Atanamayan öğretmen adaylarını kimse kandırmasın!..
Üniversiteye başladığım yıllarda öğretmenlikle ilgili bir bölümü bitirip yeterlilik sınavını geçenler hemen öğretmen olarak atanabiliyordu. Ancak son sınıfta iken DSP-ANAP-DYP koalisyonu memur kadroları için Norm Kadro Uygulamasına geçileceğini ve memur-öğretmen alımlarının Devlet Memurları Sınavı (DMS) ile yapılacağını açıkladı. MEB’in bu çerçevede hazırladığı öğretmen alımları ile ilgili geleceğe dönük projeksiyon ise benim gibi pek çok öğretmen adayı için tam bir şoktu. Çünkü buna göre kısa vadede öğretmen olma ihtimalimizin sıfıra yakın olduğunu bizzat devlet açıklamıştı.
Hakkını yemeyelim, koalisyonun DMS sınavı (sonradan KPSS) Türkiye’de belki de bugüne kadar ki en adil memur alım sürecini de başlatmıştı.
DMS’de ilk 5000 içine girmiş olmama rağmen atanma ihtimalim yoktu ve tek yol sınıf öğretmenliği sertifikası alarak başka yoldan öğretmen olmaktı ama mizacım gereği o işi yapamayacağımı düşünerek o yola girmemiştim. Ardından 3 yıla yakın bir işsizlik serüvenim oldu. Bu arada hem yüksek lisans yapıp hem de askerliği aradan çıkarmıştım.
Genç bir talebe olarak çok açık söyleyeyim ki böyle bir uygulama üniversiteye girişimden önce ya da 1., 2. sınıfta iken açıklanmış olsa idi kesinlikle sınava yeniden girer ve kendime yeni bir yol çizerdim.
***
Bir de bu sürecin hemen öncesinde öğretmen ihtiyacını karşılayabilmek adına yolu 4 yıllık herhangi bir bölümden geçen herkesin öğretmen yapılmaya kalkılması öğretmenliğin toplumdaki imajının yerle bir olmasına sebep oldu. Öyle ki anneler, babalar çocuklarını üniversitelere aynen şu cümlelerle gönderiyordu: “HİÇBİR ŞEY OLAMAZSAN ÖĞRETMEN OLURSUN!”
Bugünlerde de üniversite mezunlarının çoğunun amacı Polis ya da Bekçi olabilmek…
Daha büyük facia ise arkadan geldi. Hükümetler, YÖK ve Üniversiteler el birliği ile işsizlik rakamlarını ötelemek adına gizli işsizliğin zirve yapmasını sebep oldu. İktidarın övündüğü 7 milyon üniversiteli genç böyle ortaya çıktı.
Devlet her yıl 15-20 bin civarı kadro zor açabilirken üniversiteler öğretmenlikle ilgili bölümlere her yıl 50 bine yakın öğrenci alıyor. Geçmişten gelen birikim ise MEB verilerine göre 460.000, eğitim sendikalarına göre ise 700.000 ve birkaç yıl içinde sayının 1 Milyonu bulacağı ise acı bir gerçek.
Baş suçlular belli; hükümetler, YÖK ve üniversiteler. Peki ya bu bölümlerde yıllardır oluşan bu berbat tabloyu görerek giden gençlerin ve çocuklarını da bu bölümlere gönderen ailelerin hiç mi suçu yok? En masumu onlar gibi görünüyor ama kimse o kadar da masum değil.
Kendi yeğenlerim de dahil hiçbir gence yıllardır şu acı gerçeği anlatamıyorum: “Amacınız öğretmen olmak ise bazı branşlarda üniversiteye gitmek sadece ve sadece kendinizi ve ailenizi kandırmaktan ve 4 yılınızı boşa harcamaktan başka bir anlam taşımıyor.”
Maalesef gençlerin ezici çoğunluğu aile ve çevre baskısından kurtulmak adına bilerek bu yola giriyorlar ve bunu yaparken de kaybolan yıllarının hesabını çağın mottosu olan anı yaşamak adına hesap edemiyor. Bunda biz ebeveynlerin de çok büyük suçu var. Kimimiz bilerek, kimimiz bilmeyerek bu yola hizmet ediyoruz ama işin en acısı başka da çare bulamamamız.
Fakat beni en çok rahatsız eden kısmı şu; tüm bu olumsuzlukları bilerek Polyannacılık yaparak geçirilen yılların ardından elde diplomalar üzerinden duygu sömürüsü yarışına hemen her siyasi partinin katılması.
Buradan iktidara ve iktidara talip olan tüm partilere açıkça sesleniyorum; bu gençleri ne siz kandırın ne de kendilerini daha fazla kandırmaları için her yöne çekilecek vaatlerde bulunun.
700 bin öğretmen aday adayını ve arkadan gelen yüzbinlerin tamamını hiçbir güç yarın istese de atayamaz.
Şunları vaat edebilirseniz daha ahlaklı bir duruş sergilemiş olursunuz: “Biz ihtiyaç olmayan alanlardaki kontenjanlarını en aza indireceğiz, eldeki mevcut açık kadroları en kısa sürede doldurmaya çalışacağız ve arkadan gelenlere yer açabilmek için emeklilikleri gelmiş ama ekonomik şartlar nedeniyle ayrıl(a)mayan öğretmenlerin şartlarını düzelterek onları emekliliğe teşvik edeceğiz vb.”
Şartlar zaten uygun olsa emin olun bu Haziranda en az 100.000 öğretmen emekliliğini ister.
Ve son söz atanamayan öğretmen aday adayı evlatlarımıza, biliyorum içinde bulunduğunuz durum çok kolay değil ama devlet kapısını gözlemek yerine kendinize başka yollar aramayı ihmal etmemelisiniz. Sıkıntınız büyük ama sadece açılacak kadro sayılarını bekleyerek içine düştüğünüz kısır döngüden çıkamazsınız.
Dost acı söyler, o diplomalarınız yokmuş gibi davranmak belki de sizler için daha iyi olacaktır. Allah bir kapıyı kapatırken belki de sizler için daha hayırlısını açacaktır…