Aramıza da bir giren var; J. Fouche’ler
Halk müziğimizin kendine has sesi ve duruşu ile eşsiz ozanlarından rahmetli Abdullah Papur bir türküsünde yârine dert yanarken şöyle seslenir: “Yar aramızı da bir bozan var, sizin köyde mi bizim köyde mi?” Gündelik hayat kendi çeperinde akıp giderken maalesef siyaset hiçbir alanda peşimizi bırakmıyor ve Papur’un dediği gibi ha bire birileri aramızı bozmakla meşgul.
Sağa ya da sola yaranmak gibi bir şansım ve de beklentim olmadığı için de çoğu kez kitabın ortasından konuşmayı tercih ederim. Bazılarının “Bunun bir maliyeti olmaz mı?” diye sorduklarını duyar gibiyim. Elbette bir maliyeti var. Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilsek de şahsen hakkın rızalığı dışında pek fazla bir beklentim yok. Şu mübarek Kur’an ayında inananların bir nebze ruhaniyetle dolduklarını düşünürsek kıblemiz de zaten belli olmalı.
***
Hayata ilkeler üzerinden bakmak bazen gerçekten çok yorucu. Neden yorucu, çünkü gündelik hayatın keşmekeşi içinde bazen insan, kendisine ulaşan ve maalesef medya ve sosyal medya üzerinden kirletilmiş bir bilgi havuzundaki kıt bilgiler ışığında hakikate erişmeye çalışıyor.
Belki tekrar olacak ama ülkemizin temel problemi ORTALAMA BİR AHLAK NORMU yoksunluğu. Bu yoksunluğumuz giderek daha da derinleşiyor. İrfan geleneğimiz bir zamanlar farklı gruplarca sahiplenilebilen simalar yetiştirirken bugün ezici çoğunluğumuz kendi mahallesi dışına çıkamıyor.
Kendi mahallemize yaranma derdi ile yanıp tutuşurken bir de daha tehlikeli bir grup var içimizde: modern zamanların Joseph Fouche’leri her yeri işgal etmiş vaziyetdeler. Bunların kaybetme ihtimali de maalesef pek yok çünkü sanki bütün sistem onların üzerine kurulmuş. İnsani doğrulara sahip bireylerin insani ilkeler ile siyasette tutunmaları pek mümkün görünmüyor. Çünkü siyaset hiçbir şekilde ahde vefa, kadirşinaslık vb. değerler üzerinden yürümüyor. Had bilme de zaten yok. Ya ihtiraslı olacaksınız ya da kaybolup gideceksiniz, tutunabilseler bile hakettikleri yerlere zaten gelemiyorlar.
- Fouche özellikleriniz çok güçlü ise siz de siyasette hep kazanan olabiliyorsunuz ama onun bile bir sonu var. J. Fouche’nin siyasi kariyerini okurken ilk aklıma gelen isim yakın geçmişimizin bir belediye başkanı olmuştu.
Zatı muhterem ilk belediye başkanı olduğunda bendeniz henüz 10 yaşında idim. Yani kabaca 35 yıldır siyasetin hep en tepelerinde oldu. J. Fouche gibi hep doğru (?) yerde -kazananın safında- durmayı başardı. Hakkını yemeyeyim bu arada çok önemli hizmetler de yaptı. Ama herhalde J. Fouche gibi onda da bir noktada oyun kuruculuk meziyeti bittiği için bugün ıskartaya çıktı.
Kısacası kimse sonsuza kadar J. Fouche’cilik de oynayamıyor. Oynayamıyor ama yerlerini hep bir başkası alıyor. İşin ilginci bu j. Fouche portreleri her dönem aralarında nefret olsa bile birbirleri ile iyi geçiniyorlar çünkü hayatta kalmaları sınırlarını bilmelerine bağlı.
Düşünsenize tüm ahlakçılığına rağmen Jakobenlerin kudretli lideri Robepierre bile J. Fouche ile baş edememiş ve giyotine yollanmıştı.
Neden, çünkü kalabalıklar çok kolay manipüle olabilmekte ve bir an da yön değiştirebilmektedir. Bugün sizi omuzlarında yükseltenler bir an da sizi alaşağı edebilirler. Kitle akılla değil duygularla hareket eder, duygularla hareket ettiği için de çoğu kez aslında ne yaptığının farkında değildir. İşte bu J. Fouche’lerin sırrı da burada, bu değişim anlarını çok iyi yakalamaları.
***
Çok şükür Fransız İhtilali devrinde değiliz, bu heyecanlar binlerce insanın hayatlarının anlık öfkelerle giyotinlerde son bulması ile sonuçlanmıyor. Ama FETÖ bize öyle bir kötülük yaptı ki zaten birbirine güveni çok az olan toplumumuzda kalan son güven duygularını da yerle bir etti.
Farkında mıyız bilmiyorum Türkiye kutuplaşırken birbiri ile de bağını koparıyor. İnsanların büyük bir kısmı birbirleri ile ilişkiyi kesmiş durumda. Herkes sosyal medya üzerinde birbirinin canını yakma telaşında. Makul ve mutedil insanlar ise arada ezilmekten başka bir yol bulamıyorlar.
Papur’un dediği gibi aramıza da bir giren var ama kim bilmiyoruz.
Cümleten hayırlı ramazanlar, aşk ile!
Not: J. Fouche’yi en iyi S. Zweig’ın anlatacağından hiç şüphem yok. İlk fırsatta okumak dileğiyle…