Gücün zirvesindeki yalnızlık

Gücünün zirvesine çıkan herkes “yalnızdır.”

Şöhrette, servette, kudrette…

Tüm ünlüler, pop ikonları, mültimilyarderler, finans imparatorları, mutlak güç sahipleri, diktatörler…

İnsanın, bilinç sahibi olmaya başladığı andan itibaren; daha çok ilgi ve takdir görme, daha çok para kazanma, daha yüksek bir statüye ve kudrete kavuşma isteği, varoluşunun ve benliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelir.

İnsan, ne kadar çok şey elde ederse etsin, ne kadar ileriye giderse gitsin, her defasında daha fazla artan bir iştahla daha yükseğe çıkmayı ve daha öteye gitmeyi ister. Bu öyle bir yükselme veya ilerlemedir ki, gelinebilecek en üst noktası olsa bile, doymak ve tatmin olabilmek yönünden zirvesi veya sınırı yoktur.

Buna karşılık, yükselmenin mutlak ve kaçınılmaz bir bedeli vardır:
“Yalnızlık…”

Yalnızlık; kişinin şöhret, servet ve kudret basamaklarını tırmanmaya girişmesiyle başlar. Zirveye yaklaşınca, çevresindeki insan sayısı azalır. Kimsenin ulaşamadığı en üst noktaya vardığında ise, yanında yöresinde hiç kimse kalmaz.

Gücün mutlaklaştığı yerde, yalnızlık da mutlak ve kaçınılmaz olur.

Hiç kimsenin ulaşamadığı bir dağın zirvesine dünyada sadece sizin çıktığınızı düşünelim. Böyle bir durumda, herkes sizden aşağıda kaldığı ve dolayısıyla tüm insanlardan koptuğunuz için; fiziksel ve sosyal olarak, yani mutlak anlamda “dünyanın en yalnız insanı” olmuş olursunuz.

Dünyanın en şöhretlisi, en zengini ve en kudretlisi olmak; dünyadaki en yüksek dağın zirvesine çıkan tek kişi gibi olmak, yani rakipsiz olmak demektir. Rakipsiz olan, yalnızlığın da zirvesindedir.

Şöhret, aynaların en çekici, en parlak olanıdır. Başlangıçta göz kamaştırır ve kişide kendisini sonsuz seyretme isteği uyandırır. Ancak, zamanla bir yanılsamaya dönüşür.

İnsan, şöhretin zirvesine ulaştığında, herkesin tanıdığı ama kimsenin gerçekten bilmediği bir “simgeye” dönüşür. Zirvede, paradoksal bir şekilde, görünürlük arttıkça “anlaşılma” azalır; kalabalıklar çoğaldıkça “iletişim” kaybolur; alkışlar yükseldikçe “gerçek benlik” susar. Bu, maksimum görünürlük içinde yaşanan bir kimlik kaybıdır. Şöhret, “kimliği örten bir maske,”
gerçek benliği “görünmez kılan bir perde” olur.

Dünyada milyarlarca insan sizi tanıyor, çılgınca alkışlıyor, peşinizden koşuyor ve size dokunmak için can atıyor. Oysa, ne onlar sizinle temas kurabiliyor, ne siz onlarla…Kalabalıklar içindesiniz, ama “tek başınasınız.” Bu, kalabalıklar içinde çekilen bir yalnızlıktır. Size hayran olanların hayranlığı, gerçekte olduğunuz kişiye değil, sizin “imgenize”dir. Gerçekte kimse sizi tanımaz, sadece “sizi sandıkları kişiye” hayrandırlar.

Nasıl olur da sosyal medyada milyonlarca takipçisi olan bir kişi, maksimum seviyede ilgi gördüğü halde yalnız olabilir?

Görünür olmak ve takipçi sayısını arttırmak gerçek bir bağlantı değildir. Milyonlarca takipçisi olabilir, ama bunlarla kurulan bağlar, gerçek bir ilişki değil, kişinin inşa ettiği “sanal persona”nın, yani “gölge (simülakra) benliğin” yansımasından ibarettir.

Dünyanın en zengin insanı, milyarlarca sıradan insanla aynı gezegende yaşar, ama aynı dünyada değildir. Artık eşsiz olduğu için, dünyanın geri kalanından kopmuştur ve yalnızdır. Ultra ekonomik bir seviyeye geldiği için tamamen farklı bir statüdedir ve olaylara çok farklı noktalardan bakar.

Zenginlik büyüdükçe:
-Muhatapları, zengine, maddi gücüne göre davranırlar. Çevresindekiler onunla değil, onun serveti üzerinden yaşama yollarını ararlar
-Dostluklar sahiciliğini kaybeder. Kimse kendisine, “özünde olduğu insan” gibi davranmaz
-Artık kimse, zengine, “doğru geri bildirim” veremez. Herkes “gönlünü hoş tutmak” ve kendi çıkarlarını korumak için vardır. Gerçek bağlar, yerini “rol ilişkilerine” bırakır.
-Etrafındaki herkes, ya onun çalışanıdır ya çıkar ilişkisi kurmak isteyen biridir. En zengin kişi, çevresindekilerle çıkara bağlı ilişkilerin en yüksek olduğu kişidir.

Yönetme ve hükmetmede mutlak bir güce sahip olan, devleti tartışılmaz bir otorite ile yönetme kudretine sahip bir egemen veya diktatör, ülkesinin “en yalnız” insanıdır.

Mutlak otoritenin olduğu yerde, zirvedeki kudret sahibi artık “rakipsizdir.” Üstünde veya kendi seviyesinde hiç kimse kalmamıştır. Ülkedeki tüm insanlar, sergilenen ezici otorite karşısında varlıklarını ve çıkarlarını korumak ve herhangi bir zarara uğramamak için daima korku ve tedirginlikle hareket ederler. Ya iki yüzlü davranıp dalkavukluk yaparlar ya da susarlar.

Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’un, delici bakışlarını mecliste karşısında kurşun asker gibi dizilen yüzlerce üyenin üzerinde gezdirirken bir taraftan fütursuzca sigara içmesi, buna karşılık salondakilerin tek bir çıt bile çıkarmadan kendisini korku ve teslimiyet içinde izlemeleri, ayrıca söylediği her sözü avuçlarını patlatırcasına alkışlamaları, açık bir yalnızlık işaretidir.

Un’un bu durumu, yalnızlığın en mutlak biçimidir.

Çünkü;
-Gerçeklikten tamamen kopmuştur.
-Tebasına veya yönettiği kitleye bütünüyle yabancılaşmıştır.
-Çevresi, kendisini alkışlayanlarla, yüceltenlerle ve sadece “evet” diyenlerle çevrilidir.
-Her muhalefeti “düşmanlık,” her eleştiriyi “ihanet” olarak görmeye başlar.
-Kendi algısına uymayan ve kabullerine ters düşen tüm mesaj ve bilgileri tehdit sayar.
-Etrafında yankı odaları oluşmuştur: Çıkarılan her ses, “kendi sesi” olarak geri döner.

Kim Jong Un’da, Stalin’de ve tarihte çeşitli derecelerdeki otoriter liderlerde görüleceği gibi, diktatörün gücü arttıkça, çevresi daralır. Çevresi daraldıkça, gerçeklik silinir ve yalnızlığı artar. Kimse onu uyaramaz, kimse ona yaklaşamaz ve kimse ona gerçekten bir şey anlatamaz. Çevresinde sayısız insan vardır, ama kimse ile ilişki kuramaz. En yakınına bile güvenmeyecek derecede paranoyak bir ruh haline bürünmesi; anlamsız, irrasyonel, hatta yıkıcı emirler vermesi; halkın açlığına ve sefaletine tamamen kör ve sağır olması bu mutlak yalnızlığının sonucudur. Stalin’in çevresinde korku duvarı örmesi ve kendini herkesten izole ederek yalnızlaşması sonucu; odasına çekildiği bir sırada felç geçirip bilincini kaybettiği ve uzunca süre kendisinden ses çıkmadığı halde, korkudan kimse gidip bakamamış ve ölümcül bir akıbete uğradığı günler sonra anlaşılabilmiştir.

“Zirvede yalnızlık,” yalnızca psikolojik değil, aynı zamanda “arketipik,”yani insanlık tarihinin kolektif bilinçaltının derinlerinde yer alan evrensel bir kavramdır.

Yalnızlık duygusuna ve yalnızlaşmaya, dini kaynaklarda, felsefi anlatılarda, mitolojik ve tarihi figürlerde de rastlarız:
-Hz Musa, Sina Dağı'na çıktığında halkından kopmuştu.
-İkarus, güneşe uçarken yalnızdı ve kanatları yanarak düştü.
-Akıl almaz despotluklar sergileyen Roma hükümdarı Neron’un etrafı sadece korkudan boyun eğen insanlarla çevriliydi ve son zamanları trajik bir yalnızlaşma içinde geçti.
-Galileo, bilimsel düşüncesinin siyaset ve kilise otoritesiyle çatışmasının sonucu yalnızlaşmış; gerçeği görenlerin, karanlığa teslim olmuş kalabalıklar arasında susturulmasına örnek olmuştur.

Güç yükseldikçe, ilişkilerdeki gerçeklik ve içtenlik azalır. İlişki azaldıkça yalnızlık artar. Yalnızlık arttıkça, kişi daha fazla güce sarılma ihtiyacı hisseder. Bu, gücün doğası gereği oluşan kaçınılmaz bir sonuçtur.

Özetle, gücünün zirvesine ulaşan kişi; şüphe, korku ve güvensizlik ikliminin oluşturduğu görünmez bir kafeste, gerçeklikten kopuk, derin bir yalnızlık içinde yaşar.

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
19 Yorum
  • HAYRETI MUCIP / 15 Nisan 2025 19:03

    Behlu Dane şöyle cevap vermis ,
    --Evet , dediğin doğrudur ; ben gözlerimi açınca onların hepsini kaybettim .Ama merak etme sen de gözlerini kapatınca hepsini kaybedeceksin !

    Yanıtla (3) (0)
  • HAYRETI MUCIP / 15 Nisan 2025 18:55

    Harun Reşit'in , Behlül Dane isimli bir veli dostu varmış ; bir gün onunla sohbet etmek istemiş , çok uzun ve zorlu aramalar sonunda bulunan Behlul , yaka paça huzura getirilmis , epey sitem etmiş ,
    -- Nedir bu eza cefa , ne oldu ki ! Ben çok güzel bir rüya görüyordum ; dünyanın kralı idim , her şey herkes benim emrimde idi !
    H.Resit ,
    -- Ilahi Behlul , sen bir rüyadan bahsediyorsun , gözlerini açınca gitmis , bak ben onu gerçekten yaşıyorum!

    Yanıtla (2) (0)
  • Zirve / 15 Nisan 2025 17:56

    İnsan, ne kadar çok şey elde ederse etsin, ne kadar ileriye giderse gitsin, her defasında daha fazla artan bir iştahla daha yükseğe çıkmayı ve daha öteye gitmeyi ister. Evet mısır sultanı da zirvedeydi. Ama ölüm onu da yakaladı yapayalnız mevlasina kavuştu. Kimse yalnız değil ölüm kapıda bekliyor. Tık tık dese gittin. Sevinseler mi uzulseler mi ona da siz karar verin

    Yanıtla (1) (0)
  • Okur / 15 Nisan 2025 13:43

    Türkiye'deki okulların ve öğrencilerin yarısında dört işlemi yapamayan öğrenciler mezun ediliyor .bu öğrenciler ilkokul üç seviyesi tarih bilgisine sahip değil. diğer dersleri siz düşünün.bu öğrenciler ne yapıyor okullarda sizce .kağıt üzerinde herşey normal .öğretmenler bekçi konumunda ve okullarda neler oluyor neler..sayın yazar fikri takip yapın lütfen .vahim bu durum.arastirin.herhangi bir meslek lisesine buralara ogrenci gonderen okullara gidin.rastgele seçip sorun çocuklara..ogrtmn knsn

    Yanıtla (5) (0)
  • Adalet / 15 Nisan 2025 13:38

    Sayın yazar güzel anlatmışsın ama hayat anlattığın gibi değil. Parasız adam gereksiz adammış.Paralı adam dolasıyla güçlü adamdır oda gerekli adamdır makbul kişidir seveni yalaması bol olur.Anlattığın hususlar bizimde köyde aynen geçerli fiilen köy tahakküm altında korkusundan gıkını çıraramaz malına canına namusuna el konsa bile gık diyemez korkar.

    Yanıtla (1) (0)
  • Murat / 15 Nisan 2025 13:12

    Zirvedeki insan yalnızdır amma iyi yanı ağır basıyorsa samimi sevenleri; vatan millet din adına onu kendi kendine bırakmamalı. Çaresiz olduğundan buna da müstehaktır. Onu onun yalnızlığından ve yalnızın arkadaşı şeytan olabileceğinden ve heva heves vesvese vehim girdabına düşebileceğinden ; vatan millet ahret adına ona ; hayırda kalması hayra yöneltilmesi şerden korunması adına dua etmeliyiz ben namazlarda ediyorum; kalplerin sahibi ve döndüreni şüphesiz ki Allah’ tır!

    Yanıtla (2) (0)
  • Müjdat Bayar / 15 Nisan 2025 11:41

    Yine dolu dolu bir yazı... Teşekkür ederim.
    Hâmiş: ''Omuzumda Hemençe" adlı kitabı iki kez okudum. Sizin Rahmetli hocamızın oğlu olduğunuzu öğrenince yazılarınızı daha dikkatli takip ediyorum.

    Yanıtla (2) (0)
  • karar okuru / 15 Nisan 2025 11:33

    'Dağın tepesinde oturan kişi, dağın yamaçlarını göremez' denir ama bu doğal bir sonuç değil mi? bazı durumlarda zirvede olan insanların etrafı daha kalabalık olur. düşünsel anlamda yalnızlık farklı tabi.

    Yanıtla (1) (0)
  • Hakça / 15 Nisan 2025 11:03

    Bir torba dolusu felsefik cümle. Hepsi bir cümlelik. Yazmış da yazmış yazar. Ama neye yarar? Yalnızlık Allah'a mahsus olduğu için onlar bu sıkıntı cezasını çekiyorlar demedikten sonra. Zerrece kibri bulunan Dünyada da Cehennemi yaşar demeden gerçek tam olarak dile getirilmiş olur mu. Çünkü En Büyük Allah'tır. Çünkü En Zengin Allah'tır. Ve Çünkü En Güçlü Allah'tır. Allah'a ortak koşmak bağışlanmayacak tek günahtır bu yüzden.

    Yanıtla (1) (0)
  • Mehmet bozkurt / 15 Nisan 2025 09:50

    İbretlik bir yazı olmuş elinize sağlık

    Yanıtla (2) (0)
  • Ama / 15 Nisan 2025 09:46

    Yazı süper, zenginlerin yalnızlığını çok iyi acikliyor

    Yanıtla (1) (1)
  • Mustafa Yıldız / 15 Nisan 2025 09:22

    müthiş bir yazı olmuş.

    Yanıtla (1) (0)
  • Ahmet Altan / 15 Nisan 2025 08:57

    Güzel olmuş, biraz uzun olmuş, sonu okunana kadar başı unuttum,(
    Ayrıca özeti yazsan akılda kalır)

    Yanıtla (1) (1)
  • Ali / 15 Nisan 2025 07:50

    Teşekkürler Ulvi bey.Tam güç zehirler

    Yanıtla (2) (0)
  • Okur / 15 Nisan 2025 06:34

    Güzel bir uyarı olmuş. Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az.
    Bir uçak dolusu yakınının olması yalnız hissettirmiyor olabilir. Onlarda desturla iletişim kuruyorlarsa bu yazıyı önüne koyacak kimse olmaz. Boşa yazmış olabilirsiniz.

    Yanıtla (4) (0)
  • Musto / 15 Nisan 2025 03:05

    Stalin öldüğünde katafalka konulur, milyonlarca yetim çocuklar sanki babalarını kaybetmişcesine feryat figan ederek ağlarlar. Bu çocukların ailelerini Stalin yok etmiş.
    Eğitim sistemi ile beyinleri yıkanmış. Yoldaş stalini baba olarak biliyorlar. Kuzey Kore babadan oğula geçen diktatörlükle yönetiliyor.Halk Başka bir dünyayı tanımıyor. Bizde de yüz binlerce gencimizin, 20 yıldır beyinleri yıkanıyor. Geçmişe düşman bir nesil yetiştiriliyor.Dünya ile kopuk olmadığımız için pek başarılı olunamıyor

    Yanıtla (9) (2)
  • Güzeldi / 15 Nisan 2025 00:52

    Yazınız yerinde ve anlamlıydı.

    Yanıtla (6) (0)
  • emekli müfettiş / 15 Nisan 2025 00:37

    Çok yararlı bir yazı. Emeğiniz var olsun. Nice Kuzey Kore lideri benzerleri, Neron benzerleri yok mu, günümüzde? Bilinçli veya bilinçsiz bu davranışları sergileyen yok mu? Hoşça kalınız.

    Yanıtla (5) (0)