“Hâlis Din”
Özellikle son 150-200 yıl boyunca kendi ülkemizde, Müslüman toplumlarda ve genel olarak dünyamızda yaşanan gelişmeler, dar ve geniş çaplı insan ilişkilerinde gözlenen sorunların en temelinde ahlâkî yozlaşmanın olduğunu apaçık göstermiştir. Bizde az görülse de –önceki yazımda bir örneğini sunduğum üzere- dünyadaki entelektüeller bu meseleyi ciddi ciddi düşünüyor, yazıyorlar.
Aslında ahlak sorunları geçmişteki insan ilişkilerinde de vardı. Fakat o devirlerde insan ilişkileri genellikle şimdikilere göre dar alanda yürüdüğü, kötülük üretebilen teknoloji de bu kadar gelişmediği için ahlak temelli sorunlar da sınırlı etkiler bırakıyordu. Günümüzde ise iyilikler gibi kötülüklerin de sınırları genişlemiş, şiddeti artmıştır. Mesela uluslararası yardımlaşma, insan hakları savunuculuğu gibi iyi amaçlı bazı çalışmaların yanında; savaşlar, terör olayları, ulusal ve uluslararası hukuk ihlalleri, sömürü ve soygunlar gibi genişliği ve şiddeti gittikçe artan sorunlar da yaşanmaktadır.
***
Bazı din tanımlarında belirtildiği gibi “hak din”in asıl amacı, insanların dünya ve ahiret hayatını mutlu ve huzurlu kılmak, bunun dinî ve ahlakî esaslarını koymaktır. Bir din telakkisi insanların dünyasına iyilik, huzur ve mutluluk katmıyorsa, tersine, yukarıda belirtildiği türden sıkıntılar yaşatıyor veya bunları önlemeyi hedeflemiyorsa o telakkideki din, doğru din, Kur’an’ın tabiriyle “hâlis din” değildir. Çünkü bireysel ve toplumsal vicdanda kemale ermiş şekliyle din rahmettir. Kur’ân-ı Kerîm’in 300’den fazla ayetinde Allah’ın rahmetinden bahsedilir. Bu ayetlerde O’nun evreni var etmesi, nimetlerle donatması, insanlara kitaplar göndermesi… hep rahmet olarak sunulur. Daha Kur’an’ın başında, ilk surenin ilk ayeti (besmele) ile 3. ayetinde Allah’ın Rahmân ve Rahîm olduğu, yani bütün yaratılmışlara karşı son derece merhametli, lütufkâr olduğu vurgulanır. O, “geniş rahmet sahibidir” (En‘âm 6/147); kendi zatına rahmeti yazmıştır” (6/12, 54); “Rahmetim her şeyi kuşatmıştır” buyurur (7/156). Keza Kur’an rahmettir (6/157; 12/111; 16/89…). Peygamber âlemlere rahmettir (21/107). Rahmet’in Sâmî dillerdeki kök anlamı “sevgi”dir. Rahmet boş bir acıma duygusu değil, içeriğinde iyilik, yardım, özveri gibi erdemler bulunan aktif bir sevgi ve lütuf kavramıdır. Bir din telakkisi, benim sık sık kullandığım tabirle, insanlara rahmet yerine zahmet getiriyorsa, o din telakkisi, Allah’ın gönderdiği, Peygamber’in tebliğ ettiği ve yaşadığı İslam değil, mensupları ve onların ilişkili olduğu insanlık için sorun kaynağıdır; bunu yüzyılların tecrübesiyle gördük, halen de görüyoruz.
***
Uzun süre yaptığım bir çalışmanın sonucuna göre Kur’ân-ı Kerîm’in 2000’den fazla ayeti, yani yaklaşık üçte biri ahlak konularını içeriyor. Bu ayetlerin takriben üçte ikisi Mekke’de, geri kalanı Medine döneminde inmiştir. İslam’da bugün uygulanan şekliyle namaz, oruç, zekât ve hac ibadetleri Hicret’ten (Hz. Muhammed’in, peygamberliğinin 13. yılında Mekke’den Medine’ye göçmesinden) sonra Medine’de farz kılınmıştır. Buna karşılık, Mekke’de ilk gelen vahiylerden itibaren Kur’an’da inanç ve ahlak konularının sürekli gündemde tutulduğu görülmektedir. Bu durum, İslam’ın öncelikle bir inanç ve ahlak dönüşümü olduğunu, ahlak ve erdem kaygısı taşımayan bir ibadet ve dindarlık anlayışı ve pratiğinin Müslümanlık sayılamayacağını gösterir.
Ahlaka dair 2000’den fazla ayetten bazıları az sözle çok anlam ifade etmektedir. Bir örnekle yetinelim:
“Muhakkak ki Allah adaleti, iyilik yapmayı (ihsân), akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar” (Nahl 16/90).
Ayetteki adalet kavramı genellikle “hakkaniyet, doğruluk, dürüstlük ve güvenilirlik gerektiren tüm işleri yerli yerince yapmak”; ihsan ise mümkün olan bütün iyi ve erdemli işleri “daha fazlasıyla yapmak” diye yorumlanır. “Akrabaya karşı cömert olmak” da “ihsan” kavramına girmektedir; fakat iyilikte akrabaya öncelik vermenin önemine işaret etmek için ayette onlar özellikle zikredilmiştir. Ayet metnindeki fahşâ kelimesi “çirkin, yüz kızartıcı, hayasız söz ve davranışlar”; münker, “insanlar tarafından çirkin görülen ve yadırganıp kınanan, kötülüğü aşikâr olan her türlü erdemsizlik ve aşağılıklar”; bağy ise “kibir, zulüm, haksızlık, kin, aşırılık, zorbalık ve saldırganlık gibi duygu, söz ve eylemler” olarak açıklanmıştır (mesela Kurtubî, el-Câmi‘, Kahire 1964, X, 165-168).
Bu geniş anlamı dolayısıyla, başta Sahâbeden Abdullah b. Mes‘ud olmak üzere, inceleyebildiğim bütün müfessirlerin bu ayeti Kur’an’ın en kapsamlı (ecma‘, ecmel) ayeti olarak nitelediklerini gördüm.















Fahşa kat kat artırmak demek ticaretle ilgili fahiş fahişe kelimeleri oradan geliyor ve ikinci üçüncü anlamı
Yanıtla (0) (0)Fahşa, defaaten arttırarak bir olumsuzluğa inatla devam etmek belkide..İsrail'in yaptığı gibi...
Yanıtla (0) (0)Haklısınız adaşım, bu kökün "bir mala aşırı fiyat yükleyerek müşteriyi aldatma (gabn-ı fâhiş)" anlamı da var. Ancak bağlamsal anlam o değil. Baktığım tefsirlerde de o anlama değinilmemiş. Selamlar
Yanıtla (0) (0)Bir kısım yetkililer bu ayeti gerekçe göstererek belediye vb. kamu kuruluşlarında akraba ve yakınlarına öncelik ve en iyi makamları veriyorlar. Sayın hocam bir yazı da bu konuda yazar mısınız?
Yanıtla (0) (0)Bu yetkililer ayetin başındaki Adalet i anlamayanlardır.
Yanıtla (0) (0)Sevgili "Okur", dediğin konuda yakınlarda (7 ve 14 Mart) "Kayırmacılık" başlıklı iki yazı yazdım. İlgine teşekkürler.
Yanıtla (0) (0)Bu gün Taha Akyol da bu konuyu ele almış ama o konuyu pratik yönüyle ele almış, Çağrıcı Hocamız da tam tersine teorik olarak izah ediyor , keşke o da biraz pratiğe indirgeseydi, neyse ...
Yanıtla (5) (0)Hocam , ben hep şunu merak ediyorum ; Peygamberimiz zamanında Allahu Teala bir çok kötülüklere, kötü gidişe müdahale ediyor ancak Gazze'deki vahşet altı aydır devam ediyor , bir mucize görmüyoruz ?
Bu konuda bizlere bir
açıklamanız olmaz mı?
Ayete bakalım: "...yeryüzünde bir halife yaratacağım..." bu ayet anlaşılırsa sonuz cevabını bulur.
Yanıtla (0) (0)Allah mutlak manada rahman ve rahim olamaz. Zira bazı kullarının cehennemlik olduğunu bildiği halde sonsuza kadar yanması pahasına onları var etmiştir. Dolayısıyla Rahmaniyet sıfatı eksilmiştir. Diğer yandan bazı kullarının şeytan tarafından aldatılacağını bildiği halde onu koruyamamıştır. Rahim sıfatı eksilmiştir. Allah ya bu sıfatlardan noksandır. Yada mutlak değildir. Size sorsaydı cehenneme gideceksin ben görüyorum. Yine de kabul eder miydiniz kulluk görevini. Ben etmezdim. Yokluk iyidir.
Yanıtla (3) (8)Bu alt yorumu yazdığım an itibariyle 3 arkadaş olumsuz bildirim yapmış. Arkadaşlar bu yazdıklarıma düşünceniz nedir? Onu da yazarsanız sevinirim. Böylece gerçeğe ulaşmada sayenizde bir adım atılmış olur. Bana kalırsa insanın temel görevi Hocamızın da ifade ettiği gibi şekli ibadet değil. Gerçeği arayan ibadettir. Kitab-ı Mukaddeste her daim hak hukuk ahlak vs işlenir ve sadece bunların cezaları zikredilir. Şekli ibadetler ise dereceyi artırır.
Yanıtla (3) (1)Olumsuz işaretim yok, yorumum şudur: Rabbimiz cc yaratandır. Yaratma hali süreklidir. Aksi halde varlık varlıkta kalamaz. Bu süreçte insanın yaratmaya olan dahiliyeti farklı. Aklı ile. Akl ederek veya akl edemeden yapıp ettikleri ile yolunu seçer. Rabbimiz cc temelde iki yol gösterir, var eder. Fıtrata uygun imana ahlaka uygun yol ve bunun dışındaki yol. Seçim insana ait. Seçtiğini yaşar. Ve gaybı ancak o bilir.
Yanıtla (2) (1)Yaşanılan hayatın gerçekliğini dinimiz bildirebilir ancak. Nedeni çok basit, bilim veya tecrübelerimiz nasıllara açıklama getirirken nedenine getiremez. Yani neden kalbimiz atıyor? Nasıl attığını bilir tıp bilimi, hastaya deva önerir. Ayrıca dinin imtihan olan hayatta açık açık kopya verir. Kim imtihanda kopya istemez? Doğru ne yanlış ne belli. Hak gelmiş, dışında kalan düşmüştür akıl sahipleri için.
Yanıtla (2) (1)Hakkı bey sanırım itirazımı tam olarak anlatamadım.(Hoş bu itirazı 20 yıl oldu kimseye tam anlatamıyorum da). Benim itirazım. Şudur. Allah benim sonumu biliyor. El hak. Sonum cehennemlik. El hak ona da. Ama beni yarattı. Eğer yaratmasaydı sonsuza kadar yanmayacaktım. Nokta ben isem hakkımda hiçlik geçerli olacaktı. El hak. Beni uyarmayıp seçim hakkı vermeyip beni var etti ve Rahman vasfını mutlak manada kaybetti.
Yanıtla (0) (1)Sonsuz ceza veya yakılmak (Kuran’da anlatıldığı dehşetengiz şekliyle) gerçekten Allah’ın sonsuz rahmetiyle, sonsuz gücü ve ilmiyle çelişiyor. Artı suç-ceza arasında bir uyum olması gerekir. Sonsuz suç olmadığına göre sonsuz cezanın olması adalete de aykırıdır. Belki bu yüzden İbni Arabi gibi kimi alimler ebedi azabı uzun sürecek sonlu bir yakılma ve temizlenme dönemi olarak düşünmüşlerdir.
Yanıtla (1) (1)Doktor "sigarayı bırakın yoksa öleceksiniz" derse, adam da "zaten sonun da öleceğim" mi desin. Yoksa sigarayı bıraksın mı, ona ne tavsiye etmeli? Burada ölümle cehennemi bir tutmadan, sadece bir farkında oluş gerekiyor. Sigarayı bırakmalı ve yaşamayı seçmeli akıl da din de bunu tavsiye eder. Dinin tavsiyeleri sonucun ne olacağına kıstastır. Şu alemi Yaratan cc, kulunun kendi çağrısına uymasını istiyor ve uyamaması halinde de pişmanlığını affedeceğini açıklıyorsa, beklenti nedir?
Yanıtla (1) (0)Varlık salt iyiliktir.Var olduğun için düşünüyor,yazıyor ve hatta var edeni 'yargılayabiliyorsun'.Yokluk iyidir cümlesini kurabilmen için bile var olman gerekiyor.Varlığa,hatta ebede,hatta ebedi varlığa öyle meftunsun ki, yokmuş gibi davranıp susmak yerine yazıyor,konuşuyor,sorguluyorsun.Bana sorulsaydı akıbetim de belli iken var olmayı seçmezdim demişsin.Belki sorulmuştur.Ben sizin rabbiniz değilmiyim sorusuna sen de cevap vermişsindir belki.Emaneti yüklenenlerden biri de sensindir belki
Yanıtla (2) (0)Bu yorumları yapmamak benim için daha iyi bir seçenekti. Vakıa şudur ki bu soruların var olmasını sağlayan varlık da Allah'ın kendisidir. Sorulmasını istemiştir ki sorula bilmiştir. Zerreden kürreye her şeye hükmeden içkin bir varlığa rağmen ben bu soruları sorabiliyorum. Asıl imtihan bu noktada soruyu anlamaktan acizler içindir. Belki de kabul etmişim öyle mi? Ben diyorum ki böyle bir şeyi kim kabul eder. 90 yıl yaşa bunun 30 yılı hizmette geçsin. Sonra da... Bu nasıl anlayış.
Yanıtla (0) (0)Adam laf anlatacam diye kurudu. Bırak arkadaşım emin ol bunlar senin ne sorduğunu senden daha iyi biliyor. Ancak sorunun cevapsızlığını kabul etmek yerine lafı sağa sola çekip dikkat dağıtıyorlar. Lafım sana kuru kardeş. Adam 5 vakit namaz kılacak 1 ay oruç tutacak ve hali vakti yerindeyse hacca gidip zekat verecek. Sonunda huriler sonsuz nimetler. Alışmışlar 1 verip 1000 almaya. Bunlara diyorsun ki bu ticarette bir terslik var. Yerler seni söyleyeyim. Baksana yorumlara ve altındaki barmaklara.
Yanıtla (0) (0)"1 e 1000 veriliyor burada bir yanlışlık yok mu" nun cevabını ötede net olarak öğreneceğiz. Mesele o an geç kalmış olmayalım doğruyu seçmede.
Yanıtla (0) (0)Allah Rahman (Zati İsim) ve Rahim'dir ( Zahiri isim). Onun bu rahmeti bütün yarattıkları üzerinedir. Cennet ehli de O'nun bu sıfatlarından nasibini alır yani iyilik üzeredirler. Bunların hepsini
Yanıtla (0) (0)beyaz farzedelim. Allah bilir de biz siyahı bilmeden bunun değerini anlayamayız. O'nun yaratma yelpazesindeki çeşitlilik gücünün delilidir. İnsanlar cennete girmiş olsa da hür irade sahibi olduklarından sapmaya meyillidir. Araf suresinde bildirilen sur'un kapılı olmasının nedeni budur.
09.20Kuru Galip rumuzlu okur, “Allah mutlak manada rahman ve rahim olamaz. Zira bazı kullarının cehennemlik olduğunu bildiği halde sonsuza kadar yanması pahasına onları var etmiştir.” Demektedir. Bu konu kader inancı ile ilgilidir. Eğer siz “Kader” dendiğinde, Allah yarattığı kulun iyi veya kötü bütün fiillerini de yarattı, yani kulun bir karınca kadar bile hareket özgürlüğü yoktur, derseniz. Dediğiniz doğru. Çünkü hem kulun katil olacağını baştan yazdı ise, onun cezalandırılması zulüm olur.
Yanıtla (2) (0)Ben yaptıklarımızın cezasını neden çekeceğiz demiyorum. Ben sonumuz bilindiği halde neden yaratıldık diyorum. Siz parçalanarak öleceğini mutlak bildiğiniz bir çocuğun var olmasını ister misiniz? Unutmayın var olmasını yada hiç olmamasını istemek sizin elinizde. Ben istemem. Var olmaması daha iyidir. Allah ya mutlak rahman değil yada mutlak bilen değil. Bu kafayı aşamamaktayım. Yorumum altından devam ederseniz sevinirim.
Yanıtla (0) (0)"Neden parçalanacaksa o çocuk yaratılır?" Hz.Adem as cennette kazasız belasız yaşamaktaydı. Tabiatındaki seçme hakkını yasaklanan ağaca yaklaşarak kullandı. Geldiği dünya sorunlar yumağı, çünkü yanlışı da seçebilecek ve bunun sonuçları yaratılabilecekti. Böylece bir imtihanın içine girildi kıyamete dek. Şu an süreçteyiz. Rabbimiz cc Peygamber ve Kitap ile doğru yolu gösterdi... Artık, insan, seçim hakkını sorumluluğunu da taşıyarak kullanacaktı. Sabredecek, gayret edecek ve sonucu göreceğiz.
Yanıtla (1) (0)Kısaca dini konuları pek tartışmam,herkesin inancı kendine.Ama üzüldüğüm nokta bu iktidar, hal ve hareketleri ile gençleri islamdan uzaklaştırıyor.
Yanıtla (0) (0)6- Kuru Galip; aklı yeten çocuğunu uyarmana rağmen, kapıdan fırladı ve arabanın altında kaldı. Sen de balkonda gördün.Sen mi suçlusun? " Mutlak yokluğa razıyım" diyorsan ya yalan/ yanılsama içinde olmalısın. Bu mutlak yokluğu Ramazan gecesinde vicdan ve ruhuna bir daha sor.Fıtratın bozulmamışsa, cehennem de olsa beka isterim diyecektir. Çünkü varlık kainattaki en büyük imkan ve nimettir. Yoksa, yoktan hiçbir şey yoktur. ( 10 Söz ve 28. Söz' ün etkisiyle. Allah' tan ümit kesilmezzz!
Yanıtla (1) (1)Bir sürü yazı var ama benim itiraz ettiğim noktayı anlamamış olmanız acı gerçek. Örneğinizden yola çıkalım. Siz yola fırlayarak arabanın altında kalması mukadder bir çocuğu dünyaya getirir misiniz? Çocuğun bu şekilde acı çekeceği kesin ve siz de bunu biliyorsunuz. Ben Allah neden bizi cezalandırıyor demiyorum. Allah sonsuza kadar yanacak bir kulu neden yaratır diyorum. Bunu anlamak neden bu kadar zor. Nereye yazsam hep aynı cevap. Hak edersen yanarsın. Yaratılmasaydım hak yanmayacaktım.
Yanıtla (1) (1)"Allah sonsuza kadar yanacak bir kulu neden yaratır" çok güzel bir soru. Şöyle düşünelim mi, ya yanmama ihtimali varken yanmaya namzetse bu kul yapıp ettikleri ile? Yani mutlaka yanacak bir kul yaratilmamişsa? Hayat hangimizin daha iyi ameller işleyecegi için var edilen bir imtihansa, bu imtihanda yerimizi alsak olmaz mi? Yani her okul imtihaninda bazi öğrencilerin düşük not almaları ihtimali varken imtihan neden yapılıyor denmese mi?
Yanıtla (0) (0)Kuru GALİB beyim dikkatine :
Yanıtla (0) (0)170 nolu sohbetine kadar bizzat bulunmuş, notlarını almış, video kaydını yapmış ve youtube atmış bir ilahiyatçı olarak şu siteyi ve ilgili konu başlıklarını bulup bütün detayı ile inceleyebilirsiniz.
Bu konuda tamamen düzlem farkı var diyebilirim.Bu konularla ilgili sağ.bilgilere ulaşabileceğinizi düşünüyorum.Önce soh.18- sonra 73 daha son.istediğinizi inceleyebilirsiniz."mehmet deniz osho ile ttasavvuf" (youtube)hn selâm ve saygılar em.öğrt
Fıtratın bozulmamışsa, cehennem de olsa beka isterim diyecektir.
Yanıtla (0) (0)Cehennem yada beka arasında seçim yapmak neden fıtratın bozulması olsun. Sizi bu düşünceye sevk eden şey nedir? Elinizde veri var mıdır? Aksi durum kendi seçeneklerinizi genele uygulayarak mı yargıya varıyorsunuz? Ben hiç olmayı sonsuza kadar yanmaya tercih ederim. Emin olun sizin fıtrat dediğiniz tercihi yapan bir insan oğlu yok etrafımda. Basitçe yarın bir anket yapabilirsiniz.
Sonsuza kadar yanacağının garantisini kimden aldın ki? Sonsuza kadar ancak mutlak veölene kadar imanla mücadele eden kafir yanacak. Tevhide iman eden asla sonsuz yanmaz
Yanıtla (0) (0)Sonlu yanacak olan da rahmet eseri ateşe alışacak; hamama alışıldığı gibi.
Sonra sen mazur olabilirsin.Safsata ve sabit mantiki tenakuz bir mazeret olabilir. Küçüklükten yerlelen yanma korkun senin imanını gösteriyor gibi. İman varsa imkansız yok dostum.
Bak soruya cevap olmayan bir ton yazıyı bırakıp. Nerden biliyorsun yanacağını demeye başladın. Sorun ben değilim. Sen deki Ebu Cehil. Allah sonsuza kadar yanacak olan Ebu cehil'i neden yarattı.? Yaratmasaydı bu insan oğlu hem sonsuza kadar yanmayacak hem de Allah'ın sevgili kuluna zulum etmeyecekti. Yoruldum artık bu sefer anla lütfen.
Yanıtla (0) (0)orcan tanyalçın beyefendi sanırım moderatörlerden birisiniz. Yazının konusu olan ahlak değil mi? Siz yazabiliyorsunuz ancak ben size yorum yazamıyorum. Bu orantısızlığı sizin ahlaki anlayışınız var ediyor. Sorumdaki ahlaki problemi anlayabiliyor musunuz? Bir şeyin aslı neyse faslı da o dur. Yani ahlaksızlık kökten gelen bir durumdur. Kısacası yaptığınız şeyin ne olduğunu bildiğinizi ve buna rağmen yaptığınızı biliyorum.
Yanıtla (0) (6)Bana göre dünyada ahlak erozyonunun en büyük nedeni; gelir dağılımı adaletsizliği ve kâr için herşeyi mübah gören kapitalist sistemin yarattığı sömürü düzeni nedeniyle insanların yoksullaşması ve insanların ayakta kalabilmek için meşru olmayan yollara başvurmaları ve bunun sonucu olarak toplumda yozlaşmanın kurumsallaşarak benimsenmesi...
Yanıtla (2) (0)Kuran’ın ana gayesi bireyi, toplumu arınmaya ve temizlenmeye yönlendirerek daha iyiye, daha sağlıklı/sağlam olana ve manevi buluğa erme yolunu göstermektir. Kuran’daki inançla ilgili ayetler, ahlak ve fıkıhla ilgili ayetler Kuran’ın ana gayesi ışığında okunup anlaşılması gerekir. Kuran Allah’a, tabiata, cennet ve cehenneme değinirken insanın dertlerine çare/şifa bulması, manevi buluğa ermesi bağlamında değinir. Mezkur konuların bu ana gaye ile ilgisi olmayan yönlerine değinmez.
Yanıtla (1) (1)Tanrı; insana düşünme değerlendirme ve karar verme yetkisi vermiş, bunu rahat kullanabilmesi için de kafasının içine beyin koymuş, göz kulak ağzına diş dil koymuş, en güzel şekliyle yaratmış. Dünya da yaşaması için su hava yiyecek koymuş, fizik kanunları koymuş, yerçekimi ısı vs. Eğer bunların farkına varmayıp hocanın sakalında takkesinde keramet beklerse , yalan konuşup hırsızlık yaparsa Tanrı ne yapsın, hiç bir kimse için kanunlarını değiştirmez, değiştirmemiştir. Havasız kalırsan , ölürsün!!.
Yanıtla (2) (0)Arkadaşınızla yolda gidiyorsunuz.Karşıdan fırlatılan bir ok arkaşınıza değiyor ve onunla ilgileneceğinize, ‘oku kim attı, neden attı, kasıtlı mı kasıtsız mı attı, yoksa beni mi hedef almıştı’ gibi konulara yoğunlaşıyorsanız arkadaşınızı sevmiyorsunuz, insana önem vermiyorsunuz demektir.Teolojik konuların birçoğu insanı insanla ilgilenmekten, dertlerine çare bulmaktan saptırıyor, alıkoyor.Her konu insan hayatındaki etkisi kadar önemsenmelidir.Etkisi olmayan konulara girmek hikmet ve akıl dışıdır.
Yanıtla (0) (0)Allah ezelden beri yarattığı yaratacağı her şeyi hakkı ile bilir (El-Halik) Cenini rahimlere düşmeden her hali ile bilir. Yaşamları yaşanmadan bilir. Çünkü o zamanı yaratandır. Bizler zamana tabiyiz. Cehenneme sürüklenen hür iradeyi iyilik ve kötülük yönünde seçim hakkı ile yarattı. Onun içine üflediği ruh ona Allahı ve iyiliği ilham etti. Kur'an'ı indirdi. İnsan ölmem zannetti. Dünyaya daldı. Allah cehenneme gideceklerini bilerek gitmesin diye her şeyi yaptı. Cehennem ehli cehennem için çabalar
Yanıtla (0) (0)Bütün bu sorunların ve soruların tamamı, yatırım yapılması gerekenin din değil Tanrı'nın bizzat kendisi olduğunun ıskalanmasıdır. Tanrı din ile sınırlı değildir. Din Tanrı'yı ve onun arzusunu bize ulaştırmayı hedefleyen milyon tane araçtan sadece biridir. En yaygın olan araç olması ise, cehaletin yaygın olmasından ve aklını kullanma zahmetine girecek olanların aşırı derecede az olmasındandır.
Yanıtla (1) (0)5- Sen kendi nötür cihazını şeytani üflemeye istek ve iradenle uyarlamışsan; şeytani mesaja olumlu cevap verir, aklın bilgin gücünle emrine girer kölesi bile olursun.Suçlu kim olmalı? Kibirli şeytan mı seni sayısız uyarıcı ve yazılı belgeyle ikaz edip ihtar eden mi? Bunca zulüm ve haksızlık edenler cehennem hapsini görmesin de; Allah adaletsiz ve merhametsiz mi olsun! Kelime tevhide iman eden zaten ergeç Cennete girecek. Bir amir padişah zalimi cezalandırırken Halıkı Rahim' e yakıştıramadın mı?
Yanıtla (1) (1)4- Şeytan taa Hz. Adem' den beri açık belli bir imtihan vesilesi bir insan karşıtıdır. Yaratılş maksadı ise; kulların cennette en yüksek mevkie çıkması için yaratılmıştır.Aldananlar görevini yapmayan ve inat edip yanlışa devam edenlerdir. Yağmur herkese rahmettir amma çatısı delik veya bahçesi duvarsızlar için cüzi tekil bir musibet felaket olabilir. O tembel ve beceriksiz diyebilir mi ki; yağmur rahmet değil beladır.
Yanıtla (1) (1)Şeytan tanrı değil, uzaktan kötülük sinyali gönderir, cihazın cevap verir.
3- Şefik Halık; ezeli ilmiyle ( geçmiş gelecek ve anı bir anda, tek bir fotoğraf karesi gibi) görür ve levhi mahfuz kamerasıyla kaydeder/ kaydettirir.Bu çekim; havadan yerdeki trafiği çekmek gibidir. Kazayı kaydeden kazayı yaptıran mıdır? Kuralları bildiği halde uymayıp adam öldüren şoför suçsuz mudur veya suçlu helikopterdeki polis veya kamerası mıdır? Sen kendini O iradeli eylemsiz mi görüyorsun? Öyleyse böyük lafları nasıl söyleyebiliyorsun?
Yanıtla (1) (0)2- Yaratıcı Allah; tüm kutsal kitaplar ve peygamberlerine cennet ve cehennemi bildirmiş; ezelden beri tutarlı, hile kandırma yok. Cenneti kazanmak ise; zor değil, farzları yapan büyük günahları işlemeyen kurtulur. Allah' ın aff bağış ve şefaati de sınırsız. Kul ve kamu hakkı haricinde her günahı affedebilir.Rahman ve Rahim' in en büyük dileği tüm kullarının cennetine girmesidir." Rahmetim gazabımı (sonsuz olarak) aşmıştır" ayeti bunun ispatıdır.
Yanıtla (1) (0)1- Bu dünya ve din bir imtihandır. Bu vacibil vücut kadiri mutlak hakimi ezeli Allah' ın bir muradı.
Yanıtla (1) (0)Tüm eşyanın yaratılışı O' nun açısından çok kolay ve biz hem insan hem kul hem de mülkünde köleyiz.Dileyen kainatı terkedebilir, cüzi iradesini inkar etmek, Rahman ve Rahim'i sınırlamaktan daha akli ve iradeli bir iş yapmış olursun. Cüzi akıl ve düşünceyle sınırsız külli bir iradeyi sınırlamaya çabalamak, kepçeyle okyanusu tartmak gibi değil mi?
Halis din kişisel hayatta yaşanan, davranışlara ilkesel normlar verecek şekilde yansıyan ama asla propaganda'sı yapılmayan, duyu organlarının kısır, yetersiz, sığ algılarına muhatap edilip 'metalaştırılmayan' bir his, duygusal bir fark ediş, sezgisel bir yücelik algısıdır. Sadedir, kolaydır ve kolaylaştırıcıdır.Tebliğ edilmesi sadece Peygamberin görevidir. Din eğitimi karşılaştırmalı dinler tarihi ve özet pratik içerik şeklinde 'sadece bilgi amaçlı' ehil öğretmenlerce okullarda verilebilir.
Yanıtla (0) (0)Bu bağlamda camiler bir tebliğ (propaganda) yeri olmaktan çıkarılmalıdır. Kişisel hayata yansıyan sade din pratiğinin toplumsal bir uygulama yeri olarak işlevi yeniden belirlenmeli bu bağlamda selamlaşma, hal-hatır, dayanışma, dostluk gibi insani (dini) hasletlerin yaşatılıp yeni nesillere öğretildiği bir yer haline gelmelidir. Camilerde artık para toplanmamalıdır. İşlevsel hizmetler gönüllülük temelinde ve sadece istekli olanlarca yapılmalıdır. Camide para, siyaset ve propaganda yasak olmalıdır
Yanıtla (0) (0)Saygı değer hocamyazilarinizi özenle okumaya gayret ediyorum
Yanıtla (0) (0)Amma ve lakin cevremdedindar görünen insanlari- ahlaksız siyaset erbabini-ahlakziz dindar sözde devlet erkanini goruyorum.Toplum ahlakimiz hizlairtifa kaybediyor.
Hz.Adem as dan beri birçok peygamberlerin (Hz. İbrahim, Hz.Musa, Hz. İsa ve niceleri aleyhisselam efendilerimiz) insanca mücadeleleri ile yaşamları ve örneklikleri ile taşınan Hakikatlerin onun, bunun, şunun kötü eksik hatalı vb. uygulamaları ile değerinden bir şeyler kaybettiğini düşünmek çok büyük hatadır. Ayetler de Ahlakı Muhammediyye de sapasağlam uyulmasını bekliyor insanlıktan.
Yanıtla (1) (0)Varlık alemi O'nun ayna misali görüntüsüdür. Ayna yoktur. Görüntü vardır. Zatı görülmez. Eserlerindeki mizan, ulvilik görülür. Varlık aleminde yaratılmış her şey zıtları ile anlatılır. Yani O, insan anlasın diye, sağlığa karşı hastalığı, siyaha beyazı, karanlığa güneşi, gençliğe yaşlılığı var eder. Kötülük yapmama insanın iradesindedir. Ya nefsinin kötülüğüne uyar ya da ona üflenen ve iyiliği ilham eden iç sese kulak verir. Süphandır (noksansız,tastamam) Hamiddir (İdraki mümkün olmayan yücelik)
Yanıtla (0) (0)1-Allah'ın; "Ayetlerimi kitaplaştır." diye bir emri olmamasının ve Peygamberin kitaplaştırmak istememesinin bir hikmeti yok mu?!
Yanıtla (5) (3)2-Peygamberin ölümünden 25 yıl sonra, halife Osman zamanında, (kulaktan duymalar dahil) ayetleri tasnif edip, surelere isim vererek kitaplaştırmak şirk değil mi?
3- Halifeleri öldürüp birçok mezhep, sayısız tarikate bölünmenin kök sebebi din yoluyla güç devşirmek değil mi?
4- Hülasa; "Halis din" peygamberin vefatıyla birlikte ölmüştür!
Gayri Hakikat bir tespittir. O dönem KİTAP'a olan yani ayetlere olan hassasiyetin, sadece metne değil yaşanılmasına olan hassasiyetin de günümüzde örneği, yok a yakın da belki ondan bu sonuca ulaştınız. Lakin hiç fark etmez; KİTAP net. Okuyan anlıyor ve yaşamaya meyili varsa da yaşayabilir pekala. Rızk Allah cc tan der, dünya hayatından geçer, ölüm hak, hesap net, ne mutlu KİTAP a uyup nefislerini dizginleyip nefeslerini tüketenlere...
Yanıtla (3) (3)Seçim meydanlarında gerek iktidar gerekse muhalefet hesapsız kitapsız vaatlerde bulunuyor veya söz veriyor. Bu hususta neden bir yazı kaleme almadınız? Verilen sözleri veya vaatlerin seçmen nezdinde hesabı sorulmayacak mı? Bu hem mevcut yasalar, hem de İslami anlamda huzur-u mahşerde ne olacak? Özetle; BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR HADİS-İ ŞERİF gereği durumları nedir? Seçim öncesi bunu köşenizde mutlaka yazmalısınız.
Yanıtla (2) (0)Nahl 90. ayet cuma hutbesinde okunur lakin camide bırakılıp çıkılır.
Yanıtla (12) (0)Camiye gitmek, hutbe okumak/dinlemek, namaz kılmak... hepsi alışkanlık haline gelmişse çıktısı da hep aynı olur, farklı olmaz. Adet/alışkanlık insanı robotlaştırır. Robotun yaptıkları da hep tekrardır. Alışkanlığın panzehiri farkındalık ise insanı mekanik halinden çıkarır, dinamik kılar. Öğrenmeye, gelişmeye sürekli açık tutar.Yaptıkları da iki günü de eşit olmaz. Farkı yaratan, amelin kendisi değil, amele dönük farkındalık halidir.
Yanıtla (5) (0)Ayetlerin okunmasının anlamını anlamamak demek aslında; dinledim uymadım, dinledim uymadım hali...
Yanıtla (3) (0)Sigara sağlığa zararlı, zararlı, zararlı.. içtim..içtim...
Günü geldi, sırası da;
Neşet Ertaş türküsü:
"Kendim ettim kendim buldum
Gül gibi sararıp soldum
Eyvah eyvah eyy"
bunlar genelde bilinen şeyler be hocam. rüşvet, yolsuzluk, zine vs. bunların dinle uyumlu olmadığını bilmeyen var mı? adam yapıyor. vaya bir biçimde bahanesini bulup vicdanını rahatlatıp gene yapıyor. önemli olan uygulama, eline, diline, beline sahip olabilme, bilmemek meselesi değil.
Yanıtla (6) (0)İlk aşama bilmek, bilmenin de boyutları var malum. Bilginin içte bir etkiye, etkinin de tepkiye yani en güzel hali ile uygulamaya dönüşmesi süreci gerekiyor. Bilmek yetmiyor. Henüz bilme aşaması tamamlanmış değil. Aynı deprem hazırlıkları gibi... Biliyoruz, ne yapıyoruz hiiiç. Bilmek yetmez yetmiyor kurtarmıyor...Saygıyla.
Yanıtla (1) (0)Sadece bu ayet için bile enstitüler kurulmalı ve anlamı, kapsamı, talebi, mevcut hallerimiz, yaşanan zararlar, ziyanlar, sebepler, sonuçları ve daha neler nelerin, aranıp taranıp yazılıp çizilip ayetin şerhi üzerine şerhi ile çıkarılan ilkeleri ile topluma, kurumlara, insanlara sinmeli yerleşmeli yaşanarak yaşatılarak hayat bulmalı ve gerçek huzur doyasıya tadılmalı.. Yoksa ne mi olur... Yaşananlar, yaşanacaklar... Hayatın kanunu; uyan bereketini görür, uyamayan da ceremesini çeker...
Yanıtla (4) (1)Hocam, "halis din" denince, benim aklıma; içinde hadisin, fıkhın, mezheb/fırka/tarikat, mele/şıh/şeyh/veli/reis ve içinde insan unsuru hiç bir yapay üretimin olmadığı "Allah'a has" bir din geliyor, hasılı Kur'an geliyor; Hz. İbrahim ve Muhammed'in (selam olsun onlara) yaşadığı din geliyor. Yoksa İsrailoğulları gibi: "bize bir tek nimet yetmez; soğan, sarımsak, mercimek de isteriz" dedlkleri gibi, biz de: "bize Kur'an yetmez, Buhari'yi de isteriz, onu bunu da isteriz" demeli miyiz? Saygılar.
Yanıtla (2) (2)Dünya İZM7ler gördü görmeye de devam ediyor. faşizm, komünizm, ... hepsinin teorisi insana güzel geliyor. Hepsi teoride sihirli bir el gibi her dokundukları yerde insanlığın sorunlarını hallediyor. Ancak hiçbirinin pratiği teorisi gibi olmadı, hayal kırıklığı. Din içinde aynı şekilde teorik zeminde insanlık için bütün sorunları çözecek, huzuru getirecek ... görüşleri var. Ancak ne hikmetse bunlar bir türlü pratiğe yansıtılamıyor.
Yanıtla (0) (0)Bu diyanet ve piyasada hoca geçinen bir takım cahil ve satılık adamlar yüzünden dinden soğudum hele birde sesi çıkmayan üniversiteler ve onların hocaları korkudan kaybuldu piyasa Taliban'a kaldı camiler onların oldu din bizim vicdanımız da kaldı.
Yanıtla (4) (0)Teşekkürler hocam.
Yanıtla (3) (0)Ne diyelim hocam her gelen ben daha dindar, daha müslüman im diye kandırdı gitti , şamar oğlanı na döndük.
Bize Hz Ömer'i gösterip telkin Edip kendileri malı götürdü.
Artik dinden imandan dem vuran oldumu yanından hemen uzaklaşıyorum.
Fatiha 2-3-4 O'nun Elif ayetleridir. (Hamd ayeti, Rahmet ayeti, Hüküm ayeti) Fatiha 5-6-7 insanla ilgili Lâm -İslam- ayetleridir. 5) insanın Uyanış kapısı 6) Bilinç kapısı 7) İnsanın İlim kapısı. Nahl 90 ayeti ise insanın elifidir. Kendini bilmeyi, nefsin kontrolunu, Teraziyi doğru kullanmayı, liyakat sahibi, merhamet
Yanıtla (0) (0)sahibi olmayı getirir.Böylece hür irade, külli olana biat ile huzur bulur. Yazınız için size müteşekkirim. Allah'ın Selamı üzerinize.
Haddi aştığım da oldu, bağışlamanızı dilerim
Şu soruyu sormadığınız sürece ne anlatsanız boşuna: "Bu dinde ne var ki, Cehennem ile korkutulmalarına rağmen, müminlerinin çoğunluğu ahlaklı insanlar olmuyor." İnsanları suçlamayı bırakın. "Din iyi, inananlar kötü" diyerek topu taca atmayın. Fikriyatın özüne neşter vurabilir misiniz? Vuramazsınız. Çünkü vurmanıza İmanınız engel olur. O zaman da gerçeği göremezsiniz.
Yanıtla (1) (0)Hocam çok doğru tespitler, Mehmet Metiner bir TV. Konuşmasında Nahl Suresi 90. ayeti işine geldiği gibi yorumlamıştı. Siyasilerin devlet imkanlarını yakın akrabalarına sunması/ yararlandırması anlamında yorumlamıştı. Bunlar ahlâki yozlaşmaya zemin hazırladı. Bunu görenler de dinden soğuyor.
Yanıtla (3) (0)Hocam,halk kuranı kendi dili Türkçe olduğu için okunduğunda anlamıyor.İbadette dualara anlam yükleyemediği için içselleştiremiyor,sonuçta din,bizde,ne ifade etmek istediği anlaşılamayan yabancı bir dilde bir adete ve görsele dönüşüyor.İlk basamak olan mütevazilik gösterişe temaşaya dönüşüyor,bunu bir davet olan ezanın okunuşunda bile görebilirsiniz,hiç bağırarak yapılan bir davet gördük mü? Ya camiler? Cemaati olamayan dev beton camileri devlet kasasından her yere yapmak ne anlatıyor?Ahlak?
Yanıtla (5) (2)Hipotezim; Adaletten yoksun bir kişinin namazı kabul olmaz..
Yanıtla (6) (1)Bir şeyin etkisi varsa o şey de vardır yoksa o şey de yoktur. Etkileri olmayan namaz müsammasız namazdır. Yakmayan ateş misali. İnsana bir şey katmayan tekrardan, etkisiz bir adetten ibaret. Essalatu tenha anil fehşa: Namaz hayasızlıktan alıkoyar. Demeki namazın eseri, semeresi hayadır. Ki İslam ahlakı da bir anlamda haya üzerine kuruludur. Hayalı olmak, utandırıcı reziletlerden uzak durmak namazın kabülünün alemeti olarak görülebilir.
Yanıtla (2) (0)Sayın hocam, lütfen siz hep bu konuları ve hem de günlük siyaset pisliğine hiç karışmadan anlatın. Çok yararlandım, teşekkür ederim.
Yanıtla (8) (0)Sayın Hocam bu konu her cuma namazında imam efendi tarafından hutbeden sonra dile getirilir.Bizi yönetenlerde cuma namazlarını kaçırmadığına göre,hatlar mı kopuk,yoksa aranan kişiye ulaşılamıyor mu?
Yanıtla (11) (0)Saygı degerli Çağırcı;adınızdaki gibi bu güzele,iyiye çağıran,kötü ve çirkiden sakınmayı öğütleyen dizeler fevkalade güzel.Lakin böyle bir inancın sahibi coğrafyaya bakınca,insanın içi aydınlanacağı yerde,içi kararıyor.Nereden,nereye.Aynen büyük ümitler beslediğimiz,gelecek hülyaları kurduğumuz hallere ne oldu.Bu ümitsizliğe sebep olanlara hakkımı helal etmiyorum,eger ki varsa.Bilinen öncü ritüellerin(farzların)da Medinede geldigini birazda olsa okuyan olmama rağmen sizden öğrendim.Allah razı ol
Yanıtla (7) (0)Akp'lierde; harp hiledir, yalan da söylenebilir, hilafete ulaşmak için hey yol mubahtir fikri hakim. Dine dayandirdiklari bu mevhumlarin gerçekliği var mıdır? Rakip partilere neden hasım muamelesi yapıyorlar?
Yanıtla (11) (0)Ne Arabi biliriz,,ne de Farisi,,,,,Hâlis Din esittir Ahlak..kısa ve öz..Ahlak ile istikamet üzere olana hüzn.ve mağduriyet yoktur..EvvelAllah....
Yanıtla (10) (0)Mekke döneminin inanç ve ahlak konularının önde tutulması tespiti değerli ve yerinde bence. buradan hareketle Medine döneminde inanç ve ahlak öğretisinin dine dönüşmesi, kurumsallaşması, herkes için olması, güç kullanmaya başlaması başka bir felsefi soruyu beraberinde getiriyor. din ve inanç aslında farklı kavramlar mı? din, toplum için, inanç, insan için diyebilir miyiz?
Yanıtla (2) (0)