“Kuran kursu Türklere aittir”

80’li yılların başında askere giden bir akrabamın başına kışlaya adım attıktan sonra olmadık işler gelir. Malum, askerde dayağın sıradan olduğu yıllar. Kışlaya, yakın köylü tanıdık bir hemşehrisi ile teslim olurlar. Hem gurbet hem askerlik olunca doğal olarak birlikte takılırlar.

Üç beş gün sonra rütbeli takımı ortadan kaybolduğunda çavuşlar yeni gelen erleri toplayıp hizaya çeker. İçlerinden biri öne çıkıp “Buğdaylar bu tarafa arpalar bu tarafa geçsin!” diye emreder. Buğday nedir arpa nedir derken erler ortadan ikiye ayrılmış, bizim iki kafadar da şaşkınlıkla 3-5 kişi ile birlikte arpaların arasında kalırlar arpa ne demek buğday ne demek bilmeden.

Sonrası güzel bir dayak faslı başlar. Bu iki kafadar aşağı yukarı iki hafta boyunca sebebini bilmeden her akşam rütbeliler el ayak çektikten sonra bol bol dayak yer ve mutfakta sabaha kadar patates soyup, bulaşık yıkarlar.

Yine dayak faslının olduğu rutin bir akşam bizim dayakçı çavuşlar tabura yeni gelen bir gece nöbetçisi teğmene yakalanırlar. Teğmen ne olup bittiğini sorduğunda bizimki tüm cesaretini toplayıp olanı biteni “daha fazla ne kadar dayak yiyebilirim ki!” diyerek anlatır.

Teğmen çavuşlara durumu sorunca onlar da kem küm etmeye başka sebepler saymaya başlamışlar ama bir türlü kıvıramamışlar. Tabii teğmen anlamını bilmediği için “Bugday-arpa meselesini sormuş” sıkıştırınca aldığı cevapla küplere binen teğmen “ulan ben size şimdi buğday kim arpa kim gösteririm” diyerek dayakçı çavuşların üstünden tren gibi geçip bunların hem rütbesini söker hem de bunları diskoya yollar.

Meğersem kıdemli çavuşlar taburdaki Alevilere arpa, Sünnilere ise buğday kodu vermişler.

Bu kadar dayaktan sonra dayağın sebebini öğrendiklerinde arkadaşı şok olmuş çünkü iki haftadır boş yere dayak yiyormuş. Daha sonraki zamanlarda da “Ulan seni yalnız bırakmayayım diye ben de bilmeden boşu boşuna dayak yemişim” diye sızlanıp durur.

Yıl 1999, üniversiteden çok sevdiğim bir arkadaş Mamak’ta askerlik yapıyor. Bir gün ziyaretine gidip çarşı izni aldırdım. Bir kafede oturup sohbet ederken Aleviliği nedeni ile sık sık sorunlar yaşayan bu arkadaşım beni utandıran bir olayı gururla anlatmaya başladı.

Bunların koğuşa gelen Doğulu bir askere sabah akşam her gün bölük kendilerine kaldığında bağıra çağıra her yerde İstiklal marşı okuttuklarını ve her gün koğuş yıkatıp, yatakları düzelttirdiklerini böbürlenerek anlatmaya başladı. Aleviliğinden şikayet eden arkadaşım sırf Kürt diye bir başkasına zulmederken ne yaptığının farkında bile değildi!...

Arkadaşa kısaca ne kadar alçak ve ırkçı bir davranış içinde olduklarını biraz da sin kafa kaçarak orada güzel bir dille izah ediverdim.

***

Türk halkı ırkçılık dedi mi ırkçılığı sadece siyah-beyaz ayrımı sanıyor. Doğal olarak bizde de zenci sayısı az olduğu için kendisinin ırkçı davranışlarının ırkçılık olmadığına kanaat getiriyor.

Hoş bu tezim de Ankara gibi önemli merkezlerde son dönemde yaşananlarla tarih oldu. Ankara’da emeği ve sermayesi ile geçinmeye çalışan Somalili insanların sayısı artıkça bu da boşa çıktı.

Geçen yıllarda her gittiğimde menülerini çok merak ettiğim için bir iki kere de uğradığım bir Somali lokantası bu gidişimde gelen baskılar ve saldırılar nedeniyle kapanmıştı. Hala bölgede çok sayıda Somalili yaşıyor ama artık eskisi gibi şen şakrak olmadıklarını ve daha tedirgin olduklarını üzülerek hissettim.

Kayseri’de saldırıya uğrayan bir mahalleden çekilmiş “Kuran Kursu Türklere aittir” yazılı fotoğrafı gördüğümde eminim benim gibi bu ülkenin etnik-dini-siyasi vb. sebeplerle ötekileştirilen pek çok insanının aklına geçmişte kapılarına işaret vurulan ve ardından katledilen insanlar gelmiştir.

Ancak, en büyük üzüntüm, bir zamanlar kapılarına işaret vurulup katledilmek istenen insanların çocuklarının bir kısmının da bu sığınmacı düşmanlığına ellerinde benzinle koşarak gittiklerini görmek.

2 Temmuz’da Madımak’ı ya da 5 Temmuz’da Başbağlar’ı ananların içinde aynı gün ve saatlerde Kayseri’deki pogromu destekleyen mesajlarını görmek gerçekten akıl sağlığı yerindeki insanlar için dehşet verici.

Öyle bir ülkeyiz ki bir futbolcunun bir hareketinin anlamı üzerinden kaç gündür birbirimizi yiyip duruyor ama ülkeye dair en ufak bir birlik ruhu ekemiyoruz.

Ve tüm bunlar olurken sosyal medya “ırkçı değilim ama …” diye başlayan ama dibine kadar ırkçılık ve öteki düşmanlığı ile dolu milyonlarca mesajla dolup taşıyor.

Almanya’da doğup büyüyen ve Türkiye ile çeşitli sebeplerle duygusal bağı kalmadığı için milli takımımızı tercih etmeyen bir futbolcuya “oçocuğu” içerikli yüz binlerce mesaj atanlar ne hikmetse “kendimi Alman hissediyorum” diyerek Alman milli takımını tercih etmiş ve yıllarca oynamış bir adamın “Hayde Türkiye” paylaşımının altında Türklük gururu yaşıyorlar.

Hangisi daha dürüst ve takdire şayan; kimseyi kandırmayan mı yoksa duruma göre renk veren mi?

Sahi siz hangisisiniz bu ülkede buğday mı yoksa arpa mı?

YORUMLAR (47)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
47 Yorum