İptal gerekçelerini kim çaldı?
YSK’nın 250 sayfalık gerekçeli kararını iş güç sahibi her normal insan gibi okumamış olabilirsiniz.
Sizin için ne olduğunu özetleyen birini bulmak için interneti açtınız. Karşınıza;
“Ben bas bas bağırdım... Çaldılar, hırsız var hırsız... İmamoğlu diyor ki; “YSK’nın kararında hırsızlık yazmıyor.” Aşağıda karardan paragrafları okuyun, YSK ne demiş... YSK’da hukuk diliyle bağırmış. Hırsız var hırsız. Çalmışlar..”
“YSK gerekçeli kararında özetle: Çok basit çünkü çaldılar diyor”
“YSK bilinçli ve organize hırsızlığı yakalamış. Sandığa yapılan bu örgütlü darbenin tüm müsebbipleri şimdi yargıya hesap verecek”.
“YSK çaldılar dememiş mi bir daha yakından bakın bakalım”
“250 sayfanın özeti; sağlam çalmışlar”
“CHP’ye 35 bin geçersiz oy” gibi iddialı cümlelerle YSK’nın gerekçeli kararından sayfaların fotoğraflarını paylaşan siyasetçiler, gazeteciler, gazeteler çıktı.
O sayfalarda yazan gerekçeler seçimin iptal edilmesi için gayet ikna edici gözükmekteydi:
“İstanbul seçimlerinde 8848 adet usulsüz düzenlenmiş oy sayım ve döküm cetvelinin 1.000.000’u aşkın seçmenin kullandığı oyun hukuk akıbetinin belirsizliğine yol açtı”
“..şüpheli oy sayısının 300.000 binden fazla”
“CHP lehine geçerli sayılan ancak usulüne uygun bir sayımda geçersiz olması gereken oyların toplamının 35.000 civarında.”
“Aldatmaya yönelik iki farklı sonuç tutanağı hazırlandı”
Ama maalesef aldatılan siz oldunuz. Çünkü bu iddialar YSK’nın tespitleri ve gerekçeleri arasında değildi.
Dolaşıma sokulan bu sayfalar “Adalet ve Kalkınma Partisi adına Genel Başkan Yardımcısı Seçim İşleri Başkanı Ali İhsan YAVUZ tarafından Kurulumuz Başkanlığına verilen tarihli aynı içerikli dilekçelerde” diye başlayan gerekçeli kararın girişindeki ilk 12 sayfada yer verilen, AK Parti’nin YSK’ya iptal başvurusunda ileri sürdüğü iddialardı. Yani AK Partililer AK Parti’nin YSK’ya sunduğu iddiaları, YSK’nın tespiti diye tekrar bize sundular.
Peki YSK bu iddiaları değerlendirip ne demişti?
Cevabı bulmak için YSK’nın bu iddiaları araştırmaları üzere İstanbul’daki 39 İlçe Seçim Kurulu’na gönderdiği yazılar ve cevaplarından oluşan 84 sayfalık uzun ve teknik bölümü geçerek 96. Sayfaya ulaşmanız gerekiyor.
Karşınızda “Seçimin neticesine müessir görülmeyen iddiaların incelenmesi” başlığı çıkacak.
Orada YSK, altı maddede; AK Parti’nin dilekçesinde yer verdiği bütün bu iddiaları, sözcülerinin son günlerde tekrarlandığı “AK Partili gördüklerine Büyükşehir pusulasını vermemişler” ya da “29 bin oy farkı nasıl 13 bine düştü” iddiaları incelenmiş ve şöyle demiş:
“Dosyada mevcut bilgi ve belgeler, yapılan ara kararları üzerine ilçe seçim kurullarından gönderilen cevap, tutanak ve eki bilgi/belgeler incelenmiş, SEÇSİS üzerinden gerekli kontroller yapılmıştır.. İddiaların seçimin sonucuna müessir olay ve haller kapsamında değerlendirilmemiştir.”
Yani seçimin iptali için oy veren yedi üye dahil olmak üzere bütün bu iddialar YSK üyeleri tarafından ikna edici ve sonuca etkili bulunmamış.
Ardından 98. sayfadan itibaren “Seçimin sonucuna müessir görülen olay ve hallere ilişkin inceleme ve tespitler” bölümüne geçiliyor.
Yani seçim iptaline gerekçe olarak görülebilecek daha ciddi iddiaların incelenmesine.
İncelemenin sonucunu öğrenmek için de bu iddiaları incelemeleri talimatı verilen İstanbul’daki 39 İlçe Seçim Kurulu’ndan gelen cevapların sıralandığı uzun 102 sayfayı aşıp, 200’üncü sayfaya gelmeniz gerekiyor. Bu sayfadan itibaren iptal kararı veren yedi YSK üyesinin 12 sayfalık gerekçesi başlıyor.
İlçe Seçim Kurulları, AK Parti’nin üç bavul eşliğinde YSK’ya sunduğu, Sağlık, İçişleri ve Adalet Bakanlıklarından elde edilmiş, çoğu kişisel bilgileri koruma yasasıyla korunduğu için verilmemesi gereken gizli verileri incelemiş. Ve sonuç;
AK Parti dilekçesinde; 1.229 ölü seçmen yerine oy kullanıldığı iddia etmişti. Ölü seçmen yerine kullanılan oy sayısı 6 çıkmış.
AK Parti dilekçesinde hükümlü veya tutuklu olduğu halde seçmen listesinde olup oy kullanan 15.813 seçmen olduğunu iddia etmişti. Bu sayı 99 çıkmış.
Bu 105 yanlış oy, 105 ayrı sandıkta kullanılmış. Bu 105 sandıktan sadece üçünde memur olmayan başkan ya da üye var.
Yine YSK’nın tespitlerine göre bu yanlış oyların büyük bir kısmı kullanılmamış sadece imza listesinde yanlış atılmış imzalardan kaynaklanmış da olabilir.
AK Parti, zihinsel engel ve diğer sebeplerle hakkında kısıtlılık kararı olduğu için oy kullanamayacak 26. 573 seçmenin seçmen listelerinde olduğunu ve oy kullandığını iddia etmişti. Hakkında kısıtlılık kararı olup oy kullanan 601 kişi çıkmış.
Bunun sebebi de haklarında kısıtlama kararı kesinleşenlere ait bilgilerin, kararı veren mahkemelerce UYAP sistemine girilmemesi nedeniyle Adalet Bakanlığınca gönderilen listelerde yer almaları, böylece de sandık listelerine girmiş olmaları.
Mesela Tuzla’da oy kullandığı görülen 17 kısıtlıyla ilgili İlçe Seçim Kurulu YSK’ya gönderdiği açıklamada şöyle demiş:
“ismi geçen kişilerin oy kullandıkları sandık seçmen listeleri tek tek incelenmek suretiyle listede ismi geçen 17 kişinin oy kullandığı, 11 kişi ile ilgili verilen kısıtlılık kararlarının kesinleşmediği, 2 kişi ile ilgili kısıtlılık kararının TMK 408. Maddesine göre verildiği, 1 kişi ile ilgili TMK 405 maddesine göre verilen kesinleşmiş kısıtlılık kararına rağmen oy kullanmış olduğu, 2 kişi ile ilgili kısıtlılık kararının TMK nın 407. maddesine göre verilmiş olduğu, 1 kişi hakkında TMK 405. maddesine göre kesinleşmiş kısıtlılık kararının bulunduğu, ancak kararın İlçe Seçim Kuruluna 02.04.2019 tarihinde PTT aracılıyla tebliğ edildiğinin tespit edildiği”.
Sonuç itibariyle İstanbul’da kullanılan 8.865.072 oydan sadece 706’sı kullanmaması gereken kişiler tarafından kullanıldığını unutmamak gerek.
Buraya kadar olan tespitlerde YSK’nın yedi üyesi seçimi iptal ettirecek bir gerekçeyi henüz ileri sürememiş durumda.
Devam edelim.
AK Parti dilekçesinde 5.388 adet mühürsüz, 694 adet imzasız, 214 adet boş, 498 adet eksik, 1135 adet de eksik sayım döküm cetveli olduğunu iddia etmişti. İncelemelerde sadece 18 adet sayım döküm cetvelinin eksik, 90 adetinin de mühürsüz olduğu tespit edilmiş.
Burada YSK’nın yedi üyesinin ilk yorumu karşımıza çıkıyor. Şöyle demişler:
“Yukarıda dökümü gösterildiği şekilde, 18 adet sandıkta sayım döküm cetvelinin hiç bulunmadığı, 90 adet sandıkta ise sayım döküm cetvellerinde sandık kurulu imzalarının bulunmadığı görülmüştür. Sayım döküm cetveli olmayan veya imzasız olmakla esasen yok hükmünde olan 108 adet sandıktaki oy kullanan seçmen sayısı 30.281 dir. Seçim sonucunun belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan sayım döküm cetvellerinin 108 sandıkta düzenlenmemiş olması, bu sandıklardaki seçim sonucunun güvenilirliğini ciddi biçimde zedelemektedir. Sayım döküm cetvellerindeki bu eksiklik, tek başına seçim sonucuna müessir olmamakla birlikte, sandık kurulu başkanlarının kanuna aykırı biçimde belirlenmesi ile birlikte değerlendirilmiştir.”
Yani 108 sandık döküm cetvelindeki eksikler seçim güvenliğini zedeledi ama bu da tek başına seçim iptaline gerekçe değil.
Çünkü sandık döküm cetveli, seçim sonucunu veren esas belge değil. Esas sonucu belirleyen sandık tutanakları. Onların da bütün partiler tarafından ıslak imzalı tamamı elde, eksik yok.
HDP’nin YSK temsilcisi Mehmet Tiryaki, YSK’nın sandık döküm cetvellerine ilk defa bu kadar anlam yüklediğini söylüyor:
“Bu 108 sayım döküm cetvelinden 90 tanesi esasen eksik. Bir kısmına isimler yazılmış bazıları imza atmış, bazılar imza atmamış. Ayrıca bu sayım döküm cetveli dediğimiz tek bir evraktan oluşmuyor. Bütün siyasi partiler, bağımsız adaylar olduğu için birden fazla kağıttan oluşuyor. Diyelim 5 tane sayfadan oluşurken, 3-4 sayfasında imza var, bir sayfasında eksik. Bir örnek verecek olursak mesela başta yer almış. AKP ve CHP’nin olduğu sayfalar değil de diğer partilerin yer aldığı sayfalarda imza var. Buda iptal gerekçesinde önemli yer tutmuş. YSK’nin bugüne kadar ki tarihinde sayım döküm cetveline bu kadar anlam yüklediği seçim olmadı. YSK ve siyasi partiler esasen sandık sonuç tutanağına dikkat ettiler. Sandık sonuç tutanağı olmayan tek bir sandık yok. 31 bin 281 sandıkta oy kullanıldı ve bunların tamamının ıslak imzalı sandık tutanakları var. Sayım döküm cetveli sadece sandık tutanağını doldurmak için gereken bilgileri içeriyor."
YSK Başkanı Sadi Güven’in dokuz sayfalık karşıoy yazısında da sandık döküm cetvellerindeki bu hata ve eksiklerin iptal için gerekçe olamayacağını şöyle açıklamış:
“Bu sandıkların tamamına yakınında Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte diğer partili üyeler görev yapmış ve sandık sonuç tutanaklarını imzalamıştır. Bu eksiklikler sonradan ilgililerince tamamlanabilecek bir noksanlıktır. Önemli olan sandık sonuç tutanağının sandık kurulu başkan ve üyeleri tarafından imzalanmasını müteakip ilçe ve il birleştirme tutanaklarına ve dolayısıyla SEÇSİS sistemine doğru aktarılmasıdır. İmzasız 101 sayım döküm cetvelinin tamamında başkan ve memur üye ile birlikte Ak Parti ve üç sandık hariç CHP tüm sandıklara üye vermiş olup hatta Adalet ve Kalkınma Partisi 145, Cumhuriyet Halk Partisi 120 olmak üzere bazı sandıklarda 1’den fazla üye ile temsil edilmişlerdir. Ayrıca imzasız sayım döküm cetvelleri ile sandık sonuç tutanakları uyumlu olup seçim iptal nedeni olabilecek bir uyumsuzluk görülmemiştir. Sayım döküm cetveli olmayan 22 sandıkta görev yapan sandık kurulu üyeleri aynı sandıklarda diğer seçim türüne ait 19 sandığın sayım döküm cetvellerini ve 22 sandığın sandık sonuç tutanağını doldurduğuna ve tutanak defterine bir itiraz yapılmadığına göre siyasi partilerin müşahitlerinin ve oy verme yerinde hazır bulunanların huzurunda oy sayım ve döküm işleminin yapılmış olması karşısında sayım ve dökümün sandık başında denetlendiğinin ve buna göre sandık sonuç tutanağının tanzim edildiğinin kabulü gerekmekle bu eksiklikler tüm Kurulca iptal nedeni olarak görülmemiştir. ”
Geriye kaldı AK Parti’nin itiraz dilekçesindeki son iddia.
AK Parti, İstanbul’daki 31.280 sandık başkanının 6.539’unun kamu görevlisi olmayanlar arasından, 31.280 sandık kurulu memur üyesinin 13.084’ünün kamu görevlisi olmayanlar arasından atandığını iddia etmişti.
İncelemeler sonucunda toplamda sadece 754 sandıkta kamu görevlisi olmayan başkan veya üye olduğu tespit edildi.
Zaten seçim iptal kararının tek gerekçesi de bu.
250 sayfalık gerekçeli kararın 207. sayfasındaki bir paragrafta nihayet karşımıza çıkıyor.
“Sandık kurulu başkanlarının kanun hükmüne aykırı olarak belirlendiği 754 adet sandıkta oy kullanan seçmen sayısının, 212.276 ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde Cumhuriyet Halk Partisi Adayı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Adayı arasındaki oy farkının 13.729 olması nedeniyle, 754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının kanun hükmüne aykırı olarak belirlenmesi ve bu şekilde oluşan sandık kurullarının yaptıkları seçim iş ve işlemlerine itibar edilemeyecek olması, sonuca müessir olay ve haller kapsamında değerlendirilerek seçimin neticesine müessir görülmüştür.”
Peki, 2018 yılında değişen 298 sayılı Yasanın 22. Maddesine göre İstanbul’da 31.186 sandıkta başkan ve üye olarak yedekleriyle birlikte 93.558 kamu görevlisine ihtiyaç duyulurken ve İstanbul’da 220.000 kamu görevlisi varken, neden bu 754 sandıkta başkan veya üye olarak kamu görevlisi olmayan kişiler görevlendirilmiş?
Bu sorunun cevabı 39 İlçe Seçim Kurulu’ndan istenen savunmalarda saklı. Bir kaç örneğe bakalım.
Avcılar: “Görev yapan 2145 kamu görevlisinden sadece 297'sinin istekli olduğu, bu sebeple sandık kurullarının oluşturulmasında ciddi sıkıntı yaşandığı”
Bağcılar: “Az sayıda mazeretlerinden dolayı görev iade talebinde bulunanların yerlerine atanmak zorunda kalınan, 298 sayılı Kanunun 23. maddesinin son fıkrasına göre sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca olmayan ve daha önceki seçimlerde sandık kurulunda görev yapmış sandıklarında problem yaşanmamış ve siyasi partilerce itiraza uğramamış kişilerden olduğunun belirlendiği.”
Esenyurt: “Kaymakamlık listesinde olmasına rağmen 215 kişinin il dışında ikamet ettikleri ve il dışı seçmen olmaları nedeniyle görevlendirme yapılamadığı hususunun Esenyurt Kaymakamlığına 26/02/2019 tarih ve E.151125 sayılı yazı ile bildirildiği, ayrıca Kaymakamlık listesinde bildirilen 950 kişinin ikametgahlarının ilçe dışı olması nedeniyle kura listesine dahil edilmediği, ilçede her iki seçim kurulu için sandık kurulu başkan ve memur üyesi yedek üyelerle birlikte toplam 6532 kişinin gerektiği, Esenyurt Kaymakamlığınca bildirilen sayının ihtiyaç duyulan görevli sayısından az olduğu, bu durumda liste dışı görevlendirmenin bir zorunluluk olduğu.”
Fatih: “3 kurulun toplam 843 sandığının bulunduğu, mülki idare ve diğer kamu kurumlarından gelen kamu görevlilerini kapsayan listenin Fatih İlçesindeki toplam sandık sayısını karşılamadığı, mülki idare amirliğince gönderilen listelerdeki görevlilerin bir çoğunun Fatih ilçesi yada İl sınırları dışında ikamet etmesi veya MERNİS adreslerinin bulunmaması nedeniyle yetersiz olduğu, ayrıca sandık kurulu başkanı yada üyesi olarak atanan kamu görevlilerinin yoğun şekilde mazeret bildirmeleri nedeniyle sandık kurullarının oluşturulamayacağı, ilçe sınırları içerisinde bulunan özel okullar, devlet okullarında görevli ücretli öğretmenlik yapan kişilerden, bankalardan ve görev almak için Başkanlıklarına bizzat müracaat edip görev almalarında engel olmadığı tespit edilen kişilerden belirlendiği.”
Kağıthane: “Önceden seçilenlerin mazeretlerinin kabul edilmesi nedeniyle yerlerine gönderilen listelerden isim kalmadığından Kağıthane Belediyesinden, Vakıfbank’tan ve Ziraat Bankasından gelen listelerden tamamlandığı.”
İlçe seçim kurullarından gelen yazılara göre bu 754 sandıktaki sandık kurulu başkanları ve üyelerinin memur olmayan kişilerden seçilmesinin sebebi, memurların mazeret bildirmesi, ilçe dışında yaşadığı için oy verme hakkını kaybetmemek için görev almak istememesi sonucunda gerekli sayıda memurun bulunamaması.
Bu 754 sandıktaki görevlilerin 600’ü de kamu görevlisi olarak kabul edilen özel okul öğretmenlerinden oluşuyor.
Kullanılan oyların şaibeli kabul edildiği bu 754 sandığın 750’sinde de AK Partili sandık kurulu üyeleri görev yapmış.
Bu 754 memur olmayan ve başkan ve üyeden 9’u KHK’yla ihraç edilmiş isimler. Bu 9 KHK’lıdan bir kısmı Kaymakamlıkların İlçe Seçim Kurulu’na sunduğu listelerde olduğu için atanmış.
Pendik’te bir sandıkta memur üye olarak atanan bir KHK’lı, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de aynı bölgedeki bir sandıkta görev yapmış ve sorunsuz teslim etmiş. Gönüllü olarak görev almak için başvurunca ve ihtiyaç da olunca görev verilmiş. Sultanbeyli’de bir sandıkta görev yapan KHK’lı sandık kurulunun üyesinin ise bu sekizinci seçimi. O da daha önce işini iyi yaptığından bu kez de ihtiyaç olunca tercih edilmiş. Bir başka KHK’lı Diyanet işleri çalışanı sandık üyesi ise terör örgütü iltisakı suçlamasıyla değil, başka bir nedenle işten çıkarılmış ve geç tebliğ edildiği için de görev almış.
YSK Başkanı Sadi Güven’e göre bu 754 sandıktaki memur olmayan kurul üyeleri yüzünden seçim iptal kararı verilemez:
“754 kişinin görev yaptığı sandıkların 750 tanesinde Adalet ve Kalkınma Partili üye görev yapmış olup bu sandıklara 1.104 üye vermekle 354 sandıkta iki üye ile temsil edilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi de aynı sandıkların 3 tanesine üye vermemiş, 28 üye göreve gelmemiş, diğer 723 sandıkta üyesi görev yapmıştır. Aynı sandıklara toplamda 979 üye veren Cumhuriyet Halk Partisinin de 256 sandıkta iki üyesi görev yapmıştır. Bu sandıklarda ayrıca Milliyetçi Hareket Partisi, Halkların Demokratik Partisi, Saadet Partisi, İyi Parti, Demokratik Sol Parti, Büyük Birlik Partisi, Demokrat Partili ve Vatan Partili üyeler de görev yapmıştır. Sayım döküm cetvelinin olmadığı 22 sandıkta ise başkan hariç Ak Parti 36, Cumhuriyet Halk Partisi 33, Halkların Demokratik Partisi 12, Saadet Partisi 12, İyi Parti 1, seçmen 5 üye ve 22 memur üye görev yapmıştır. Bazı partilerin bir sandıkta ikişer üyesi görev yapmıştır. 31 Mart 2019 günü İstanbul’da yapılan seçimde; 2018 yılında değişen 298 sayılı Yasanın 22. maddesine aykırı sandık kurulu başkan ve üyesinin görevlendirildiği şüphesizdir. 2004 ve 2009 yılında Yüksek Seçim Kurulu tarafından verilen kararlar emsal olmaz denilebilir ise de kararlar verildiği tarihte yürürlükte bulunan yasadaki sandık kurulu başkan ve üyelerinin belirlenme usulüne aykırılık haline ilişkin olmakla 298 sayılı Kanunun değişik 22. maddesine aykırılıktan farklı değildir. Sandık kurullarının usulsüz oluşması tam kanunsuzluk halini oluşturmaz. Sandık kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin kesinleşmesinden sonra bu kuruluşa karşı yapılacak itirazlar seçimden sonra o seçimlerin iptali için tek başına bir itiraz sebebi olarak ileri sürülemez.”
Yani bu 754 sandıkta hiçbir usulsüzlük tespiti yok, 31 Mart günü herhangi bir itiraz da olmamış. Ama bu sandıklardaki usul hatası oyları teorik olarak şüpheli hale getirmiş. Biri başkan dört YSK üyesi de yazdıkları 45 sayfalık karşı oy yazılarında ortaya bir delil konmadığını, sandık kurulunda hatalı atama yüzünden seçim iptal edilemeyeceğini söylemişler.
YSK üyesi Kürşat Hamurcu, karşıoy yazısında bunu en net biçimde ifade etmiş: “Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmadığı sandıklarda, oy kullanan seçmenin oyunun, hangi neden ve gerekçeyle geçersiz sayılması gerektiğine ilişkin itiraz eden tarafından hiçbir somut kanıt ve belge sunulmamıştır.”
Peki, o halde seçim iptalinin hırsızlık, yolsuzluk, kumpas, büyük oyun gerekçesi nerede?
250 sayfayı okuyunca geriye tek bir ihtimal kalıyor. Birileri seçim iptal gerekçesini çalmış olmalı...