Davutoğlu’nun konuşmasında en çok alkış alan yer....
Ertelediler, heyet gitti, vazgeçtiler, cesaret edemezler, kuramazlar derken amblemi geleneği temsil eden çınar ağacı yaprağı olan Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi 2019 bitmeden kuruldu.
2019 Türkiye’sinde parti kurmak, 2001 Türkiye’sinde parti kurmaya benzemiyor.
2001’de AK Parti, muhalefet blokundan kopan bir grup tarafından, güçsüz ve hızla zayıflayan bir koalisyon hükümetine karşı kurulmuştu.
Medyanın büyük bir kısmı AK Parti’den ve Tayyip bey’den hiç hoşlanmasa da parti kuruluşunun ilan edildiği toplantı televizyonlarda ve internet sitelerinde an be an aktarılmış, partinin açıklandığı günün akşamında da Tayyip bey sırayla ana haber bültenlerine çıkarak partisini anlatabilmişti. Ertesi günkü gazetelerde, çoğunda eleştirel bile olsa partinin kuruluşu manşetlerden duyurulmuş, köşe yazılarında partinin programı lehte ve aleyhte yorumlarla değerlendirilmişti.
Herhalde 2001’de AK Parti kurucusu olmanın maliyeti çok yüksek olmadığı için, 70’lerde “Bin Ban Bon” şarkısıyla meşhur olmuş eski bir pop yıldızı bile kurucular arasına girmekten, hatta partinin dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na teslim eden isimler arasında olmaktan çekinmemişti.
Ama 2019’da artık konuşmanın bile zor olduğu, eleştirel fikirler için hukuki güvencenin olmadığı, muhalefetin medyanın çok azında sesini duyurma imkanı bulabildiği bir Türkiye’deyiz.
Nitekim bundan dört yıl önce bütün kanalların her konuşmasını yayınladığı, peşinden koştuğu ülkenin Başbakan’ı olan Davutoğlu’nun, yeni bir parti kurduğu toplantıyı dün haber kanallarının çoğu görmedi, pek çok gazetenin internet sitesinde haber bile yapılmadı, muhtemelen bugünkü gazetelerin çoğunda da küçük haberlerle geçiştirilecek. Kuruluşunu duyurmadıkları partiyi yerden yere vuran yorumlar yayınlanacak.
Tabii ki böyle bir ülkede 17 yıllık bir iktidar partisinden koparak parti kurmak, parti kurucusu olmanın maliyeti, diğer muhalefet partilerinde siyaset yapmanın maliyetinden de yüksek. (Tabii HDP dışındakilerin)
Halbuki, pek çoğu AK Parti içinden ya da havzasından gelen bu isimler, yapılması çok da zor olmayan taktiklerle pasif kalarak, susarak iktidarın bir parçası olmaya devam edebilir, hala makamları veya koltukları olabilir, iktidar nimetlerinden yararlanabilir ya da en azından başları ağrımadan hayatlarına devam edebilirlerdi.
O yüzden risk alıp siyaset yapmayı seçmelerini, iktidar tutkusu ya da kariyerizm değil, cesaret ve idealizm kelimeleriyle tarif etmek haklarını teslim etmek olur.
Örneğin Davutoğlu, eski bir Başbakan olarak bundan sonraki hayatını konfor içinde akademi ve sivil toplum alanında sorunsuz geçirebilecekken, bugüne kadar yaptıklarını, büyük emeklerle kuruluşunda yer aldığı vakfı, üniversiteyi de riske atarak, küçük kızının dahi hiç bir ölçüsü kalmamış gazetelere malzeme olabildiği bir ülkede siyasete girmeyi tercih etti.
Aynı şekilde yakından tanıdığım Etyen Mahçupyan, Hakan Albayrak, Bahadır Kurbanoğlu gibi isimler de bu idealizme ve cesarete fazlasıyla sahip isimler olarak kurucular listesinde yer aldılar.
Kurucular listesindeki İbrahim Turan, Kerem Rota, Serkan Özcan gibi itibarlı ekonomistler, ay sonuna kadar partisini kurması beklenen Ali Babacan’ın en iddialı olduğu ülkenin bir numaralı meselesinde, Gelecek Partisi’nin de iddialı olduğunu gösterdi.
Kurucular listesindeki eski AK Partili milletvekilleri ve il başkanlarının ağırlığı, partinin tabanla ilişkisinin güçlü olacağını gösteriyor.
Bu il başkanlarından eski İstanbul İl başkanı Selim Temurci, eski Ankara il başkanı Nedim Yamalı, 15 temmuz gecesinin İstanbul ve Ankara’da kitleleri mobilize eden isimleriydi.
Şimdi onların da, o gece eski eşini ve oğlunu darbecilerin şehit ettiği Nihal Olçok ile birlikte Gelecek Partisi’nin kurucu kadroları arasında olması, Türkiye’deki siyasi döngünün acımasızlığı hakkında çok şey söylüyor.
Parti listelerinde henüz tanımadığımız pek çok isim var.
Davutoğlu’nun konuşmasında ve partinin programında Alevilerin talepleriyle ilgili verdiği net mesajlarla birlikte Alevi Kültür Dernekleri başkanının kurucular arasında olması, parti kurucuları arasında bir Rum işadamının da bulunması muhafazakar siyaset geleneği için ileri adımlar.
Siyasette Kürt demenin bile yeniden zorlaştığı bir dönemde parti programında yer alan Kürt meselesi tarifi, demokratik vatandaşlık vaadi ama en önemlisi anadilde eğitimle ilgili parti programındaki şu cümleler de altı çizilmeyi hak ediyor:
“Bu bağlamda tüm demokratik ve kalkınmış ülkelerde olduğu gibi ana dilin eğitimde ve sosyal hayatta öğretilmesi ve kullanımının vatandaşlarımızın bu vatana duydukları aidiyet bilincini güçlendireceğine, toplumsal barış ve dayanışmamızı tahkim edeceğine inanıyoruz”.
Ama Kürt sorunuyla ilgili bu iddialı siyaseti taşıyacak Kürt siyasetçiler ve kamuoyu önderleri açısından kurucular listesi zayıf görünüyor.
Ama bu kadar kötü tecrübeden sonra artık Türkiye’de, yazılı metinler, sözler, şahıslar değil, eylemler, kritik anlardaki tavırlar, ahlaki ve cesur duruşlar bir partinin siyaseti hakkında topluma fikir verecek.
O yüzden parti kuruluşu toplantısında Davutoğlu’nun yaptığı konuşma kadar, salondaki parti kurucuları ve gönüllülerinin bu konuşmaya verdikleri tepkiler de partinin siyaseti ve motivasyonu hakkında fikir verdi.
Davutoğlu salondan en çok alkışı, ehliyet ve liyakat vurguları yaptığında, tahkir edici siyaset dilini eleştirdiğinde, imar rantlarından, şeffaflıktan bahsettiğinde, siyasete ailenin karıştırılmamasıyla ilgili cümleler kurduğunda aldı.
Zaten Gelecek Partisi’ni kurulmasına neden olan iktidarın temel problemli alanları bunlar.
Ama daha şaşırtıcı olan Davutoğlu’nun din ve siyaset meselesiyle ilgili söylediği cümlelerin de salondan aldığı büyük alkıştı. Neredeyse konuşmanın şu bölümündeki bütün cümleler salonda hararetle alkışlandı:
“Kısıtlayıcı laiklik anlayışı da, dine siyasal düzen içinde işlevsel bir rol tanımlama çabası da, tek bir dini akımın siyasal düzeni antidemokratik yöntemlerle ele geçirerek din-siyaset ilişkisini belirleme iddiası da, küreselleşmeyle derinleşen varoluşsal sorunlar karşısında geçerliliğini yitirmiştir.
Siyaset alanında herkes kendi imtihanını vermeli ama dini değerleri bu imtihan sathına sokmamalıdır.
Hak ve makam talepleri ibadet üzerinden değil adalet, ehliyet ve liyakat temellerine dayalı hukuk ve teamül üzerinden geçekleşir.
Devlet, bütün dini/mezhebi/felsefi anlayışlara ve topluluklara aynı mesafede olmalı ve eşit yaklaşım göstermelidir.
Bu çerçevede temel ilkemiz özgürlükçü laiklik ve çoğulcu din anlayışıdır.
Hangi görüş ve ideolojiye mensubiyet söz konusu olursa olsun, siyasetin dini semboller ve hassasiyetler üzerinden güç devşirmesinin önüne geçecek bir kurallar ve teamüller manzumesi oluşturulacaktır.
Dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine müsaade edilmeyecektir.
Toplumun manevi olgunluğu için çaba göstermesi gereken dini/mezhebi referanslı yapıların, devletin rasyonel bürokratik mekanizmalarla işleyen yapısına müdahale ederek paralel yapılanmalara yönelmesi engellenecektir.”
Konuşmanın bu cümlelerinin salondan aldığı büyük alkış şaşırtıcıydı çünkü, bütün yorumcular Davutoğlu’nun daha muhafazakar, İslamcı tabandan oy alacak bir parti kurduğunda birleşmişti.
Nitekim kurucular kurulunda ve parti kuruluş toplantısında muhafazakarlar çoğunluktaydı.
Ama Davutoğlu’nun din ve siyaset arasındaki çarpık ilişkilere, iktidarın dinin sahibi gibi davranmasına, dinin siyaset tarafından kullanılmasına, dini cemaatler ve tarikatların devlet kadrolarını aralarında bölüşmesine karşı söylediği sözler anlaşılan muhafazakarların da Türkiye’de yeni bir partiden duymayı en çok istedikleri sözler haline gelmiş durumda.
İşte tam bu nokta bundan sonraki siyaset açısından önemli bir kırılma noktası.
Çünkü bugün AK Parti siyasetini kültürel kutuplaşma üzerine kurmuş durumda.
Bir tarafta dinin, tarihin, Osmanlı’nın, bayrağın, vatanın sahibi olanlar var, diğer tarafta ise bunlara karşı olanlar...
Partiler arasındaki demokratik yarış, ucu Uhud’a, Malazgirt’e götürülen ebedi, ezeli bir kavgaya dönüştürülmüş durumda.
Bu yüzden seçmenlerin bir kısmı Türkiye’de oy verirken ümmetin, Kudüs’ün, Gazze’nin, Myanmar’ın geleceği için de oy verdiklerini düşünüyor.
Zaten iktidar uzun bir süredir seçim kampanyalarını ve siyasi söylemini, bir tek Saadet Partisi’nin bozduğu bu ikilik üzerinden yürütüyor.
Böylece bütün seçimler de bir tür kimlik nüfus sayımına dönüyor.
CHP nihayet bunu keşfetti, bir kaç başarısız girişiminden sonra da 31 Mart seçimlerinde bu ikili siyaseti, muhafazakarlara hitap eden adaylar ve söylemlerle kırdı.
Ama esas kırılmayı AK Parti içinden doğan iki parti yapacak.
Davutoğlu’nun Gelecek Partisi ve Babacan’ın kuracağı parti, her ne kadar başka kesimlerden de oy almak iddiasında olsalar da önce yüzde 60’lık bu muhafazakar-milliyetçi seçmen havuzunun oylarına talipler.
Yani artık bu havuzda AK Parti yalnız değil.
En az kendisi kadar dindar olan, muhafazakar kesimden gelen siyasetçiler de muhalefet blokundan seslerini yükseltecekler.
Bu Türkiye siyasetinde daha önce örneği bulunmayan bir tecrübe olacak.
Bundan sonra siyaset denklemini dindarlar-laikler, yerli/milliler-yersiz/ gayrimilliler olarak tarif etmek çok daha zor.
Muhakkak, iktidar partisi kolay ve bildiği siyasette ısrar edecektir.
Nitekim yeni partilere dönük ümmeti bölmekle başlayan suçlamalar, bir kaç gündür gazetelerde çıkan “Hedef imam hatipli cumhurbaşkanı”, “200 yıllık hesaplaşma bitmedi” suçlamaları ve ihanet diskuruyla sürdürülüyor.
Ama bu sözler ikna edici olmaktan gittikçe uzaklaşıyor.
Yani muhalif muhafazakar partiler sadece çok sesliliği artırmakla kalmayacak, siyasetin kimlik/kültür çatışması üzerinden yapılmasını da zorlaştıracak, siyaset bir ölçüde normalleşecek.
O yüzden dün Gelecek Partisi’ni kuran kadrolar da konuşmanın bu kısmını hararetle alkışladılar.
Çünkü yeni dönemde siyasetin kaderini esas bu değiştirecek.
Bu hem iktidar hem mevcut muhalefet hem de yeni partiler için soruların çıkacağı yerin bilinmediği bir sınav.
İktidar açısından ihanet suçlamasının kullanım süresi çok uzun değil. Çünkü bu suçlamanın ucu hem Türkiye siyasi tarihine hem de AK Parti kuruluş hikayesine çıkıyor.
Demokrat Parti’yi, dörtlü takrir vererek istifa eden CHP’li milletvekilleri kurmuştu. 1957’de İspat Hakkı yüzünden DP’den istifa eden milletvekilleri Hürriyet Partisi’ni kurdular. 60’ların sonunda Adalet Partisi’ni pasif bulan milletvekilleri istifa edip Demokratik Parti’yi, CHP’nin fazla sola kaydığını düşünen milletvekilleri de ayrılıp Cumhuriyetçi Güven Partisi’ni kurmuşlardı. 90’ların başında MHP’yi din konusunda yetersiz bulanların kurduğu BBP, ANAP’tan doğan Yeniden Doğuş Partisi, Yeni Parti akla gelen örnekler.
Ama bu hikayenin en meşhur örneği tabii ki Fazilet Partisi’ni yetersiz bulan yenilikçilerin kurduğu AK Parti.
Üstelik sadece bir partiden değil, bütün hayatlarını anlamlandıran bir hareketten ayrılıp yapmışlardı bunu.
Yani Türkiye’de yeni partiler, mevcut partilerden doğuyor. Buna ihanet değil, siyaset deniyor.
Bırakın 2002’yi, 2007’yi, bundan dört yıl önceki siyasetini bile terk etmiş, yeni bir siyasi rotaya girmiş, ittifaklar kurmuş AK Parti’nin değişen şartlar gereği bunu yapmaya hakkı olduğu gibi, bu yeni rotayı benimsemeyenlerin kendi yoluna gitme hakkı da var.
Ayrıca siyasette matematik çalışmıyor. Partiler de bölünmüyor. 2015’de yüzde 11 oy olan MHP içinden bile yeni bir parti çıktı. Son seçimde MHP’nin ve ondan kopan İyi Parti’nin toplam oyu yüzde 22’ye dayanmıştı.
Eski partilerden kopan yeni partilerin çok uzun ömürlü olmadığı söyleniyor ama zaten Türkiye’de son 60 yılda tek başına iktidar olmuş veya seçim kazanmış partilerden hala yaşayan tek parti CHP.
Yani AK Parti için en rasyonel yol, bu gerçeği kabullenip, yeni partilere karşı medeni bir siyaset izlemek.
Mevcut muhalefet de siyaset oyununu değiştirecek bu yeni muhalif aktörlerle sınanacak.
Muhalefet blokunu genişleten bir üslup mu kullanacaklar yoksa “bunlar asla değişmez”, “bugüne kadar neredeydiler” diline teslim olup dışlayıcı mı olacaklar?
Yeni partilerin sınavı ise koptukları partiyle hesaplaşma dışında gerçekten yeni partiler olmayı başarıp başaramayacaklarında saklı.
Her halükarda 2020’ye Türkiye yeni bir siyasi atmosferde giriyor.















Yorum yazan arkadaş yanlış anlamış yanlış yorum yapmışın.Gariban bir memurun bir yerden başka yere tayininden bahsettik.Annesi hasta çocuğu hasta insanların tayin işinden bahsettik.Torpilliler bırakın tayini bir günde yüksek makamlara geliyor.Ülkemizin hastalığı budur.Davutoğlunun bürokratları da şimdiki bürokratlarda dürüstlüğe adalete ahlaka önem vermiyor.Garipsen canın çıksın.Hükümetimizi ve Davutoğlunun iyi hizmetleri ile gurur duyardık.Ama şimdi gizlemeden aleni hak yeme torpil yapma ahlaksız işler yapan vşcdansız Genel Müdürler var.
Yanıtla (0) (0)Hangi lider gençlerimize okul ve iş imkanı verip, teröre kaptırmazsa onu destekleriz. Kendi sopamızla kendimizi dövdürtmeyiz. Nokta.
Yanıtla (0) (0)Tayinler derken memur alımı diyorsan elbette durmalı, ihtiyaca göre eleman alınmalı. Birilerini beslemek zorunda olmasın millet. Hala bu ülkede ATM memurları var. Bilgi edinme kanunu çerçevesinde sorsak devlet de bilmiyordur kaç kişi olduğunu. Ama böyle binler belki 10 binlere her ay maaş ödüyor millet hiç bir iş yapmadıkları halde. Bir dönem milletvekili olup ömür boyu maaş alanlar gibi. Besle besle bitmiyor.
Yanıtla (0) (0)12 yıl zorunlu eğitimden dönülemez. Ne öneriyorsunuz peki? Yine 8 yıl mi? 5 mi? Bu gericilik olur.
Yanıtla (0) (0)Tüm okuyuculardan ricamız herkesi muhalif veya yandaş medyalardan değil önce kendi ağızlarından dinlenmesidir. Fatih Erbakan`a Ak partiden de teklif gelmiş ama kabul etmemiştir. 50 yıllık GEÇMİŞE sahip Milli Görüş hareketini de yok saymak herhalde ancak hafıza kaybı yaşayan kişilere mahsus olabilir.
Yanıtla (0) (0)Eğitim başlığı çok yetersiz. Türkiyeyi kesintisiz 12 yıldan kurtaracak, Yeni gerçekçi bir sistem önerisi göremedik
Yanıtla (0) (0)Yazınızda, atıfta bulunduğunuz konuşmada ekonominin nasıl düzeleceği ile ilgili neden bir tek kelam göremedik?
Yanıtla (0) (0)Davutoğlu başbakanken uzun süre tayinleri durdurdu. Kendisine eşine mektup attık.Haksızlık torpilden bıktık dedik.Adaleti sağlayın dedik.Kulakları duymadı bile.Makamlar baş döndürüyor.Kendimizi eleştirelim ki ;Bizim camianın insanı dürüstlük konusunda bir Ecevit kadar olamadı.
Yanıtla (0) (0)bop eşbaşkanı olmak yeterince batının istediği biri olmak değil mi?
Yanıtla (0) (0)Pekii, Tanrı, Akparti iktidarında ne zaman karışmış devlet işine.Tanrı başınızı örtün ondan sonra her türlü hırsızlığı,arsızlığı yapabilirsiniz demiş mi?Deyiver hele.
Yanıtla (0) (0)Ak parti sağı iktidara taşıdı, bu yeni oluşumlarda, sağ iktidarı yıkmak için geliyorlar. Arada çok fark var. Hırsla verilen kararlar, zararla son bulur.
Yanıtla (0) (0)19:10 Bir takım sloganları papağan gibi tekrarlamak ülkede çok moda. Din ticareti yapma demişsin, din ticareti dini sömürü ile para kazanmaktır. Burada yapılan yorumun din ticareti ile ne alakası var? Burada yorum yapanlar para mı kazanıyorlar ki din ticareti yapma diyorsun. Şaka gibi bir yorum ama maalesef gerçek...
Yanıtla (0) (0)iyi parti var. git oraya. ama bigün senide gönderirler.
Yanıtla (0) (0)Niye tükürsün ki? Zaten millet seçmiş olacak ki. Yoksa Erdoğan başka türlü mü seçiliyor zannediyorsun ?
Yanıtla (0) (0)Eğer Erdoğan seçimleri kaybedip batının istediği birisi kazanırsa Davutoğlu, Babacan ve sizler lanetle anılacak gerçek ortaya çıkınca millet yüzünüze tükürecektir.
Yanıtla (0) (0)17.38, Ben anlamadım, makale bunu söylüyor. Sen anlayamıyorsan sorun sende.
Yanıtla (0) (0)İnsanların dindar veya dinsiz olmasından sanane. Allah ile kul arasına girilmeyeceğini dahi bilmiyorsun anlaşılan. Din ticareti yapma.
Yanıtla (0) (0)Davutoğlu Suriye ve Suriyeli'ler konusuna hiç girmiyor. Neden acaba. Erdoğan çıkmış 110 bin Suriyeliyi vatandaş yaptım daha da yapacam diyor. İnsanlara da Suriye meselesini Davutoğlu tek başına başımıza bela ettiyi pompalıyor. Çıksın ve konuşsun bu Suriyelileri neden doldurdular. Amaç Suriye o topraklarını İsrail için boşaltırken, burayı da Arallaştırmak mı, ne? Hakan Albayrak gibi Suriyeli aşıklarının olması bile tek başına ,benim bu partiye mesafeli olmama yeter. Suriyelileri kim gönderecekse ona destek vereceğim.
Yanıtla (0) (0)Kaleminize sağlık
Yanıtla (0) (0)Siyasi bir partiyi arsa emlak jargonuyla değerlendirmek de ilginç olmuş. Eh şaşırmamak lazım.
Yanıtla (0) (0)Bu makaleden bunu anlamışsınız. Tebrikler.
Yanıtla (0) (0)Fikrini söyleyene takiyyeci git akademik kariyer yap diye akıl ver. Çok özgürlükçü ve demokratsınız maşallah.
Yanıtla (0) (0)Davutoğlunun konuşmasındaki en önemli eksik, eğer gözümden kaçmadıysa eğitimdi. Sorumsuz, kalmanın olmadığı geçmeli eğitim nasıl düzelecek. Öğretmenler dadılığa devam mı edecek?
Yanıtla (0) (0)Liderin iyi olması yetmez. Davutoğlu ak partiden aday olmayanlarla yani tabandaki ak partililerle yürürse tek yerden babacan olur.Babacan istişare yöntemiyle kurullar oluşturmuş yani memleketin her derdini inceletiyor.Az sakallı,bazen namaz kılar ama beyt-ül mali kendi mali zanneden ak partililer davutoglunu bitirir.Taban Erbakanın partisi gibi olmali
Yanıtla (0) (0)siz nasıl bir takiyecisinizki bu ülkede konuşmak cesaret istiyor vb seyler söyleyip gayet guzel istediğiniz gibi yazıyorsunuz neymiş demekki sizin dediginiz gibi değilmiş.. herkes fikrinde son derece özgurmus.Bu ülkeye demokrasiyi getiren tek parti Ak partidir kürtlere alevilere her mecrada hakkını teslim eden Ak partidir. Size bu tuhaf kimlik partisinden ekmek çıkmaz, siz isterseniz akademik kariyer yakın
Yanıtla (0) (0)İnşallaha ve maşallaha kalmadan önce hakkını arayan vatandaş lazım ki sonra Allah’tan yardım dilesin! Sormazlar mı ‘saldım çayıra mevlam kayıra’ bir sistem bile kuramadın, şimdi yardım mı istiyorsun? (Kastı aştıysam Allah affetsin)
Yanıtla (0) (0)Bazen orada olursunuz, mecbur kalırsınız. Elinizden gelen ancak odur. Uğraşır uğraşır en sonunda pes edersiniz. Taktir eden olmadığı gibi dünya kadar söz edilir hakkınızda. Hatta yüzünüze bile! Davudoğlu’nun durumunun içyüzünü bilmiyoruz. Sadece çok daha dar ve küçük bir alanda, yaşanmışlıktan çıkarak ve iyi niyetle yorumluyorum.
Yanıtla (0) (0)hepsi
Yanıtla (0) (0)CHP’deki herkes neden dinsiz olsun? Üç beş kendini bilmez ağzına geleni söylüyor diye mi? Ayrıca dinsiz olan da varsa inanıp inanmaması kendi bileceği iş. İnanıyoruz diye millete demediğini bırakmayan, yapmadığı kalmayanlara da bir baksanız.
Yanıtla (0) (0)Dolmabahce mutabakatinin nasil heba edildigini dürüstce bir aciklarsa bende bir ilgi uyandirabilir.birde su bakanlarin sümen alti edilen dosyalari vardi.
Yanıtla (0) (0)Geleceği gibi gidecek.
Yanıtla (0) (0)Uzun makalenin meali, Davutoğlu demiş ki, Tanrı devlet işine karışamaz. Millet de en çok bunu alkışlamış. Bu da Oğur'un acayip hoşuna gitmiş...
Yanıtla (0) (0)İnsanlar Güzel Konuşup, Güzel Edebiyat yapıp kitleleri etkileyebilir. Aslolan fikirlerini söylediklerini bizzat hayatında tatbik edebilmektir. Devlet bir erk devşirme işi mesleği değil, sorumluluk vebal atına girme, emanet işidir. Artık bizim gibi yaşayan bizden biri olanları başımızda görmek istiyoruz. milletin verdiği devlet erkini saraylarda ailece sefa sürmeye harcayan bize din iman inanç dersi vermeye kalkan insanlardan gına geldi tiksinti geldi.Zaafları egoları vicdan ve akıllarından daha aç ve büyük olanlar devlet erkinden aman aman uzak olsun.
Yanıtla (0) (0)Camide siyaset yapılmaması gerektiğini bilen donanımlı insan. Yapılan hatalardan dolayı ayrıldı. Şans verilmeli. Eşi doktor ve iyi bir anne. Eminim daha iyi olacak.
Yanıtla (0) (0)Camide siyaset yapılmaması gerektiğini bilen donanımlı insan. Yapılan hatalardan dolayı ayrıldı. Şans verilmeli. Eşi doktor ve iyi bir anne. Eminim daha iyi olacak.
Yanıtla (0) (0)maşallah çok güzel bir yazı
Yanıtla (0) (0)aynı seçmen malumat furuşluğu ...Bizim toplumdaki çok bilmiş analitik sorgulama ideal (mükemmel) demesi ile buradan başlar.Hayır arkadaş bu anlamda Peygamberin çocuğu dahi parti kursa ideal değildir.Hele Türkiye siyasetinde vede özellikle AKP de siyaset yapıp bu eleştirilerden kendin kurtaracak kimse olamaz.Önemli Olan Resin karşısına çıkabilime cesareti çünkü kaybedeceği çok şey de var .
Yanıtla (0) (0)Yeniden refah partisi Erdoğan'ın ikinci stepnesidir. Gerektiğinde kullanışlı yapılacaktır. Biz siyasal İslamcılardan nasibimizi aldık. Artık milyon kere tövbe sahte dincilere oy yok.
Yanıtla (0) (0)Davutoğlu'nun partisinin kurucularının ekseriyeti son milletvekili ve belediye seçiminde AK Parti’den aday adaylığı için başvuran isimler...Durum böyle olunca ,bunların nasıl iktidar nimetlerinden yararlanmak yerine zoru tercih ettiklerini Yıldıray Bey bizim anlayacağımız şekilde izah ediverse biz de anlasak iyi olacak.
Yanıtla (0) (0)Davutoğlu demiş ki: "Dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı bir konum elde etmesine müsaade edilmeyecektir." Bu cümledeki yapı kelimesi kimlerdir? Fetö ile Atatürkçü gibi gruplar mı? Veya İslamcılarla, Batıcılar mı?
Yanıtla (0) (0)gelecek parti = ölü yatırım
Yanıtla (0) (0)AKP’den soğumuş seçmen için alternatif partilere kesinlikle ihtiyaç vardı. Tabii AKP’den doğrudan veya dolaylı nemalanan kadrolu şark kurnazları, köşe yazarı, bürokrat, danışman, danışman yardımcısı, kraldan çok kralcı takımı ile muhalefet ve eleştiriyi fitne ve kötülük, “Reis”i “ümmetin lideri” vs. zanneden mütedeyyin(!) kesim için “Reis olmasa Türkiye batar”,o yüzden Davutoğlu’na, Babacan’a her türlü kulpu takıp, bel altı vurmaya çalışacaklardır. Türkiye bir partiye, bir şahısa mecbur zavallı bir ülke değildir. Kurulan ve kurulacak partiler hayırlı, yolları açık olsun.
Yanıtla (0) (0)Birkaç kişi her gün aynı şeyi söylüyor "Suriye politikası" adam yıllardır yok yanlışsa vazgeç kardeşim..Bir yazar var sayın Babacan'ı konuk etmiş sabah akşam sayın Davutoğluna saydırıyor çağır kardeşim sor.. Bence korkuyorlar hem dürüst, namuslu,bilgili... Memleketimizde adalet,güven, huzur ve kardeşlik için çalışırlarsa ve dürüst olurlarsa her zaman destek görürler.
Yanıtla (0) (0)Bİ insan kınadığını yaşamadan ölmezmiş, iktidarda da bu alametlerin hepsini gördük. Ah ilahi adalet, neydi ne oldu.
Yanıtla (0) (0)Sayın Davutoğlu iyi bir entelektüel, dürüst bir insan ancak benim gördüğüm kadarıyla maalesef Suriye konusundaki tüm başarısızlıklar kendisine fatura edildi toplumsal algıda... Bu durum, işini zorlaştıracak. Saadet, İyi parti vs ile üçüncü bir ittifak kurabilirse bir şansı olabilir ancak muhafazakar kanadın çoğunluğunun "dinsiz" olarak tanımladığı CHP'ye yanaşırsa parti tabela partisi olarak kalır. Kendisine ve ekibine başarılar diliyorum.
Yanıtla (0) (0)Sn Yazar bilinenlerin guzel bir ozetini yapmis. Bir tek onemli tesbit var; Ak Parti iktidarindan once Turkiyede Demokrasi varmis...
Yanıtla (0) (0)keşke son cümleyi yazmasa idin. akıl yürütme ve yargıya varma biçiminin düzeltmeye ihtiyacı var.
Yanıtla (0) (0)Tabii ki insan doğar yaşar ve ölür ama ideal fikir ve düşünce insanların asırlar boyunca ardından gittiği yaşam pınarlaridir başlangıçta akp bu vizyonu ile milletin damarlarına girdi bir de bugün bakın o gün ki dile ve bugün ki dile ikisinin arasında dağlar olduğunu görürsünüz işte bu dunyevilesme ve maddenin esiri olmak demektir bu ölümsüz değil bilakis yok olur gider çünkü çaresi yok
Yanıtla (0) (0)Lütfen bilgiçlik taslanayınız. Yazarın meramı başka, parti bölünmelerinin tarihçesini vermiyor...
Yanıtla (0) (0)Parti kurma Şartlarının 2001 e göre daha zor olduğunu yazmış Sn. Yazar. Ülkeyi bu hale getirenlerin her koşulda destekledikleri bir liderin ülkesi haline gelmesinden sorumludurlar. Önce bu sorumluluklarını kabul etmelidirler.
Yanıtla (0) (0)Bu kadar büyük tahribata sebep olan bu anlayışa uyarılara rağmen geçmişte verilen destekler ile yüzleşen bir uzun yazı hala yayınlanmadı? Yanılmak insana mahsustur ama telafisi çok zor ya da imkansız zararlar için pişmanlık fayda etmiyor. Belgesellerden Hitler zihniyetinin yükselişine zemin hazırlamış entellektüellerin derin pişmanlık, utanç ve acınası hallerini izleyenler bilir. Aldatılmışlık, gerçeklerden bi haber olmak gibi mazeretlere son yılların moda deyimi ile “hepiniz oradaydınız” demek en doğrusu galiba. Ayrıca yaptıkları yapacaklarının aynası olan bu zihniyetin fayda gelmez.
Yanıtla (0) (0)Memleket ve millet icin hayirli olacak, siyaset nirmal rayina inecek, millet dindar-dinsiz, milliyetci-terorist diye bolunmeyecek, Saadet ve iyi parti yaninda bu iki partinin de muhalif kanatta olmasi, eger muhalifler bir baskanda mutabik kalirlarsa Turkiye koalisyonu olusturacak ve bu cok guzel. Ulkenin normallesmeye ihtiyaci var.
Yanıtla (0) (0)Yıldıray Oğur,Davutoğlu'nun kurduğu partinin kuruluşunda yer alanlar hakkında "İktidar nimetlerinden faydalanmak dururken bu zor yolu seçtiler" mealinde bir kanaat izhar ediyor.Ben tam aksi görüşteyim: Muhalefete geçenlerin pek çoğu, "makam varsa varız,yoksa yokuz" demiş oluyorlar.Böyle diyenlerin en başında da Davutoğlu geliyor.Öte yandan Ak Parti'yi kuranlar,o gün için Refah'ı bölüyor göründükleri için bir çok kanalda görüş açıklayabildiler. İktidar olacakları bilinse adları bile anılmazdı alimallah.Bugün ise bir partiye sosyal medya yeter,kendini duyurması için.Her taraf olmuş medya
Yanıtla (0) (0)Medyanın nasıl tekelleştiğini gördük. Ana akım medyadan biri hariç hiçbiri partinin kuruluş haberini yapmaya cesaret edemedi.
Yanıtla (0) (0)Tertemiz geçmis demek için önce bir geçmiş olması gerek. Küçüklüğünde babasının mercedesiyle oynayan büyüdüğünde miras meraklısıysa sadece geçmişi bilmeyenleri etkileyebilir.
Yanıtla (0) (0)R. T. E. SAVAŞMANIN ŞARTLARINI GAYET İYİ BİLİYOR VE SAVAŞ ALANLARINI KENDİ TAYİN EDİYOR. TABANINA YUMUŞAK KARNINI GÖSTERMİYOR HAMASET YÜKLEMESİ İLE TUTUYOR. YUMUŞAK KARNINI BİLEN BURJUVAZİ ILEDE DALAŞMIYOR. ŞİMDİLİK ANLAŞMA BÖYLE. ILK DEFA DAVUTOĞLU YUMUŞAK KARINDAN VURMAYA BAŞLADI. ELİ DAHA ZAYIF. AMA ALLAHIN MEKR'İ VAR. O MEKR'E YAKALANDINMIYDI SERT YUMRUK YERSİN.
Yanıtla (0) (0)DÜZELTME: Turhan Feyzioğlu (dede) CHP den kopup Güven Partisini kurdu önce. Daha sonra Kemal Satır CHP den kopup Cumhuriyetçi Partiyi kurdu. Daha sonra bunlar birleşip Cumhuriyetçi Güven Partisini kurdu. Daha daha sonra bu parti adını değiştirip Milliyetçi Güven Partisi oldu. Lütfen herşeyi biliyor geçinip okurları yanıltmayınız.
Yanıtla (0) (0)AK PARTİNİN KENDİ LİDERİ İLE BÜTÜNLEŞMİŞ BİR KADROSU VAR. LİDERİ BUNU HAMASET YÜKLEMESİ ILE SAĞLIYOR. EYLEMİ BAŞKA OLSADA SÖYLEMİ İLE BUNU KAPATIYOR. TABAN LİDERİNE YAPILMIŞ ELEŞTİRİ VE HAREKETİ KENDİNE YAPILMIŞ SAYIYOR. HAKLI OLDUKLARINA DAIR INANCIN YIKILMASINI İSTEMİYORLAR. HAKLI OLDUKLARI INANC NASIL ÇÖKER? BUNLARINDA YOLLARI VAR.
Yanıtla (0) (0)Bundan sonra kesinlikle din üzerinden yapılacak olan siyaset kabul görmeyecektir. Din herkesin kendi vicdanında riayet edeceği bir hakikat olarak kalmalı, bize dindar yöneticiler değil,adil ,dürüst ,liyakatli ve insana gerektiği değeri veren yöneticiler lazım.
Yanıtla (0) (0)Gelecek partimiz hayırlı olsun. İnşallah 18 yıldır bu ülkeyi soyan ve çevresini zengin edenlerden bu aziz milleti kurtarır.
Yanıtla (0) (0)Yıldıray Bey sizi oldukça uzun bir zamandır severek takip etmekteyim. Ancak bu yazınız sizin da eleştirdiğiniz medya mensuplarının tavrına sahip olduğunuzu düşündürmekte. Ak partinin bu noktaya gelmesinde ciddi pay sahibi olan kimselerin Ak partiyi eleştirerek yeni parti kurmasını takdirle karşılıyorsunuz. Tertemiz geçmişe sahip kişilerin 44 bin kişiyle kongresini gerçekleştiren Yeniden Refah Partisini görmezden geliyorsunuz. Tarafsız bir gazeteci olarak bunu da dile getirerek takdirle karşılamanızı beklerdim. Selametle...
Yanıtla (0) (0)c.b.'nının bu andan sonra kullanacağı dil en belirleyici olacaktır. kabullenici bir dil yerine, suçlayıcı, kötücül dil kullanması halinde taban kayması hızlanacaktır.
Yanıtla (0) (0)Gelecek Partisi memleketimize hayırlı olsun. Benim açımdan Sn. Davutoğlu ancak Suriye politikası konusunda özeleştiri yaparsa oyumu vermeyi düşünürüm.
Yanıtla (0) (0)