Peki devrin şartları nasıldı?
Nobel İktisat ödüllü Daron Acemoğlu, Nobel Edebiyat Ödüllü Orhan Pamuk ile aynı kaderi paylaşacak gibi duruyor.
Nobel’i görmezden gelinen, küçümsenen, “zaten bunu dediği için verdiler” Nobelliler kategorisine girmesine çok az kaldı.
Sebebi, ülkelerin tarihini demokrasi, kurumlar, katılımcılık açısından değerlendirirken, bir gaflet anında kendi ülkesi ve Atatürk dönemiyle ilgili de konuşması:
“Atatürk’ün o sırada politik sistemi açabilmek gibi bir elinde opsiyon olmasına rağmen tam tersini yapıyor. Elinde gücü merkezileştirmeye çalışıyor. Yani mümkün müydü gerçekten daha demokratik bir şey olması? Belki de mümkündü. Niye? Çünkü Osmanlı’dan başlayarak yani I. Dünya Savaşı’ndan önceki parlamentolara bakarsanız daha çoğulcu bir sistem var. İstiklal Savaşı sırasında bile var. Atatürk iyice ele geçirmeden önce.”
Acemoğlu’nun Türkiye’den epey uzakta kaldığı, Türkiye’yi hala 2010’ların Türkiyesi zannettiği anlaşılıyor.
Halbuki Türkiye’de uzun süredir muhaliflerin Atatürk hakkında ilkokul öğretmenlerinden duyduklarından fazlasına tahammülü yok.
İşin aslını bilenler de “ne gereği var şimdi” diyerek bu cehalet perdesinin arkasına geçiyor, kendisini Instagram Kemalizminin güvenli ve linç edilmeme garantili kollarına bırakıyor.
Bugünkü iktidara kızan çareyi bugünün bütün cevaplarını hayali bir geçmişte bularak kendini avutuyor. Sonra da eline kırbacını alıp, vuruyor tarihin sırtına “bunların hakkından ancak Atatürk gelmiş”leri.
Bu gönüllü cehaletin, 90’lar Kemalizm’inin şeytani “ikinci cumhuriyetçiler”i gibi, “her kötü şeyin sebebi post-Kemalistler ” diye akademik teorisi bile yapıldı.
Bu basit tarihe göre kara sabanlar çeken cahil köylülerden, kafeslerin ardındaki kadınlardan, Cumhuriyet’i camış zanneden mebuslardan oluşan, herkesin hayatının padişahın iki dudağı arasında olduğu bir karanlığın ortasına Atatürk güneş gibi doğdu.
Neredeyse 1923’den öncesini Cilali Taş Devri zanneden bir kitleye konuştuğu unutmuş Acemoğlu.
Nobelli bir iktisatçı olarak, Berna Laçin ve Şahan Gökbakar kadar tarih epistemolojisine de hakim olmadığı anlaşılıyor.
Çünkü, dünya tarihini incelemiş, bestseller kitaplar yazmış ama tarihi kendi şartları içinde değerlendirmesi gerektiğini öğrenememiş!
Peki neydi o devrin kendi içinde değerlendirilmesi gereken kendi şartları?
Önce dönemin iç şartlarına bakalım.
Şahan Gökbakar ve Berna Laçin’e anlatmak kolay değil ama Türkiye, Namık Kemal ve kuşağının büyük fikri ve siyasi mücadeleleri sonucunda, Avrupa’daki pek çok ülkeyle eş zamanlı olarak ya da birkaç 10 yıllık bir gecikmeyle 1876’da ilk Meclis’in açıldığı, ilk Anayasa’nın yürürlüğe girdiği ve bir yıl sonra ilk seçimlerin yapıldığı bir ülkeydi.
Yine inanması zor ama 1876’da çıkarılan İntihabat-ı Mebusan Kanun-ı Muvakkatı tadil edilerek 1946’ya kadar yapılan tüm seçimlerde geçerli olmuştu.
İki yıl sonra Meclis tatile, Anayasa rafa kaldırılınca ülkenin içinde ve dışında 30 yıl boyunca Meclis’i yeniden açmak, Anayasa’yı yürürlüğe koymak için ülkenin en donanımlı insanları büyük bir mücadele başlatmışlar, gizli cemiyetler kurup, gazeteler çıkarmışlar ve nihayet 23 Temmuz 1908’de asker-sivil bir halk ayaklanmasıyla 2. Meşrutiyet’i ilan ettirip Meclis’i yeniden açtırmışlardı.
1905 Rus ve 1906 İran Devrimi’nden sonra 1908 Devrimi ile Türkiye, padişahın iki dudağı arasından meşruti demokrasiye geçmişti.
İlan-ı Hürriyet’in 1934’e kadar bayram olarak kutlandığını , Hürriyet, Müsavat, Uhuvvet, Adalet kavramlarının çocuklara isim olarak verilen yarı kutsal kavramlar haline geldiğini, Meclis, Anayasa ve hakimiyet-i milliye üzerinde İttihatçısından İslamcısına kadar geniş bir mutabakatın olduğunu da bugün anlatmak kolay değil.
Ve esas şok edici haber; Türkiye’de ilk çok partili seçimler 1908’de yapıldı. İttihat Terakki ve Ahrar Fırkası’nın adayları yarıştı.
Çok milletli, çok dinli, çok sesli ilk Meclis toplandı. Meclis’te Yahudi sosyalist de vardı, Arap ittihatçı da, Ermeni liberal de.
Sendikalar kuruldu, grevler başladı, inanmazsın ama canlı bir kadın hareketi bile vardı.
1909’da basına hürriyeti esas alan, sansüre karşı ilk basın kanunu kabul edildi. Ki bu kanun Cumhuriyet’ten sonra da geçerliliğini korudu.
1908 ile 1919 arasında İttihat ve Terakki Fırkası dışında onlarca parti kuruldu: Osmanlı Ahrar Fırkası, Osmanlı Demokrat Fırkası, İttihad-ı Muhammedi Fırkası, İslahat-ı Esasiye-i Osmaniye Fırkası, Ahali Fırkası, Osmanlı Sosyalist Fırkası, Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Milli Meşrutiyet Fırkası, Radikal Avam Fırkası, Osmanlı Hürriyetperver Avam Fırkası, Teceddüt Fırkası, Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti, Ahali İktisat Fırkası, Sosyal Demokrat Fırkası, Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası…
1911’de Meclis-Mebusan’da beş parti vardı.
1911’de İstanbul’da yapılan ara seçimleri muhalefetteki Hürriyet ve İttilaf Partisi’nin adayı kazanmıştı.
Bu yüzden telaşlanan İttihat ve Terakki 1912’deki seçimlerde devletin gücünü karşısında birleşen muhalefete karşı kullandı.
Trablusgarp Savaşı sürerken, Balkan Harbi eli kulağındayken 1912’de seçim yapıldı.
Sopalı Seçimleri bile sopalı yapan iktidar ve muhalefet arasındaki rekabetti. 1913 Babıali Baskını ve ardından Birinci Dünya Savaşı sırasında İttihatçı diktatörlük kuruldu.
1918’den sonra savaş ve işgal şartlarında çok partili seçimler yapıldı.
1918 ile 1920 arasında iki yıllık fetret döneminde, Türkiye’nin pek çok şehri Bülent Tanör’ün Yerel Kongre İktidarları dediği, seçimlerle kurulan Meclisler eliyle yönetildi.
İstiklal Harbi’ni de kongreler başlattı. Savaş sürerken bile seçimlerle mebuslar seçildi.
Ankara’ya gelemeyen Meclis-i Mebusan üyelerinin vekilliklerini düşürmeyle ilgili bir kanun tasarısını Birinci Meclis kabul etmemişti.
1920’de kurulan Birinci Meclis’te savaş kararlarını tartışan güçlü bir muhalefet bloğu vardı.
İkinci Grup adı verilen bu muhalefet bloğu zannedildiği gibi karşı-devrimci de değildi. Saltanat ve hilafet neredeyse oy birliğiyle kaldırıldı.
Bu mebuslar saltanatı ya da halifeyi geri getirmek istemediği gibi, Cumhuriyet’i de camış zannetmiyorlardı.
Ekim 1923’den önce gazetelerdeki en büyük tartışma nasıl bir Cumhuriyet kurulacağıydı. Tartışma saltanatçılarla cumhuriyetçiler arasında değildi, Amerikan, Fransız, İngiliz tarzı cumhuriyetleri ve yönetim modellerini savunanlar arasındaydı.
En büyük endişe ise güçlü Meclis’in denetim yetkilerinin azalması ve rejimin tek adam rejimine dönmesiydi.
CHP kurulmadan önce Nezihe Muhiddin öncülüğünde bir grup kadının Kadınlar Halk Fırkası kurmaya çalıştığını ama onlara izin verilmediği gibi, kadınlara seçme ve seçilme hakkı için mücadele eden Nezihe Muhiddin’in rejimin gadrine uğradığını maalesef okullarda hala öğretmiyorlar.
1924’ün sonunda dönemin şartları; İstiklal Harbi komutanları, Halide Edip, Adnan Adıvar gibi önde gelen entelektüellerinin önderliğinde, tek adam rejimi tehlikesine karşı Halide Edip’in kaleme aldığı liberal bir parti programı olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurmasıydı.
Yani o dönemin insanları, aydınları, siyasetçileri çok partili, çok sesli bir hayatı talep ediyordu. Hilafetçi, saltanatçı, şeriatçı ya da devrim karşıtı da değillerdi. En az Atatürk kadar terakkiperverlerdi.
Türkiye’nin bunu yapacak bir birikimi de vardı.
Ama tam da Daron Acemoğlu’nun dediği gibi bu yol yerine 1925’de Takrir-i Sükun ile tek parti diktatörlüğü tercih edildi. Partiler kapatıldı, gazeteciler tutuklandı, gazeteler kapatıldı, İstiklal Mahkemeleri bir tasfiye aracı olarak kullanıldı.
Ülkenin en birikimli kadroları ya yurtdışına kaçtı ya da evlerine çekildi.
Yani Atatürk’ün kurduğu CHP tek parti rejimi tam da Acemoğlu’nun dediği gibi bir geri adımdı.
Peki, o devrin dünyadaki şartları bunu mu gerektiriyordu?
Hayır.
Samuel Huntington’ın yaptığı tarihteki üç demokrasi dalgası kategorizasyonuna göre dünyadaki ilk demokrasi dalgası 1828-1926 yılları arasında yaşanmıştı.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yani bizde tek parti rejimi inşa edilirken, Avrupa’da yükselen değer parlamenter demokrasilerdi.
1920’lerde Cumhuriyet kurulurken, Avrupa’da ve dünyanın farklı ülkelerinde 44 partili demokrasi deneyimi vardı.
İngiltere, Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, İrlanda, İsveç, İsviçre, Norveç’te 1939’da savaşa başlayana kadar, Almanya, Avusturya, Çekya, Estonya, Finlandiya’da 1930’lara kadar, Polonya ve Portekiz’de 1926’ya kadar çok partili demokrasiler vardı.
Komşumuz Yunanistan’da 1864’den 1936’ya kadar, 22-26 yılları dışında 72 yıl, Bulgaristan’da 1878’den 1935’e kadar arada kesintiler ve darbeler olmasına rağmen 66 yıl çok partili parlamenter sistem sürmüştü.
İlk kötü örnek 1922’de iktidarı faşistlerin ele geçirdiği İtalya’ydı ama 1929 ekonomik krizine kadar bu yaygın bir kötü bir model olmamıştı.
Türkiye’de parlamento, halk egemenliği, çok partili hayat geleneği güçlüydü siyasi aktörler, aydınlar bu konuda bilinçli ve talepkârdı.
Nitekim 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulmasına izin verilince, yoğun bir ilgi görmüş, ilk yerel seçimde parti baskılara rağmen çok sayıda il ve ilçeyi kazanmıştı.
1945’de demokrasiler savaşı kazanınca çok partili hayata geçiş de çok hızlı olmuş, hiç acemilik çekilmemiş, hemen partiler kurulmuş, ilk özgür seçimde de iktidar değişmişti.
Peki, o devirlerde Daron Acemoğlu gibi resmi söylemin dışına çıkanların başına ne geliyordu?
Çok benzer şeyler.
Ülkenin birikimli insanları, rejimin sadık bendelerine linç ettiriliyordu.
Halide Edip, dünyada ses getiren kitapları, röportajları, konferansları yüzünden Türkiye’deki gazetelerde yıllarca hain damgası yedi, yerden yere vurulmuştu. Ancak 1939’da Türkiye’ye dönebildi.
Yeni Türk Cumhuriyeti umuduyla 1923’de Sorbonne’dan Türkiye’ye gelen Sadri Maksudi, Denizbank adına itiraz edince, ismi koyan Atatürk’ün hışmına uğradı, akşam radyoyu açtıran Atatürk, sofrasındakileri radyoya göndererek sabaha kadar Sadri Maksudi’nin cehaleti üzerine yayın yaptırıp, ertesi günkü gazetelerde tam sayfa olarak yayınlattı.
Yine büyük ümitlerle Rusya’dan Türkiye’ye gelen tarihçi Zeki Velidi, Türklerin Orta Asya’dan geliş ile ilgili resmi hikayeye itiraz edince, tıp doktoru Reşit Galip’e linç ettirildi, ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Sosyal psikolojinin kurucularından Muzaffer Şerif, 40’ların faşizmini eleştirince üniversiteden atıldı, tutuklandı, ancak ABD’ye kaçarak kurtuldu.
Bu hikayeler kesintisiz olarak böyle devam etti.
Muhtemelen Daron Acemoğlu Türkiye’de kalsaydı tarihin bir kırılma anında başına benzerleri gelebilirdi.
Tabii bütün bunları Daron Acemoğlu, Şahan Gökbakar’dan daha mı iyi bilecek?
Maalesef bu devrin şartları da böyle.
50 yıl sonra bu devrin tarihi yazılırken, “o devrin şartları öyleydi, ABD’de Trump, Rusya’da Putin, Macaristan’da Orban vardı, o devri şartlarına göre değerlendirelim” diyenler de muhakkak çıkaracaktır.
Herhalde onlara da benzer bir anlayışla yaklaşılır!
Tabii o devrin şartları nasıl olur bilinmez!















2002 yılından öncesini mağara devri zanneden ve beğendiği liderin ülkeye uçağı,buzdolabını havaalanını getirdiğine inanan insanların bulunduğu ülkede 1924’lerde demokrasiye geçilseydi herhalde 60’larda iran islam cumhuriyeti gibi bir ülke olurduk. Müslümanlığı sahihi buhari dini şeklinde yaşayan insanların bir de 100 yıl önceki hali ha. İlahi Yıldıray kardeş. Sen beni güldürdün Allah da seni güldürsün. Arada Şahan’a da laf soktun ya pes.
Yanıtla (1) (0)Keşke Halide Edip,Amerikan mandasını savunmuştu diye ekleseydiniz
Yanıtla (1) (1)Yanına da Atatürk'le birlikte bir çok kişinin benzer şeyleri savunduğunu da eklemesi gerekir o zaman. Ama doğru ya bu iddialar vatan haini Atatürk düşmanlarının uydurması. Kemalistlerin Reisçilerden tek farkı daha seküler olmaları. Geri kalan bütün argümanları, kutsallaştırmaları ve meşrulaştırma yöntemleri aynı.
Yanıtla (2) (0)Tipik bir "doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" mevzusu.
Yanıtla (4) (0)Nalina ve mihina vuran yazı. Ha Kemalistler anlar mı dinler mi sanmam
Yanıtla (1) (0)Yazılarınızı beğenirim, ama şu cümlenize itiraz edeceğim: 2010’ların ve öncesinin Türkiyesinde "muhaliflerin Atatürk hakkında ilkokul öğretmenlerinden duyduklarından fazlasına tahammülü" var mıydı sanki?
Yanıtla (3) (0)Yildiray Ogur meseleyi, Acemoglundan daha acemice ele almis! Osmanli döneminde çok sinirli bir deneyimi anlatmakla neyi ispatlamis oluyor acaba? Ayrica akp cehheminden ah edip inleyenleri asagiliyor, böyle zulum, yikim görmedi bu ülke deyince yalan mi söylemis oluyolar? Son zamanlarda cidden tuhaf, mantik ötesi, zulmü , iktidarin yikimini elestirenleri asagilayarak öfke dolu yaziyor.. Artik sevmiyorum yazilarini. Dengesini yitirdi.
Yanıtla (26) (23)Gerçekler acıdır dostum. Gerçekler illa ortaya çıkar da.
Yanıtla (13) (8)1999'da doğan adam tabii ki bundan daha kötü bir yıkım görmedi.
Yanıtla (2) (2)Bu yazının yazarı yaşlı başlı, nerden biliyorsun 20 yaşında olduğunu.
Yanıtla (0) (0)Tebrik ederim, fevkalâde isabetli bir değerlendirme yapmışsınız. İnşaallah tek parti diktatörlüğünü cumhuriyet, (hattâ bize uygun demokrasi) zannedenler de sizin ve "kendi kafasıyla düşünen" değerli Dr.Cemil Koçak hoca gibi akademisyenleri (Geçmişiniz İtina ile Temizlenir kitabı ısrarla tavsiye olunur) okur da; "öğrenilmiş cehalet" lerinden kurtulurlar. Bu minvâlde yazılarınızın devamı temennisiyle iyi çalışmalar dilerim. Av.Veli Taşdemir
Yanıtla (13) (1)Bu minvalde yazı siparişi iyi olmuş, okuyucunun durumu anlaması için!
Yanıtla (1) (1)Cemil Koçak adeta akp propaganda sorumlusu gibi yazmakla, ve bu konuda nobran dili ile artık benim okumayı bıraktığım bir isim. Kusura bakmayın.
Yanıtla (1) (3)İnfluenzır zırıltısına ot tıkamış sayın Oğur. Nihat Doğan, Tuğçe Kazaz gibi düşük profilli tipleri sağa iteleyen Algı Yönetim Merkezi kemalizmi de Şahan Gökbakar, Berna Laçin'in derin zekâsına emanet etmişti. Levent Kırca'nın bayrağını Şahan'a teslim edenler Türkiye'yi de Ukrayna gibi komedyen idaresine hazırlıyorlardı. Bu milleti sosyal medya şaklabanlarıyla hizaya getireceğini sanan çıfıt çarşısı büyük bir gol yemiş görünüyor.
Yanıtla (3) (0)Yazar mı oynar mı. Bence ikiside. Okuyun güzel güzel işlemeli bilinçaltı adaciklariniz oluşur.
Yanıtla (0) (0)Ne yazsan, ne kadar yazsan Kemalizm'i aşamıyorsun. Yorumlar onu gösteriyor. Kemalizm bir ruh ve düşünce hastalığıdır.
Yanıtla (2) (2)çok sinsi bir yazı yazmışsın. Atatürk'e vurmak için o dönemin olmayan demokrasilerden bahsederken, sanki sadece Atatürk’ü diktatör gibi göstermek niyetindesin ve nedense dünyayı kana bulayan Hitler, Musolini, Stalin, Franko gibi tiranlardan hiç bahsetmezken, bir kaç vakayla tek partili rejimi suçluyorsun, ancak, milyonların ölümüne sebep olan bu tiranları ofsaytta bırakıyorsun. dünyada ve Avrupa’da bu gün de onlarca çok partili "demokrasi" ülkeler bulunmaktadır, ancak, hepsi diktatörlerle yöneti
Yanıtla (4) (9)Sayın yazar, biliniz ki seçim yapmak, ortaya sandık koymak demokrasi göstergesi değildir. Önemli olan sandıktan çıkacak kişinin ve o kişiyi seçecek halkın liyakat kapasitesidir. Halkın liyakat kapasitesini artırmak ise devleti yönetenlerin eğitime, bilime, sanata, adalete verdiği önem ve yatırımdır. 1800 lerde Osmanlı seçmeni ile batı ülkeleri seçmenini kıyaslayın. Aynı devirdeki kitap yazma ve okuma rakamlarını, bilimsel buluşların miktarını kıyaslayın. Demokrasi dün de yoktu bu gün de yok.
Yanıtla (8) (10)Demokrasi meritokrasi değildir
Yanıtla (0) (0)Üniversite mezunu olmayanlar oy vermesin mi yani? Halkın liyakatını nasıl ölçeceğiz. Sadece doktoralı olanlar oy versin bari.
Yanıtla (3) (3)Liyakatın diploma ile ilgisi olmadığını bilin lütfen. Benim bildiğim liyakat mesleği ne olursa olsun, işini iyi, dürüst, en ekonomik ve en kısa zamanda yapandır. Geçinmeyi çalışarak değilde, yardımla, fırsatçılıkla, üretmeden yeğleyen kişilerdir liyakatsiz olanlar. Devletle ilişkisi olmayan özel bir sektörde de tutulamazlar.
Yanıtla (0) (0)Bu yazınız için inşallah sizi gözaltına almazlar. Berna, Şahan gibi hem cahil hem özgüvenliler bu yazdıklarınızı okumaz, okusa da anlamazlar.
Yanıtla (2) (0)Güzel bir tahlil ilerde bu dönemde tahlil edilecektir.Yazara teşekkür ederim.
Yanıtla (1) (1)Yazıyor Yazıyor,Meşrutiyet ilan edildi yazıyor. Nedir Bu Meşrutiyet? Bundan sonra gavura gavur demeyeceksin. Aziz Sancar da Nobel ödülü aldı ödülünü Atatürk'e hediye etti. Mardin'in salurunda kendisi Tıp Doktoru ağabey General olmuş. Cumhuriyet bu tür imkanları sağladı hastalıklı veremli tifolu sıtmalı frengili bir halktan bir ulus yaratmış. Onlarca Parti kurulmuş Ama.Ne hikmetse 3 beyazı bile üretememiş. isterse belki de sadrazam Nazır olacakken boynuna idam fermanını takmış bir lider O...
Yanıtla (21) (14)"Ben Nobel odüllünün Atasına sadık olanını severim" gibi bir tablo falan asalım.
Yanıtla (4) (7)Yiğidi öldür ama hakkını ver. Dün bugün Nobel ödülú alanlar Atatürk'ün kurduğu geliştirdiği eğitim tedrisatından geçerek başarı elde ettiler. Mardin'in Saluru Antalya'nın Dağ Köyü Ankara'nın bozkırı'da zengin fakir ayrımsız eğitim ve sağlık sistemine kavuştu...Köydeki çobanın oğlu şehirdeki valinin oğlu da başarısına göre görev aldı. Hiç kimseye ayrım yapılmadı. Güneşi balçıkla sıvayamazsınız bugünün karanlığını geçmişe yüklemeye kalkmayınız.. Gün bu gündür 22 yıldır karanlıkta yaşıyoruz.
Yanıtla (13) (9)Daron beyin sözleri üzerine bu kadar tepindikten sonra hakkınızdır asınız.
Yanıtla (0) (0)bahsettiğiniz tayyip erdoğanın konuşmasında en önde oturan aziz sancar demi????
Yanıtla (0) (0)Bugün demokrasiyi küfür ve araç olarak gören, bunu dile getiren, her türlü demokratik öneriyi reddeden siyasi anlayışı gizlemek için yazılmış bir yazı olmuş. Olan samimi düşüncelerini dile getiren sayın Daron Ademoğlu na olmuş.
Yanıtla (1) (1)Okuyucuyu ‘ikna’ için belge fotoğrafları koymaktan vazgeçen yazar bu yazıya özelde bir sürü tarih-rakam veriyor demokrasi, özgürlük girişimleri için. İlginç olan 1800 lerden 2. Dünya Savaşı na kadar ki süreçte farklı ülkelerde otoriterlik ve demokratiklik arasında ileri geri gidişlere Osmanlı’dan TC ye biz de uyuyoruz ama yazar buradan bizim farklı bir sonuç çıkarmamızı bekliyor.
Yanıtla (0) (0)Ecevit toprak reformu yapmasaydı hala irgatti EGE köylüsü.
Yanıtla (0) (0)Yazar kardeşim anladim tarihten inceledin döktun ortaya simdi sanki iyimi o zamandan adam butun rakiplerini bir sekilde yok ederek iktidarda kaliyor ne farki var ki o zaman savastan cikmis ekonomi per perisanlik simdi savasmamis ama daha beter bi durum var hangisi iyi umut olan o zaman daha iyiydi bence
Yanıtla (0) (0)Gerçekten mükemmel bir yazı. Umarım sığ kafaları biraz da olsa aydınlatır
Yanıtla (0) (1)"Hakimiyet milletin" diyen biri sıradan biriyse samimidir ama liderse bilin ki "hakimiyet bana ait" demek istiyordur ,hatta gerçek seçim olmasa bile.
Yanıtla (8) (0)Hakimiyet ebedi liderin denilen ülkelerde ise bilin ki eski liderin adını çıkarları için kullananlar ve eski liderin fikirlerini çiğneyerek, değişim diyerek pankürdistlerle, yabancı elçilerle flört edenler vardır.
Yanıtla (2) (0)Tarihte olup bitenlerin arı duru bir anlatısı. Yazar bu tarihi akışa Acemoğlunu ilave etmiş. Yorum yazanların bazıları elektrik çarpmış gibi.
Yanıtla (4) (1)Harika bir yazı. İşte tam da bu yüzden bu ülkede hep cumhuriyetin erdemleri anlatılıyor, demokrasinin değil. Halbuki cumhuriyet beden, demokrasi o bedenin içindeki ruhtur.
Yanıtla (9) (0)Konu Atatürk ya da Türk eleştirisi olunca konulara ışık hızı ile yetişen değerli yazarımıza şunu sormak isterim. 1924 de ABD başkanı dahil tek adam yetkileri ile donatılmamış bir dünya lideri göstersin. İngiltere demesin çünkü o dönemler kraliyetin güçlü olduğu ve yarı bir demokrasi işe ülke yönetimini paylaştığı dönemler. Seçimle gelenlerin seçimle gitmemek için taklalar attığı bir dönemde ülkenin kurucu liderinin demokratik olmamasını gündem yapmak ne kadar cesur bir davranış.
Yanıtla (17) (22)Çok geriye gitmeye gerek yok. Cumhuriyet de cumhuriyet diye tepemizde boza pişirenler neyin peşindeler. Demokrasinin adını niye hiç ağızlarına almıyorlar. CHP hala Atatürk’ün askeriyim diyenlerin savunmasında. Bugünkü haber bu. Eski değil.
Yanıtla (7) (2)Akp, neo-kemalist bir yaklaşımla iktidar olmuş ve benzer politikalarla iktidarını sürdürme peşinde. Ama bunu ne akp liler nede sözümona kemalistler anlar
Yanıtla (6) (2)Yok anladım ben. Erdoğan da Atatürk’ün yolundan gidiyor işte. Fark göremiyorum. Bu hiç olmazsa serbest seçimleri rafa kaldırmadı daha.
Yanıtla (7) (0)Cumhuriyeti çok sevenler demokrasinin adını ağızlarına almıyorlar. Çünkü cumhuriyeti kuran ilk ekip demokrasiyi toptan kaldırmıştı. Bugünkü cumhuriyet severler de aynı yoldalar. Farkında değiller ama istedikleri aynen oldu. Demokrasi rafa kalktı ama cumhuriyet sapa sağlam duruyor. Sadece rengi biraz farklı, yeşil kırmızı arası. O zaman itirazları neye, rengine mi?
Yanıtla (4) (1)Atatürk ve onun gibi bu millet için çalışmış bütün insanlar saygı duyulmayı hakediyor, Yıldıray Oğur un tüm yazılarını okurum, çoğu yazısı arşivlik fakat geçmişınde Taraf gazetesi var, herkes hata yapabilir, önümüze bakalım derim
Yanıtla (2) (6)Yıldıray bey, verdiğiniz bilgiler için teşekkürler.Dogrusunuz, o dönemde çok parti ile yönetilen ülkeler vardı.Ve okur yazarlık seviyeleri %90 seviyelerindeydi.Bizde isletilmedi demişsiniz.Toplama çıkarma bilmeyen bir halkla Allah aşkına hangi demokrasiyi kuracaktınız ki? Bugün bile bizzat tanıştığım arkadaşlarım var, öğretmenler.Abi "demokrasi deme" diyen.Ne diyecekmisiz? Adam üni.bitirmis ama demokrasiyi bilmiyor.Su an bile demokrasi zor işliyor, o dönemde nasıl islerdi miskinler tekkesinde?
Yanıtla (21) (19)Amerikayı kuranlar Avrupa’dan kaçıp gelen at hırsızları ile demokrasi olmaz dememişler. Halk cahil de olsa bilgisiz de olsa kendisi için en iyisini bilir demişler. Tekkeye gidenler de eminim kendileri için en iyi olanı seçerlerdi.
Yanıtla (12) (13)Bugün seçtikleri gibi mi?
Yanıtla (2) (1)Aynen bugün olduğu gibi. Amerikan halkı Biden ve ekibinin kendileri için iyi olmadıklarına karar verdi ve değiştirdi. Trump iyi olmayabilir ama denemekten başka şans da yok. Demokrasi değişmeyi sağlıyor. Uzun vadede iyi bir ekonomi ve hukuk devleti garanti ediyor. Bizim Cumhur severler demokrasiye karşılar. Zorla tek adam halkı adam etsin istiyorlar. Denedik olmadı. 100 yıl daha denesek olacak mı?
Yanıtla (4) (0)Sosyal, ekonomik ve kültürel seviyeyi dikkate almayan karşılaştırmalar anlamsızdır. O dönemdeki sosyal, kültürel, ekonomik, bilimsel ve teknolojik gelişme farklarını idrak etmeden demokrasi konusunda karşılaştırma yapmak lise talebesi iile daha ilk okula başlamamış çocuğun tavır ve davranışlarını karşılaştırmak gibidir. Batı toplumlarının orta cağ sonundan itibaren gösterdiği gelişmenin yarattığı yapı ile kıyas saçmadır. Orada bilimsel buluşlar varken burada ne vardı diye sormuyoruz.
Yanıtla (6) (6)Hep yokluktan bahsediyoruz. Demokrasiyi isteyecek entelektüellerimiz ve halkımız yoktu. Ama padişahlığa toptan karşı bir meclis vardı. Anadolu'da müdafaayı hukuk cemiyetleri tam da demokratik halk haraketiydi. Teknik elemanlarımız yoktu. Ama uçak ve silah yapan insanlarımız vardı. Bu ülkede bile isteye demorasi ve kalkınma istenmemiş, halk geçinmek için rejime muhtaç bırakılmıştır.
Yanıtla (5) (0)Türk'üm, doğruyum(!)...
Yanıtla (5) (1)Hakimiyet bilakaydü şart milletindir(!).
Köylü milletin efendisidir(!).
Bizim her şeyimiz illüzyon...
Milletin sorunu başka, gündemi başka,
Yanıtla (20) (4)milletin yönetin diye yetki verdikleri 22 senedir kesintisiz oy destek verdiklerinin gündemi başka...
"Faiz enflasyona sebep" iddia (ilyizyonu) ile milleti açlığa yokluğa mahkûm edenler,
Giydikleri bir çift ayakkabının bir takım elbisenin parasını, ederini,
Emekliye asgari ücretliye maaş diye veriyorlar, bununla bir ay geçinin diyorlar..
Böylesi bir zulüm ne yaşandı ne görüldü,
Bırakın 877 yı 908 i..
2024 e gelin, milletin feryadını seslendirin.
İlyizyon kelimesi henüz Türk diline girmemişti, dile yeni kazandırdığınız kelime için teşekkürler
Yanıtla (1) (7)Karşılık bir kelime öneremiyorsan, çok da anlamlı değil yorum.
Yanıtla (0) (0)Atatürk’e yöneltilen eleştiriler genellikle uygulamalarının otoriter yönlerine ve toplumu hızlı bir şekilde dönüştürmeye çalışmasına odaklanır. Atatürk’ün liderliğinde gerçekleştirilen reformlar, bazı kesimlerce toplumsal değerlerin zorla değiştirildiği, halkın inanç ve kültürel yapısına yeterince saygı gösterilmediği gerekçesiyle eleştirilir. Laiklik anlayışı, dini hayatı baskıladığı iddiasıyla eleştirilirken, hızlı modernleşme adımlarının toplumun doğal gelişimini sekteye uğrattığı yönündedir.
Yanıtla (1) (2)Yıldıray Bey eğer demokratsanız antidemokratik mevzuat ve uygulamalar ve haksız yere hapsedilen ve işlerinden atılanlar için sonuna kadar mücadele etmelisiniz.Şu an ülkemizde antidemokratik bir iktidar var.Birinci göreviniz bu iktidara karşı dimdik ayakta durup mücadele etmek.Şu an iktidarda olmayanların söylediklerinin pratikte bir karşılığı ve etkisi yok.Gerekirse zamanı geldiğinde onlarla da mücadele edersiniz,ederiz.Şimdi demokrasi/adalet ve zulümlerin kalkması için çaba zamanı.
Yanıtla (6) (3)kalemine sağlık ...
Yanıtla (3) (3)Maalesef demokrasinin altını oydular hep. Önce CHP şimdi de AKP. Eğer bir konuda anlaşacaksak önce demokraside anlaşalım. Diğer konularda anlaşma şansımız yok. Adam Nobel de alsa söylediği cancel oluyor.
Yanıtla (4) (0)Yani Nobel alanlar cumhuriyete karşı mı? Yok öyle bir şey tabii. Onlar demokrat. Cumhuriyet bir ayrıntı. Bugün girmek iste(me)diğimiz, Atatürk’ün hedef gösterdiği batı medeniyetinin büyük bir kısmı cumhuriyet değil. İngiltere, Hollanda, İsveç, Norveç, İspanya, Belçika, … hepsi demokratik monarşi. Cumhuriyet eğer demokrat değilse bir değeri yok. İşte Rusya, İran, Suriye, Çin, … Hepsi cumhuri diktatörlük.
Yanıtla (2) (0)“Türkiye’de parlamento, halk egemenliği, çok partili hayat geleneği güçlüydü siyasi aktörler, aydınlar bu konuda bilinçli ve talepkârdı.” Bu hayli komik olmuş günümüzde mevcutlarına bakınca geçmiş daha parlakmış demekki. Türkiye’de de düşe kalka olmuş gelişmeler, ama günümüz düşüşünü savunmak adına yazar çala kalem her olumsuzluğa kulp bulur.
Yanıtla (1) (4)Nobel almış; alsa ne olur almasa ne olur, bu Nobel’lerin tencereye bir katkısı var mı?. Elektrik faturasına, mazot deposuna bir katkısı var mı?. Kira fiyatlarına, soğan patates süt fiyatlarına bir katkısı var mı?. Yok; Türk ulus devletini karalamak isteyenlere yol göstermekten başka bir işe yarıyor mu?. Dünde yıkmak istediler, bu günde, yarında yıkmak isteyecekler, ama başarmadılar/ başaramayacaklar, mıh gibi beyinlerine çakmalılar, başaramayacaklar!!.
Yanıtla (7) (5)“……….Muzaffer Şerif, 40’ların faşizmini eleştirince üniversiteden atıldı, tutuklandı, ancak ABD’ye kaçarak kurtuldu.” Yine geçmişi eleştireceğim diye her şeyi aynı torbaya doldurmuşsunuz! Demokrat partinin tahkikat komisyonu niye yok sizde? Amerika’da McCarthycilik nasıl bir dönemdi peki??? Bırakalım şu karın ağrılarımıza kulp bulmayı da sosyo-kültürel gelişmişlik seviyemize bir bakalım. Mesela Kürt sorunu K. Irakta nasıl çözülmüş, demokrasi mi gelmiş, yoksa Barzanistan mı kurulmuş.
Yanıtla (3) (4)Atatürk'ü ve dönemin kararlarını eleştirerek gidebileceğiniz bir yol yok. Daha iyisini yapmadıkça, ezikliğinizi, beceriksizliğinizi ve liyakatsizliğinizi, Cumhuriyetin kuruluş dönemini kurcalayarak kapatma şansınız hiç yok. İğne deliğinden deve geçmez. Hepiniz tarih olduktan, sadece birkaç yıl içinde adınız bile unutulduktan sonra dahi, Anıtkabir milyonları ağırlayacak.
Yanıtla (22) (25)Mesele özde Atatürk değildir, mesele dün de olduğu gibi gelişme ve medeniyete karşı duyulan korku, nefret ve husumettir. Sevilmeyen muassır medeniyettir, sevilmeyen din tüccarları yerine milletin egemenliğidir. Sevilmeyen din simsarlığının yerine hayatta en hakiki mürşid ilim ve müspet fendir anlayışıdır. Bu gün işte bu karşıt düşünce iktidarda ve ülkenin hali ortada. Geçmişe yönelik eleştirilerin hepsinde husumet dolu, küçümseyici ve şark kültürünün onarılmaz ağır kompleksi vardır.
Yanıtla (10) (6)“1918 ile 1920 arasında .. Türkiye’nin pek çok şehri Bülent Tanör’ün Yerel Kongre İktidarları dediği, seçimlerle kurulan Meclisler eliyle yönetildi.”
Yanıtla (7) (2)Bu tarihi bilgileri bilmeyen bilmemesi için okutulmayan yurdundan arkasına bile bakmadan kaçan gençler..
Bundan sonra bilseler ne yazaaarr bilmese ne değişir artık? :(
O kongreleri düzenleyenlerin hepsi ama hepsi, Yildiray Ogur'un nefret ettigi Ittihatcilardan olusuyor. Ogur bundan hic bahsediyor mu? 1908 Anadolu ise 1923 Anadolusu arasindaki devasa demografi ve altyapi farklarindan da hic bahsetmiyor Ogur. Ülkenin egitimli tabakasinin tamamina yakini 1911-23 arasindaki savaslarda ölmüstü. Ama Ogur'un anlatisinda her sey ayni gibi degil mi? Iste tarih böyle subjektif bir seydir. Tamamen tarihcinin yorumuna dayanir.
Yanıtla (4) (1)Osmanlı son döneminden Cumhuriyetin günümüze kadarki sürecinde, ülke sürekli olarak demokrasi, hak, özgürlük gibi anlayışla, devlet otoritesini bu değerleri baskılamak için kullanan anlayışın mücadelesi söz konusu olmuştur. Aslında demokrasiyi ve otoriterliği savunanlar, bazen farklı ideolojik görüşten bazen de ilginçtir aynı cenahtan olabilmektedir. Örnek: Demokrat Parti'nin son dönemi ile AKP'nin 2011 sonrası dönemi. Bu bizde demokrasi kültürünün tam olarak yerleşmediğini göstermektedir.
Yanıtla (5) (3)1909 da kanuni esasinin üzerinde kan izi var adamı mecliste vurmuşlar zorla ümza attırmışlar. Demokrasi daha önce de yoktu sonra da olmadı simdi de yok demek başka bişey. Otoriterleşmeyi eleştirmek başka bişey olmayan seyi var gibi göstermek ise bambaska bir şey.
Yanıtla (6) (1)Put Seviciler bu ülkede hakikate karşı gabidirler. Yani gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler, Kalpleri var hissetmezler, akillari var muhakeme etmezler. Acemoğlu çok muhtaçtı cahillerin alkışına sanki.
Yanıtla (9) (20)1923'te Avrupa'da mevcut otuz iki devletten yirmi sekizi "çoğulcu demokrasi" rejimine sahipti (http://www.liberal.org.tr/sayfa/kemalizm-ve-demokrasi-sukru-hanioglu,672.php)
Yanıtla (14) (7)Almanyada Reictag yangını kararnamesi ve Türkiyede Takriri sukun kanunu amacı dışında; demokrasinin, çok partili hayatın, meclis denetiminin,basın özgürlüğünün yok edilmesi amacıyla kullanılmıştır.
Tek adamcı eğitim sistemi nedeniyle halk demokrasi yerine lider istiyor, ideoloji dayatması nedeniyle sorgulama gelişmiyor.Akp de 2011 den beri ,1925 sonrasındaki mutlak gücü ele geçirme taktiklerinin bazılarına özeniyor.
Yanıtla (16) (3)Çok doğru yazmışsınız, düşüncenize bereket.
Yanıtla (3) (1)Dönemin İtalyası ve Almanyasında bile dernekler denetime alınırken, Türkiyede türk ocağı, kadın dernekleri dahil hepsi kapatıldı, halka ait hiçbir kurum bırakılmadı.
Yanıtla (6) (2)bu yazıyla, imparatorluktaki şaşalı yaşamı ve ünvanlarını bir kenara bırakıp ülkeyi emperyalistlerden ve monarşiden kurtarmak için canını ortaya koyarak savaşan ve 100 yıldır bir türlü yıkılamayan bu güzel ülkenin sağasağlam temelini atıp kuran atatürkün tarafınızdan hain ilan edilmesine az kalmış. günümüzde kimse peygamber değil, haticeye değil neticeye bakınız. sizden aynı objektiflikle mevcut iktidarın bu günler için de detaylı değerlendirmelerinizi bekliyoruz.
Yanıtla (18) (14)Onu yapamazlar. Zira temelde iktidarın profiline yakın bir zihniyet!
Yanıtla (7) (2)“Berna Laçin ve Şahan Gökbakar” bu isimler kim, ne denli önemli kişiler ki adları vurgulanıyor! Taşradan bakınca çok rahatsız edici gelirler.
Yanıtla (4) (1)Normal Ergen dönemde gençler kimliklerini, iradelerini oluşturmaya başlarlar. Bu dönemde ne kadar deneyimli ve olgun insalar olsada ebeveynler ile ciddi çatışmalar olur. Çocuğun kendi sesini ilk keşfetmesiyle anlamsız çığlıklar atması gibi ergen de fiziksel ve ruhsal gelişiminin sarhoşluğuna düşer atar, tutar. Zamanla geçer! Bizim geç liberal ve sol böyledir. Sonra akıl zemine oturur. Acem oğlu istediği eleştiriyi yapar. Ne var yani, diğeride bakkal ama diyabete iyi gelen çay önerir.
Yanıtla (2) (3)"Tek Adam" adlı kitap , Süreyya Aydemir yazarına ait. Kurtuluş Savaşı'nın ve cumhuriyet döneminin entelektüel yazarlarından birisi. Bu kitapta Atatürk o kadar güzel anlatmış ki. Atatürk'e muhalif olan kesimlerin nasıl tecrit edildiğini yada bir şekilde ortadan kaldırıldığını anlatmış. Atatürk askeri deha ama ülkemize siyasi olarak kattıkları değerler ise koskoca bir hiç. Kültürümüzü, dilimizi , değerlerimizi , ortadan kaldıran "tek adam "
Yanıtla (7) (9)“50 yıl sonra bu devrin tarihi yazılırken, “o devrin şartları öyleydi, ABD’de Trump, Rusya’da Putin, Macaristan’da Orban vardı, o devri şartlarına göre değerlendirelim” diyenler de muhakkak çıkaracaktır.” Evet onlar demokratik ortamda seçildiler, buradakiler gibi. Fark biz ileri gitmeye çalışırken onlar geriye döndü! Halk dalkavukluğu yapanların dikkat etmesi gereken bir konu.
Yanıtla (4) (2)1876 da ilk seçimlerden bahsediyor yazar, acaba o dönem Osmanlı vatandaşları oy kullanmış mı? Kaç oyla kimi seçmiş, padişahı mı değiştirmişler?
Yanıtla (22) (19)Cumhuriyetin kurulmasıyla, birçok devrimler yaparak, savaş sonu harap olan ülkeyi yeniden kurmuşlar, ne var yani birkaç yıl sonra çok partili sisteme geçilmişse, 22 yıldır çok partili sistemdeyiz de ne oldu? Ülke iyice geriye gitti. Nobelli iktisatçımız ne diyor 10-15 senede ülke kendini toparlamazsa artık çok geç diyor.
Sayın Güneş ne demek Osmanlı vatandaşı oy kullanmış mı, yok mezopotamyadan sümerleri yada uzaydan birilerini getirip oy verdirmişlerdir ,endişelenmeyin cumhuriyete bişiy olmaz.
Yanıtla (15) (7)Sayın güneş daha meşrutiyeti anlayamamışınız. Cehaletinize veriyorum. Şirk kökünden gelir, yönetime ortak olmak anlamı taşır. Padişah değişikliği değil , halkın padişahın yetkilerine ortak olması, padişah yetkilerini sınırlandırması anlamı taşır.
Yanıtla (3) (2)Anlayana güzel özet olmuş.fakat onlarca yıl resmi masallarla büyümüş muhakeme yeteneği olmayan baya geniş bir kitleye lâf anlatmak o kadar kolay değil.gerçeklerle yüzleşmek zor.
Yanıtla (4) (3)Eline sağlık süper bir yazı olmuş , sorgulaması eksik bir toplum yaratıldı ne yazık ki… Atatürk’ü severim ama eleştirmekten de çekinmem Cumhuriyet demek demokrasi değil …demokrasi hep eksikmiş bu topraklarda… çok üzücü
Yanıtla (7) (2)Cumhuriyet kurulurken; Edebaali, İdris Bitlisi koltuğu doluyken, Osman Gazi Yavuz Selim koltuğu tam dolu değildi. Bu makam hakkıyla dolu olsaydı; kuvvetle muhtemel dindar demokrat çoğulcu bir yönetim kurulur ve temel kronik sorunlar bu kadar kördüğüm olmazdı.
Yanıtla (4) (1)Geçmiş gecmiste kaldı Cancagizim yeni şeyler soylemek lazım.Dunun gunesiyle bugünün çamaşırı kurumaz.Memleket yanıyor her alanda geriye gidiyoruz .açlık sefalet yolsuzluk devleti soyma Keyfi harcamalar aynen devam.tek adam yönetimi mutlaka gitmeli sorumlusu MHP detarihe karismali
Yanıtla (2) (1)Yazarı tebrik ederim. Son dönemde mantığını kaybeden ülkeyi sürekli mantığa davet ediyor. Ama ülkedeki itetaparlar (hayvanseverleri tenzih ederim) gibi atataparlar (mantıklı Atatürkçüleri tenzih ederim) olduğu sürece işi zor.
Yanıtla (3) (7)Kurtulus Savaşındaki M.Kemal ile savaştan sonraki , taban tabana zıt bir kişiliktir !
Yanıtla (7) (3)Savaştan önce Erzurum'da kendisine ' Her şeyimle emrinizdeyim Paşam' diyen 9.Kor K. Kazım Karabekir ,daha sonra Izmir suikastı davasında idamla yargılanmış, I.Inönü sayesinde yakasını kurtarabilmistir !
Atatürk de bir insandı, vatana ve millete yaptığı unutulmaz hizmetlerin yanında haliyle bir takım zaafları da vardı, bardağın iki tarafına da bakmalıyız.
Ne yazık ki bizim tarihlerimiz hep yanlıdır .
Yorumlarda Kemalistler histeri krizleri geçirmeye başlamış bile.
Yanıtla (6) (7)99 ..100 üzerinden ..niye ?
Yanıtla (0) (0)Demokrasiye geçiş değil dönüş..
Yeni gelmedi dmkrs geri geldi...
Veya..eskiden de vardı
O dönemde çıkan/çıkarılan isyanlardan hiç bahsetmemişsin sayın Oğur.
Yanıtla (18) (25)Bu dönemde olan darbeden, arap baharı ve etkisinden, ilk dönem askeri vesayetten hiç bahsetmezsiniz sayın Ali Altındiş. Mazeret aynı, yazar sizin gibileri tahmin edip bahsetmiş zaten.
Yanıtla (1) (2)Sayın Oğur, bu konuda biraz ümitsizim ama inşallah mesajınız hak ettiği ilgiyi görür. Türkiye’de din, ideoloji,devlet, siyasi rejim, demokrasi, beka, milliyetçilik vb. konular maalesef hiçbir zaman sağduyu çerçevesinde anlaşılamamıştır. Bırakınız sokaktaki insanları olumsuzluğun öncüleri genellikle sağcı solcu, dindar, milliyetçi, Atatürkçü veya şu bu eğilimli aydınlar olmuştur!
Yanıtla (6) (13)Daron Acemoğlu’na yapılması muhtemel muamele, tarihsel hikayemizin rutinlerinden biridir!
Hem de bu kadar bâdire atlattıktan, kaç kere damdan düştükten, rejim bile değiştirip 21. yüzylın ilk çeyreğini bile yaşadıktan sonra….En azından 150 yıldır üç aşağı beş yukarı devlet, ideoloji, siyaset, zihniyet bahsinde patinaj yapmadığımızı bir Allah’ın kulu iddia edebilir mi?
Yanıtla (1) (1)Ağzı olan değil
Bir konu bu kadar mı net ve özlü anlatılır. Bravo.
Yanıtla (1) (3)İyi ki varsın ; Gerçekleri susmadan yazmaya devam.
Yanıtla (1) (4)Mesele şu: Erdoğan da bu kadar güçlü olup milliyetçilik zehrini içmeden önce böyle düşünüyordu. En başa gelenler neyi unutuyor acep ?
Yanıtla (4) (5)Hiç öyle bir fikri yoktu. O hep tramvaydan nasıl atlarımı düşünüyordu.
Yanıtla (8) (1)Atlamayı hiç düşünmedi.
Yanıtla (0) (1)Duraklarin hesabını iyi bilen bir "ekonomist" o...
Her durakta usulünce....
I. meşrutiyetten cumhuriyetin kurululuşuna kadar ki dönemde kurulan parti, siyasi akım, ayrıntılı bilgiler var. çok sesliliğe örnek!!. Peki! bunların geleceğe yönelik projeleri neydi?
Yanıtla (3) (2)Halide Edip Amerikan mandacılığı önermişti. Atatürk'ün en yakındakiler bile cumhuriyete gönülden onay vermemişti. ingiltereyi, iskandinav ülkelerini örnek vermek gerçekçi mi? sanayi yok, eğitim yok, her şey yerle bir olmuş; siz olsaydınız ne yapardınız.
Istiklal mahkemeleri hortlayacak diye bir şehir efsanesi dolaşıyor. Günümüzün yunus nadileri vs artık mahkemelerin ipe sevk edecekleri kişilerin ne kadar yolsuz vs oldugunu halka başarılı bir şekilde nida eder...
Yanıtla (2) (1)Tarih ne güzel tekerrür edip gidiyor...
Kitab basma masrafı bile olmayacak, isimleri değiştir yeniden ders kitabı diye kullan...
bu ülkenin 1923 ten öncesini yok sayanlarla ülke neye sahip olduysa 2002 den sonra olarak gösterenlerin arasına sıkışmış bahtsız ülkem.
Yanıtla (2) (0)Senin bahtın ne zaman gülecek acaba.
Bu ülkenin ilk yıllarını her yönüyle mükemmel zannetmek yine bu ülkenin bozuk eğitim sisteminin sonucudur. Ortaokul lise tarih kitaplarında yazanları doğru zannetmektir. Evet cumhuriyet geldi ama demokrasi hiç bir zaman uğramadı memlekete. Bu günkü halimizi eleştirirken eskiye sarılmak demek yanlış üstüne yanlış yapmaktır ki bu döngüden kurtulmak neredeyse imkansız hale gelmiş artık.
Yanıtla (16) (7)Yazar, uzun süredir basında eksikliği hissedilen "liberal düşünce" boşluğunu gayet iyi dolduruyor. Yolun ve bahtın açık olsun.
Yanıtla (17) (8)Bir ay sonra güneysu ilçesinde 139 kişinin karıştığı isyan başlar ,isyancılar şehre doğru yürümeye başlar kendilerini karşılayan heyeti nasiha tarafından durdurulur, kimsenin burnu kanamadan isyancılar teslim olur. 139 u güneysulu 141 kişi dört gün süren savunmanın, temyiz hakkının olmadığı mahkeme sonunda 8 kişi idama,14 kişi 15 yıl hapse mahkum olur. Hulusi bey Sinop cezaevinde Mevlananın mecalisi seba adlı eserini Türkçeye çevirir.
Yanıtla (10) (0)Modern çaycılığın Türkiyede yerleşmesini 3 kişi sağlamıştır. Avukat Mustafa Hulusi Karadeniz , Halkalı ziraat okulu müdürü Alirıza Erten , Ziraat mühendisi Zihni Derin (Murat Bardakçı :çayın Türkiyeye gelişi). Şapka kanunu çıkar Hulusi bey devletin memurların kıyafetini belirleyebileceğini ,sokaktaki vatandaşın kıyafetine karışmanın yanlış olduğunu belirten bir dilekçeyi adalet bakanlığına gönderir. Kardeşi Ali Hikmet Karadeniz adliye de katipdir.
Yanıtla (3) (0)Tarihimizin- hususan inkılab tarihimizin- kıyısından köşesinden ufak hakikatlerin aşikar edilip anlatılmasına onca cahil , millet düşmanı ve itikadsız azmanlar saldırıyorlar.
Yanıtla (9) (3)5816 Kanun kaldırılmış olsa kuduracaklar belki iç mücadele ve kaos çıkacak. Varsın çıksın be ! Yeter artık, bu milletiň tamamı hakikat tarihimizi bilmeli. Hele genç nesil ve çocuklar ; Onlar kat'iyyen bilmeliler..
mizana: lozan yalanının dolaşım süresi bitti, şimdi de 5816 yalanı mı başladı. internetten 5816 nın ne olduğunu araştırıp anlayamayacak kadar cahilsiniz, bir de elaleme akıl vermeye kalkıyorsunuz.
Yanıtla (8) (7)Yazar kafayı kaldırıp alemi seyredenlere ve kafanın içindeki tanrı vergisi beynini kullanmak isteyenlere yönelmiş ve çokda iyi etmiş. Fasit dairenin içinden çıkarmak için uğraşıyor memleketi. Sağolsun, hep varolsun.
Yanıtla (7) (6)Monarşi, Meşrutiyet, Cumhuriyet,Demokrasi Türkiye ve ....
Yanıtla (9) (0)"Uyuyan bir insanı(topluluğu)uyandırmak kolaydır; ancak uyuma numarası yapan bir insanı(topluluğu)uyandırmak çok zordur..."
Herakleitos
Yildiray Ogur yazilarini son aylarda hiç güzel bulmuyor. Mantikli seyler degil, muvazeneyi bozdu.
Yanıtla (12) (12)Mantık bilgi olmadan olmuyor. Bilgiden kaçmak yok. 150 yıl önce demokrasi gelmiş. Neden kaldırma ihtiyacı duydu birileri. Şimdi beden kaldırma ihtiyacı duydular ve hala duyuyorlar. Kimse demokrasinin adını duymak istemiyor. Ne iktidar ne muhalefet.
Yanıtla (6) (4)Fakülte birde siyaset bilimine giriş dersindeyiz. Hoca siyaseti tanıtırken, “Siyasette kurt kanunu geçerlidir, kurtlukta düşeni yemek kanundur, Kemal Tahir’in Kurt Kanunu romanına bakın” dedi. Hemen romanı aldım. Romanda M. Kemal’in İzmir Suikastını bahane ederek, mahkemeleri de kullanarak rakiplerini nasıl bertaraf ettiğini anlatılıyordu. Konu mahkemeleri kullanarak, siyasi rakipleri bertaraf etmek. Sizce yüz yıl sonra bugün durum nasıl?
Yanıtla (16) (3)Fikir hürriyeti bakimindan eski devirlerden örnekler verebilirsiniz ama aksine bugünün sartlarini siz normalize ediyorsunuz sonunda!
Yanıtla (9) (2)Daron’a konuşması kolay. Amerika’nın kollarına kapağı atmış. Yine de helal olsun. Bildiğini gizlememiş diğer iki yüzlü aydın geçinen tipler gibi, dobra dobra söylemiş nalına mıhına. Fatih Altaylı’yı da tebrik etmek lazım. İsteyerek mi yaptı istemeyerek mi artık bilinmez. Ama iyi yaptı. Adamı bu iktidar işinden etti, kimse de sahip çıkmadı. Şimdi YouTube’un özgür kollarında. Yürü Fatih’ciğim kim tutar seni.
Yanıtla (5) (2)Z kuşağına hap gibi klip yapıp tiktok ve instagramda bu tarihi gerçekleri içirmek gerekiyor. Yoksa tarihi ezberler değişmiyor. Öksüz demokrasinin 150 yıllık tarihi yok zannediliyor. Sahi birinci meclis neden kapatılmıştı. Fazla demokrasi birilerinin canını sıkmıştı elbette.
Yanıtla (7) (5)Berbat bir üslupla yazmis, yok ilkokul seviyesi, yok hayal dünyasi.. bu nasil çirkin, öfke dili. Acemoglu üzerinden sözde fikir yazisi..
Yanıtla (14) (24)Demek ki demokrasi cumhuriyetten çok önce gelmiş. Cumhuriyet gelmiş demokrasinin üzerinden silindir gibi geçmiş. Ve hala o günleri özlemle anıyor birileri. Bugün de birileri vesayet diye diye geldi. Demokrasiyi silindir gibi ezdi geçti. Yani yok değişen bir şey.
Yanıtla (8) (3)Tramp’ın “türklerin düşmanı!..” diye başlayıp kürdü şuyu buyu papazı kızı çorba yapıp dünya önünde höykürmesi neyse, bu nöbet ödülü de aynı delikten çıkma:( Bu delik tıkanmadan huzur yok bizim siyasetçi geçinenlere..
Yanıtla (1) (0)“Ben ekonomiden vuruyom!” Diyen Tramp amı kızsam, fonlama yöntemiyle kendilerine açan bulan batıyamı?
Dünden ders almayan bir nesil Atatürk zamanından öğüt dinlermi? Dinlemiyor işte:(
Kalemine yüreğine sağlık. Yine doğruları açık ve anlaşılır aktardın. Bilmiyorum ki doğruları değil de masalları seven bor toplum bu bilgilerle ne yapar?
Yanıtla (13) (13)Devrin şartları mevzusunun kendisi çok mevzu halinde harika bir makale olmuş. Örneklemler arttırılsa da finalde aynı hüküm çıkar. Teşekkür değerlendirmeniz güzel olmuş.
Yanıtla (10) (15)tebrik ederim.
Yanıtla (5) (10)Soru. 1877 de yapılan ilk seçimden 1946'ya kadar yapılan seçimlerden ülkede kaç kişinin haberi oldu. Mesela 1877 seçiminde kaç sandık kuruldu, kaç seçmen oy kullandı? Sayın yazar benzer yazılarında; topluma açık bilgileri sanki gizli bilgileri ifşa ediyormuş gibi duygu atmosferine giriyor. Komik! 1908 İstanbul nüfusu yaklaşık bir milyon.Dava vekilliği yapan Zohrap efendi seçimlerinde 392 oyla İstanbul mebus seçildi.
Yanıtla (26) (10)Kısmen katılıyorum
Yanıtla (0) (0)GÜNAYDIN yazınızı okurken bilmediğim tarihi bir çok şeyi de öğrenmiş oldum halkımız asırlardır tek adam tarafından yönetildiği için tek rejimi iliklerine işlemiş bunu da ülkenin rejimini TEK ADAM rejimine çevirmeyi oyuyla kabul etmesidir bu sistemin iyi olmadığı anlaşılmıştır da dönülememekte iftar ölünceye kadar kalmak istemektedir sonumuz hayrola EFENDİM
Yanıtla (2) (1)Anladığım kadarıyla milletimiz gücün arkasında sıralanma özelliğine sahip. Bu güç ; zalim ve pervasız iktidar olabildiği gibi tarikat ,cemaat yada mafya örgütlenmeleri de olabilmekte.
Yanıtla (3) (2)Güçlü hisseden yapılar , diğer güç odakları ile aralarındaki hiyerarşi mücadelesini kaybedene kadar hüküm sürüyorlar.
Sayın Acemoğlu ne söylese güçlerin bendeleri tarafından saldırıya uğrayacaktır.
Uzmanlık alanı dışında görüş belirtmek linç edilmeye yeter.
Bülbüllere emir var:
Yanıtla (1) (0)Lisan öğren vakvaktan
Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan.
NFK
Yorumcuların büyük bölümü bilime bilgiye değil inanca imana dayanan ezbere ilkokul bilgisi ezberlerini hamasetle yazacaklar bugün .suçlamaları hazır zaten..libos yetmez ama evet i vb ..okumuyorlar bilmiyorlar .neleer varr daha..
Yanıtla (4) (3)Dogruyu soyleyenin vatan haini ilan edildigi bir ulkede dogruyu soylemekten cekinmeyen yurekli insanlara sempatim var.
Yanıtla (5) (5)Bu gazetede ilk kez bu kadar kapsamlı açık anlatılıyor gerçekler..kemalist yorumcu beğeni yapanların tamamına yakını kemalist..bu gerçekleri bilmiyor sadece inanıp iman ediyorlar..darısı diğer yazarlara..
Yanıtla (6) (8)Hayatında tek sayfa okumadan ilkokul bilgileri ile din haline getirilmiş bu ideoloji mensupları ortaçağ engizisyonu gibi ...ve asla okumuyorlar..hamaset slogan ve uyduruk bir tarihle yaşıyorlar..bahaneleri de değişmiyor..bilime gerçeğe düşmanlar..
Yanıtla (2) (6)