Gıda fiyatları
Bundan iki buçuk sene öncesi kadardı. 2019 yerel seçimleri öncesinde fiyatı artmış olan gıda ürünlerine karşı Tanzim Satışları adı altında dahiyane bir çözüm bulunmuştu. Son derece temel ve basit gıdalar belediyeler tarafından muhtemelen zararına satın alınıyor, ucuz fiyattan fakir halka satılıyordu.
Burada bir başka akıllıca fikir de sadece birkaç çeşit sebze ve meyvenin satışta olması idi. Yani fakir halka size bu ürünler yeter başkasına gerek yok intibaı veriliyordu. Halk arasında son derece antipati uyandırmış, hiç kabul görmemiş bir yöntemdi. Zaten 2019 yerel seçimlerinde büyük şehir sonuçlarında halk tepkisini gösterdi.
Son aylarda giderek yükselen gıda fiyatları artık herkesin gündeminde. Sadece ülkemizde değil Dünya çapında da giderek artan bir fiyat grafiği gözleniyor. Türkiye’de ayrıca dövizdeki aşırı yükselişe bağlı maliyet artışı var. Tarladan son kullanıcıya gelirken her ürüne gübre fiyatından taşıma fiyatına kadar ciddi bir maliyet yükü ekleniyor.
FOA denen reel gıda fiyatı endeksine göre son 47 yılın en yüksek gıda fiyatlarını yaşamaktayız. Türkiye’de ilan edilen resmi gıda enflasyonu oranı bile yüzde 29’larda seyretmekte. Bu, çok ciddi bir rakama işaret ediyor. Zira resmi olanı bile yüzde otuzlara dayandı ise reelde yüzde ellilere geldiğimizi düşünebiliriz. Kaldı ki hepimiz market alışverişlerinde durumu zaten kendimiz görüyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde Tarım ve Kredi Kooperatifleri’nin marketini gezdi ve çok beğendi. Fiyatların ucuz olduğunu ve bu marketlerin bütün Türkiye’ye yayılması gerektiğini söyledi. Bu bize yazının başında bahsettiğimiz Tanzim Satışları modelini hatırlattı. Kaldı ki daha önce de Erdoğan ülkenin önde gelen beş büyük süpermarket zincirini suçlamıştı.
Bizce, maliyetler düşmeden geçici günlük politikalarla bu sorunun çözümü mümkün değil. Tanzim Satışı konusu nasıl ki başarısızlıkla sonuçlanıp terk edildi ise bunun da akıbeti o şekilde olacağa benziyor. Ayrıca o şikâyet edilen zincir marketlerdeki bazı ürünlerin, Tarım ve Kredi Kooperatifi marketlerinden daha ucuz olduğu da ortaya çıktı.
Bu noktada bizim dikkat çekmek istediğimiz bir başka nokta daha var. Hükümet bir çok konuda katı bir Pazar ekonomisi, özelleştirme politikası izlerken kimi konular da ise bu örnekte olduğu gibi devletçi, kooperatifçi bir politika izliyor. Daha doğrusu bir politika izlemiyor, günü birlik-duruma göre kararlar alıyor. Orta-uzun vadeli stratejiler olmadığı zaman sürekli olarak değişen, birbiri ile çelişen bir rota izleniyor. Son derece sağlıksız olduğu gibi hiçbir çözüm getirmediği de ortada.
Günü kurtaralım ya da aklıma geldi şöyle yapalım yaklaşımları ile bir arpa boyu yol alınamıyor. Zaten kurumlara olan güven dibe vurmuş durumda. Buna bir de gıda gibi son derece temel bir ihtiyacın karşılanamaması derdi eklenirse, vay halimize.
Bu yazının konusu değil, haftaya inceleyeceğiz ama ufukta bir de enerji fiyatı sorunu var. Konut, kira, gıda derken işin içine şimdi de enerjinin maliyeti eklenmiş durumda. Bu kış gerçekten çetin ve zorlayıcı geçeceğe benziyor. Ciddi ve uzun vadeli politikalarımız varsa ne âlâ ama günü kurtarma kafası ile işimiz çok zor.