Refah saldırısı ve sonrası…

İsrail silahlı kuvvetlerinin Pazar gecesi Refah’daki Tel Al-Sultan kampına düzenlediği saldırıda en son haberlere göre çoğu yanarak olmak üzere en az 45 kişi öldü, çok daha fazlası da yaralandı. Amerika’nın ABC kanalı kamptaki çadırların bir yakıt deposuna şarapnel isabet etmesi sonucunda yandığını iddia etti.

İsrailli yetkililerse sivillerin hedef alınmadığını, yakınlarda bulunan iki Hamas üyesi için uçaklarının kampı vurduğunu ancak bir ihmalin olup olmadığını araştırdıklarını açıkladılar. Başbakan Netanyahu ise Knesset’te yaptığı konuşmada olayın “trajik bir kaza” olduğunu söyledi, ardından da başladığı işi yarım bırakmayacağını ilave etti.

Kısacası İsrail bunun bir yan zarar, “colleteral demage” olduğunu dünyaya ilan etti, savaşlarda böyle şeyler olur, bu da savaşın adil olup olmadığını etkilemez demeye getirdi. 36 bin kişinin ardından Refah saldırısında ölenler de aslında dünyanın pek dikkatini çekmedi, biraz haber oldu, biraz kınama, biraz da Güvenlik Konseyi’nin toplanması için vesile.

Duyarlı insanlar tepki gösterse de özellikle bölge devletleri sorunu yönetmenin zorlaşmasından, tırmanma ihtimalinin artmasından endişe etti. Bir başka endişeleri de Filistin sorununun değilse bile Filistinli sorununun Ürdün ve Lübnan’nın ardından Mısır’la da paylaşılması, Gazzelilerin baskıya daha fazla dayanamayıp kapıları, duvarları yıkıp Ariş’e doğru akması.

Arap dünyasının bariz umudu Güney Afrika’nın kendilerinden tamamen bağımsız inisiyatifiyle başlayan Uluslarası Adalet Divanı sürecinin ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Hamas yöneticileri de dahil Netanyahu ve Gallant hakkında çıkartması muhtemel tevkif tezkeresinin İsrail’i, daha da önemlisi kendi halklarını dengelemesi.

Aksi takdirde rejimlerinin tehlikeye girebileceğinden, tüm baskılara ve olan bitenleri makul göstermeye çalışan yönlendirilmiş haberlere rağmen halkların sabrının günün birinde tükeneceğinden, onlara İsraille normalleşme arzularının stratejik olduğu kadar samimi olduğunu anlatmakta zorluk çekeceklerinden korkuyorlar.

Beklentileri ülkelerinde asla göz yummayacakları Amerika’daki kampüs gösterilerinin Biden Yönetimini kendi eylemsizliklerini ikame edecek bir şeyler yapmaya zorlaması, İsrail’i baskı altına alıp hiç olmazsa büyük çaplı saldırılardan alıkoyması, insani yardımların akışına engel olmayarak Gazzelilerin Gazze’de kalmasının sağlanması.

Zaten baştan beri Hamas’ın çıkarttığı bu savaşa taraf olmayacaklarını belli etmiş, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı olarak yaptıkları toplantılarda sorumluluğu dışsallaştırmaya, kendileri yerine başkalarının yaptırım uygulamasını sağlamaya çalışmışlardı. İsrail’i kırmadan, Trump’ın damadının kurguladığı zemini yıkmadan sorunu yönetmeyi seçmişlerdi.

Fas’ta, Mısır’da ve başka yerlerde düzenlenen bazıları devlet destekli bir kaç gösteri rayından çıkıp insanlar Türkiye’deki gibi kendi yönetimlerinden fiili eylem bekleyince de gösterileri yasaklamayı, bugün yerine geleceği konuşmayı, toprağı ve sınır kalmayan bir Filistin devletinin kuruluşunu hayal etmeyi ön plana çıkartmışlardı.

Belki de anlık çıkarları açısından doğruyu yapmışlar, üç büyük savaşta yenildikleri İsrail’i bir kez daha karşılarına almak, nerede ne yapacağı belli olmayan Amerika’nın hışmını üzerlerine çekmek istememişlerdi. Kaldı ki İran da nükleerleşme ihtirası ve yarattığı alternatif dünya görüşüyle bazıları için artık İsrail’den daha büyük bir tehdit arz etmekteydi.

70 küsur yıldır çözemedikleri Filistin sorunundan da bıkmış, onu bir şekilde İsraille kurdukları ilişkilerin içinde eritmeyi kendilerine ilke edinmişlerdi. Ama görünen o ki İsrail’in Gazze müdahalesinin uzaması, beklendiğinden daha kanlı olması, dünyanın hiç olmadık yerlerinde tepki doğurması onları tahminlerinin ötesinde zorlayacak.

Halklarını Post-Hamas senaryolarıyla, hiç bir dahilleri olmayan UAD ve UÇM kararlarıyla oyalamaları mümkün olmayacak. İnsanlar aidiyet bağı kurdukları Gazzelilerin acıları karşısında sessiz kalan rejimlerini suçlayacak. Sıkışan toplumsal gaz günün birinde bir yerlerde patlayacak, Arap dünyası bir kez daha karışacak.

Zayıf bir olasılık olmakla birlikte Pazartesi günü sınırda İsrail ve Mısır askerleri arasında yaşanan ve şimdilik yatıştırılan çatışma gibi “tali olaylar” büyüyecek, belki bir bölgesel savaş çıkacak. Ve belli ki Netanyahu iktidarı içeriden ve dışarıdan gelen baskılara, yeni tanıma kararlarına karşın Gazze’yi Gazzelilerden arındırma ve böylece İsrail topraklarını bir kez daha genişletme politikasını sürdürecek.

Tüm bu ve benzeri nedenlerle de Türkiye’nin her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olması, diplomatik çabalarını yoğunlaştırması, hem İran-İsrail gerilimini ve Mısır’ın son günlerdeki askeri hareketlenmesini, hem de Arap sokağının giderek derinleşen çaresizlik duygusunu dikkate alması, bölgesinin istikrarı için bundan sonra da çözüm odaklı davranması, ne kadar yetersiz olursa olsun hukuki argümanlara sarılması gerekecek…

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
11 Yorum
  • Okumaz / 29 Mayıs 2024 15:50

    Çok zor bir durum. İsrail ile aramız genelde iyiydi. Yahudilere karşı bizde öyle özel bir nefret vs. yoktu. Fakat şu an devleti temsil edenler İsrail'in gözünün Türkiye topraklarında da olduğunu iddia ediyorlar. Arzı-Mevud -vadedilmiş topraklar Mersin dahil içeriyor.
    Hamas'ı desteklemek bizim en büyük yanlışımız, zira Araplar dahil Hamas'ı destekleyen (İran vs hariç) kimse yok. İnsanlığa taraf olmak dışında taraf tutmamalıyız. Taraf olursak kimseyle ilişkimiz kalmaz(Ne ABD, ne Arap Ülkeleri)

    Yanıtla (0) (2)
  • Okur / 29 Mayıs 2024 14:30

    Bu katil İsrail'i ve destekleyenleri Allah ahirette Stalin ,Hitler, Çin yöneticileri ile birlikte ebedi hayatta azaba garketsin. Müslüman olup destekleyenleri de affetmesin. Tövbelerini kabul etmesin. Bu katil Netenyahu yılanı ve destekçilerini iki cihanda perişan etsin.

    Yanıtla (2) (0)
  • Mürsel / 29 Mayıs 2024 13:24

    İsrail 2bin yıllık hırsını enerjisini Filistin üzerine Hitler gibi boşaltıyor. Kendini kuyruğundan iştahla yiyen canavar gibi. Ama dünyanın da kuyruğu uzun, birgün bu hız bir noktaya çarpıp; katlanmış ivmeyle tersine dönüp sahiplerini vurur.Bu vuruşun sonu; yahudi+ putperest+ zalim batı medeniyetinin çöküşü olacak...

    Yanıtla (1) (0)
  • ÖMER KUTALMIŞ / 29 Mayıs 2024 12:49

    Batı dünyasındaki gösterilen hukuk, hak arayışının merhamet ve vicdanın tecillisi. Bu insanlar dinine ırkına bakmadan Filistinlilere yapılan etnik temizliğe karşı çıkıyorlar, samimiler. İslam alemindeki karşı duruş ise hak, adalet, merhamet ve vicdan referanslı değil adavet, kin ve intikamcı referanslı. Din ırkçılığı referanslı. onun için sorunu çözecek nitelikli adım atmak yerine kendi ülkelerinde insanları idare etmek ve yönlendirmek amacıyla kullanıyorlar.

    Yanıtla (0) (2)
  • M.NURI GOREN / 29 Mayıs 2024 09:36

    Bazen ABD’ye gittiğimde taxi veya UBER sürücüsü Müslüman ise,benimle sohbet etmek ve İslam ülkelerindeki kötü yönetimlerin kendi halklarına ve İsrail’in Filistinlilere yaptıkları zulümler karşısında sadece Türkiye’nin direnç ve varlık gösterebileceğini ve beklentilerini dile getirirler.Yeraltı zenginliklerini ABD bankalarına transfer ederek hem otoritelerine olan desteği hem de kendi geleceklerini teminat altına almaya çalışan 3.Dünya diktatörleri efendilerine itaat etmektedirler.Yazık !

    Yanıtla (4) (2)
  • Hakkı / 29 Mayıs 2024 08:36

    Adalette bozulma dünya çapında iken bir mahkemenin adaleti ayağa kaldırma girişimi tuhaf. Can çekişen bir hastaya "hava ne güzel bak" demek gibi. Ölen öldürülenlere; "karar çıktı çıkacak" deme garipliği... Biraz daha ölecek yanacak açlık çekecek tedavi olamayacaksınız ama karar çıkınca tutuklama ihtimali belirecek, düşünsenize yuppi...Bu dünya da en çok Peygamberler sahiden gözyaşı dökmüş olmalı, çünkü gerçeği biliyorlardı. Hayat boş değildi, hesap kesindi...

    Yanıtla (1) (0)
  • Şaşkın / 29 Mayıs 2024 08:29

    "Dünyanın bu derece arsız hissiz yoz olması bizim suçumuz değil. Biz böyle değiliz nasılsa. Biz biziz. Ülkemiz ortak akılla ve geçmişten gelen bilgelikle yönetilmekte, hayatımıza devam etmekteyiz. Dış dünyada olup bitenler onların sorunu. Yaşasın ülke içi bağımsızlığımız. Dünyaya söyleyecek sözümüz çok. Lakin onların vakti yok. Ondan bu olup bitenler. Yoksa çözüm bizde. Mesela ABD'nin ne işi var İsrail'le, ne kadar garip. Yaşasın pür aklın zaferi. Ölen ölür kalanlar kendinindir." sonrası acı...

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar Okuru / 29 Mayıs 2024 02:22

    Ortadogu'da genis capli bir savasi kimse beklemesin. Herkes cevir gazi yanmasin oyununu oynuyor. ABD'deki baskanlik secimine dek denge degismez. Avrupa'nin Ukrayna'daki savasla basi belada, onlar da ABD secimini bekliyorlar. Arap ve islam ulkeleri topa girmek istemiyorlar. Kinamalar otesinde fazla bir sey beklemeyelim. Olan Filistinlilere oluyor.

    Yanıtla (1) (0)
  • karar okuru / 29 Mayıs 2024 00:20

    son paragrafınız katılıyorum. türkiye diplomatik olarak, batı ile de koordineli bir faaliyet göstermeli. belirttiğiniz ülkelerde halk eziktir. büyük çalkantılar olası değil. rejimlerinin endişe edeceği bir durum olduğunu düşünmüyorum. bu rejimlerin israil ile bir çatışma veya savaşa girmesi de sözkonusu olmaz. güçlü devlet destekleri düşünüldüğünde yanlış da değil. peki trajedi. her din ve kesimden dünya insanlığı çözüm üretecek veya (görünen) devam edip tarih kitaplarında yerini alacak.

    Yanıtla (1) (1)