DÇM
1989 yılının gazete kupürlerinde bir habere rastlarız. Dönemin Başbakanı Turgut Özal, yıllardan beridir uygulanan Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) uygulamasını kaldırdığını ilan eder. Özal’a göre bu yöntem hem hazineye çok büyük bir yük getirmiştir hem de faydasızdır. Özal bu haberi ilan ederken şunu da vurgular; bundan sonraki hükümetler de inşallah bu hatayı tekrarlamazlar.
Geçtiğimiz akşam hükümetin yeni açıkladığı kur korumalı TL mevduat ürününü duyduğumuzda rahmetli Özal’ın bu açıklaması aklımıza geldi. Son zamanlarda dövize hücum yaşayan Türkiye’de bir nebze olsun bir rahatlama yaşandı. O gece dolar ve euro değerleri adeta dibe çakıldı. O kadar ki bankaların internet şubelerine girişlerde bile zorluklar yaşandı.
Yeni açıklanan korumalı TL mevduat ürününün mantığı DÇM’ye yakın. Paranızı TL faize yatırıyorsunuz. Vade başlangıcındaki döviz kuru ile vade sonundaki kıyaslanıyor. Kur farkı sizin aleyhinize ise yani TL’de kaldığınız için zarar etti iseniz o zaman aradaki fark size ödeniyor.
Özetle; paranızın değerini dövize karşı korumak istiyorsanız TL faize yatıracaksınız. Faiz haram diye faizi düşürmeye çalışan zihniyet insanlara paralarını korumak için faizi öneriyor. Böyle olunca nass’a uygunmuş demek.
Gelelim işin maliyetine… Aradaki kur farkının ödenmesinin sorumluluğu hazinenin üzerinde. Yani devletin, yani devlete vergi verenlerin, yani bizlerin, hepimizin. Bolca TL’si olan ve bunu faize yatıranların olası kur zararlarını halk ödeyecek.
Geçiş garantili köprüler, yollardan sonra şimdi de kur garantili TL hesaplar. Allah sabit gelirlilere, dar gelirlere, kaynağında vergi ödeyenlere sabır versin. Koca ülkenin yükünü onlar taşıyorlar.
Bir başka nokta ise bu üründen sadece gerçek kişilerin faydalanabilecek olması. Şirketler, kurumlar, genel olarak tüzel kişilerin böyle bir hakkı olmayacak. Bu durumda bankalardaki döviz mevduatının sadece belli bir kısmı -bu ürünle ilgilenirse- TL’ye geçecek.
Yani kurumsal, genel bir çözüm yok ortada. Sadece döviz şokundan paniğe kapılmış vatandaşlar için bir düzenleme var. Onun da ne kadar katılımlı olacağı net değil.
Burada ilginç olan daha düne kadar; kurun yükselmesi iyidir, ihracatımız artıyor, cari açık kapanıyor gibi tezlerle döviz şokunu destekleyen bazı kesimlerin şimdi de TL’nin değer kazanmasını desteklemeleri. Belli ilkeler doğrultusunda belli politikaları savunmak yerine, adeta tribün amigosu gibi kendi siyasi tarafının her yaptığını alkışlayan akılların düştüğü hal bu. Ama arada, olan ülkenin itibarına, güvenirliliğine ve halkın refahına oluyor.
Şu an için kur aşırı dalgalı bir halde. Teknik terimle söylersek son derece volatil. Gün içerisinde yüzde beşlere kadar inip çıkabilen kurlarla ticaret yapmak mümkün değil. Hangi kura göre fiyat belirleyeceksiniz, hangi kura göre satın alma yapacaksınız? Ticaret erbabının işi çok zorlaştı.
Geçtiğimiz aylardaki yüksek kurdan ötürü ciddi bir hammadde maliyeti altında olan tüm sektörlerin bu kur düşüşünü fiyatlara yansıtması da hemen olamayacaktır. Dolayısı ile enflasyona etkinin hemen gerçekleşmesi pek mümkün değil. En iyi ihtimalle altı aya kadar yayılacaktır.
Tüm bunlar ciddi zararlarını göreceğimiz durumlar. Bankaların döviz alım satım işlemlerinde de makas ciddi bir şekilde açılmış durumda. Bankalar adeta ne alıyorum ne de satıyorum diyor.
Zamanında, anlaması zor bir inatla, ekonominin genel kabul görmüş kurallarına aykırı olarak faiz indirme inadı ile gelinen nokta bu. Üstü kapalı ve ucu açık bir faiz artırımı, TL mevduatların da dolarize olması.
Oysa aklın ve bilimin yolundan gidilse idi böyle geçici Zihni Sinir projelerine gerek kalmayacaktı. Bakalım etkisi ne kadar olacak?