kullanılarak” tamamlanmıştı.
Diğer 38 ilçe seçim kurulundan da benzer açıklamalar ve gerekçeler YSK’ya gönderildi.
YSK’nın yedi üyesi, gerekçeli kararlarında Şişli ve diğer 38 ilçe seçim kurulundan gelen bu açıklamalar için şöyle dedi:
“754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının yukarıda yer verilen yasal zorunluluğa uyulmaksızın kamu görevlisi olmayan kişiler arasından belirlendiği görülmektedir. Kanuna aykırılık oluşturan bu belirlemenin neden yapıldığı ilçe seçim kurulları tarafından izah edilememiştir.”
“Bu bakımdan, sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olmayanlardan belirlenmesini izah etmeye çalışan bazı ilçe seçim kurullarının Kanunun 23. maddesinin son fıkrasını referans göstermelerine itibar edilmemiştir.”
YSK, kıdemli hakimlerin başkanlık yaptığı ve parti temsilcilerinin de üyesi olduğu ilçe seçim kurullarına bunları demekle kalmadı, hepsi benzer yöntemlerle sandık kurulu başkan ve üyelerini belirlemiş 39 ilçe seçim kurulu başkan ve görevlileri hakkında da suç duyurusunda bulundu.
“Çünkü çaldılar”, “organize hırsızlık”, “uluslararası müdahale”, “FETÖ” iddiaları havalarda uçuşurken ve Türkiye bu seçimin iptaline kilitlenmişken, savcılar YSK’nın suç duyuruları için haftalar sonra harekete geçtiler.
Tam 23 gün sonra.
29 Mayıs günü Anadolu Ajansı ve hükümete yakın bazı gazeteler, İstanbul İl Seçim Kurulu Müdürü ve 11 ilçenin seçim kurulu müdürlerinin şüpheli sıfatıyla ifade verdiklerini duyurdu.
Haberlerde İstanbul’daki seçim işlerini yöneten 11 yöneticinin adları da açık olarak verilmişti. Bazı haberlerde, ilçe seçim müdürleri hakkında herhangi bir suçlama ortada yokken, YSK’nın seçim iptal kararından bir gün önce Anadolu Ajansı’nın geçtiği ve hala akıbeti belirsiz olan 43 sandık kurulu başkan ve üyesi hakkında başlatılan FETÖ soruşturması da hatırlatılmıştı.
İstanbul İl Seçim Müdürü ve Şişli İlçe Seçimi Müdürü’nün sadece isimleri değil, ifadeleri de gazetelere servis edilmişti.
İfadeler ve çıkan bu haberler üzerine Şişli İlçe Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Vedat Güneş ve adı gazetelerde açık olarak yer almış Şişli İlçe Seçim Kurulu Müdürü Hatice Çelebi, YSK’ya birer dilekçe yazdılar.
Şişli İlçe Müdürü Çelebi, dilekçesinde YSK’ya ve gördükleri muameleye sitem ederek görevden affını istedi:
“Bizler görevimizi yasalara göre yerine getirmekteyiz. Nitekim, 31 Mart Yerel Seçimlerinde de yasalar ve önceki seçimlerde yapılan uygulamalar doğrultusunda sandık kurulları oluşturulmuştur. Buna rağmen, terör ve organize suçlara bakan Cumhuriyet Başsavcılığınca örgüt üyesi gibi şüpheli sıfatıyla ifadelerimizin alınması, görsel ve yazılı basında isimlerimizin deşifre edilmesi, kamuoyunda haksız bir algı oluşturduğunu düşünmekteyim. Biz seçim müdürlerinin haklı olduğumuza bu soruşturmadan aklanarak çıkacağımıza inancım tamdır...Ancak bilinen bir gerçek vardır “Bir şeyin şüyuu vukuundan beterdir.” Gerçek olmayan iddiaların gerçekmiş gibi söylenmesi toplumda ciddi bir algı yaratmakta ileride telafisi mümkün olmayacak haksız ithamlara sebebiyet vermektedir. Benim aileme, çocuklarıma bırakabileceğim en büyük hazine mesleğimi onurla yapıp emekliliğimi istediğimde tertemiz bir sicille sonlandırmaktır. Bu sebeple öncelikle isimlerimizin deşifre edildiği yayınların kişilik haklarımıza saldırı niteliğinde olması sebebiyle durdurulmasını ve tekzip edilmesini arz ediyorum. Yine bu yayınların kamuoyunda bıraktığı izler nazara alındığında “Soruşturma geçiren İlçe Seçim Kurulu Müdürleri” ile yeniden seçime gidilmesinin ne denli yerinde olduğunu sizlerin takdirinize arz ediyorum.”
Şişli İlçe Seçim Kurulu Başkanı hakim Ahmet Vedat Güneş’in dilekçesinde de aynı sitem ve istek vardı:
“...ya bilgi noksanlığı ya da kötü niyetle yapılan açıklamalarda seçim görevlileri hakkında siyasetin her cephesinden hırsız, suiistimalci, çeteci gibi ifadelerle saldırıların yapılması insan ve merhametle izah edilebilir değildir...bu kadar kötü sıfatlarla töhmet altına sokulan ilçe seçim kurulu hakimi ve personelinin görevden alınarak yerlerine iyi niyetli namuslu dürüst hakim ve personel atanarak seçim yaptırılması aynı zamanda ülke menfaati gereğidir.”
(Kaynak: https://twitter.com/muratagirel/status/1135257120981606401/photo/1)
Peki YSK ne yaptı? Bu istifaları kabul etmedi.
Ve gerekçeli kararında açıklamalarına itibar etmediğini, kanuna neden aykırı davrandıklarını izah edemediklerini düşündüğünü söylediği, bir de haklarında suç duyurusunda bulunduğu, bu yüzden terör savcısı tarafından şüpheli sıfatıyla ifadeleri alınmış, isimleri Anadolu Ajansı tarafından deşifre edilmiş İlçe Seçim Kurulu başkan ve müdürleri ile 23 Haziran seçimlerine gitmeye karar verdi.
AK Parti bu karara itiraz edeceğini açıkladı ama sonuçta YSK seçim iptali için bulduğu tek gerekçeyi de muhtemelen aksi 23 Haziran’a kadar teknik olarak imkansız olduğu için kendi kendine iptal etmiş oldu. Daha şüpheciler kararı yeni bir seçim iptali için ön hazırlık olarak yorumluyorlar ama esas olan seçim iptali için zorlanmış hukukun, seçim sistemini kilitlemeye doğru giderken bir duvara çarpıp durması...
Seçime sadece aynı “şaibeli” İlçe Seçim Kurulu başkan ve müdürleriyle de gidilmiyor.
YSK’nın yedi üyesinin seçimin iptal edilmesine gerekçe olarak gösterdiği, memur olmayan sandık başkanı veya üyesi bulunan 754 sandıktan biri olan Pendik’teki bir sandıkta görev yapmış, memur olmayan bir sandık üyesi, sosyal medyadan ilçe seçim kurulu başkanlığı tarafından yeniden aynı sandıkta görevlendirildiğini ve itirazının da kabul edilmediğini duyurdu.
https://twitter.com/Kesap82/status/1135579197299134464
Bundan öteye söylenecek söz kalmadı.
İstanbul, ortada bir seçim iptal gerekçesi bile kalmamışken yeniden sandık başına gidiyor.
Artık gözler son karar mercii olan 10 milyon 560 bin 963 üyeli
Yüksek Seçmen Kurulu’nda...