PKK’yı Türkiye’nin hamle limiti mi cesaretlendiriyor?
Sadece Ankara’da art arda yapılan üç büyük saldırı bile -ki Ankara, başlıbaşına bir mesaj- Türkiye’ye yönelen namlunun cesaretini ve terör ötesi girişimini anlatmaya yetiyor. Bizim gibi teröre muhatap olma tecrübesi yüksek bir ülke için bile çok ağır bir saldırı dalgası yaşıyoruz.
Cumhurbaşkanı’ndan başlayarak bütün yetkililerin “sabrımız taşıyor” mealinde açıklamalar yapıyor olması boşuna değildir. Sabır, politik bir pozisyon olarak gerekli ama madalyonun arka yüzünü görenler açısından bazen yumrukları sıkmak da kolay
değildir.
Sonuçta Türkiye, Suriye ve Irak’ta düğümlenen bölgesel dosyaların merkezinde aktör bir ülke olarak hedefte bulunuyor. Esasen, Suriye ve Irak’ta her şey yolunda gitse bile içeride PKK terörü gibi bir ülkenin canını sıkmaya her zaman yetecek büyük bir problem var. Şimdilerde dünyanın gözü IŞİD’den başka bir şey görmüyor ama PKK denilen örgüt yeryüzünün bir numaralı terör örgütü sıfatını taşıyor.
***
Bir yandan bu örgütün izini sürmek, eylemlerinin haritasını ortaya çıkarmak; öte yandan o örgüte Ankara gibi bir merkezde üç kez üst üste eylem yapabilme motivasyonunu veren ittifak zincirini belirleyebilmek… Türkiye’nin terörle mücadele sorunu bu yüzden sıradan çapları aşan ve terör politiğini yönetmeyi içeren bir hacme ulaşmış durumdadır.
PKK’yı vurmak, ya da durdurmak veyahut da eylem yaptığında yakalayıp tespit etmek yetmiyor ne yazık ki…
Belli ki Türkiye’yi hedefe koyan güçler de Ankara’nın limitlerinin sınırlı olduğu hesabını yapıyorlar. Sonuçta ortada görünen PKK fotoğrafı var ve Türkiye, PKK ile mücadele konusunda zaten yeterince meşgul bu durumda. İntihar eylemleri ne kadar kanlı ve can yakıcı olsa da Ankara’nın yapacağı tek şey PKK ile daha sert mücadele etmek. Bu ise zaten terör örgütünün öngörmediği veya göze alamayacağı bir çatışma şekli değil. Analizlerin üç aşağı beş yukarı böyle olduğu anlaşılıyor.
***
Böyle olduğu için de Türkiye’nin üzerine gitmenin marjinal maliyeti en fazla PKK’nın kullanılmasından ibaret kalıyor. Sonuçta bu örgüte de kendisini iyi hissetmesi için uluslararası meşruiyet, Kuzey Suriye’de de alan açılıyor.
Komplo teorisine gerek yok. PKK’yı kimin desteklediği, eylemlerinin arkasında hangi başkentlerin olduğuna dair tahminlere de lüzum yok. PKK, Türkiye aleyhine oluşan ve giderek keskinleşen atmosfer tarafından motive ediliyor. Hiçbir şey de gizli olmuyor…
Mesela, PYD/YPG’yi IŞİD’e karşı mücadelede meşru ve hatta neredeyse alternatifsiz partner kabul etmek görünürde PKK’yı desteklemek anlamı taşımıyor. Ama bölge gerçeklerini biraz bilenler PYD’nin sırtını okşamanın burada PKK’yı cesaretlendirdiğini biliyor. O zaman da PKK başka bir şeye dönüşüyor.
***
Tam bu noktada Ankara’nın canını terör eylemleri kadar sıkan şeyin bu konuda anlaşılmamakta ısrar olduğunu söylemeye gerek var mı?
Ankara şu sıralarda, meselenin görünen yüzündeki vahşet tablosu kadar arka plandaki kayıtsızlık halini aynı anda görüp sadece ilkine yönelik tepkileri paylaşabilmenin zorluğunu yaşıyor.
Bu eşiği aşmak için daha güçlü sinirlere ve daha geniş bir ittifak halkasına ihtiyacımız olacak.