Neden belediye başkanı seçmek zorundayız ki...
31 Mart yerel seçimleri yaklaşırken, başkalarını bilmem ama ben acayip bir kafa karışıklığı yaşıyorum. Günlerdir zihnimde sorular adeta birbirini kovalıyor, ölçüp biçiyorum ancak doluya koyuyorum almıyor, boşa koyuyorum dolmuyor... Neden belediye başkanları seçmemiz gerektiğini mantıklı bir şekilde en azından kendime izah edemiyorum.
Zaten ülkeye bir başkan seçtik, ihtiyaçtan fazla milletvekillerimiz de var. Açıkçası, özellikle yeni sistemde belediye seçimlerinin biraz lüks bir iş olduğu kanaatindeyim. Şimdi Meclis’te grubu bulunan partiler hazineden milyonlarca liralık destek alacaklar ve bu kış kıyamette bütün ülke çapında zahmetli bir seçim faaliyeti yürütecekler.
Üstelik de bu belediye başkanlığı seçimlerinin faziletlerini öylesine abartacaklar ki, mesela şu tür söylemlere muhatap olacağız: “Eğer bizim partinin adayını başkan seçmezseniz, memleketimiz büyük bir beka sorunu ile karşı karşıya kalabilir, vatanın bütünlüğü tehlikeye girer. Allah korusun teröristler gelir ve hepimizi yok eder.”
Gördüğünüz gibi, şehirlerimizde halka hizmet edecek, çöplerimizi toplayacak, sularımızı akıtacak, trafik sorunlarını çözecek başkan değil, sanki ‘kurtuluş savaşı’ için bir cengaver seçiyoruz.
Kimse de çıkıp bu absürt söylemlere karşı “Bir dakika beyler, neden beka sorununa karşı belediye başkanı seçiyoruz ki, bu ülkenin silahlı kuvvetleri, emniyet güçleri, cumhurbaşkanı ve bir hükümeti var, onlar ne güne duruyor?” deme gereğini bile duymuyorlar.
***
Öyle anlaşılıyor ki, biz bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni yeterince içselleştirememişiz. Yeni sisteme göre, cumhurbaşkanının kontrolü ve denetimi dışında olan hiçbir kurum ve kuruluş yok. Yani cumhurbaşkanının bir işaretiyle bütün meselelerin çözümlenmesi mümkündür. Dolayısıyla beka meselesi de cumhurbaşkanının kontrolündedir.
Yani belediyelerin beka işine girmesine hiç gerek yok. İşte tam da bu yüzden, ekonomik krizlerle boğuştuğumuz bir dönemde memleketin paralarını, hiçbir önemi kalmamış bulunan belediye başkanlığı seçimleri için çarçur etmenin bir anlamı yoktur.
Denebilir ki, yerel seçimler de özü itibariyle demokrasinin bir unsurudur. Doğrudur, ama bu durum daha çok gelişmiş demokrasileri ilgilendiren bir uygulamadır. Bu zaviyeden bakıldığında bizim ülkemizde yerel yönetimlerin aynı değere sahip olduğunu söylemek ne yazık ki pek mümkün değildir. Eğer öyle olsaydı görevden alınan 5 büyük şehir belediye başkanının alınma gerekçelerini millete izah etme gereği duyardık, ama şu ana kadar böyle bir şey olmadı.
Mesela görevden alınan bu başkanların yolsuzlukları, usulsüzlükleri var mıydı onu bilmiyoruz. Eğer olsaydı herhalde yargı süreci işletilirdi. İşletilmediğine göre demek ki böyle bir durum söz konusu değilmiş. Unutmayalım, demokratik hukuk devletinde milletin iradesiyle seçilen belediye başkanları sadece yargı yoluyla görevden alınabilirler.
İşte böylesine belirsiz bir iklimde nasıl bir vatandaşlık görevi sergileyeceğim konusunda tereddütler içindeyim. Çünkü oy verdiğim belediye başkanı görevden alındı ama yargıya götürülmedi, ayrıca bir seçmen olarak bana ne olup bittiği konusunda izahat da yapılmadı. Bu yüzden de 31 Mart seçimlerinde belediye başkanları için neden oy kullanmam gerektiğini kendime bir türlü izah edemiyorum. Ya yeni seçeceğim başkanlar da aynı şekilde yine görevden alınırlarsa...
Anayasa ve yasalar son derece açık ama, eğer ülkeyi yönetenler çıkıp milletin oylarının heba edilmeyeceği konusunda bir teminat verebilirse, eminim milletin de kafası daha rahat olacaktır.
Aksi taktirde bu kadar seçim zahmetine hiç gerek yok, böyle bir durumda atama yoluyla belediye başkanlarının belirlenmesi daha bile makul olabilir.