S-400’den sonra hayat nasıl devam edecek?
Toz bulutu henüz inmedi ama S-400 sürecinde yaşananların nereye varacağı belli oldu. 2 yılı aşan tartışmalı dönemin en büyük soru işareti Türkiye’nin Rus malı füze savunma sistemi alıp alamayacağıydı. Yani, gücünün buna yetip yetmeyeceği veya ABD ve NATO’yu karşısına almaya cesaret edip edemeyeceği… Sorunun cevabı artık belli. Türkiye, dediğini yaptı, kararının arkasında durdu ve S-400 bataryalarını parça parça indirmeye başladı. Önümüzdeki yılın nisan ayında da sistem tamamlanmış ve kullanıma hazır hale gelmiş olacak.
Birinci mesele sistemin kullanılması değildir. Yani, Türkiye bataryaları kurar kurmaz atacak ülke aramayacak veya savunma amaçlı kullanmak için bir fırsatın çıkmasını ummayacak. Ayrıca da bir NATO üyesi ülke olmamız nedeniyle, sistemin doğal düşman tanımında olmasına rağmen füzelerin bu ülkelere karşı kullanılması da bir ihtimal değildir.
S-400 alınma kararı, savunma ihtiyacından önce onyıllardır Batı ittifakıyla aramızdaki ilişkilerde Türkiye’ye yönelik müttefiklik sınırlarını aşan tavırlara yönelik tepkiyi yansıtıyor. Özellikle ABD’nin zaman zaman saygı sınırlarını zorlayan tek taraflı davranış alışkanlığına karşı bir tepki… Nitekim, bugün de tartışmaların teknik boyuttan ziyade siyasi ve stratejik planda yapılması; Türkiye’nin ittifak kavramı üzerinden eleştirilmesi bunu gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhataplarını umulmadık yerden vurdu ve sonuna kadar gidemeyeceği zannedilmesine veya umulmasına rağmen, gitti.
***
Bu kararın ve davranışın riskleri var mı? Elbette var ve zaten daha ilk elde Türkiye’nin ortağı olduğu F-35 projesinden çıkarılması ve taahhüt edilen uçakları alamayacak olması hava gücümüz açısından kayıptır. Ayrıca, ABD Başkanı Trump, CAATSA yaptırımları konusunda iyimser bir pozisyonda bulunuyor olsa da yaptırım ihtimalinin yüksek olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Başkan’ın yasa yoluyla önerilen yaptırımları veto etme yetkisi yok ama belirtilen 12 kalemden en hafif beşini seçme imkanı bulunuyor. Trump, açıklamalarındaki tavrı sürdürürse yaptırım kalemleri Türk ekonomisini en az etkileyecek seviyede kalabilir. Şimdiden sonra süreç, Beyaz Saray ve ABD Dışişleri’nin yaptırım kalemleri üzerinde varacağı kararla devam edecek. Kongre ve Pentagon’un tavrına bakılırsa bunun da çok gecikmeyeceği anlaşılıyor.
Öte yandan, ekonomi zaten pek iyi durumda olmadığından -eğer hafif kalemlerden seçilecek olursa- yaptırımların yıkıcı veya sarsıcı bir etki yaratmayacağı görülüyor. Daha önce söylemiştik; Türk ekonomisi için kötü haberler ha bir eksik ha bir fazla, farketmiyor. Ayrıca, Trump’ın açıklamalarına yansıyan isteksiz görüntüsü ve Türkiye’ye hak veren tutumu da yaptırımların ekonomi üzerindeki etkisini zayıflatan bir faktör olabilir.
Meselenin şu kısmını da not edelim… Biz didişip dururken, Rusya elini sıcak sudan soğuk suya koymadan kazandı ama dünya siyaseti bazen böyle çalışıyor.
S-400 kararı askeri fırsat ve maliyetlerinden bağımsız olarak öncelikle siyasi ve tarihi bir karardır; tabiatıyla dezavantajları olacaktır. Muhataplarımız, uluslararası platformda Türkiye’yi sıkıştırmak için S-400’ü kullanılacağı gibi, tersinden bu alışveriş Türkiye için de ‘elinin ağır olduğu’na dair bir referans olacaktır. Sonuçta böyle süreçler bir meydan okumaysa okundu ve sonuca gidildi. Bir süre sonra füze sisteminin maddi varlığı unutulacak ama siyasi ve diplomatik kullanım değeri giderek artacaktır. Sonra ne olacak? Bir süre sonra ABD ile yeni pazarlık zeminlerinin oluşması beklenerek; önce F-35 sorununun çözülmesi ve ardından da muhtemel yaptırımların kaldırılması için uzun bir diplomatik mesai başlayacak. Hayat devam edecek…