Serbest olmayan piyasada ekonomik kurtuluş mücadelesi
Enflasyonla ve kurla mücadele sürüyor; öte yandan üretimi, ihracatı ve istihdamı artırma çabası… Yani, ekonomide kurtuluş savaşı bütün cephelerde sürüyor. Hangi cephede ne kadar ilerleme, gerileme var malum. Rakamları tekrar tekrar yazmanın lüzumu yok.
Asıl mesele, bütün bu ekonomik faaliyetlerin merkezinde olan, üretecek, istihdam yaratacak, ticaret yapacak ve ihracatla ülkeyi ayağa kaldıracak olan özel sektörün de mücadeleden mücadeleye atıldığıdır. Bir yandan bozulan finansal dengeler öte yandan da her sıkıntıda ağır ithamlara varan saldırılarla mücadele…
Bir ekonominin ekonomiye benzemesi için yatırım ortamının güvenilir, sermayeye erişimin nispeten ucuz ve hukuk zemininin de varlığı gerekir. Türkiye’de bunların üçü de eksiktir. Serbest piyasa ekonomisi kuralları, o piyasanın önünü açmakla ve düzenlemekle sorumlu olan devlet tarafından geriletilmektedir.
Enflasyonun neden arttığı bellidir. Üretim maliyetleri arttığında, arz daraldığında, talep de eksilmediğinde fiyat artır, enflasyon olur. Hükümetlerin görevi bu zincirin sağlıklı işlemesini temin etmektir. Kuru artırmamak, yatırım imkanlarını genişletmek, sansasyonel fikirlerle piyasaları ürkütmemek vs. Bizde ise, enflasyonla mücadele başarısız olunca hükümet toptancıyı, marketi, bakkalı tehdit ediyor. Kendi kontrolündeki fiyatlarda sınır tanımaz artışlar yaparken piyasada oluşan fiyatı “fırsatçılar, stokçular, paragözler, hainler…” diyerek yaftalıyor. Bakkal/market de fırsatçı, elektrik dağıtıcısı da, eczane de, fırıncı da… Problemin nereden kaynaklandığı besbelli ama parmaklar başka yerleri gösteriyor. “Herşeyi mükemmel yapan hükümet” şablonu bunu gerektiriyor. Enflasyon artıyorsa bunun sebebi elbette fırsatçı sanayici, tüccar, esnaf olmalı…
Bütün bunlar ortaya nasıl bir tablo çıkarıyor? Ekonomide kurtuluş mücadelesi veren, bütün dünyayı yatırım için ülkeye davet eden, 2023, 2071’e yüksek hedefler koyan bir ülkenin piyasası güvenilmez, hain ve fırsatçılardan ibaret oluyor! Çünkü hükümet böyle söylüyor. Bu ülke savaşı kazanacak, enflasyonu, kuru düşürecek ve istihdamı artıracak…
Memurların elde makbuz market market dolaştığı bir ekonomi olmaz, olamaz. Böyle yapmakla fiyatlar düşmez, gerçekten fırsatçılık yapanlar da yakalanamaz. Hükümet politikalarına sorgusuz sualsiz tabi olmayan şirketlere aba altından sopa göstererek ekonomik istikrar sağlanamaz. Devletin gücü kudreti, serbest piyasa mekanizması üzerinde bir baskı unsuru haline gelmişse, orada ne ortodoks ne heterodoks politikadan bahsedilemez. Böyle bir ülkeye, bugün olduğu gibi yabancı yatırımcı gelmez, yerli yatırımcının gözü de dışarıya bakar. Serbest piyasa iyice köşeye sıkıştırıldı. O kadar ki elektrik dağıtımın tekrar devlet tekeline geri döndürülmesi bile talep edildi. Nereden nereye…
Piyasanın kuralları vardır ve daha iyisi ikame edilmedikçe değişmez. Slogan, tehdit ve yaftalama arttıkça fiyatlar düşmez, artar. Şimdi olduğu gibi… İstihdam artırılamaz, dış ticaret dengesi düzeltilemez.
Geçtik yatırım ortamının iyileştirilmesini, devletin düzenleyici rolünü; saldıran, hedefe koyan, tedirgin eden ve her hamlede mekanizmayı biraz daha bozan alışkanlık terkedilse bile yetecek. Ancak, hükümet sorumluluğu üzerinden atmak ve dikkati dağıtmak için yüklendikçe yükleniyor. Yatırımcısı, sanayicisi, tüccarı, esnafı en ağır ithamlar altında yaşayan ülkenin ekonomisi de krizden kurtulamıyor.