Yaygın ve düşüncesiz konfor
Çocuklardan ne istiyoruz?
O kadar çok şey istiyoruz ki, durup düşünsek şaşırmamak mümkün değil.
Sabah erkenden kalkıp okula gitmelerini istiyoruz.
Bütün derslerde başarılı olmalarını istiyoruz.
Okulda uslu uslu durmalarını istiyoruz.
Eve zamanında gelmelerini, verilen ödevleri yapmalarını, ev işlerinden bazılarına yardım etmelerini istiyoruz.
Erkenden uyumalarını ve uyumadan önce dişlerini fırçalamalarını istiyoruz.
Abur cubur yememelerini, arkadaşlarıyla kavga etmemelerini;
Kimseye yalan söylememelerini,
Arkadaşları için iyi bir örnek olmalarını…
Sürekli kitap okumalarını, bilgisayarla çok vakit geçirmemelerini, öğretmeni dikkatlice dinlemelerini, bir yabancı dili iyi derecede öğrenmelerini istiyoruz.
Büyüklere saygılı ve küçüklere sevgili olmalarını, başkasına ait eşyaları izinsiz asla kullanmamalarını, hata yapınca özür dilemeyi ve trafik kurallarına uymalarını istiyoruz.
Ayakkabılarının boyalı olmasını, elbiselerinin hep temiz olmasını, çantalarının düzenli, yataklarının toplanmış olmasını…
Bitti mi? Bitmedi.
Bitmez de.
Ama nedense şunu hiç düşünmüyoruz?
Çocuklarımızdan istediğimiz bu şeyleri biz yapıyor muyuz gerçekten?
Yoksa sadece istiyor, istiyor, istiyor muyuz?
Çocuk, kendisinden istediklerimizi bizim yapmadığımızı görünce ne hissedecek?
Çocuk bizim, okulun ve toplumun istediklerini yapmaktan, kendisi olmaya ne zaman vakit ayıracak?
Çocuk ne zaman nefes alacak?
Çocuğu çoğu zaman sonu gelmeyen isteklerle boğuyor boğuyoruz.
Neden?
Neden zaten yer yer bir cehenneme dönüşen dünyada, çocuk için bir pencere olmayı değil de tersini istiyoruz?
Fransa’da Millî Dil Konusu
13 Mayıs’ta Fransız Ulusal Meclisi, anayasanın 2. maddesi olan “Cumhuriyetin dili Fransızcadır” maddesini müzakere etti. Bu arada, maliye komisyonu üyesi M. Alphandery, bazı kamu kuruluşlarının özellikle bankaların snobizme kapılarak ingilizceyi aşırı kullanmalarının, çok can sıkıcı olduğunu belirtti. Bazı milletvekilleri, mahallî dil taraftarlarına bu maddenin ilhamlar verebileceğini ileri sürdüler. M. Vauzella, “Mahallî diller bizim millî değerlerimizdendir. Bu madde , mahallî kültürlere duyulan sevgiyi zedelemeyecektir.” şeklinde teminat verince, oybirliği ile anlaşmaya varıldı. (Le Monde, 14 Mayıs 1992) Hüsrev Hatemi- Kelimeler Kitabı- Dergâh Yayınları.
Amerika’da ne yapsaydık mutlu olurdunuz?
Diplomatik ve siyasi açıdan herkesin başarılı olduğunu kabul ettiği Amerika ziyareti, bir tek içerideki muhalifleri memnun etmiyor.
Şimdi sormak lâzım Sayın Kılıçdaroğlu’na ve diğer müzmin muhaliflere: Kardeş, Cumhurbaşkanımız sizi memnun ve iknâ etmek için ne yapsaydı, Trump’ı mı bıçaklasaydı!
Aaa, üstüme iyilik sağlık valla.
Amerika bir süpermarkettir.