Masa yumruklayarak seçim kazanılır mı?
Önce masadaki partileri bir kere daha hatırlayalım.
Jobbik, MSZP, DK, LMP, Momentum ve Dialogue.
Yani konumuz Macaristan.
Macaristan’ı 2010 yılından bu yana yani 12 yıldır Victor Orban’ın başında olduğu Fidesz yönetiyor.
Fidesz, 1980’lerde komünizme karşı mücadele eden gençlerin 1990’da kurduğu bir parti. Yani arkasında heyecan verici hikayesi olan bir davanın üzerinde kurulmuş bir partiden bahsediyoruz.
Yola liberal demokrat, Soros bursiyeri olarak çıkan Orban, sonra muhafazakarlaştı, otoriterleşti ve Macaristan’ı ekonomide büyüttü ama demokraside Avrupa Birliği’nin hasta adamı haline getirdi.
Medyayı yakın dost ve üzerinden kontrol altına aldı, iş dünyasına boyun eğdirdi, sivil toplumu beşinci kol, Soros diyerek baskı altına aldı, yargı kurumlarının kontrolünü ele geçirdi.
Ama buna rağmen Fidesz’in oyları 2002’den beri yüzde 40’ın altına düşmedi.
2010’da yüzde 54 ile iktidara geldi. 2014’de yüzde 44, 2018 seçimlerinde yüzde 48 aldı.
Yani karşısındaki muhalefet partileri için durum hiç de ümit verici değildi.
Buraya kadar her şey bize çok tanıdık.
Geri kalanı da öyle.
Fidesz seçimlere ülkenin komünizm öncesi döneminden kalma oy oranı yüzde 3- 7 arasında dolaşan Hristiyan Demokrat Parti ile ittifak halinde girerken, muhalefet bir araya gelmeyi başaramayacak kadar parçalıydı.
2014’de başarısız bir deneme yaşanmıştı.
Macaristan Sosyalist Partisi öncülüğünde iki sosyal liberal, bir liberal ve bir yeşil parti beşli o seçimde Birlik adlı bir ittifak oluşturdu ama ittifak ancak yüzde 19 aldı, sadece sosyalistler meclise girebildi.
İttifakların işe yaramadığı fikrini yerleştirecek kadar kötü bir yenilgiydi bu.
2018’de sosyalistler ve yeşiller bir ittifak kurdu ama yüzde 11’i geçemediler ve seçimleri yine Fidesz kazandı.
2019 yerel seçimlerine gelindiğinde artık Macaristan dünyada illiberal demokrasinin sembollerinden biri haline gelmiş, otoriterleşmeye gaz veren Orban’a karşı muhalefet partilerinin bir araya gelmesi dışında bir seçenek kalmamıştı.
Ama partiler asla bir araya gelmeyecek halde farklı dünyaların partileriydi.
Jobbik, milliyetçi-muhafazakâr Turancı partiydi. 2018 seçiminde yüzde 20 ile ikinci sırada gelmişlerdi. Oy oranı ve anketlere göre de gelecek seçimlerde Fidesz’in en ciddi rakibi görünüyordu.
MSZP, 1956’dan 1989’a kadar ülkeyi yönetmiş Macaristan Sosyalist İşçi Partisi’nin evrimleşmiş hali Macaristan Sosyalist Partisi. Anti-komünist, dindar Macarların elinin gitmediği, üzerinde tarihin yükü olan MSZP, son seçimlerde küçük bir Yeşil partiyle iittifakla girip ancak yüzde 11 oy alabilmişti.
DK yani Demokratik Koalisyon, 2010 yılında parti için kavgalar sonucunda MSZP’den reform talebiyle kopan eski başbakan Ferenc Gyurcsány’nin liderliğindeki sosyal demokrat partiydi. Son seçimde oyu yüzde 6.5 oy alan DK’nın lideri Gyurcsány ülkenin en hizipçi siyasetçisi olarak tanınmaktaydı.
LMP, son seçimde yüzde 5,5 oy alan Macaristan’ın Yeşiller partisiydi.
Macaristan için Dialogue ise Yeşiller’den kopmuş liberal-yeşil bir partiydi. Kurucusu 40’lı yaşlardaki Gergely Karácsony 2018 seçimlerde sosyalist-yeşil ittifakının başbakan adayıydı. Ama yüzde 11’de kalmıştı.
Momentum Hareketi, 2017’de kurulmuş girdiği ilk seçimde yüzde 3 almış bir merkez bir partiydi.
Asla bir masada oturamayacak gibi duran bu altı muhalefet partisini Orban karşıtlığı birleştirdi ve Macaristan için Birlik ittifakını kurdular.
Başkent Budapeşte’de ve başka şehirlerde seçime ittifakla girildi.
İttifak, Budapeşte belediye başkanlığına 2018’de sol ittifakın başbakan adayı, Yeşil-liberal partinin lideri Gergely Gergely Karácsony’i aday gösterdi.
Ve ittifakın adayı 43 yaşındaki Gergely Karácsony, başkent Budapeşte’de 2010’dan beri süren Fidesz iktidarını yüzde 51 oy alarak yıktı.
O zaman dört yıl sonra 2022’deki parlamento seçimlerine de bu ittifakla gidilmeliydi.
İttifak daha kurulmadan anketlerde önde gidiyordu.
Haliyle en güçlü başbakan adayı da 2018 seçimlerinde yüzde 11 oy alsa da Budapeşte’ye yüzde 51 alarak başkan seçilen Karácsony’ydi.
Fakat Karácsony yüzde 5’lerdeki yeşil bir partinin lideriydi, solcuydu.
Ve Fidesz’e oy veren seçmenin eli sosyalistlere ve müttefiklerine gitmiyordu.
Turancılarla sosyalistleri, liberallerle yeşilleri biraya getiren Macaristan için Birlik ittifakı 2020 boyunca kimi başbakan adayı yapacağını tartışırken bir formül buldu.
Ön seçim yapmak.
Bu daha önce Macaristan’da görülmemiş bir yöntemdi.
2021 yılında yapılacak Oy verme hakkına sahip olan hatta 2022’de 18 yaşını dolduran bütün seçmenlerin oy vereceği bir ön seçim yapıldı.
Seçmenler sadece başbakan adayı değil, bölgelerdeki ittifakın ortak milletvekili adayları için de oy kullandılar.
600 bin kişinin katıldığı ön seçimin ilk turuna bütün partiler küçük ittifaklar ya da kendi liderlerini aday göstererek girdiler.
Anketlerde birinci sırada en büyük parti olan Jobbik’in lideri 41 yaşındaki Peter Jakab görünüyordu.
Ama ön seçimin ilk turunda Jakab dördüncü olup elendi.
Ön seçimin ilk turundan ilk sırada yüzde 34 ile Demokratik Koalisyon ve Liberal partinin ortak adayı Klara Dobrev çıktı.
Eski Avrupa Parlamentosu başkan yardımcısı olan Dobrev, Demokratik Koalisyonu’nun başındaki eski sosyalist başbakan Ferenc Gyurcsány’nin eşiydi. Bulgaristan doğumluydu ve annesi Yahudiydi. Orban karşısında en zorlanacak aday olarak görünmesine rağmen ön seçimde birinci sırada çıkmıştı. En çok bölgede ve kırsalda birinciliği de Dobrev kazanmıştı.
İkinci sırayı yüzde 27 ile sosyalistler ve iki yeşil partiden oluşan ittifak için ittifakın adayı Budapeşte Belediye Başkanı Karacsony aldı. Ama birinci olduğu seçim bölgelerinin hepsi başkanı olduğu Budapeşte’deydi, taşradan hiç oy alamamıştı.
Sürprizi ise Jobbik ve Momentum liderlerini geride bırakarak yüzde 20 ile üçüncü sırada gelen 49 yaşındaki bağımsız aday Péter Márki-Zay yaptı.
Marki-Zay, Hódmezővásárhely adlı 44 bin nüfuslu bir şehrin belediye başkanıydı. 2019’da ittifak sayesinde seçilmişti. Kendisini iyi bir Katolik sağcı ve küskün bir Fidesz seçmeni olarak tanımlıyordu.
Böyle bir ismin bağımsız girdiği önseçiminde partilerin adayları karşısında üçüncü sırada çıkması gözlerin Marki-Zay’a dönmesine neden olmuştu.
Ön seçimler yapılırken ittifak anketlerde hala Fidesz’in beş puan önünde görünüyordu.
Ama ne olduysa ön seçimin ikinci turunun öncesinde oldu.
İlk turda en çok oy alan üç aday ikinci tura kaldılar.
Adaylar arasında kıran kırana bir mücadele başladı.
Péter Márki-Zay, Klára Dobrev'in eski başbakanın eşi olduğunu ve hizipçi olarak tanınan eski başbakan ve partisinin Orban karşısında hiçbir şansı olmadığını söyleyerek Gergely Karácsony ile ikinci tura tek adayla girmek için müzakerelere başladı.
Márki-Zay geri çekilmek için şartlar ileri sürdü. Fidesz hükümetine yolsuzluk davaları açılması ve avronun kabulü ilk şartlarıydı.
Karácsony, kendisinin çekilmeyeceğini açıkladı ve Márki-Zay'e hükümetinde başbakan yardımcılığı teklif etti. O da Dobrev'in Orban’ı yenemeyeceğini vurguladı.
Bu açıklamalara karşı Márki-Zay karşı bir çıkış yaptı ve ilk turda elenen sağcı Jobbik ve Momentum seçmenlerinin kendisine oy vereceğini ve Dobrev’i yenmek için en iyi adayın kendisi olduğunu söyledi.
Bu suçlamalara tabii Dobrev cephesi de sessiz kalmadı.
Eski başbakan Gyurcsány, bırakın seçmenler Orbán'ı yenebilecek en iyi adayı seçsin diyerek iki aday arasındaki pazarlığı sert bir şekilde eleştirdi, iki adayın da sadece Budapeşte ve elitler arasında güçlü olduğunu iddia etti:
"Sadece Budapeşte'den hükümet değiştirmek mümkün değil.”
Bu arada ilk turda elenen milliyetçi Jobbik lideri de iki aday arasındaki işbirliği görüşmelerini eleştirdi:
"Amaç aday sayısını azaltmak değil, seçmen sayısını artırmak olmalı. İkiniz bir araya gelirseniz ve üçüncü kazanmazsa, yaptığınız tek şey ittifakı yaralamak olur"
Karácsony ve Márki-Zay, biri başbakan, diğeri başbakan yardımcısı olarak kampanyaya birlikte devam edeceklerini ancak kimin diğeri lehine çekileceğine daha sonra karar vereceklerini açıkladı.
Sonra Karácsony, "Orbán'ın yerini alabilirim. Bu nedenle geri adım atmıyorum, ileri" dediği bir bir toplantı düzenledi. Ancak kendisine tren çarparsa adaylıktan çekileceğini açıkladı.
Buna karşı Márki-Zay de bir miting düzenledi. Daha geniş bir kesime hitap edebilecek adayın kendisini olduğunu iddia etti.
Bu karşılıklı meydan okumalardan sonra Karácsony, Márki-Zay'i belediye başkanlığı yaptığı şehre gidip ziyaret etti ve ikinci turda isimlerinin oy pusulasında birlikte görünmesine karar verdiklerini ortak bir program yazacaklarını, adaylık hakkını kazandıktan sonra birinin başbakan diğerinin başbakan yardımcısı olacağını ama buna daha sonra karar vereceklerini açıkladılar.
Ama seçim kurulu önseçimde iki adayın listede birlikte görünmesinin mümkün olmadığını söyledi.
Rakipleri Klára Dobrev de fikrin "kafa karıştırıcı bir önerme" olduğunu açıkladı.
Márki-Zay, buna izin verilmemesini eleştirdi, eşi eski başbakan Gyurcsány'ye karşı iktidarın aleyhte PR kampanyasıyla yarattığı negatif algıyı hatırlattı ve Dobrev’in Orbán'a karşı seçimi kazanma ihtimali olan en zayıf aday olduğunu tekrarlandı.
Bu tarihlerde yayınlanan seçim anketlerinden bazılarında Karácsony, bir kısmında ise Márki-Zay'in ikinci turda Klára Dobrev'e karşı önde gösteriyordu.
Márki-Zay, "rakamlar çok net bir şekilde geri adım atması gereken kişinin ben olmadığımı söylüyor" dedi. Karácsony, adaylığını geri çekmeyeceğini tekrarladı. Márki-Zay, bu açıklamaya "tren geldi" diye yanıt verdi.
Bu arada ittifaktaki merkez parti Momentum Hareketi ikinci turda sağdan en fazla oy alma şansı olan Márki-Zay'i destekleyeceğini duyurdu
Bu destekten sonra ertesi gün Márki-Zay ve Karácsony, bir meydanda halkın karşısına çıktı ve Karácsony, "Bunu yapmazsam Viktor Orbán'ın iktidarda kalacağı noktasına geldim diyerek”, ikinci turda Márki-Zay lehine adaylıktan çekildiğini açıkladı.
Bu desteğe rağmen masadaki diğer partiler tarafsız kaldılar.
Ve ikinci tur oylamasında Márki-Zay, yüzde 56 ile ittifakın başbakan adayı olarak seçildi.
Ama çetin önseçim sürecinde edilen sözler bütün adayları yıprattı, karakter zaaflarını ortaya koydu.
Karşılıklı suçlamalar, birbirilerinin yerine çekilmeyi reddeden partiler ittifakın itibarını kamuoyu önünde yıprattı.
Bir aday bile belirleyemeyen bir ittifak ülkeyi nasıl yönetir gibi haklı bir soru ortaya çıktı.
Ama ülkede durum o kadar kötüydü ki hala Marki-Zay, Orban’ın anketlerde önünde görünüyordu.
Ama kampanya boyunca bu pozitif trend Orban lehine değişti.
Partiler adayın orasından burasından çekiştirdi, herkes aklındakini ona söyletmeye çalıştı.
Bir de Rusya Ukrayna’ya girince ve Batı yanlısı ittifakın adayı Marki-Zay en anti Rus çizgide yer alıp, Ukrayna’ya asker göndermekten bahsetti., Orban ise ülkeyi böyle bir savaşa ve kaosa sokmayacak barışın lideri oluverdi.
Bir taşra belediye başkanı olan Márki-Zay, böyle bir uluslararası krizde ülke emanet edilebilecek bir lider olarak görünmedi.
Kendi aralarında tartışmaya devam eden ittifak partilerini birleştiren tek motivasyon olarak Orban karşıtlığı kaldı.
Márki-Zay’in Orban’ın yolsuzluklarına, gerçek bir dindarın böyle yolsuzluklar yapmayacağına dair muhafazakar söylemi Orban seçmeninde ikna edici olmadı.
Ve sonuçta ortaya büyük bir hezimet çıktı.
Marki-Zay’ın liderliğindeki altılı ittifak yüzde 37’de kaldı, Orban yüzde 52 ile yeniden iktidar oldu.
İttifak aday seçimi sürecince kendi kendini yiyip bitirmiş, enerjisini tüketmiş, küskünlükler, dargınlıklarla heyecanını kaybetmiş seçim kampanyasında Orban’a söyleyecek bir şey pek kalmamıştı.
Hikayenin sonu.
Gökten altı elma düştü, altısı da zor bela kurulmuş masayı yumruklayarak, hem aritmetik hem seçmene güven için kurulmuş ittifakı küçümseyerek, iktidara söyleyecek söz bırakmayacak bir şehvetle rakip adayları ve müttefik muhalefet partilerini eleştirerek seçim kazanabileceklerini zannedenlerin başına…
(Macaristan muhalefet ittifakı ön seçimi tartışmaları için İngilizce’de bulunabilecek ayrıntılı bir kaynak: https://en.wikipedia.org/wiki/2021_Hungarian_opposition_primary)