Bayram ve kurbana dair

Bayramınız mübarek olsun aziz dostlar. Yüce Rabbimiz Kurban Bayramımızı hayırların fethine, şerlerin def’ine vesile kılsın. Kestiğimiz veya kestirdiğimiz kurbanları Allah kabul eylesin.

Bilindiği üzere, Peygamber efendimiz Mekke’den Medine’ye göçtüğünde (Hicret) Medinelilerin, Mecusi kültürünün hâkim olduğu İran’dan aldıkları iki bayramları vardı. Birisi ilkbaharın başladığını belli eden Neyrûz bayramı, diğeri de sonbaharın başında kutlanan Mihricân bayramı. Hz. Peygamber bunların yerine Müslümanlara özgü iki bayram koydu. İlki Ramazan (Fıtır) bayramı, ikincisi Kurban (Udhıye) bayramı. Müslümanlar bu iki bayramı kutlarken kendi kültürlerinden şenlikler de eklerler. Ramazan bayramına “Fıtır bayramı” denmesinin sebebi, ekonomik durumları elverişli olan aile reislerinin, her yıl Ramazan bayramından önce, ailedeki bireyler sayısınca, ihtiyacı olanlara “fitre” dediğimiz mali yardım yapmalarıdır. Kurban bayramına “Udhiye” denmesinin sebebi ise yine mali durumu elverişli olanların bu bayramda kurban keserek, aile bireylerinin yanında, fakir fukaraya, eşe dosta ikramda bulunmalarıdır.

Bunun yanında, geleneğimizde bayramlar –İslam’ın ruhuna ve ahlakına uygun olarak- barışma/barıştırma vesileleri olarak da görülür. Bayramlar, bencil ve çatışmacı egomuzu yenmemize, insanî ve ahlâkî ortak benimizi daha etkin kılmamıza ve sergilememize vesile olur. Dinimizin bayramları özel sayması, birlik ve beraberliğe, sevgi ve barışa verdiği önemi gösterir. Epeyce zamandan beri Müslüman dünya bayramın bu özel ruhuna ve hakikatine yabancılaşmış görünüyor; onun için uzun zamandır bayramların mutluluğunu da yeterince hissedemiyoruz. “Nerede o eski bayramlar!” yakınmasının gerisinde biraz da bu sevgi ve barış ruhunu kaybetmiş olmamız bulunabilir. Aslında siyasal sebeplerle çıkarılmış olan mezhep ihtilafları günümüzde bile zaman zaman düşmanlıklara yol açabiliyor, Müslüman ülkeler arasında veya içinde kanlı çatışmalara kadar vardırılabiliyor. Böylece Müslüman siyasetçiler ve toplumlar emperyalizmin ekmeğine yağ sürüyorlar. Öte yandan, hepimizin bildiği gibi, başından beri İslam’ın ışığını söndürmeyi kendilerine dava edinen bir kısım uluslararası oluşumlar, Müslüman toplumlardaki hırçınlık ve sertliğin ürettiği şiddet dilini ve eylemlerini İslam’ı kötülemek için kullanmada hiçbir zaman şimdiki kadar başarılı olmadılar.

Bu bayram, daha barışçı bir Müslüman dünyanın kurulmasının başlangıcı olur inşallah!

***

Namaz, zekât, oruç ve hacda olduğu gibi kurban ibadetinde de –Allah’a bağlılığı temsil eden şekilsel davranışların yanında- ahlâkî ve toplumsal unsurlar da gözetilmiştir. İslam ibadetlerinde gördüğümüz Allah’ın emrine itaat ve bağlılık ile insanlara iyilik, kurbanda da birleştirilmiştir. Diğer ibadetler gibi kurbanda da samimi kulluğa ilişkin (taabbüdî) yönler tabii ki bulunur; fakat onun malî bir ibadet olması, fert ve toplum yararını, yani ahlâkî boyutunu daha çok ön plana çıkarmaktadır.

Kurbanı sıradan hayvan kesimlerinden ayıran, onu özel olarak ibadet yapan şey, Allah’ın rızasını kazanma ve O’nun iradesine boyun eğme gayesiyle kesilmiş olmasıdır.

Klasik fıkıh metinlerinde kurban ibadetinin rüknünün “kan akıtma” olduğu ifade edilir. Bu ifade, kurbanın “Allah rızası için malından fedakârlık yapma” anlamını içerdiğini gösterir. Fakat bu boş bir “itlaf” değildir; Allah’ın rızasını tahsil gayesinin yanına, bir de kurban etini muhtaçlarla ve eş-dostla paylaşma şeklinde toplumsal yarar sağlama gayesi de vardır. Her iyilik için Allah’ın rızasını kazanma ve topluma yararlı işler yapma şeklindeki iki amacı birden ifade eden en kuşatıcı Kur’an kavramı ‘takva’dır. Kur’an’da “Onların (kurbanlarınızın) etleri de kanları da Allah’a ulaşmayacak; fakat sizin takvanız O’na ulaşacaktır” (Hac 22/37) buyrulurken buna işaret edilmiştir.

Son olarak, zaman zaman sorulan önemli bir mesele hakkında şu bilgiyi sunalım:

Diğer ibadetler gibi kurban kesmek de hem Allah’a şükran duygusunu hem de elindeki imkânları insanlarla paylaşma iradesini fiilen gösteren, bu iki dinî ve ahlâkî içeriği taşıyan bir ibadettir. Fakat bu şükran ve paylaşmanın ne şekilde gösterileceği, yani ibadetin formel yapısı da dinimizde ayrıca tespit edilmiştir. Dolayısıyla, kurban kesmeyip veya kesilmesi için vekâlet vermeyip de herhangi bir kişiye veya kuruma bağışta bulunmakla bu ibadet yerine getirilmiş olmaz.

YORUMLAR (40)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
40 Yorum