Arşivini ilk kim karıştırmıştı?
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na 5 ayrı suçtan verilen 9 yıl 8 ay 20 günlük hapis cezaları hakkında kararını verdi.
Kaftancıoğlu’na verilen üç suçla ilgili ceza onandı, iki hapis cezası ise bozuldu.
Böylece Kaftancıoğlu, "kamu görevlisine alenen hakaret etme" suçundan 1 yıl 6 ay 20 gün, "Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılamak"tan 1 yıl 8 ay ve "Cumhurbaşkanına alenen hakaret etme" suçundan 1 yıl 9 ay olmak üzere ki -verilen 2 yıl 4 aylık hapis cezası düzeltilerek 1 yıl 9 aya indirildi- toplam üç ayrı suçtan 4 yıl 11 ay 20 gün hapis cezası aldı.
Yargıtay, Sakine Cansız suikastı sonrası attığı bir tweet nedeniyle verilen "silahlı terör örgütü propagandası yapmak" ile 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında attığı tweetler nedeniyle verilen "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek" suçlarından verilen toplam 4 yıl 2 aylık hapis cezasını ise bozdu.
Bu bozmalarla Kaftancıoğlu hapse girmeyeceği bir ceza aldı ama siyasi yasaklı oldu.
Üzerinde düşünülmüş bir yargı kararı olduğu açık.
İlginçtir, eski tweetlerden oluşan bir iddianamede verdiği onama kararları haklı olarak eleştirilen Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin aynı karardaki bozma gerekçeleri ise hala Türkiye’deki mevcut hukuk standardının bir hayli üstünde.
Onlardan biri Kaftancıoğlu’na 11 Ocak 2013 günü attığı "İnsanlık tarihi kadın ile başlar. İnsanlık kadına yapılanlarla kaybeder demiş Sakine Cansız. Ve insanlık yine kaybetti” tweetiden verilen “terör örgütü propagandası” cezasını bozma gerekçesi.
Kaftancıoğlu, adı bilinmeyen bir CHP İstanbul İl yöneticisi olarak o tweeti attığı günlerde devletin kosteri milletvekillerini İmralı’ya PKK’nın lideriyle görüşmeye götürmeye başlamış, Cansız ve arkadaşlarına suikast bütün medyada çözüm sürecine karşı bir komplo olarak ele alınmış, Sakine Cansız’ın cenazesi hükümetin onayıyla Türkiye getirilmiş, hükümet sözcüsü üzüntülerini bildirerek başsağlığı dilemiş, Diyarbakır’da valilik cenazenin şehrin en büyük meydanında bir mitingle kaldırılmasına onay vermiş, polis korumasında yapılan cenazeye televizyonlar canlı yayında bağlanmış, aralarında devletin ajansı ve resmi televizyonunun da olduğu bütün medya cenazeyi ve suikastı günlerce haber yapmış, cenaze ertesi gün iktidarı destekleyen ve desteklemeyen medyada barış, kardeşlik manşetleriyle verilmiş, şimdi televizyonlarda bu tweet üzerinden Kaftancıoğlu’nu teröristlikle suçlayanlar da o günlerde Sakine Cansız’ın barışı desteklediği için hedef olduğu yolunda yazılar yazmışlardı.
Sadece Sakine Cansız ve iki kişinin cenazesiyle ilgili gazete manşetlerini hatırlamak bile yeterli: Hepimiz barışız (Sabah), Herkesin gönlü barıştan yana (Star), Bu sefer olacak galiba (Habertürk), İsteyince oldu (Türkiye)
Bütün bunlara rağmen yerel mahkeme bu tweet nedeniyle sekiz yıl sonra Kaftancıoğlu’na "silahlı terör örgütü propagandası yapmak"tan hapis cezası verdi.
Ümit Özdağ gibi muhalifler bu tweette Kaftancıoğlu’nun terör örgütünü övdüğünü yazdı, başka bazı milliyetçi/ Kemalist muhalifler de geçmişteki benzer tweetleri yüzünden başka isimlerin de Kaftancıoğlu gibi terör örgütü propagandasından ceza almasını yani ifade hürriyetinde değil, cezada eşitlik istedi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bozma gerekçesi bu muhaliflerin ifade hürriyet anlayışının epey ilerisinde kaldı.
Daire, terör propagandası suçunu şöyle tarif etti:
“Terör örgütü propagandası yapma suçunun oluşması için; Terör örgütü ile ilgili bir öğretinin, düşüncenin veya inancın başkalarına tanıtılması, benimsetilmesi ya da yayılması amacıyla yapılmasının yanında terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, bu yöntemleri övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde yapılması gerekmektedir.”
Daire’nin bu içtihadıyla Türkiye’de terör örgütü propagandasından kolaylıkla verilen pek çok cezanın da bozulması gerekir.
Daire’nin ikinci bozma kararı da yine Türkiye’deki cari hukukun bir hayli ilerisinde.
Kaftancıoğlu’na 15 Temmuz darbe girişimi gecesi ve sonrası attığı bazı tweetler için "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek"ten verilen hapis cezalarını bozarken, içeri insan atmanın en kolay yolu haline gelmiş bu suçun şartlarını şöyle tarif etti 3. Ceza Dairesi:
“Fail sübjektif olarak da bu amacı gütmeli, halk kesimini kin ve nefrete tahrik etmelidir. Bu kapsamda salt yüz çevirme, soyut bir ret veya saygısızlık ifade eden bir davranışta bulunma veya bu yönde sözler sarfetme, suçun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Fiilin suç teşkil etmesi için bunların ötesinde, ağır ve yoğun bir tarzda kin ve düşmanlığa tahrikin var olması gerekir. Diğer bir tabirle etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermelidir. Failin fiili, adet ve şahıs olarak muayyen olmayan toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmalıdır. Kin ve düşmanlık; “husumet beslenen konuya karşı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hal” olarak açıklanabilir, “kin ve düşmanlık” ibaresinin anlamı da dikkate alındığında sadece “şiddet içeren ya da şiddet tavsiye eden tahrikler” madde kapsamında değerlendirilebilecektir .”
Yine Yargıtay 3. Ceza Dairesi, “öyle tweet atarak, bir konuda bir kesimin tepkisini çeken bir söz söyleyerek halk kin nefrete tahrik olmaz, o suç için “şiddet ve şiddet tavsiyesi lazım” dedi.
Daire, Kaftancıoğlu’nun Gezi olayları ve sonrasında Erdoğan ile ilgili attığı tweetlerinden sadece birinin Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonraki bir tarihe ait olduğunu tespit ederek (Hırsız… dediği tweet) yerel mahkemenin bütün tweetleri zincirleme olarak hem “kamu görevlisine hakaret” hem “Cumhurbaşkanı’na hakaretten” cezalandırdığı kararını düzeltti ve cezayı düşürdü.
Ama Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin diğer onama kararlarında aynı hukukçu titizliğini göstermedi.
Kaftancıoğlu’nun cezaları onanan “suçlu” tweetleri 2013 ve 2014 yıllarına ait.
Yani karşımızda arşivlerden bulunup çıkarılmış bir dava var.
Tweetler bundan 9 ve 8 yıl önce, tamamı Gezi olayları ve onun sonrasındaki atmosferde atılmış tweetler.
Benzerlerini o günlerde aralarında şimdi TRT, ATV dizilerinde oynayan sanatçılar, siyasetçiler, gazetecilerin de olduğu yüzbinlerce kişi atmıştı.
Ceza alan tweetlerin en ağırı 2013 yılında yine Gezi olayları sırasında şimdi Gezicilerin pek hatırlamak istemediği duvarları dolduran Erdoğan’a küfürlü duvar yazılarından birinin fotoğrafıyla attığı 2013 tarihli tweet.
Kaftancıoğlu, 2018’de bu tweet için “Erdoğan’dan samimiyetle özür dilediğini” söylemişti.
https://odatv4.com/guncel/erdogandan-samimi-sekilde-ozur-diliyorum-1701181200-131459
“Cumhurbaşkanı’na” hakaret ve “Kamu görevlisine alenen hakaret etme" dışında ceza aldığı diğer tweetleri ise "Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılamak" suçundan.
O tweetler de dokuz ve sekiz yıl önce atılmış dört tweet.
Bunlardan biri 25 Ağustos 2013 günü attığı "Sahi devlet katil olmak yerine kahraman olmayı seçseydi ne güzel olurdu!” tweeti.
https://twitter.com/Canan_Kaftanci/status/371695524891869185?s=20&t=MCSrWvkJT4UkkDF6rzhHzw
Herhangi bir referansı, bağlamı olmayan, herhangi bir devletin adı geçmeyen, zaten o günlerde kimsenin dikkatini çekmiş bir tweet.
Tam o günlerde Mısır’da darbe karşıtı gösterilerde yüzlerce gösterici öldürülmüş, bir önceki akşam Başbakan onlardan biri olan genç Esma için gözyaşlarına hakim olamamıştı.
Diğeri 11 Mart 2014 günü attığı tweet: "Devlet katil değil seri katil.. #HoşçakalBerkinim."
https://twitter.com/Canan_Kaftanci/status/443297567376670720?s=20&t=jfut7xuPb10FQ2Kl6_Q9Nw
Polisin attığı gaz fişeğiyle başından yaralanan Berkin Elvan’ın hastanede hayatını kaybetmesi üzerine atılmıştı.
12.05.2014 tarihinde "... Hrant'da da dinlememiş miydik? Boşuna demiyoruz devlet katil değil seri katil diye. Öfkeliyim çok!" diye Hrant’ın Arkadaşları grubunun üyelerinden birine yazılmış bir cevap.
Muhtemelen o gün aynı sırada Başbakan Erdoğan’ın Berkin Elvan ile ilgili yaptığı bir konuşmaya tepki olarak atılmış.
https://twitter.com/Canan_Kaftanci/status/465955845873102848?s=20&t=JK1Rp3LSo9jFConW4q9f7w
Ve sonuncusu 12 Temmuz 2014’de attığı “Derin devlet diyerek olaya mistizm katıyor ve asıl devleti aklıyoruz aslında. Bu cinayetleri devlet işledi!”
https://twitter.com/Canan_Kaftanci/status/487872611343683584?s=20&t=DtjCUXQEUQ2-AVyH0vwTrg
Ankara’da aralarında Yılmaz Erdoğan’ın amcası Sağlık Bakanlığı bürokratı Namık Erdoğan, yazar Musa Anter’in de olduğu 19 fail-i meçhul cinayetle ilgili görülen ve Mehmet Ağar, Korkut Eken, Yeşil gibi devlet görevlilerinin yargılandığı davayla ilgili Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu’nun yazdığı yazıyı paylaşırken, Kaftancıoğlu böyle yazmış.
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ozgur-mumcu/derin-devlet-mi-aramistiniz-orada-duruyor-1201416/
Devletin resmi görevlileri hakkında savcılarca açılmış bir faili meçhul davası üzerine yazılınca Türkiye Cumhuriyeti devleti nasıl aşağılanmış oluyor meçhul.
Kaftancıoğlu’nun attığı o tweet yıllarca AK Parti iktidarının resmi söylemiydi, Meclis’te bile faili meçhulleri araştırma komisyonu kurulmuştu.
“Devlet katil değil, seri katil” sözünün esas sahibi de Hrant Dink’in oğlu Arat Dink’ti.
Dink 2010 yılında Hrant Dink’le ilgili AİHM davasında Türkiye’nin yaptığı savunma üzerine yazdığı yazıyı
“Bize tek araç ‘söz’ kaldı. Sözümüze de göz diktiler. Diyorlar ki ‘Devlete katil deme’. Olur. Seri Katil” diye bitirmişti.
Babasını sokak ortasında karanlık bir cinayete kurban vermiş bir evladın tepkisini o günlerde yüzlerce kişi de bu cümlelerle sosyal medyadan paylaşmıştı. O tweetler için de kimse hakkında herhangi bir soruşturma açılmadı.
Kaftancıoğlu’nun da devletin dahli olduğu iddia edilen bu faili meçhul cinayetlerle ilgili bu duyarlılığının da haklı bir sebebi var.
Kaftancıoğlu, 11 Nisan 1980 günü, TRT İstanbul Radyosu’daki işine gitmek için evinden kızıyla çıktıktan sonra faili meçhul bir cinayete kurban giden Türkiye İşçi Partisi’nin kurucularından, halk kültürü araştırmacısı, her kına gecesinde okunan Yüksek Yüksek Tepeler’e türküsünü derleyen yazar Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini.
Aynı zamanda benzer faili meçhul cinayetlere kurban olan yazar, siyasetçi, gazetecilerin akrabalarının oluşturduğu Toplumsal Bellek Platformu’nun da kurucularından ve sözcülerinden biri.
Zaten Canan Kaftancıoğlu adını 2018 yılının Ocak ayına kadar bu platformun faaliyetlerini izleyenler ve İstanbul CHP İl teşkilatı dışında pek kimse duymamıştı.
2011-2012 yılları arasında, CHP İl Başkan Yardımcısı, 2012-2014 yılları arasında CHP il başkan vekili olan Kaftancıoğlu, şimdi ceza aldığı bütün bu tweetleri attığında çok az kişinşin tanıdığı bir siyasetçi ve aktivistti.
Zaten o günlerde de bu tweetleri sınırlı sayıda kişi görüp, paylaşmıştı.
Peki o halde bu tweetler ilk ne zaman ve kimler tarafından keşfedildi ve deşifre edildi?
Ocak 2018’de.
Yani atılmalarından dört ve beş yıl sonra.
Ocak 2018’e kadar kimsenin Kaftancıoğlu’nun Twitter hesabından bile haberi yoktu.
Peki ne olmuştu Ocak 2018’de?
Canan Kaftancıoğlu, CHP İstanbul İl Kongresi’nde il başkanlığına aday olmuştu.
Karşısında da rakip olarak mevcut İl Başkanı Cemal Canpolat vardı.
Kongreye üç gün kala tweet arşivi CHP’ye yakın bir site olan Çağdaşses haber sitesinde açıldı. Sitenin genel yayın yönetmeninin imzalı yazısında Kaftancıoğlu’nun eski tweetleri sergilendi:
“Canan Hanım’ın “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını “birey olmanın önüne geçen” bir ifade olduğu gerekçesiyle doğru bulmuyor oluşu üzerine konuşalım biraz. Kendisinin "siyasi" görüşlerini daha yakından tanıyalım diye eski paylaşımlarını biraz araştırdım. CHP’liler, Mustafa Kemal’in askeri olmaktan gocunmazlar efendim…Bu anlayışın askeri olunmaz da gerici zihniyetin ikinci üçüncü eşi mi olunur Canan Hanım? Öyle mi birey olacaktık? Niye gocunalım bu slogandan, niye rahatsız etsin bizi?...”Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirmek için “Dağdaki çobanla Cumhurbaşkanının arasında zerre fark yok” diyen, siyasi söylemi de bu seviyede geliştirebilen Canan Hanım’la... Daha nice hakaret içerikli tweetlerini gördüm de... İhbarcılık sayarım, asla paylaşmam. İhtiyacımız olan dil asla bu değil... Gerçekten değil.”
Yazıdaki “İlçe başkanları Canpolat diyor” ara başlığı bunun parti içi bir dost ateşi olduğunu gösteriyordu.
Yazı Aydınlık gibi ulusalcı mecralarda ve sosyal medyada hemen dolaşıma girdi.
Bu sırada Kaftancıoğlu’nun başka tweetleri de sosyal medyada döndürülmeye başlandı.
Devreye CHP’ye yakın az bilinen başka siteler girdi:
“CHP İstanbul İl Başkanlığı için adaylığını koyan Canan Kaftancıoğlu'nun skandal yaratan 'Mustafa Kemal'in Askerleriyiz' sloganını doğru bulmuyorum' açıklamasına, Cumhuriyet Halk Partililer sert tepki gösterdi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu CHP'nin İstanbul İl Başkanlığı için adaylığını koyan Canan Kaftancıoğlu'nun 'Mustafa Kemal'in Askerleriyiz' sloganını doğru bulmuyorum' açıklamasına sosyal medyada sert tepki gösteren Cumhuriyet Halk Partililer, 'O nasıl bir dil. CHP (İstanbul İl Başkanlığı) gerçekten sizin gibilere kaldıysa yuh olsun' dedi.”
http://hayirinsesi.blogspot.com/2018/01/kaftancoglundan-skandal-tweet.html
“Elbetteki bu tweetleri atan birisi Mustafa Kemal’in askeri falan olamaz! Olsa olsa Şeyh Saitlerin, Said-i Kürdilerin yolunda belki olabilir di mi? Demek ki sayın Kılıçdaroğlu da böyle bir ismi aday göstererek, İstanbul’da milliyetçi muhafazakar oyları şimdiden karşısına almak istiyor…Not: Bugün CHP’li bir grup gencin salonda, belirli aralıklarla Kaftancıoğlu’nu protesto etmek amacı ile ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz ‘’ sloganı atacakları öğrenildi…”
Bir gün sonra Kaftancıoğlu’nun eski tweetleri o günlerde Baykal ailesinin kontrolünde olan Halk TV’de haber oldu:
https://twitter.com/halktvcomtr/status/951788053239967744?s=20&t=NJ_Pz_zdDPFp3f9D-y5dAQ
“CHP'nin İstanbul adayı Canan Kaftancıoğlu'nun tepki çeken "Mustafa Kemal'in askeri değiliz" ifadeleri yeniden gündeme geldi.
Canan Kaftancıoğlu, “CHP sosyal demokrasinin önündeki en büyük engeldir, kapatılmalıdır” demişti. Kaftancıoğlu, “Kürt siyasal hareketine” yakın bulan isimler arasında gösteriliyor. Çılgın Türklerin yazarı Turgut Özakman’ın icadı olan ”Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözü bugün CHP’nin hemen her mitinginde en çok atılan slogandır. İlk olarak CHP eski PM üyesi Umut Akdoğan’ın ”Mustafa Kemal’in yurttaşlarıyız” diyelim çıkışı ile bir dönem CHP‘de ”Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganına karşı alerji belirmişti. Ancak Akdoğan CHP gençliğinden büyük tepkiler alınca daha sonra kendisi bir çok etkinlikte ”Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atmıştı. İşte Canan Kaftancıoğlu’nun tepki çeken o paylaşımlar…”
Kongreye iki gün kalmıştı.
Sosyal medyada Kaftancıoğlu’nun başka tweetleri de bulunup teşhir edilmeye başlandı.
Bunlardan birinde Ermeni Soykırımı ifadesi geçmekteydi.
Kongrenin yapılacağı günden bir gün önce bu eski tweetler de Halk TV’de haber yapıldı:
https://twitter.com/halktvcomtr/status/952135787134504960?s=20&t=0aRoIEPIhrqxMvRSnr868A
“CHP İstanbul İl Başkanlığı için aday olan ve “Mustafa Kemal’in askerleri değiliz” ifadeleriyle gündeme gelen Canan Kaftancıoğlu’nun daha önce attığı tweetler ortaya çıktı. Canan Kaftancıoğlu Ermeni Soykırımı iddialarını kabul eden bir tweet attı. Kaftancıoğlu, 24 Nisan 2012 tarihli gönderisinde “Tarihte Bugün: Ermeni Soykırımı başladı. Katledilen Ermeni vatandaşlarımızı anıyoruz, 19:15’te Taksim’de” ifadelerini kullandı. Öte yandan, Kaftancıoğlu yine 2012 yılına ait bir tweetinde, terörle mücadele için yapılan operasyonları ve bu konudaki haberlerde yer alan ifadeleri eleştirerek şöyle dedi: “NTV Haber: ………. etkisiz hale getirildi.” diye vermiş haberi. Ne zamandır “etkisiz hale getirme” “öldürme” ile eşanlamlı kullanılır oldu? Yuh.”
Kongrede Kaftancıoğlu, rakibi Canpolat’ı 7 oy farkla geçerek il başkanı seçildi.
Seçilir seçilmez bu kez rakip CHP’lilerin ortaya döktüğü tweet arşivi iktidara yakın ve milliyetçi medyada dolaşıma girdi.
Twitter arşivinde Cumhurbaşkanı’na yönelik başka tweetleri bulundu, Sakine Cansız’ı andığı, eşinin domuz eti yediği tweetleri haber yapıldı. Olmadığı fotoğraflarla “militan”, “Kanas Canan” ilan edildi.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/-181740h.htm
https://www.takvim.com.tr/guncel/2018/01/14/canan-kaftancioglunun-secilmesi-partiyi-ikiye-boldu
O hafta Cumhurbaşkanı parti grubunda bu tweetleri tek tek ekrana yansıtıp eleştirdi.
Ve nihayet başkan seçilmesinden iki gün sonra Kaftancıoğlu hakkında bu tweetlerle ilgili soruşturma açıldı.
Cumhurbaşkanı da soruşturmaya müdahil oldu.
Tweetler 3-4 Şubat 2018’de yapılan CHP Kongresi’nde de gündem oldu.
Genel başkanlığa aday olan Ümit Kocasakal’ın hedefinde Kaftancıoğlu vardı:
“Bu açıklamayı Mustafa Kemal’in askeri olarak yapıyorum. Birileri Mustafa Kemal’in askeri olmayı anlamıyor. Bu bir simgedir, bu onun izinde olmak, ilkelerini benimsemektir. HDP güzellemesi yapanların Atatürk’ün partisinde siyaset yapamayacakları görüşünü dile getiren Kocasakal, “Kimse Atatürkçü olmak zorunda değildir ve elbetteki bu gibi düşünceleri olanların da serbestçe savunma hakları vardır ama bunu Atatürk’ün partisinde yapamazlar”
Muharrem İnce’nin de aday olup, Kaftancıoğlu’nu hedef alan Sert bir çıkış yapacağı iddia edildi.
Siyaseten kullanılan tweetler hakkında açılan soruşturmada uzun bir süre bir ilerleme olmadı.
24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen önce 22 Mayıs 2018’de soruşturma izni verildi.
22 Mayıs 2019’da yani iptal edilen 31 Mart İstanbul seçimlerinden sonra ve 23 Haziran seçimlerine giderken ise iddianame yazıldı. Beş günde kabul edildi. İlk duruşma da İmamoğlu’nun mazbatayı almasından bir gün sonra 28 Haziran’da yapıldı.
Kaftancıoğlu, seçim zaferine rağmen CHP ve çevresindeki ulusalcıların hedefi olmaya devam etti.
Özellikle Mustafa Kemal deyip, Atatürk demediği iddia edildi, aralarında Muharrem İnce gibi siyasetçiler ve Kemalist yazarlar onu bu yüzden günlerce ciddi ciddi linç etti, Atatürk’e bağlılık mesajı vermesi istendi.
En son geçen hafta da sığınmacıların hepsini geri göndermek mümkün değil diyerek entegrasyonu savunduğu bir konuşma yüzünden linç ediliyordu.
Mahkumiyet kararına karşı da bir kesim tereddütte kaldı.
En fazla o ceza alıyorsa, iktidara yakın gazetecilerin de ceza almasını isteyerek kararı eleştirebildiler.
Yani günün sonunda ortada ulusalcıların pişirip iktidara servis ettiği, iktidarın da seçim mağlubiyetinin öfkesiyle açtığı 8-9 yıllık tweetlerden ibaret bir dava vardı.
Siyasi bir dava olduğu açık.
Ama sadece iktidarın yargıya siyasi müdahalesi yüzünden siyasi bir dava değildi.